Halil BERKTAY
[8 Ağustos 2016] Dörtlü bir yazı planı yapmış ve anahatlarını özetlemiştim -- hedef almak istediğim fikirler itibariyle: (1) böyle örgüt mü olurmuş; (2) böyle darbe mi olurmuş; (3) böyle halk ve böyle direniş mi olurmuş; (4) ister tiyatro, ister tuzak olmuş olsun, darbe yenildi ya, asıl şimdi Türkiye karanlığa sürükleniyor (ikinci ve dördüncü noktalardaki saçma yorumlar kategorisine, en son Erik Jan Zürcher de pek tevil götürmez bir röportaj yoluyla katıldı maalesef). Bu taslağa uymaya çalışacağım elimden geldiği kadar. Öte yandan bazı gözlem ve itirazları da sıcağı sıcağına yapmak zaruretinden kaçınamıyorum.
Dün, yani 7-8 Ağustos gecesi 24 TV’nin 22:00’de başlayıp 01:00’e uzanan özel programında da döne döne söyledim; Yenikapı mitingi Türkiye’nin siyasî hayatını yenilemeye aday. HDP ayrı bir olay; onu koyalım bir kenara (neden böyle olduğunu, kanımca Cengiz Kapmaz çok iyi anlatmış: Yenikapı’da HDP yoktu ama Kürtler vardı). Diğer üç partinin 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra ve şimdi nerelerde durduğunu karşılaştırdığımızda, 15 Temmuz’un yol açtığı değişim ve yeniden mevzilenmeyi çok net görebiliyoruz. Nerede yüzde 60’lık blok; nerede kuran kursun, biz zerrece elimizi sürmeyiz tavırları? Komünist Manifesto’da (1848) Marx ve Engels, tabii kendi teorileri ve özel jargonları çerçevesinde, “sınıf mücadelesi”nin her zaman devrimle değil, bazen de “rakip sınıfların ortak felâketi”yle (the common ruin of the contending classes) sonuçlanabileceği konusunda önemli bir uyarıda bulunmuşlardı. Siz sınıf yerine rakip partiler deyin, akımlar deyin, siyasetler deyin, ideolojiler deyin; durum değişmez. Demokrasi, sırf kendi dar çıkarların açısından değil, ülkenin ve toplumun bütünü açısından da düşünmeyi; hepimiz bu açık arttırmayı sürdürürsek Türkiye’ye ne olur, bu işin sonu nereye varır sorusuna biraz kafa yormayı gerektirir. Darbe sonrasında hiç olmazsa AKP, CHP ve MHP bu dersi biraz özümlemiş gibi. Asgari müşterekler öne çıkıyor ve daha yumuşak, daha birleştirici bir dil benimseniyor. 2010-2011 yıllarında zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan, bu ülkenin bütün alt kimliklerini kucaklayan, sağın da solun da tanıdık kültürel referans noktalarına sahip çıkan önemli konuşmalar yapmışlardı. O zaman bunları ciddî programatik açılımlar olarak yorumlamış ve çevremdeki ezelî-ebedî çekimserlerle de bu açıdan tartışmıştım. Ne ki, söz konusu mesajlar ilk ağızda karşılık bulmadı ve sonra da araya 2012-2016 yıllarının karşı-devrimci hamleleri girdi (MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklayıp Erdoğan’ı sıkıştırma hamlesi, keza MİT tırlarına yönelik iki komplo, 17-25 Aralık 2013 “yolsuzluk” operasyonları, derinleşen dış kuşatma, Temmuz 2015’te PKK’nın “yeni devrimci halk savaşı”nı başlatması, nihayet 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü). Ama şimdi bu parantez kapanıyor gibi. Kanıtı, 2010-2011 konuşmalarının (Nâzım Hikmet, Ahmet Arif, Arif Nihat Asya gibi) kritik bazı göndermelerinin beş yıl sonra Yenikapı mitinginde, hem de bu sefer bütün liderlerin ağzından yankı bulması. Her şey, “Reichstag yangını” senaryolarının tersine işaret ediyor.
Bu olumluluklar tablosu içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir ciddî eleştirim var: şu idam sorunu. Bunu ilk defa darbenin harareti sürerken, Kısıklı’daki evinin önünde toplanan halka hitabı sırasında dile getirdi. İdam diye bağıranlara iki defa cevap vermedi; üçüncüsünde aldı ve olabilir, neden olmasın demeye getirdi. O heyecanın yol açtığı popülistimsi bir refleks gibi düşündüm. Derken CNN’de tekrarladı ve bu sefer uluslararası reaksiyonlar gecikmedi. Batı’da, cuntanın başarısızlığına içten içe hayıflanan ve nasıl yaparız da hedef tahtasına tekrar Erdoğan’ı koyarız arayışı içinde olan çevreler bu sözlerin üzerine atladı; idam cezasını geri getiren bir Türkiye’nin AB’de yeri olamayacağını vurgulamaya koyuldu. Konu 15 Temmuz’dan sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısının da gündemine geldi ve basına sızan haberlerden anlayabildiğim kadarıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fikri hemen hiç taraftar bulmadı. Tersine, söz alan bakanlar öncelikle Türkiye’yi bağlayan uluslararası sözleşmeler itibariyle böyle bir adımın atılamıyacağını, atılırsa da diplomatik bedelinin çok ağır olacağının altını çizdi. Kimileri de ömür boyu hapis (ve belki hücre tecridi) cezasının zaten idamdan da ağır olacağını savunmak yoluna gitti. Bugüne kadar da AKP dahil başka hiçbir lider ve siyaset adamı, idam tezi ve söylemine sahip çıkmadı. Buna rağmen Erdoğan ısrarını sürdürdü, sürdürüyor. Biraz da dış dünyaya karşı Türkiye’nin bağımsız iradesinin (yerli ve millî olmanın) bir icabına dönüştürüyor gibi. “AB’ye bağlı değiliz, icabında vazgeçeriz” yollu konuşuyor. Gerçi açıkça ben idamdan yanayım, idam geri gelmeli demiyor. Daha çok topu parlamentoya atıyor; Meclisten böyle bir yasa çıkarsa kendisinin de tereddütsüz onaylayacağını vurguluyor. Yenikapı’da da konuya girmeden edemedi. Pazar günü boyunca “yüzbinlerin darbe karşıtı mitingi”ni görece olumlu bir yaklaşımla, şimdiye kadarki en olumlu yaklaşımıyla haberleştirmiş olan BBC’nin refleksi, Pazartesi sabahı bütün bu muhteşem, beş milyonluk halk gösterisinden bula bula, “Erdoğan idamı savundu”yu manşete çıkarmak oldu.
Yanlış anlaşılmasın; (i) uluslararası anlaşmaların bağlayıcılığı; (ii) idam cezası geri getirilse bile geriye yürütülemiyeceği, “makabline şamil” olarak 15 Temmuz darbecilerine uygulanamıyacağı; (iii) hele durum böyleyken, boş yere fincancı katırlarını ürkütmeme, durup dururken Batı’yı iyiden iyiye karşımıza almama ihtiyacı gibi argümanlar değil, asıl gündeme getirmek istediğim. Onlar da var ama benim açımdan işin ikincil, taktik, deyim yerindeyse usule ilişkin boyutları. Hayır, ben bu yaklaşıma toptan ve esastan karşıyım. Suç ne olursa olsun, devletin vatandaşının yaşam hakkını geri alması, benim için birincil önemde bir etik sorun. İkinci problem, idamın herhangi bir toplumun içerdiği ve alıştığı şiddet dozajını azaltıcı değil arttırıcı bir etki yapması. Ölüm cezasının bir de geri dönülmezlik, sonradan tamir edilemezlik özelliği var. Mao bile, alt tarafı bir tek parti diktatörlüğü olan Çin’deki iç mücadele ve tasfiyelerin en sert, en karışık dönemlerinde“insanların kafası pırasa değildir, kesilince tekrar çıkmaz” diyebilmişti. Hukukçu kimliğiyle tanıdığımız, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da, 30 Temmuz’daki “İdamla ilgili bir çalışma yok. Ama vatandaşın talebi var. İdam cezasının çok düşünülmesi lazım. Bizim adli mekanizmamızın çok şeffaf işlemesi lazım. Uygulanan bir cezada bir adli hata varsa idam cezası ise geri dönüşü yok. İdam cezası olsaydı Balyoz'da yargılananlara idam cezası verilecekti. Biz onları asmış olacaktık” demeciyle, hemen aynı noktaya parmak basıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın idam söyleminde neden bu kadar ısrarlı olduğunu doğrusu anlamıyorum. Yorumlayamıyorum. Tekrar düşünmesi ve vazgeçmesini diliyorum.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024