Kemal BURKAY
Gezi Parkı olayları başladığında buna ilişkin görüşümü yazmıştım. Bu parka topçu kışlası yapılmasını yanlış bulduğumu söylemiştim. 3. Köprünün yapımını, hele ona Yavuz Selim’in adının konmasını da.
Olaylar 17. Gününü doldurdu ve başta Ankara, İzmir olmak üzere gösteriler diğer birçok kente yayıldı. Birçok yorumcunun işaret ettiği gibi bu eylemlerin tek nedeni Gezi Parkı değil elbet. Başbakan Erdoğan’ın öteden beri dikkati çeken buyurgan dili; sanat, kültür, özel yaşam dahil, her alana müdahale etmesi ve hükümetin, kamuoyunun tepkilerine aldırmayan bazı uygulamaları toplumda, en azından belli kesimlerde rahatsızlık yaratmakta.
Örneğin Başbakan’ın Kars’taki heykele “ucube” deyip bunu kaldırtması… Çamlıca tepesine cami yaptırma girişimi… Kürtajı yasaklama çabası… Her kadına üç çocuk önerisi… Cem evlerine cümbüş evi demesi ve Alevilere camiyi göstermesi… Birilerini “Zerdüşti” diye suçlaması… Alkol satışı ve kullanımına ilişkin yasanın, tartışılmadan, alel acele parlamentodan geçirilmesi… Ülkenin değişik bölgelerinde yerel halkın yaygın tepkilerine rağmen doğayı tahrip eden HES’lerin yapımındaki ısrar…
Bir ülkenin başbakanı elbet ülkenin yönetiminin de baş sorumlusudur. Kimse ona herhangi bir işe karışmasın diyemez. Ama yapılacakları bir başına, aklına estikçe değil, kurumlarla, uzmanlarla, yani işin ehliyle birlikte düzenleyip yaptırmalı. Kitlelerin talep ve itirazlarına kulak vermeli.
Söz konusu heykeli dikmek gibi, yıktırmak da Başbakan’ın işi değildi. Buna ilgili belediyeler ve sanat uzmanları karar vermeli.
Çamlıca Tepesi gibi İstanbul’un ormanlarla kaplı bir tepesini yolup oraya dev bir cami yaptırmak çok mu gerekli? İstanbul’da namaz kılacak cami sıkıntısı mı var?
Kürtaj gibi, tüm demokratik ülkelerde bir hak olan ve kadın özgürlüğünü ilgilendiren bir konuda, konuyu kamuoyunda tartışmaya bile açmadan böylesi buyurgan bir dil doğru mudur? Benzer 3 çocuk yapma önerisi de.
Cem evlerinin ne olup olmadığına, Alevilerin tapınak diye nereye gideceğine bu ülkenin başbakanı mı karar verir?
Günümüzde dünyanın herhangi bir yerinde Zerdüşti var mı, bilmiyorum, ama bu ülkede kaldığını sanmam. Yezidi (Êzdi) inancının kökeni Zerdüştiliğe dayansa bile, zaman içinde çok değişime uğramış farklı bir inanç. Kaldı ki birilerinin inancı Êzdi de olabilir, doğrudan Zerdüşti de, bunda ayıplanacak ne var? Zerdüştilik dünyanın ilk düalist (iki tanrılı) inancı idi ve tek tanrılı dinlere kaynak oldu. Yani o, dinler tarihinde önemli bir evrimi temsil eder.
Bundan da ötesi, günümüzde insanların inancını tartışmak, birilerini inançlarından dolayı kınamak, bırakın bir ülkenin başbakanı için, sıradan bir yurttaş için bile ayıptır. İnanç alanı tartışılmaz. İnanç adına yapılanlara (ayin vs.) başkalarına zarar vermedikçe, başkalarının özgürlüğünü engellemedikçe saygı gösterilir.
Ama belli ki, Sayın Başbakan’ın ve arkadaşlarının benimsediği İslami inanç değerleri, ülkeye düzen vermekte de onlara yol gösteriyor veya etkili oluyor. Belli muhalif kesimleri suçlarken yapılan “Zerdüşti” suçlamaları, Alevilere ilişkin yargı ve öneriler… Kürtaja karşı tutum ve içkiyi engellemek için gösterilen çabalar da. İçkiye ilişkin tutumun nedeni salt gençliğin ve genel olarak yurttaşların sağlığı kaygısı değil, besbelli İslami değerler de işin içinde.
Başbakan’ın, “dindar bir nesil yetiştireceğiz” diye belirlediği toplumsal proje de bunun ürünü.
Elbet her yurttaş gibi bu ülkenin başbakanı da mensup olduğu dini inancı özgürce yaşama hakkına sahiptir. Yani o Müslümanlığa uygun biçimde oruç tutma, namaz kılma, hacca gitme vb. vecibeleri yerine getirebilir, bundan doğal bir şey yoktur. Dindar olmak ve dindar biri gibi yaşamak onun da hakkıdır. Ama o, ülkenin başbakanı olduğunu, inanç bakımından çok renkli bir ülkeyi yönettiğini de unutmamalı. Bu ülkede Sünni Müslümanların yanı sıra 15 milyon dolayında Alevi, ayrıca Hıristiyanlar, Êzdiler ve hatta –sayılarını tam bilemesek bile- dindar olmayan epeyce insan, yani ateistler de var.
Ülkeyi yönetenler bu gerçeği gözeterek yönetmeli. Herhalde, “bu ülkenin çoğunluğu Sünni Müslüman, öyleyse onların dediği olacak” denemez. Yönetenler, kendi inançları ne olursa olsun, başkalarının inancına da saygılı olmalılar. Ülke yönetimine kendi inanç değerlerine göre biçim vermeye kalkmamalılar.
Öyle olunca, “dindar gençlik yetiştireceğiz” ne demek? Bu dindar gençliğin yaşam tarzı ne olacak? Tümü de alkole ağız sürmeyi günah mı sayacak? Kızların tümü de türban mı örtünecek? Farklı dinden olan veya dindar olmayan kesimlere kötü gözle mi bakılacak, onlar da bu eğitim çarkından mı geçirilecek?
Bu, Kemalistlerin Cumhuriyet dönemi boyunca izledikleri tek tip yurttaş yetiştirme projesinin bir benzeri değil mi? Bu kez Kemalist gençliğin yerine dindar gençlik mi?..
Yanlış işte burada. Yöneticilerin toplumun çok renkli yapısını yok etme, her şeyi kendilerine benzetme çabası. Oysa çağdaş, demokratik bir ülke çok renklidir. Demokrasi ve özgürlük de bu çok renkliliğe, farklara saygı göstermeyi içerir.
AK Parti’nin on yıllık yönetim dönemi gösterdi ki Sayın Başbakan’ın yönetim tarzı pek de buna uygun değil ve sorun çıkaran da budur. Elbet bu, kendine özgü bir yönetim tarzı ve üslubu olsa da, sadece Başbakan’ın değil, bir bütün olarak AK Parti’nin sorunudur.
AK Parti’nin sahneye çıkmasından itibaren, onun seçimleri kazanmasından ve ülkeyi yönetmesinden endişe duyan küçümsenmeyecek bir kesim vardı. Zaman içinde AK Parti hükümetinin bazı söz ve uygulamaları bu endişeleri arttırdı.
Malum, daha baştan itibaren, Kemalist elit, siyasi kurumları, ordusu, sivil bürokrasisi, medyası ve iş adamları ile, topluma “şeriat tehlikesi” fobisini pompalayarak AK Parti iktidarını engellemeye çalıştı. Ardından, darbeler bile planlayıp onu hükümetten uzaklaştırmak istedi. Ama başaramadı. Hem AK Parti dik durdu, hem de ülkenin demokrasi ve özgürlük isteyen, statükoya karşı çıkan kesimleri, aydınlar, bu yaygara ve tehditlere aldırmadılar, hükümete destek verdiler. ABD ve AB de bu kez cuntalara yeşil ışık yakmadı. İşte AK Parti bu iç ve dış destekle ayakta durdu, askeri vesayeti geriletti ve küçümsenmeyecek bazı reformlara imza attı.
Bu aşamada biz de cuntacı, militarist ve Ergenekoncu kesimlere, statükoya karşı tavır aldık, AK Parti’nin attığı olumlu adımları destekledik.
Bu dönem AK Parti’nin bir dereceye kadar mazlumların safında ya da yanında olduğu bir dönemdi. 2000’li yıllara kadar iktidarı tekelinde tutan, bu iktidar elinden kaydığı ya da riske girdiği dönemlerde ise darbelerle yeniden balans ayarı yapan Kemalist elit, İslami hareketi zaman zaman şeriatçılık ve gericilik sayıp karşısına alsa, Komünist hareket ve Kürt hareketi gibi bir tehlike saysa da, zaman zaman da onu bir yedek güç, bir stepne olarak kullandı. Ama ona ülkenin yönetimini, yani direksiyonu emanet etmeyi hiç düşünmedi. Nitekim Erbakan ve partisinin varlığına ve zaman zaman iktidarı bir ucundan tutmasına göz yumulsa da kendisine baş aktörlük hiçbir dönemde uygun görülmedi. Son olarak Erbakan bir koalisyon hükümetinde başbakan olmayı başardıysa da kısa sürede, 28 Şubat darbesiyle alaşağı edildi.
Refah Partisi’nden ayrışarak ortaya çıkan ve iktidar yürüyüşü sırasında Kemalist elit tarafından önü kesilen, hırpalanan, tehdit edilen, kapatılmak istenen, lideri bir şiir nedeniyle tutuklanan AK Parti, tüm bu nedenlerle mazlumlarla bir süre yan yana düştü ve militarist rejimle boğuşurken içerde önemli kitle desteği aldı. Dışarıda da, soğuk savaş sonrası artık darbelere ihtiyacı kalmamış olan ABD ve AB’den destek gördü. O da hem kendi yararına olduğu hem de kitle desteği almak için bazı demokratik adımlar attı, cuntacılara karşı direndi, askeri vesayeti geriletti, TRT-6 gibi Kürtleri memnun edecek adımlar attı, 30 yıldır süren çatışma sürecini sona erdirmeye çalıştı.
Bu onun reformcu yüzü idi. Öte yandan bu süre zarfında güç dengeleri değişti. AK Parti polisi, MİT’i, askeri bürokrasiyi önemli oranda kontrolü altına aldı. Yargıda yaptığı reformlarla kendisine karşı olan Kemalist tavrı zayıflattı. Böylece AK Parti, hükümet olmaktan iktidar olmaya doğru önemli bir dönüşüm geçirdi. Ayakları yere daha sağlam basar oldu ve artık tehlikeyi savuşturduğunu düşündü. Öyle olunca da daha önce desteklerine gerek duyduğu bir kısım iç ve dış müttefikleri eskisi kadar önemsemez oldu. Geçmişten beri sahip olduğu değerler ve gönlündeki toplum tasarımı yönünde bir uygulama için koşulların artık uygun olduğunu düşündü. Yukarda bir bölümüne değindiğim söz ve uygulamalar bunun ürünü.
Bu İslami değerler Hükümet’in dış politikasına da yansıyor. İsrail’le köprüleri atarken, AB ile üyelik sürecini gevşetirken İslam dünyasının ağabeyliğine soyunuyor. Buna paralel olarak Osmanlı’yı öne çıkarıyor, ona özeniyor. İslam dünyasında ise, yaşanan Sünni-Şii saflaşması ve son Suriye olaylarının etkisiyle Türkiye bir taraf durumuna geldi.
Oysa akıllıca bir dış politika içerde ve dışarıda barışçı ve demokratik ilişkileri esas almaktır. AB üyeliği demokrasi standartlarını yükseltmenin koşuludur. Arap ülkeleri ile ilişkiler de, Osmanlının varisi veya bir ağabey anlayışıyla değil, iyi komşuluk ve karşılıklı yarar üzerine kurulmalı; aynı zamanda bu ülkelerdeki demokratik gelişmeler gözetilerek, buna yönelik süreçlere destek verilerek yürütülmeli.
Öte yandan, AK Parti politikalarına yön veren etkenlerden biri zaten bu hareketin genlerinde var olan İslami değerler ve buna uygun toplum tasarımı ise diğer bir etken de onun bu 10 yıllık süre içinde aynı zamanda ülkenin ekonomisini yönetiyor olmasıdır. Yani AK Parti yalnız siyasal olarak değil, ekonomik anlamda da devletin ve sistemin yöneticisine dönüştü. Bu gelişen ekonomi neo liberalizm rüzgarından da güçlü biçimde etkilenen bir ekonomidir ve iktidar partisi, gündeme gelen önemli yapım projeleriyle birlikte büyük ölçekte rant dağıtımı olanaklarına sahiptir.
Bir başka deyişle, AK Parti aynı zamanda ekonomi çarkının direksiyonundadır ve bu onun politikalarını etkiliyor. O artık çoğunluğu yoksul olan kent varoşları mensuplarının ve kır sakinlerinin değil, hızla yükselen ve aynı zamanda kendisinin desteğiyle yükselen, “Anadolu kaplanları” denen orta ve üst yeni sermaye kesiminin de partisidir. Bu da ister istemez sermaye grupları arasındaki çekişmelerde bir rol üstlenmesini birlikte getiriyor. Bu çekişmeler son Gezi olaylarına da yansıdı ve hükümet bazı sermaye gruplarını eylemleri kışkırtmakla suçladı, onları “ümüklerini sıkarız,” diye tehdit etti. Hükümetin medyayı da bu tür baskı ve tehditlerle hizaya getirmeye çalıştığı ve önemli oranda getirdiği de bir sır değil.
AK Parti bakımından siyasal ve ekonomik alandaki söz konusu iki temel değişim, onu mazlumların yanından egemenlerin safına yükseltti, hem devlet çarkının hem ekonominin dizginlerini eline aldı. Bu da AK Parti politikalarındaki temel değişimlerin nedeni oldu ve onu kitlelerden uzaklaştırmakta.
Bütün bunların sonucu olarak AK Parti, gelinen aşamada ve demokrasi geleneğinin pek güçlü olmadığı bu ülkede, kitlelere ters düşen, onların tavrını önemsemeyen işler yapıyor. Gezi Parkı’ndaki barışçı kitle hareketini şiddetle engelleme çabası da bunun son örneği oldu ve beklenmedik yaygın tepkilere yol açtı.
Bunda elbet iç politikada rakipsiz olmanın yol açtığı durumun, yani gücün yarattığı baş dönmesinin de payı var. Muhalefet partilerinden MHP soğuk savaş döneminden kalmış umutsuz bir vaka, tipik bir statüko bekçisi. İdeolojisinin vakti çoktan geçmiş olan, sırtında geçmişin tek parti uygulamalarının ağır kamburunu taşıyan ana muhalefet CHP’nin ise demokrasi ve değişim yönünde hiçbir ciddi projesi yok, statüko bekçiliğinde nerdeyse MHP’den bile katı. Böyle bir muhalefetin Türkiye’de değişime öncülük etmesi, umut olması beklenemez.
Böyle bir durumda bu ülkenin özgürlük ve değişim isteyen kitleleri, demokrasi yanlıları ne yapmalı? AK Parti’nin kendilerini tedirgin eden uygulamalarına karşı seslerini yükseltmek elbet yapılması gerekenlerden biridir ve bir haktır. Ama daha ileri hedefleri gözetmeliyiz. Kürt sorununun adil bir çözümü için, Alevilerin meşru haklarının tanınması için, gerçek bir laiklik için, kadın haklarını, işçi haklarını korumak ve genişletmek için, yeni ve çağdaş bir anayasa için mücadele etmeliyiz. Özetle, bize düşen daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha iyi bir çevre ve daha geniş sosyal haklar için çaba göstermektir. Bunun için elbet barışçı eylemler ve örgütlülük gerekli.
Hükümet değişecekse böyle değişecek. Şimdi ne denli güçlü görünürse görünsün, değişime ayak uyduramayan ve kitlelerin haklı taleplerine karşı direnen bir hükümet eninde sonunda kitle desteğini yitirir ve gider.
Peki bu durumda AK Parti nasıl gidecek? Açık konuşalım, bir devrimle mi, yoksa sandıkta ve seçmen oyuyla mı?
Bazı kesimlerin şu anda Gezi Parkı direnişinin tetiklediği gösterileri abartıp bundan devrim beklemelerinin hiçbir ciddi tarafı yok. Türkiye solu, sosyalist sistemin henüz ayakta, kendisinin de en güçlü olduğu, iyi kitle bağlarına sahip olduğu 12 Eylül öncesinde bile güçlerini birleştirip devrimci bir değişim için halka öncülük etmeyi başaramadı. Şimdi, marjinal duruma düştüğü şu bölük-pörçük haliyle mi bunu yapacak?
Son olaylarda etkinlik kurmaya çalışan ve bir kez daha devrim düşü gören marjinal sol grupların yanı sıra, daha düne kadar bir askeri darbe tezgahlayan veya böylesi bir darbeden medet bekleyen kesimlerin de yeniden umuda kapıldıkları görülüyor. Bunlar olayların büyüyüp çığırından çıkmasını, ortalığın bir yangın yerine dönmesini canı gönülden istiyor ve bunun için çabalıyorlar. Böylece ülke yönetilemez hale gelecek ve belki de yeniden birilerine, geçmiş darbelerde olduğu gibi, “vatan ve milleti kurtarma” işi çıkacak!..
Tüm olup bitenlerden sonra bu iş elbet kolay değil; ama can çıkmadıkça huy çıkmaz…
Gösterilerde atılan sloganlardan biri de hükümetin istifasına ilişkin. İyi de hem bu hükümetin istifa etmeyeceği belli, hem de o istifa etse yerine kim gelecek, CHP ve MHP’mi? Bunlar yüz yüze olduğumuz sorunları mı çözecekler, ülkeye barış ve demokrasi mi getirecekler? Bu iki partinin böyle bir derdi yok. Aksine yıllardır en basit reform çabalarının önüne dikilenler onlar. Militarist kesimle birlikte bugünkü durumun baş sorumluları da onlar.
Belli ki Gezi olaylarının tetiklediği bu gösterilerden, eğer bir darbe, yanı karşı devrim çıkmazsa, ne herhangi bir devrim çıkacak ne de AK Parti hükümetinin yerini reformcu bir hükümet alacak. Böyle bir şans yok.
Ama Türkiye’nin değişime, sorunlarını çözmeye, kitlelerin de özgürlüğe ve demokrasiye şiddetle ihtiyaçları var. Geçmişteki nice kitlesel, anlı şanlı parti bu gereği kavramadıkları, buna karşı direndikleri için ya sahneden tümüyle silindiler ya da etkisiz hale geldiler. AK Parti 2000’li yılların başında bir alternatif olarak sahneye çıktı, kitle desteği aldı ve olumlu yönde bazı reformlar yaptığı için de bu kitle desteği on yıldır sürmekte. Ama o da bir süredir durdu ve yanlış şeyler yapıyor. Eğer böyle devam eder, AK Parti değişimi kavramaz, gereğini yapmaz, üstelik bu tür yanlış uygulamalarla kitlelere ters düşmeyi sürdürürse, onun da kitlelerin güvenini yitireceğinden şüphe olamaz.
Bu durumda AK Parti’nin içinden ve dışından seçenekler mutlaka çıkacaktır. Bunlar değişimi kavrayan ve gereğini yapmaya talip olan liderler ve partiler olacak.
Türkiye bir Esat Suriyesi, bir Kaddafi Libyası ve Mübarek Mısırı olmadığı için de en muhtemeli ve makulu, bu ülkede değişimin sandıkta yani seçmen oyuyla olmasıdır. Sandığın yolu kapanmadıkça halka güvenenlerin yapması gereken budur.
Besbelli demokrasi salt dört ya da beş yılda yapılan seçimler değildir. Kitlelerin hükümete seslerini ve taleplerini duyurmak, yapılanlara itiraz etmek ve bu amaçla gösteriler düzenleme hakkı var. Ülkeyi sandıktan aldığı yetki ile yönetme hakkı gibi, yönetirken kitlenin sesine kulak verme, azınlığın haklarına saygı gösterme de demokratik bir yönetimin olmazsa olmaz koşuludur. Çağımız demokrasilerinde bu tür katılımcılığın örnekleri çeşitlidir.
Barışçı gösteriler demokrasilerde temel bir haktır. Gezi Parkı’nda, başlangıçta bir çevre hareketi olarak ortaya çıkan gösteriler de bu türdendi. Ne yazık ki hükümet, geçmiş dönemden süregelen bir alışkanlıkla buna katlanamadı, bu barışçı gösteriyi biber gazı da kullanarak şiddetle dağıtmak istedi. Bu ise kamu vicdanında derin tepkilere yol açtı, toplumun biriken öfkesini harekete geçirdi. Olaylar yer yer çığırından çıktı.
Öte yandan, bu gösteriler sırasında, başka benzerlerinde de olduğu gibi, taş ve molotof kokteyli atan, cam-çerçeve kıran, otomobil yakan, böylece işi vandalizme vardırıp çevreye ve insanlara zarar veren grupların yaptığı ise onaylanamaz. Bu tür bir şiddet haklı bir davaya sadece zarar verir ve bu olayda da öyle oldu. Ama ileri demokratik ülkelerde de kendiliğinden patlak veren, iyi denetlenemeyen kitlesel olaylarda bu tür amaçsız şiddet kullanan lumpen ve vandalist gruplar ortaya çıkıyor. Bunların tutumunu direnişin bütününe mal etmek haksızlık olur. Güvenlik güçlerinin böylesi gruplara karşı tedbir alması ve onların vereceği zararları önleme çabası, kullanılacak güç orantılı olmak koşuluyla, elbet doğal ve gereklidir. Ama yönetim ve güvenlik güçleri bakımından asıl ustalık, olayların çığırından çıkmasına yol açacak yanlışları yapmamaktır. Son olayda da eğer barışçı gösterilere karşı şiddet kullanılmasaydı, muhtemelen olaylar bu dereceye varmayacaktı.
Tüm bu olup bitenlerden sonra Hükümet artık yaptığı yanlışları sürdürmemeli, Gezi Parkı’na topçu kışlası yapma inadından vazgeçmeli. Son olarak gündeme getirilen halk oyuna başvurma elbet mümkün. Ama kanımca bunun için geç kalındı. Bu kez, muhtemelen sağlanacak çoğunluk oyu ile oraya kışla yapmak, yanlışta ısrar etmek olur. Çünkü Hükümet, oraya topçu kışlası yapma girişimini kitlelerden gelen bir talep nedeniyle başlatmadı, kimsenin böyle bir derdi yoktu.
3. Köprüyü yapma çabası da bence yanlış. O da geniş bir yeşil alanı yok edecek, doğaya zarar verecektir. İstanbul trafiği geniş bir metro ağı, tüp geçitleri ve toplu ulaşımla sağlanmalı. Ama ille de yapılacaksa ona Yavuz Selim’in adı konmamalı.
Munzur’a, Harçik’e ve benzer yerlere hidroelektrik santralleri kurma sevdasından da vazgeçilmeli. Bunların sağlayacağı elektrik enerjisi, yok edecekleri tarihi ve doğal güzelliklerin, bozacakları doğanın yanında hiçtir.
Hükümet iyi işler yapmak istiyorsa bunlar yeterince var. Yeni ve çağdaş, ademi merkeziyetçiliğe, anadilde eğitime, yeni ve herkesi kucaklayan bir vatandaşlık tanımına da yer veren, gerçekten demokratik bir anayasa…
Anti demokratik yasaların ve hükümlerin ayıklanması…
Seçim barajının kaldırılması, nisbi temsil sisteminin getirilmesi…
Zorunlu din dersinin kaldırılması, Diyanet İşleri Teşkilatının anayasal ve resmi bir kurum olmaktan çıkarılması; yani laiklik yönünde adımlar…
Mayınlı alanların temizlenmesi; Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı alanların topraksız köylülere dağıtılması…
30 yıllık çatışma döneminde köyleri yakılıp yıkılarak sürgüne zorlanan milyonlarca Kürt köylüsünün dünüşünü kolaylaştıracak tedbirlerin alınması, yaralarını sarmak için zararlarının tazmin edilmesi…
Kentleri beton yığınlarına, gökdelen tarlalarına çeviren projeler değil, parkları, yeşil alanları, sosyal tesisleri ile soluk alınır bir kentleşmeyi yaratmaya yönelik projeler…
Zengini daha zengin eden rant alanları yaratmak için değil, yoksul, emekçi ve dar gelirlilere iş ve sosyal yardım olanakları sağlamaya uygun projeler…
Sağlık ve eğitim alanına daha çok yatırım…
Özetle insanı, hayvanı ve bitkisi ile tüm canlıları; toprağı, denizi ve atmosferi ile bir bütün olarak dünyamızı gözeten projeler…
Sonuç olarak hükümet, Gezi Parkı sorunundan çıkıp yaygın kitle gösterilerine dönüşen bu olayları doğru yorumlamalı ve bundan ders çıkarmalı. Olayları, birtakım istihbarat birimlerinin verdiği bilgilerle, iç ve dış komplolara bağlamak kolaycılıktır, gerçekten kaçmadır. Bu, geçmişte de sıkça başvurulan bayat bir yöntemdir.
AK Parti kendisini uyaran, yanlışlarını yüzüne vuran herkesi yeminli karşıt, ya da kötü niyetli saymamalı.
Yanlışı görmek ve ondan dönme basiretini göstermek bir erdemdir. AK Parti bunu yapabilirse, hem kendisi, hem de herkes için iyi olur
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- UKRAYNA SORUNU, SAVAŞ VE ULUSLARARASI HUKUK ADINA ÇEKİLEN NUTUKLAR
25.02.2022 - DERSİM’DEKİ YANGIN VE SÖZÜN BİTTİĞİ YER…
28.08.2021 - İNSANLIK BARIŞA, EŞİTLİĞE VE ÖZGÜRLÜĞE NASIL ULAŞIR?
16.05.2020 - İNSANLAR BU DURUMA NASIL GELDİ?
12.05.2020 - KARNI DOYMAYANLAR - GÖZÜ DOYMAYANLAR
8.05.2020 - HAYATI CENNET YA DA CEHENNEM ETMEK ELİMİZDE…
4.05.2020 - Depremin düşündürdükleri SORUNLAR YENİ VE ÇAĞDAŞ BİR ANLAYIŞLA ÇÖZÜLÜR
29.01.2020 - DÖRT NALA GİDEN BİR IRKÇILIK…
18.10.2019 - BARIŞÇI VE ADİL BİR DÜZEN Mİ; YOKSA SAVAŞ, KİN VE DÜŞMANLIK MI?..
10.10.2019 - DEEMEK Kİ NEYMİŞ?..
24.03.2020
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Eline sağlık .Başbakanın ayrılması ülke için büyük kayıp olur.