Hasan Bülent KAHRAMAN
Belki zor, belki sıkıntılı, belki insanı karmaşık duygular içinde bırakıyor, hatta devrimi reddeden ve tedriciliği öngören bir muhafazakâr anlayışla taban tabana zıt bir sertlik içinde gerçekleştirilmesi de anlamsız, ama Türkiye şu 1930'ları artık aşmamalı mı?
1930'lar deyince hemen irkilmeye gerek yok. Çünkü 1930'lar sadece 1930'larla sınırlı değil. Keşke öyle olsaydı. O zaman kendiliğinden ve çoktan aşılırdı. Fakat 1930'lar 1980'lerde darbe yapan generaller tarafından eksik, yanlış ve yersiz bir biçimde yeniden üretildi. Bugün 1930'ların Kemalizmi içinde ortaya çıktığını, uygulamaya koyulduğunu sandığımız birçok etkinlik, o yıllardan mülhem bir biçimde 1980'lerde geliştirilmiştir. Şaşırtıcı, inanması zor ama öyle.
Hoş öyle olmasa ne olur? 80 yıl bir zihniyeti aşmak için yeterli değil mi? Hele de o yılların ne menem bir şey olduğu anımsanırsa.
Sükûnetle, bağırıp çağırmadan ve zıtlaşmadan düşünelim. Bütün Avrupa totaliter rejimlere savrulmuş. Türkiye "öncü aydınlarını" mesela Falih Rıfkı'yı faşist Roma'ya Kemalist Tiran'a gönderiyor. (Bunlar, Atay'ın gezi kitaplarının adıdır.) Bir daha gidiyor, geliyor bu defa Moskova-Roma kitabını yazıyor. Oralardakitotaliter uygulamaları (üstelik Moskova komünist, Roma faşisttir) izleyen Atay ülkeye avdet edince kaleme sarılıyor ve Kemalizmin faşist Roma'dan da, Moskova'dan da etkilenmesi gerektiğini, buna ihtiyacı olduğunu yazıyor. Nedeni açık: otoriter bir toplum mühendisliği anlayışını en kolay uygulama yolu totaliter bir rejimden geçer. Aynen böyle!
"Öncü" siyasetçi Recep Peker gene İtalya'ya gidip gelip o faşizmi bu defa siyasal bir sisteme dönüştürmek istiyor. Görüşlerini içeren bir rapor yazdığı ve onunAtatürk tarafından yırtılıp atıldığı henüz kanıtlanmamış bir iddiadır; öyle bir rapor olduğu sadece bir tek kaynakta zikredilmektedir. Rapor da bulunmamıştır. Buna mukabil siyasal sistem o anlayış doğrultunda dönüştürülüyor. 1930 sonrasında Kemalizmin ırkçılığa kaymasının, bu kavrayışın antropolojik, dilsel ve tarihsel düzeylerde uygulamasının nedeni Avrupa faşizmleridir.
1930'ların devlet modeli de gene o merkezden beslenmiştir. Parti-devlet bütünleşmesi o dönemde kurulmuştur. CHP'nin altı oku anayasaya intikal ettirilmiştir. Duçe gibi kimlikler Ebedi Şef-Milli Şef sıfatlarıyla topluma giydirilmiştir. 1940'lar bu faşizmi daha da kamçılamıştır. Bu tarih 1950'ye kadar devam etmiştir.
Diyelim ki, bu model kırıldı, aşıldı. Yeterli midir sanırsınız? Ondan daha beteri var ve devam ediyor: beden politikalarıörneğin. Şu mahut "spor" uygulamaları yani. Almanya ve Rusya uygulamalarıyla bire bir örtüştürüldü bütün sistem. Bir nokta daha: bu spor anlayışı militerleşti. Bütün toplumun askeri bir disiplin altına alınmasının, bir itaat toplumunadönüşmesinin imkânı olarak kullanıldı.
Tüm ülkeye hep birden spor yaptırmak, bir ülkeyi homojen bir hale getirmek, siyasalı toplumsalın içinde eritmek bugün olacak, kabul edilecek şeyler değil.
1930'ların gerçeği budur. Bir modernleşme projesidir. Kültürel, toplumsal ve siyasal planda bu proje uygulanmıştır. Elbette yararlı olmuştur, elbette kazançlar sağlamıştır. Ama 1980'lerde ihya edilmiş bir militer anlayış olduğunu unutarak veya hiç bilmeyerek bugün onun "total" bir toplum projesi olarak sürdürülmesini istemek mızrağı çuvala sığdırmak gibidir.
Olmayacak duaya amin demektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024