Hasan Bülent KAHRAMAN
Dünyanın uzak bir köşesinde televizyonun düğmesine basıyorum. Biraz kurcaladıktan sonra kanalları, karşıma Sırrı Süreyya Önder çıkıyor. Başını yakalayamadım.
Ama artık Kılıçdaroğlu ve Sarıgül için bir şey söylemeyeceğini, yemin ettiğini belirtiyor, her zamanki tavrıyla. Sonra "solu bıraktı CHP" diyor. Bu saptama o iki isme artık takılmamasının gerekçesi midir, bilmiyorum, ama üstünde onca durduğum, yıllardır saptadığım, tartıştığım bu husus, yeniden zihnime saplanıyor.
Yeniden.
***
Acaba CHP hiç sol oldu mu sorusunu da çok sordum, bu konuda kitaplar, tezler, makaleler yazdım.
CHP'nin solculuğu zaten Ortanın Solu ve ne idüğü belirsiz Demokratik Sol kavramıyla sınırlı kaldı. 1960'ın ikinci yarısında başladı, kılı kılına 1965'te ve 1980 darbesine kadar devam etti.
Solun zamanındaki inatçı savunucusu Ecevit, o tarihten sonra bu suları bıraktı, demokratik sol gibi belirsiz bir kavramın içinde milliyetçi, muhafazakâr bir çizgiye kaydı, MHP ile tabanını yaklaştırdı, yakınlaştırdı, siyaset yapmak isteyen ama kendisine bir türlü ideolojik bir zemin bulamamış lümpen kitlelerin, AK Parti çıkıncaya kadar, %20'ler civarındaki oyuyla ve konjonktürel dalgalanmalarla öne fırladı.
CHP o kadarını bile yapamadı.
1990'larda saçma sapan Anadolu Solu falan gibi kavramlarla oyalandıktan sonra Kılıçdaroğlu projesiyle birlikte o kadarını bile telaffuz etmedi.
***
Bu "durumu" açıklayacak ilk neden 1997 sonrasında başlayan milliyetçilik-Kemalizm temeline oturmuş anlayışın son tahlilde CHP'yi kendi partisi yapma girişimidir. CHP, apaçık bir biçimde hem de, o dönemde askerin partisi oldu, ister gerçek ister mecazi manada.
CHP'nin SHP'yi yutarak açılması bile bu politikanın bir sonucudur.
Daima kökünde, ruhunda bulunan ve laikçilikle desteklenen, beslenen militarist Kemalizm galip geldi. 2002 sonrasında AK Parti karşısında daima bu mevzilerde mücadele verildi. 2007 girişiminin boşa çıkarılmasıyla 2011 öncesindeki olaylar devreye girdi ve bugüne erişildi.
Bu anlayışın solla ne ilgisi var? CHP'ye oy veren çevre için öyle bir arayış ve ihtiyaç da yok zaten. Örtük de olsa, bastırılmış da olsa zengin, iyi eğitimli, kentli ve yaşlı CHP tabanı Kemalizmlaiklik-
Batıcılık ve diğer kültürel kavramlar üstünden kendi siyasetini yapıyor. Bu siyasette kitlelerin sol beklentileri yer almıyor.
Soldan vazgeçtim, gelecek tasavvuru mahiyetinde ağzını açıp tek kelime etmeyen bir siyaset sadece soyut ideolojik bazı değerlerle kendisini üretebilir mi?
Solun Türkiye'deki kaderi veya kadersizliği bu! Ne insani ve ideolojik bir temelde ne maddi dünyanın dönüştürülmesi bağlamında bir talep üretiyor sol. O zaman da hâlâ büyük beklentiler içinde bulunan kitlenin elinden kaymasını engelleyemiyor.
Tekrar edeyim, bırakın solu, ortada bir siyaseti bile yok CHP'nin.
***
O zaman başka bir kısıtlama doğuyor: siyasetin tek kutba indirgenmesi. Nedeni şu: bu durumlarda hâkim parti gitgide daha geniş bir tabana ulaşır.
Bir kitle partisi olmaktan bile çıkar. Bir halita (karışım) partisi olur. Herkesi yakalayan (catchall) partiye dönüşür. (Buna ben artık radar partisi diyorum.
Herkesin takıldığı radar manasında...) Bu durumu gerçek ve somut bir muhalefetin eksikliği yaratır. Radar parti sürekli biçimde iktidar olunca da gitgide hâkim partiye dönüşür.
O zaman ortaya başka bir sorun çıkıyor: Aslında şu anlattığım sosyolojik sebeplere dayanan bu bir türlü "değişmeme" hali, hâkim parti olması iktidar partisinin, siyasal diyalogun ve siyaset temelindeki "güreşmenin" ortadan kalkmasına yol açıyor. O bildiğini okuyor ve sürekli olarak somut siyasal güç kazanıyor ve diğerini dinlemek ihtiyacını duymuyor, diğeri siyaset üretmediği için sadece kutuplaşmacı, söylemsel (retorik) bir politika izliyor.
Türkiye'nin durumu tamı tamına budur!
İğne ve çuvaldız CHP'ye bir şey hatırlatıyor mu?
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024