Hasan Bülent KAHRAMAN
İnsanların farklı yorumları temel gerçeği değiştirmez. O yorumlarda saklı olan değişikgerekçeler elbette önemlidir. Konuya başka açılardan bakma imkânı sağlar. Gene de gerçek gerçektir ve bu yorumların tümünden daha önemlidir.
Türkiye için temel gerçek bugün 'destabilizasyon'dur. Yani Türkiye'nin bir çalkantıya sürüklenmesi, bir çalkantı içinde bulunması, kalması. Bu halin sebeplerini birbirinden ayrı görüşlerle irdelesek de gerçek budur.
Şaşırtıcı bir gerçekten söz ediyorum. 2002'den bugüne kadar sürekli, kesintisiz, tek parti iktidarıyla devam etmiş bir ülke şimdi aynı koşulların sürmesine rağmen ve daha bir yıl önce yapılan (bize üstünden bir asır geçmiş gibi gelen) seçimlerde % 50'ye yakın oy aldı. Yani, 2002'den bu yana değişen bir şey yokmuş gibi görünüyor.
Ama 2015'ten bu yana iğrenç darbe girişimleri oldu, bombalar patlatıldı, insanlaröldürüldü. Türkiye kendisini ağır bir ateş, tehdit ve hücum altında hissediyor. Hatta bunu fiili olarak yaşıyor. Türkiye bir destabilizasyona sürüklenmek isteniyor. Muhtemelen daha zayıf bir hükümet, daha düşük bir siyasi taban desteği, daha yetersiz bir yönetici profili olsaydı o destabilizasyon girişimi çok daha önceleri çok daha vahim noktalara eriştirilecekti. Darbe girişimi buydu!
Fiili gerçek bu mu, bu! Bunu reddedecek bir değerlendirme söz konusu mu, hayır!
Şimdi iş yorum farklarına geliyor. Bir çevre bu halin Türkiye'yi zayıflatmak isteyençevrelerden kaynaklandığını vurguluyor.
Bunun bir 'saldırı' hali olduğunu belirtiyor. Bunu dış dünyaya, Batı'ya, tarihsel uzantılara bağlıyor. Diğer kesim de tam tersini vurguluyor. Türkiye'deki yönetimin niteliğinden, yönteminden kaynaklanan bir durum olduğunu belirtiyor bunun.
Bu iki yorumun da ortak noktası belli: dış güçler!
O zaman ben farklı bir yorum deneyebilirim...
Bence Türkiye, Davutoğlu gönderilene, Rusya'yla gerilim aşılana kadar dünyada da çeşitli biçimlerde devam eden genişlemeci dönem politikasını sürdürdü. Herkes kazanmıştı, kazanıyordu, kimsenin kimsede fazla gözü yoktu. Ama 2015'ten itibaren, bilhassa İngiltere'nin AB'den çıkmasından sonra dünya dengelerinde ciddi değişiklikler oldu. Eski ittifaklarda önemli çözülmeler yaşandı. Bu bir daralma dönemidir.
Türkiye böyle bir döneme girildiğini yeterince sezemedi ve o dönemde de genişlemecidönemin refleksleriyle hareket etti. Fakat Trump'ın seçilmesine giden yolu gördüğünde kendisini geri çekti. Rusya'yla yakınlaştı. Rusya'yla yakınlaşmak demek OD politikasını yeni bir dengeye oturtma çabasıydı. Bu gerekiyorsa Suriye politikasında da revizyondu. Gerçekleşti.
Şimdi kayıp iki halka var. Birincisi Trump döneminin OD ve İslam'a karşı sürdüreceğipolitikayı görmek ve sezmek. Bu öyle az buz bir şey değildir. Türkiye'nin bu dönemdeRusya'yla yakınlaşması önemlidir. Ama bu Amerika'yla yeni bir politika oluşturmaihtiyacını yabana atmayı gerektirmez.
Stabilizasyonun önemli bir bölümü buradan kaynaklanacaktır.
İkincisi, destabilizasyonun iç politika bacağıdır. Orada da bir 'konsolidasyon'a gitmek kaçınılmazdır. Daha geniş mutabakatlar, daha demokratik yaklaşımlar, daha uzlaşmacı tutumlarla o parantezin de dünyadaki yeni daralma dönemi politikalarına uygun biçimde geliştirilmesi gerekiyor.
Her zaman söyledim. Türkiye asla dünyadan kopuk değildir, dünyanın ortasındadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024