İbrahim Karagül
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 zirvesi için Arjantin’de. Küresel iktidarın, dünyayı yöneten merkez ülkelerin liderlerinin katıldığı bu zirve, dünyadaki güç yapılanmasının, güç değişimlerinin, hesaplaşmaların seyrini izleme, ülkelerin pozisyonlarındaki değişiklikleri gözlemleme, ikili ve çok taraflı ittifak ilişkilerini takip etme için olağanüstü işaretler sunuyor.
G20, yani dünyanın patronlarının zirvesi, şu an için en üst karar alma ya da pazarlık platformudur. BM ve diğer ulusüstü kuruluşların, uluslararası sözleşmelerin, çok taraflı anlaşmaların çöktüğü, bugüne kadar denenen hiçbir çözüm ve uzlaşma girişiminin başarılı olamadığı, uluslararası teamüllerin bile sıfırlandığı, başıbozuk, hoyrat ve tamamen güç restleşmelerinin belirleyici olduğu, ekseni kaymış bir dünyadayız.
En acımasız savaş burada yaşanıyor
Ekonomik alanda, siyasi alanda, askeri alanda, ülkelerin tamamen güce yatırım yaptığı, güç dışında değerlerin anlamsızlaştırıldığı, merkez ülkeler arasındaki hesaplaşmaların dünyanın en kıyı/köşelerine kadar yansıdığı bir zamandayız. Ülkelerin ulusüstü yapılar yerine kendi tarihsel derinliklerine inip yeniden donandığı, iddialarını ve tezlerini bugüne taşıdığı, buradan bir gelecek inşa etmeye çalıştığı bir zamandayız.
Ne Suriye savaşı, ne Irak’ta olanlar, ne terör, ne Yemen, ne de bir başka yerel kriz.. En büyük savaş, en keskin güç hesaplaşması, en acımasız mücadele işte bu küresel iktidar alanını belirleyenler arasında yaşanıyor. Diğer yerel krizlerin hepsi, bu savaşın bize yansıyan, bize pazarlanan, dışa yansıyan kısımlarını oluşturuyor.
Eksik olan tek şey güçtür: İşte Türkiye’nin mücadelesi buradadır
Bu çerçevede hiçbir yerel kriz, hiçbir terör saldırısı bu savaştan bağımsız değildir. Müslüman dünyanın, yüz yıl önceki dünya savaşı kadar yakıcı yeni istila girişimlerinin bizim coğrafyamızda yoğunlaşması, sadece bizim zaaflarımızdan, beceriksizliğimizden, iş bilmezliğimizden değildir. İnsanlığın kalbinde, merkez coğrafyasında yaşayan bizler, merkez iktidar alanındaki her hesaplaşmanın bedelini kanımızla, canımızla, ülkelerimizin harabeye dönmesiyle, değerlerimizin aşağılanmasıyla ödüyoruz.
Eksikliğini duyduğumuz tek şey güçtür. Güç biriktiremediğimiz için bütün bunlara direncimiz düşüktür. İşte Türkiye, bu yolun yolcusudur, bu mücadeleyi vermektedir. Bir taraftan etkisizleşen insani değerleri ayakta tutmaya çalışırken diğer taraftan olağanüstü güç arayışına girmiştir.
Türkiye bu hesaplaşmanın tam merkezinde yer alıyor
Bu yüzden de G20 zirvelerinde ya da başka “masa”larda sadece Türkiye mücadelesi değil, coğrafya mücadelesi vermektedir. Bu yüzden de en ağır saldırılara maruz kalmakta, Atlantik merkezli saldırıların yanında kendi coğrafyasında da kendisine karşı cepheler kurulmaktadır.
Bugüne kadar, bütün çokuluslu müdahale senaryolarını boşa çıkaran ülke olarak Türkiye, kendisine ait coğrafya ve küresel güç aklını inşa etmiştir. İddiaları büyüktür, hedefleri büyüktür, mücadelesi büyüktür. Bunlar büyük olduğu için de Türkiye, küresel iktidar hesaplaşmasının tam merkezindedir.
Ticaret savaşları jeopolitik kavgadır
Arjantin’deki zirve, ticaret savaşlarının en açık hale getirildiği bir dönemde yapılıyor. ABD ile Çin arasında yüz milyarlarca dolarlık ticaret savaşının her hafta yeni bir paketi devreye giriyor. Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırılar yüzünden bizim de yeni arayışlara yelken açtığımız bir dönemde yapılıyor.
Avrupa Birliği ülkeleri, Latin Amerika, ABD, Güneydoğu Asya gibi “çevre”ler ya da “güç havzaları” arasında olağanüstü bir ticaret savaşı var ve bu çok daha büyüyecek. Bu kadarla değil, ticaret savaşları sadece ekonomik bir mesele değildir. Sadece kaynaklar ve pazarlar meselesi değildir. Ticaret savaşları jeopolitik bir kavgadır, güç hesaplaşmasıdır.
Çok büyük bir meydan okuma bu: ‘Atlantik yüzyılları’ sona ermiştir
Bunun bir adım sonrası, Allah korusun, bir kıyamet savaşına sürüklenmedir. Şüphesiz böyle bir durum, daha önceki örneklerinden çok daha yıkıcı olacaktır.
Çünkü dünya hiç bu kadar parçalanma görüntüsü vermemiş, hiç bu kadar yeni bölgesel bloklaşmalar olmamış, hiç bu kadar merkez güçlere hızla yeni ülkeler eklenmemiş, belki son dört yüz yıldır Atlantik çevresinin küresel hâkimiyetine meydan okuyacak bu kadar rakip güç yükselişi olmamıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “emperyalizmin prangaları”ndan söz ederek “milli para” ile ticaret kapıları aralamaya çalışması, birçok platformda bu çağrılarını yinelemesi, bazı ülkelerle ikili ticarette bunu teşvik etmesi, işte böyle bir hesaplaşmanın tam merkezinde yer almanın işaretidir ve çok büyük bir meydan okumadır.
Coğrafyamızda “Türkiye duruşu”, Küresel alanda “Tükiye duruşu”
Bu siyasi dil, küresel iktidar yapısının değişmesini içeren devrimci bir dildir, tarihsel bir çıkıştır. Coğrafyamızda bir “Türkiye duruşu” inşa ettiğimiz gibi, küresel ölçekte de bir “Türkiye duruşu” inşa edilmiştir. Bundan sonra yola böyle devam edilecektir. Bu yüzden de hem içeriden hem dışarıdan saldırılar da devam edecektir.
Suudi Veliaht Arjantin’de: Kirli eksenin büyük hedefi ülkemizdir
Arjantin’deki zirvenin şüphesiz en konuşulacak taraflarından biri Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman olacaktır. ABD ve İsrail’in Riyad’da iktidara taşıdığı, BAE’li Muhammed bin Zaid’le birlikte sahaya sürdüğü, bu ikisi üzerinden coğrafyanın imhasına yönelik planlar hazırladığı bir vahim durumla karşı karşıyayız.
Cemal Kaşıkçı cinayeti ile kendini ele veren bu kirli eksenin en büyük hedefi Türkiye’yi sınırlamaktır. Bu sebeple teröre destek dâhil, içeride fonlarla muhalefet oluşturmak dâhil ülkemize karşı her türlü örtülü projenin temsilcilerinden biridir Suudi Veliaht.
Kaşıkçı cinayeti ile bir tür nefret abidesi haline gelmesine rağmen G20 Zirvesi’ne gelmiştir. Bu yüzden de Arjantin zirvesinde bizi yoğun bir Veliaht tartışması beklemektedir.
G20 zirvesi bir uzlaşma değil artık bir restleşme, hesaplaşma zirvesidir. Küresel ekonomik krize çözüm arama değil, küresel ticaret savaşlarını daha da ateşleme zirvesidir. Dünyanın içinde bulunduğu çıkmaza çözüm üretme değil, güçler arasındaki kavgayı daha da alenileştirme platformudur. Amaç bu değildir ama gelinen nokta, varılacak yer burasıdır.
Biz de sizin gibi izleyeceğiz…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021