Hakan AKSAY
İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde şöyle yazıyor:
“Her canlı ölümü tadacaktır.”
Üzerinde uzun felsefi konuşmalar yapılabilir; özeti ölümün kaçınılmaz olduğu.
Erdoğan bir zamanlar bunu kendince dile getirmişti:
“Hepimiz 2 metrelik çukura gideceğiz.”
O zaman?..
Hayatta hiçbir şeyi abartmayacaksın:
Ne parayı!..
Ne malı mülkü!..
Ne şanı şöhreti!..
Ne iktidarı!..
İster işçi ya da işsiz ol, ister cumhurbaşkanı (ve hatta devlet başkanı), gideceğin yer aynı...
Bi dur, sakin ol, hırsına gem vur!

* * *
Ölüm, değişmez kader.
Bir de kader kadar kaçınılmaz olmasa da, Türkiye’de yaşamaktan kaynaklanan belalar var, her an başımıza gelebilecek:
Trafik kazasında ölebiliriz.
Yolda yürürken kafamıza yan binanın bir parçası veya reklam panosu düşebilir.
Balkona çıktığımızda düğün alayından ya da futbol fanatiklerinden gelen neşeli bir kurşuna hedef olabiliriz.
Bir de “siyasi” felaketler var: Miting yakınlarından geçerken vurulabilirsin, gazlanabilirsin, coplanabilirsin, tutuklanabilirsin...
Sen derdini anlatana kadar yaka paça götürürler...
Bu sevimsiz anlatımı mercek altına alalım:
Yaka paça (götürmek): “Hiçbir itiraz dinlemeden ve zorla, apar topar götürmek” (TDK).
Birilerinin kaba saba tavırlarla, ite kaka, horlanarak, aşağılanarak götürülmesi...
Hukuk devletlerinin hiçbir belgesinde, hiçbir yasada böyle bir anlatım kullanılmaz; devlet yöneticileri de bu tür anlatımlarla hedef göstermez.
Ama dün Erdoğan’ın büyük bir keyifle tercih ettiği kelimelendirme tam da böyleydi...
* * *
Vaktiyle yerlere göklere sığdıramadığı, İtalya’daki “temiz eller operasyonu”na atıfta bulunarak “saygı duysunlar” buyurduğu, dahası büyük bir cömertlikle zırhlı aracını hediye ettiği SavcıZekeriya Öz’ün ve Celal Kara’nın yurtdışına kaçtığı iddiasından söz ederken şunları söyledi:
“Bu acımasız kararları verenler, Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçıyorlar. Tabii oradan da kim bilir nereye kaçacaklar, o ayrı mesele... Şu anda Türkiye olarak bizler de iz sürüyoruz. Bunlarla ilgili, kırmızı bültenler hepsi…”
Konuşmasının bu bölümünde önünde oturanlardan birine bakarak gülüverdi. Kendini çok da fazla zorlamadan ciddileşmeye çalışırken devamını şöyle getirdi:
“Bir kısmı Romanya’da yakalandı. Bunlar da yaka paça buraya gelip yaptıklarının hesabını verecekler.”
Yaka paça!..
Erdoğan Türkçe’yi yine yanlış kullanıyor (“üç maymun” yerine “iki maymunu oynuyorlar” demesi gibi).
Yaka paça gelinmez, yaka paça getirilir!
Cumhurbaşkanı özellikle yaka paça anlatımını kullanarak, söz konusu savcıların zorla, apar topar, ite kaka, horlanarak, aşağılanarak getirilmesi sahnesinden keyif aldığını düşündürüyor.
Onun kafasındaki “Yeni Türkiye” ve “2023 misyonu” gibi kavramların bir ucunda polise olağanüstü yetkiler veren İç Güvenlik Yasası var, diğer ucunda ise “yaka paça” uygulamalar...
“Akıllı ol”mayana “ders” vermeler...
* * *

Türkiye hiçbir zaman demokratik bir ülke olmadı.
Devlet her zaman farklı düşünen yurttaşları yaka paça götürdü.
Muhalifler, solcular, Kürtler, Aleviler, dindarlar, işçiler, gençler, kadınlar, çocuklar...
Herkes yaka paça evlerinden, işyerlerinden, sokaklardan alındı.
Dipçiklerle, tekmelerle, yumruklarla, itip kakmalarla götürdüler insanları...
Ve hâlâ da öyle götürüyorlar.
7 Haziran’dan sonra Saray’ın seçtiği yol, yaka paça uygulamaların bundan sonra çok daha fazla artmasını öngörüyor.
Baskıcı iktidar, kimi kendine karşı görüyorsa karga tulumba içeri atıyor.
Solcu, asker, Ermeni, Gezici, “paralel”, Kürt...
Yaka paça...
Erdoğan’ın işaret parmağı, devletin güvenlik kurumlarına şimdi de Zekeriya Öz’ün ve Celal Kara’nın yakasını ve paçasını gösteriyor.
Kim bilir yarın hangi işaret parmaklarının hedefinde kimler olur...
Bu ülkede siyasi liderler, devlet adamları bile yaka paça götürüldü.
Ben “muhalifini yaka paça götürme” anlayışının, uygar ve demokratik yöntemlerle değişmesinden yanayım.
Bunun da yolu, “yaka paçacılar”ın seçimle saha kenarına buyur edilmesidir.
Ama seçim-meçim dinlemeden milletin yakasından paçasından düşmemek için ellerinden geleni yaparlarsa...
Kendileri de bir gün hukuk dışı uygulamaları nedeniyle, hiçbir itirazlarını dinletemeden, apar topar hesap vermek zorunda kalabilirler.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025