Hakan AKSAY
Aşk...
Birileri onu yaşıyor...
Ötekiler merak ediyor...
Ama galiba aşkın ne olduğundan ziyade, onu yaşayanların hayatını, ilişkilerini, sırlarını...
Ünü dünyaya yayılmış bir erkeğin ve onun âşık olduğu kadının yaşadığı eve girdiğinizde –tavrınız ve sözleriniz nasıl olursa olsun– içinizi bir merak kemiriyor.
Bu merdivenlerde...
Bu kapının önünde...
Bu koridorda...
Bu mutfakta...
Bu odada...
Ve ötekilerde...
Neler gizli?..
Nâzım ve Vera’dan, onların aşkından neler sindi bu suskun duvarlara?
Eski eşyalar hangi sırları biliyor?
Müzeyi andıran evi renklendiren şu tabloların hafızasında sevgiye, huzura, kıskançlığa, pişmanlığa, şefkate, anlaşmazlığa, tutkuya ve yorgunluğa dair neler kazındı?
Bu soruların çekiciliği, biraz da onların cevapsızlığa mahkûm olmasında yatıyor.
* * *
Hangi tarihlerde ve kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum; ama ben “Nâzım’ın evi”ne ilk kez gittiğimde o çoktan ayrılmıştı oradan.
Ölmek ayrılmaksa tabii...
Ama ev onun eviydi, birçok şey onun bıraktığı gibiydi.
Ve bu gerçekten heyecan vericiydi.
Merdivenlerde onun bir şiirinde aktardığı kaygısı aklıma düşmüştü ister istemez; sahi öldükten sonra nasıl indirilmişti aşağıya...
Kapıda, onun son anlarında elindeki gazetelerle buraya bir yere nasıl düştüğünü ve son nefesini vermeden ne yaptığını hayal etmeye çalışmıştım.
Mutfağında “Sovyet işi mutfak sohbetlerinde” attığı kahkahaları duymayı denemiştim.
Daktilosunu görünce – sanki Nâzım’ın yeteneğine ortak birini görmüş gibi – önünde saygıyla eğilmeyi aklımdan geçirmiş, ama hemen vazgeçmiştim.
Salonda, genellikle başımın hemen yanında veya arkasında kalan beyaz büst, bana aşkı düşündürmüştü; işte şairin "ölümüne" sevdiği kadının ölümsüz büstü...
Ve karşımda o büstün ölümlü modelini canlı olarak görmek, misafirliğin en heyecan verici anlarıydı...
Karşımda Vera oturuyordu...
Vera...
Sadece Vera...
Vera Tulyakova değil...
Vera Tulyakova-Hikmet değil...
Vera Vladimirovna bile değil (bir keresinde ona öyle seslenmiştim; Rusya’daki yaygın usulüne göre, baba adıyla birlikte; bana “Boş ver bu hitabı, Hakan. Ben sizin Vera’nızım”, demişti).
“Bizim Veramız”...
“Bizim Nâzım’ımızın Vera’sı”...
Nâzım’ın anısını yaşatmak için yıllar boyunca birçok şey yapan, öldüğünde de sevdiği adamın başının ucunda kıvrılıp yatan güzel kadın...
* * *
Vera gerçekten güzeldi.
Yüzü, gözleri, özellikle de dudakları...
Bir keresinde ona dikkatle ve hayranlıkla bakarken, kimseye belli etmeden kendi kendime utanıp çekinmiştim: Nâzım burada olsaydı, âşık olduğu kadına bir erkeğin bu kadar dikkatle ve hayranlıkla bakmasına kızar mıydı acaba?
Odaya sinmiş bir “aşk ve kıskançlık enerjisi” miydi yüzüme çarpan? Yoksa sadece benim aptal bir korkaklığım mı?
Belki de Nâzım gitmemişti tümüyle?..
Bir de sesi çok hoştu Vera’nın. Onu dinlerken kadifeden bir huzur hissederdiniz.
Çok sohbet ettik onunla, çok dertleştik.
Tartıştığımız da oldu (“Nâzım olsaydı şöyle düşünür böyle yapardı” dediğinde onu anlamaya gayret eder, ama katılmazdım), sustuğumuz da birlikte...
Nâzım için birlikte neler yapabileceğimizi de konuştuk.
Ben Moskova’daki 20 yıllık bir geleneği, kitlesel “3 Haziran Nâzım Hikmet anma etkinlikleri”ni başlatanlardanım. Ve ilk 13 yılın aralıksız organizatörü.
2000 yılındaki anma törenleri çok özel ve önemliydi.
Nâzım’ı kendine göre anlama ve ona sahip çıkarken şaire tutkun olan başkalarıyla bir araya gelmeme eğiliminde olan, farklı yaklaşımlardan ve siyasetlerden oldukça kalabalık bir kitleyi bir araya getirmiştik o yıl.
İlk kez Türkiye devleti adına dönemin Moskova Büyükelçisi Nabi Şensoy’un etkinliklerde aramızda olması da kıymetli bir adımdı.
Ve Vera da gelmişti, o da katılmıştı o yıl bize.
Daha önceleri gelmek istemiyordu bu kalabalık etkinliklere.
Onu ikna etmek için evine gittiğimde beni kibarca reddetmişti ilkin.
Uzun uzun konuşmuştuk.
Düşüneceğini söylemişti en son.
Onu ikna edenlerden biri olmak beni mutlu etti.
Ve onun “kendine en yakın bulduğu Türklerden biri olmak” onur verdi bana.
İyi ki katıldı aramıza 3 Haziran 2000’de.
Bir yıl sonra yaşamıyordu çünkü.
* * *
Vera’nın kitlesel Nâzım etkinliğine katılmakta tereddüt etmesinin nedenini merak etmiş olabilirsiniz.
Şairin okurlarına, sevenlerine kapısına hep açık tuttu Vera.
Anısını, evini, eserlerini korudu; dostlarını ağırlamaktan hiç geri kalmadı (Türkiye’den, Almanya’dan vb. gelip eve “çat kapı” uğrayanlar az değildi; ama orası müze değildi ki, orada Vera, kızı ve torunu yaşıyordu).
Bütün bunlara rağmen herkes Vera’nın kıymetini bilemedi.
“Nâzım’a sahip çıkma” duygusunu abartarak şairin eşleri ve aşkları arasında tercih yapma ve bazılarına karşı tavır alma gibi ölçüsüz bir tutuma girme cüretini gösterenler oldu.
Düşünsenize:
"Nâzım’ın duyguları çok güçlü! Kelimeleri harika! Ama kadınlardan bazıları..."
Durun bakalım orada! Size ne! Kime ne!
Bırakın "Nâzım adına" onun kadınlarını (kadınlarından bazılarını) eleştirmeyi, karalamayı, "taraf tutmayı", “müdahale etmeyi”!
Şairi çok seviyor, onu ve eserlerini çok iyi biliyor, hatta kendisini tanıyor olsanız bile, bu sizin Nâzım'ın üzerinde bir hakkınız olduğu anlamına gelmez. Olsa olsa, tersine, onun ve eserlerinin sizin üzerinizde hakkı vardır...
Mesela, şu şiiri:
"Gelsene dedi bana,
Kalsana dedi bana,
Gülsene dedi bana,
Ölsene dedi bana...
Geldim,
Kaldım,
Güldüm,
Öldüm..."
Ne kadar "ölümüne" bir aşk, değil mi?
Ve ne kadar yürek yarası kelimeler?..
İyi ki aşk vardı.
İyi ki Vera vardı.
İyi ki Nâzım vardı.
Ve iyi ki şiirleri vardı Nâzım’ın (sadece “kavga şiirleri” değil, “aşk şiirleri” de).
Nâzım’ın evinde Vera’nın misafiri olduğum zamanlarda, en çok aralarında yaşanan ve şiirlere ilham veren aşkın izlerini merak ettim.
Merdivenlerde, kapının önünde, koridorda, mutfakta, odalarda o ölümsüz duygudan nelerin gizli olduğunu...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025