Hakan AKSAY
Ve haber geldi:
Nihayet öldün...
T24’e göndermek üzere olduğum “pazar yazısı”nı son anda buruşturup attım.
Şimdi iki kelime edip seninle vedalaşmam gerek, Kenan Evren Paşa!
Kısa sürede ne yazarım, nasıl yazarım, hiç önemli değil şu anda.
Ama seni mutlaka uğurlamam lazım.
Gömmem lazım seni bu satırlarımın sonunda.
Çünkü sen –bunu yazmak çok ağırıma gidiyor ama– benim hayatımın temel kahramanlarından biri oldun.
Maalesef!..
* * *
Haber geldi:
Sen öldün.
Ve zaman bir anlığına dondu.
Hayatımız durdu.
Yalnızca anılarımız canlandı.
Kaybettiğimiz insanlar kalktı ayağa.
Uzak mezarlardan sesler yükseldi.
İşkencehanelerden yaşlı çığlıklar yayıldı ortaya.
Kanlı günlerimiz hareketlendi hafızamızda yeniden.
O günlerden geride kalan sararmış anılardan acılarımız, sevinçlerimiz, hayallerimiz, hayal kırıklıklarımız fışkırdı.
Yüreğimiz çalkalandı.
“Kenan Evren öldü!”
* * *
Sen yoksun artık.
Sonunda öldün...
Oysa hiç ölmeyecek gibiydin.
Diktatörler hiç ölmeyecek gibidir zaten...
Kendileri de inanmaz ölümlü olduklarına...
Başkaları da öyle düşünmeye başlar...
Ama Sultan Süleyman’a bile kalmayan bu dünya, hiç kimseye ölümsüzlük bahşetmez.
Herkes doğar, iyi ve kötü hayata verecek neleri varsa ortaya koyarak yaşar ve ölür.
Sen de gittin işte!
Ne demeli şimdi senin ardından?
Rusların ünlü deyişi çınlıyor kulaklarımda:
“Ölülerin ardından ya iyi konuş ya da sus!”
Sen en çok suskun kalınacak ölülerden birisin, Kenan Paşa!
Öylesine ki...
Bu kurala da sonuna kadar uyamayacağım.
Hiç olmazsa birkaç kelime edeceğim senin arkandan.
* * *
Sen ne zaman ölecektin?
Bu soru ilk kez aklıma geldiğinde çok gençtim.
Polisten kaçıyordum.
Arkadaşlarımı kurban vermiştim.
Hapse girenlerin çoğu işkenceden geçiriliyordu, bir kısmı orada öldü.
İdam edilenler oldu.
Senin sesin her yerde yankılanıyordu.
Hiçbir şeyi derinlemesine bilmediğini belli etse de, ülkeye hâkim olmanın sınırsız güvenini kulaklarımızı patlatacak kadar yoğun bir güvenle fısıldayan vurguların...
Yüzbinlerce insanın hayatını kararttın.
Ve kendinden sonrasına kara hediyeler bıraktın.
Hâlâ gırtlağımıza düğümlenen senin Anayasan...
Bugünlerde her Allah’ın günü konuştuğumuz yüzde 10 barajısenin eserin...
Öldün mü gerçekten dün? Yoksa çoktan ölmüş müydün? Ya da senden kalan izler yok kaybolana kadar tam olarak ölmüş sayılmayacak mısın?..
* * *
Yaşamayı ve yaşatmayı bilmeyenlerin önemli bir bölümü ölmeyi de beceremez.
Sen onlardan biri oldun.
“İdamları imzalarken elim hiç titremedi” demiştin.
“Asmayalım da besleyelim mi” demiştin.
Daha birçok şey demiştin.
Tek bir şey hariç:
En ufak bir pişmanlık ifadesi kullanmamıştın.
Siyasi olarak da, insani bakımdan da acı verdiğin toplumun önünde başını eğmemeyi büyük marifet saymıştın.
Pişman olmamaktan korkmadın.
Ancak ceza almaktan çok korktun.
Kendini öldürme tehdidi bile savurdun.
Mahkemeye çıkmamanın yollarını aradın.
Ve yargılanıp ceza alsan da, son raundunu bu kaçamak taktikle geçiştirdin.
* * *
Senin ölüm haberini veren bazı televizyon kanalları cenazenin “resmî törenle” kaldırılacağını ekledi.
Nasıl bir devlet töreni olur, kimler gelir, ardından neler söylenir...
Bilmiyorum...
"Seni nasıl bilirdik", onu iyi biliyorum ama...
Bir vakitler esir aldığın devletin senin arkandan nasıl bir tören yapacağını şu anda düşünmek istemiyorum.
Ben senin cenazeni bu yazının sonuna koyacağım noktayla kaldırmış olacağım.
Ve yüreğimde kaybettiklerimin hüznü kalacak: Kendi hayatımdan, nice arkadaşlarımdan, solcu ve sağcı binlerce insanın felaketinden geride kalan kayıpların kara dumanı kaplayacak bir kez daha içimi...
* * *
Kaderin cilvesi, senin ölümün anneler günü arifesine rastladı.
Ve benim aklıma “Cumartesi Anneleri” geldi.
Çoğu senin döneminde evlatlarını kaybeden o anneler neler hissedecek şimdi?
Bu annelerden biriyle vaktiyle konuşmuş, hakkında birkaç yazı yazmıştım ben.
Berfo Ana’ydı ismi.
Öbür dünyanın kapısında seni bekliyor olabilir; dikkat et kendine, Kenan Paşa!
Gençler de bekliyordur seni orada...
Hatta çocuklar da.
Mesela, birinin adı Erdal Eren’dir.
Hâlâ 17 yaşındadır, iyi bak ona.
Ve hâlâ boğazında yağlı urgan izleri vardır...
@AksayHakan
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025