Hilâl KAPLAN
Hafta içi Liberty Fund'ın ev sahipliğinde düzenlenen "Din, toplum ve özgürlük" başlıklı iki gün süren yoğun bir tartışma toplantısındaydım. Toplam 12 ülkeden, çoğu akademisyen ya da sivil toplumcu olan yirmiyi aşkın katılımcıyla beraber bir masa etrafında müzakere ettik.
Kapalı devre gerçekleşen bu toplantıda beni en çok etkileyen durum, seküler liberal sisteme getirdiğim eleştiriler karşısında diğer dinlerden katılımcıların tesbitlerime heyecanla iştirak etmeleriydi. Dinleri ile seküler yönetimleri arasındaki çelişkiyi birebir yaşamış olduklarından, Müslümanlarla empati kurarak neye neden itiraz edildiğini âdeta 'içeriden' hissedebiliyorlardı. Bu vesileyle dinler arası değil ama "dindarlar arası diyaloğun" ne kadar önemli olduğunu bir kez daha müşahede etmiş oldum.
Bunun yanı sıra özellikle inanmayan katılımcıların demokratikleşmeye dair kuşkucu bakış açıları dikkatimi çekti. "Demokrasi ya seküler-liberal demokrasi olur ya da olmaz" diyerek kestirip atanlar oldu. Böylelikle demokrasinin ucu açık bir süreç olmasına ilişkin şüphelerini de dile getirmiş oldular. Her ne kadar bizim laikçilerin "Laiklik, demokrasinin olmazsa olmazıdır" ezberini hatırlatsa da, demokrasilerde, demokrasinin kendisi dahil her tür sembolün/sistemin/söylemin sorgulanmaya açık olması sebebiyle bu argümanın demokrasinin kendisine ters olduğunu da belirtmek gerek.
Aslen İranlı bir ailenin kızı olan ve şu anda Irak'taki bir sivil toplum kuruluşunda çalışan Müslüman katılımcılardan birisi İran'daki rejimin kendisine hissettirdiklerini şöyle özetliyordu: "Ne dinimizi ne de özgürlüğümüzü yaşayabildik." Türkiye'deki Müslümanların laik rejime dair serzenişine ne kadar benziyor, değil mi? İslâmî olduğunu iddia eden bir rejimde neden dinini yaşayamadığını hissettiğini sorduğumdaysa, çoğu insanın Allah değil devlet korkusu sebebiyle olmadığı gibi davrandığını ve aslında bir tür "münafıklar topluluğu" haline dönüştürüldüklerini söyledi. İran din adına, Türkiye ise özgürlük adına vatandaşlarına baskı yapan iki rejim ama ne İran halkını daha dindar hale getirebilmiş, ne de Türkiye halkını daha özgür... Gerek Türkiye'de gerek Arap ülkelerinde baskıcı iktidarlardan özgürleşme yönünde bir kırılma olması, er geç İran'da da bu yönde bir kırılma olacağını öngörmek için yeterli bir veri değil elbette ama umut verici...
Macaristan veya Litvanya gibi Avrupa Birliği'ne üye ülkelerden gelen katılımcıların AB'ye duyduğu büyük bir güvensizlik olduğunu gördüm. Avro'nun geleceği, Yunanistan'ın batan ekonomisinin onların sırtına bindirdiği yük, sosyolojsi ne olursa olsun tüm AB üyesi ülkelerin aynı düzenlemelere maruz kalması gibi faktörler "Ulus-devletler çöküyor, dünya globalleşiyor" argümanını inanılması daha da zor hale getiriyordu.
Konuşma fırsatı bulduğum bazı katılımcıların en çok şaşırdığı hususlardan birisiyse Ak Parti'nin gayrimüslimlerin hakları hususunda gerçekleştirdiği reformlar oldu. Ülkelerindeki gazetelerin pek çoğunun Ak Parti'ye dair haberleri, Başbakan Erdoğan'ın Müslüman kimliğine vurgu yaparak kötücül bir alt metin eşliğinde verdiği düşünülürse şaşkınlıklarının benim için çok da şaşılacak bir yanı yoktu. Yine aynı gazetelerde "sekülerist parti" diye tanıtılan CHP'nin gayrimüslimlerin haklarının tesis edilmemesi için yaptığı muhalefeti anlattığımdaki şaşkınlıklarıysa görmeye değerdi...
"Büyük Türkiye milleti önünde..."
Milletvekili yemininin -illa böyle bir yemin olacaksa- milletin seçtiği vekilin millete karşı sorumluluklarını yerine getireceğine dair bir metin olması gerekir. Hâlbuki 12 Eylül darbecilerinin ürünü olan bizdeki metin, milletvekilinin devlete karşı sorumluluklarını milletin üzerinde tutacağına dair and içtiği bir saçmalıklar silsilesi. Zamanında Müslüman temsiliyeti olan milletvekillerinin de bu metne itiraz ettiğini duyardık ama sanırım artık çoğunluk 'sistemi içinden değiştirmek' yanlısı olduğundan çıt çıkmıyor. Bu yüzden yemini sırasında mevzubahis garabet metnin hepsine olmasa da, etnisite vurgusuna "Türk milleti" kısmını "Türkiye milleti" diye telaffuz ederek karşı çıkan Leyla Zana'ya Müslüman bir Türk olarak teşekkür ediyorum. "Biz hep birlikte Türkiye'yiz" diyen Ak Parti'nin çoğunluğu oluşturduğu bir meclisten tek itiraz sesinin gelmemesi ayrıca takdire şayandı.
Yeni meclisin 'yeni Türkiye'nin değerleriyle barışık bir anayasa hazırlayıp bu tarihî görevin hakkını vermesini temenni ederim.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019