Hakan AKSAY
Bu yazıyı yazarken zorlandım.
Çünkü gazetecilerin, köşe yazarlarının "Oyum şu partiye, falanca lideri destekliyorum" gibi açıklamalar yapmasına pek bayılmıyorum.
Bir de geçmişte aldığım kişisel bir yara var: İnsanın hayatını bir siyasi örgüte kayıtsız şartsız teslim etmesinin ne demek olduğunu iyi biliyorum. Zira hayatımın bir kısmını böyle geçirdim. Çok insani ve ahlaki görünen amaçlar için de olsa, kişisel tercihlerini ve özgürlüğünü başka bir iradeye bağlamak, "taraflı (yandaş) olmak"ne demektir, bunu ve sakıncalarını kendi tecrübelerimden öğrendim.
Ve partili mücadele yıllarından sonra "Bir daha asla!" dediğim anı çok iyi hatırlıyorum.
O an hissetmiştim artık gerçek bir gazeteci olma şansına kavuştuğumu. Önceki yılların "partili gazeteciliği", "yanlı yorumlar", bir şey söylerken illaki birilerini korumaya ve ötekilerini yıpratmaya çalışmak, bütün bunlar geride kalmıştı.
Siyasetçi değil, gazeteciydim artık!
Hiçbir ideoloji ve inanç, hiçbir hareket ve lider benim için"dokunulmaz" ve "eleştirilmez" değildi.
Kimse "falanca -izm", "filanca parti", şu ya da bu ekonomik, siyasi, dinî vs. odak için beni, kalemimi kullanamazdı. Hiçbir şey ve hiç kimse umurumda değildi.
Bağımsız gazetecilik buydu! Özgürce yorum yapmak buydu!
İnanın, kimseye ders verme arzusunda değilim. Sadece kendi dersimi özetledim burada. Herkesin doğrusu, inandığı değerler, gittiği yol farklı olabilir. Kimseyi de sadece partili olduğu veya partili gazetecilik yaptığı için eleştirmiyorum.

En büyük sorun Erdoğan iktidarı
HDP'li değilim, PKK'li değilim. Kürt değilim. Dinî, mezhepsel ve etnik bir aidiyet duygusuyla yaşayan ve davranan biri de değilim.
7 Haziran seçimlerinde oyumu HDP'ye vereceğim.
Seçim kampanyasında HDP'yi ve onun lideri Selahattin Demirtaş'ı desteklemek gerektiğini düşünüyorum.
İkisinin de (HDP ve Demirtaş) ideal ve kusursuz olmadığını, hatalar yaptığını, deneyim eksikliğini görmüyor değilim.
İkisi de eleştirilmez değil elbette.
Ne var ki, bugün HDP'yi ve Demirtaş'ı desteklemenin farklı bir anlamı var.
Ben bugün Türkiye'nin en önemli sorununun Tayyip Erdoğaniktidarı olduğunu düşünüyorum.
Ve Erdoğan'ın adım adım ülkeyi korkunç bir girdaba soktuğunu görüyorum.
Son yıllarda yaşadığımız şeyleri dünyanın her ülkesinde kolayca anlatmak bile mümkün değil. Öylesine inanılmaz sorunları gündelik ve sıradan bir hale getirdi ki Erdoğan...
Halkın çıkarcı, kör, vurdumduymaz ve nefret dolu zaaflarını öylesine güçlü bir şekilde ortaya çıkardı ve kullandı ki...
Bugün ülkenin hiçbir köşesinde rahat ve özgür yaşamak mümkün değil.
İktidara karşı söz söylemek giderek zorlaşıyor: Vicdandan arınmış, satılık "PR kulları" üzerinize çullanmaya hazırlar. Polis sokağa çıkanın tepesine biniyor. Yasalar giderek ağırlaşıyor. Bırakın sokak eylemlerini, eleştirel fikirleri dile getirenler bile içeri tıkılmaya başladı.
Yeni "iç güvenlik paketi", polisin hiç hesap vermek zorunda kalmadan insanları ortalık yerde vurmasını olağan hale getirecek.
8 Haziran çok geç olabilir
Bir de Erdoğan'ın bitmez tükenmez iktidar iştahı var ki...
Hiçbir şey onu doyurmaya yetmiyor.
Şimdi de "Ben Başkan olacağım ve memleketi tek başıma yöneteceğim" diyor. Yasaları dinlemeden ve tarafsızlık yeminine uymadan AKP'ye 400 milletvekili istiyor.
Amacı baskıcı yönetimini tam bir diktatörlüğe dönüştürmek.
Başarırsa, işte o zaman nefes bile alamayacağız.
Adım başı yasak, adım başı sopa, adım başı "ahlaki-dinî yaptırım"!..
Herkesin dilinde "cennet" olan vatanımız, çok yakında tam bir"cehennem"e dönüşebilir.
Ben bundan korkuyorum.
Ve fazla vakit kalmadığını görüyorum.
7 Haziran seçimlerine çok az kaldı. Ondan sonra uzun süre seçim falan yok. Belki de çoook uzun süre...
8 Haziran uyanmak için çok geç olabilir.
Muhalifliğe fazlasıyla alışan muhalefet
Siyaset sahnemiz daraldı, dört köşeli bir hale geldi. Dört siyasi parti, dört ana eğilimi temsil ediyor. (Antidemokratik yasalar, nüfusu 80 milyona yaklaşan ülkemizde 21 milyon oy alanın kendini "millî irade" ilan edip herkese dayılanmasına izin veriyor; Meclis'e girmek için ise yüzde 10'luk utanç barajını aşmak zorunlu.)
AKP dışında MHP, CHP ve HDP var.
MHP 40 bini aşkın insanın öldüğü iç savaşın bitmesine karşı çıkan bir parti. Türk diyor da başka bir şey demiyor. Barış için, demokrasi için, eşitlik ve özgürlük için hiç umut vermiyor.
CHP'yi tanımlamak o kadar kolay değil. Çünkü CHP içinde "birçok CHP" var. En azından böyle düşünenler az değil. Onu sosyal demokrat olarak görenler ve özgürlükçü sayanlar da, devletçiliğine ve milliyetçiliğine hayran olanlar da aynı partiden bahsediyor.
CHP yönetimi son zamanlarda sol sıfatını korumak istese de, bütün gücüyle sağa açılıyor. Sık sık MHP ile aynı çizgide buluşuyor ve ittifak yapıyor. Ülkenin en yakıcı meselelerinden Kürt sorununu önemsiyor görünse de, bir türlü cesur bir politika ortaya koyamıyor. Çünkü bir yana doğru atacağı net bir adımın partinin öteki yanında çatırtılar ve kopuşlar yaratacağından korkuyor. Hep böyle bir "hele şimdilik durumu idare edelim" hali...
Diğer taraftan, az buz da değil, CHP koskoca "ana muhalefet". Meclis'te 125 milletvekili var. Oyların da dörtte birine sahip. Sadece bu kadarını duyan bir insan, AKP'nin akıl almaz hataları ve uygulamaları karşısında CHP'nin "Türkiye'nin altını üstüne getireceğini" düşünebilir. Ama nerdee!...
Parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu sanki iktidara gelmek istemez gibi. Muhalif olmanın potansiyel gücünü görmez gibi. Yaşadığımız olağanüstü gelişmeleri "sıradan" kabul edip "ölçülü muhalefetten şaşmaz" gibi.
Herhalde üç ay kadar önce Sözcü Gazetesi yazarı Bekir Coşkun, bir yemekte buluştuğu Kılıçdaroğlu'ndan "2015 seçimlerinde şansımız yok, iktidar olamayız" türü cevaplar aldığını yazdığında hiç kimse şaşırmadı. Koca CHP'nin lideri... Oysa siyasette bazen çok küçük bir parti bile ortalığı sarsabilir.

Parti küçük, umut büyük
İşte günümüz Türkiye'sinde "ortalığı sarsan o küçük parti" giderek HDP oluyor.
Son zamanlardaki yükselişi ve giderek daha geniş kesimlerde ilgi uyandıran muhalefeti, eğer HDP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşması sonucunu doğurabilirse, bu, her şeyden önce "400 milletvekili" isteyen Erdoğan'ın planlarının bozulması demek.
Ve bizim her şeyden önce Erdoğan'ın planlarının bozulmasına ihtiyacımız var. Çünkü onun bütün planları ülkeyi tek başına yönetmek, astığı astık kestiği kestik bir rejimi kurmak üzerine.
HDP parlamentoya giremezse Erdoğan'ın amacına ulaşması çok kolaylaşacak. Bu Türkiye için bir felâket anlamına geliyor.
Bu felâketi önlemek için, mesela, CHP'nin oyunun biraz daha arttırılması hedefi, söz gelimi milletvekili sayısının 125'ten 135'e çıkması yeterli olmayacak. Ama şu anda anketlerde "risk bölgesinde" (yüzde 10'un biraz üstünde veya biraz altında) gezinen HDP oylarının biraz daha artması oyunu bozacak ve Meclis tablosunu sarsacak.
Bunca yıllık adaletsizliklerin hesabının sorulması için şans yaratabilecek. En azından (referandumlar da dahil) "9 seçimdir başarıdan başarıya koşan" AKP'ye "artık dur!" diyebilecek.
Başlangıçta yazdığımı tekrar ediyorum: Ben HDP'li değilim, PKK'li değilim, Kürt değilim, hiçbir siyasi partiye ve "-izm"e bağlı değilim. Ben Türkiye'nin en büyük sorununun Erdoğan iktidarı olduğunu düşünen bir yurttaşım.
Ve bu seçimlerde Erdoğan'a "dur" denilemezse, 8 Haziran'dan itibaren bugünleri bile mumla arayacağımız bir karanlığın egemen olacağından korkuyorum.
"Evet HDP, çünkü: ..." konusuna devam edeceğim.
@AksayHakan
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025