Kemal BURKAY
Bu yazı dizisinin önceki bölümlerinde, insan eylemi sonucu günümüzde dünyanın yüz yüze olduğu ciddi sorunlara, özellikle kapitalizmin yol açtığı kötülüklere özetle değinmiştim. Peki insanlar dünyayı bu duruma nasıl getirdiler, ya da kendileri bu duruma nasıl geldiler. Kısaca bundan da söz etmek istiyorum. Çünkü -eğer zaman kaldıysa- kendimizi ve dünyayı bu kötü durumdan kurtarmak bunu kavramaya, insanlığın bu yönde bilinçlenip harekete geçmesine bağlıdır.
Atalarımız, “komünal toplum” da dediğimiz avcılık ve toplayıcılık döneminde oldukça sade bir yaşam sürüyorlardı. Gruplar halinde avlanarak ve meyve toplayarak, bu ürünleri ortaklaşa tüketerek, yani eşit bir paylaşımla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Henüz ev yapmayı ve tarla tarımını bilmiyorlardı, mağaralarda, ağaç kovuklarında yaşıyorlardı. Gelişkin bir maymun grubu gibi…
İnsanlığın bu ilk evresi yüzbinlerce yıl sürdü.
Ama ellerini kullanıp alet yapmayı beceren iki ayaklılar olarak, yaşam için gerekli araçları giderek geliştirdiler. Sopadan mızrağa geçtiler. Hayvanların bir bölümünü; köpeği, koyunu-keçiyi, sığırları, domuzu, tavuk ve ördekleri ehlileştirdiler. Bahçe kurmayı, arpa, buğday gibi doğadan toplayıp yedikleri tohumları ekip çoğaltmasını, yani tarla tarımını öğrendiler. Bu onların beslenme olanaklarını oldukça iyileştirdi. Topraktan çanak çömlek yaptılar. Bu onların suyu ve sütü, meyveleri, tohumları koruyup taşımasına olanak sağladı. Bu olanaklara kavuşunca artık av peşinde koşup yer değiştirmeye pek gerek kalmadı; barınmak için kulübeler, evler yapmaya başladılar; böylece ortaya ilk yerleşim yerleri çıktı.
İnsanlık tarihindeki bu gelişmeye neolitik devrim diyoruz. Biz Kürtler bakımından bunun ilginç ve onur verici yanı şu ki, bu devrim dünyada ilk kez bizim ülkemizde, Kürdistan’da gerçekleşti ve giderek çevre coğrafyalara yayıldı.
Bunu izleyen dönemlerde bakırın ve demirin bulunması, bu madenlerin alet yapımında kullanılması, atın ehlileştirilmesi, tekerleğin keşfi. Kağnı ve at arabasının otaya çıkması vb. gelişmeler yaşandı. Bunun yanı sıra yazının bulunuşu, bilimler ve sanatların ortaya çıkışı…
Buna insan toplumlarında uygarlığın ortaya çıkışı da diyoruz. Alet yapmakla başlayan, tarımla, mimariyle, yazı, bilim ve sanatlarla gelişen uygarlık, 10-12 bin yıl öncesinden başlayarak çok hızlı bir seyir izledi. İlk gelişkin örnekleri Mezopotamya ve Mısır’da, daha sonra Akdeniz kıyılarında, Anadolu’da, Yunan ve Roma’da, Çin’de ve Hindistan’da yaşandı.
Uygarlık bir yönüyle güzeldi, iyi idi, insan yaşamını iyileştiriyor, onun doğaya uyum sağlamasına olanak veriyordu. Öte yandan bu gelişmenin her yönüyle iyi yönde olduğu söylenemezdi.
Örneğin insanlar demiri bulunca demir uçlu mızrak ve kazma, balta gibi aletler yaptılar. Mızrak avlanmak için, kazma toprağı işlemek için, balta odun kırmak için pekâlâ olumlu bir işlev görüyordu. Ama onlar demirden kama ve kılıç da yaptılar ve mızrağı, kama ve kılıcı aynı zamanda başka insanları öldürmek için de kullandılar. Bu tür aletleri, bunun yanı sıra, atı ve at arabasını kullanarak komşu coğrafyalardaki insan topluluklarına savaş açtılar, onların topraklarını ve mallarını ele geçirmek için. Kadın ve erkeklerini ya öldürdüler, ya da esir edip köleleştirdiler.
Örneğin Asurlular heykel ve kabartma sanatında bugüne kalan, müzeleri süsleyen hayranlık verici pek çok eser bıraktılar. Ama aynı Asurlular savaş seferleri ve şiddetleriyle de çevre halklara dehşet salmışlardı. Bir Asur kralı, komşu Mitanniler üzerine yaptığı böyle bir seferinden söz ederken orada 14.400 kişinin birer gözünü kör ettiğini övünerek anlatır.
Mısır firavunlarının inşa ettikleri piramitler de muhteşemdir ve bugün de insanların hayranlıkla gezip gördükleri yapılardır. Öte yandan, firavunların kendilerini ebedi kılmak, şan ve şöhret için yaptıkları bu eserlerin her birinde on binlerce köle acımasızca çalıştırılarak hayatını yitirdi.
Köleci toplum ilk sınıflı toplumdu. Komünde ayrışma olmuş, özel mülkiyet, zengin-yoksul ayrımı ortaya çıkmıştı. Güçlü olanlar toprakları, hayvanları kendi özel mülkleri yapmışlardı; hatta esirlerden başlayarak diğer bir bölüm insanı köle olarak mülke çevirmişlerdi.
Kadınların erkekler karşısında eşitsiz duruma düşmeleri de bu dönemde başladı. Komünal dönemde kadın saygın bir konumdaydı, ailede matriarkal (maderşahi), yani erkin anada olduğu sistem geçerliydi. Köleci sisteme geçişle birlikte, ailede patriarkal (pederşahi) istem oluştu, yani erk babaya geçti.
Sınıflı toplumla birlikte, düzeni işletme ve baskı aracı olarak devlet, yasalar, askerler, yargıçlar ve zindanlar ortaya çıktı. Düzene karşı çıkanlar, itiraz edenler cezalandırıldılar; ya öldürüldüler, ya zindanlara kondular… Yasalar ve yargı başından beri mülk sahiplerinin, yani özel mülkiyetin emrinde oldu.
Günümüzde bile adliyelerde, yargıçların arkasındaki duvarda yazılı “Adalet mülkün temelidir,” özdeyişi aslında işte bunu anlatır; diğer bir deyişle, adalet mülkü, daha doğrusu mülk sahiplerini korur. Mülk ise herkesin değildir, kimi Karun kadar zenginken, saraylarda yaşarken, kimi ise meteliksizdir, başını sokacak yeri yoktur. Ve bugünün sözde “modern” kapitalist toplumunda birinci grup küçük bir azınlık iken, ikinci grup çoğunluktur.
İnsan toplumunda kötülük, diğer bir deyişle eşitsizlik ve baskı böyle başladı. Zamanla yeni biçimler kazanarak günümüze kadar geldi.
Köleci toplum insanlık tarihinde bin yıllar sürdü. Hem kölelerin direnişleri sonucu, hem de, asıl olarak sistemin kendi iç gelişimiyle sona erdi ve yerini feodal topluma bıraktı. Feodal toplum iki temel sınıftan oluşuyordu. Büyük toprak sahipleri ile onların topraklarını işleyen topraksız köylüler, yani serfler… Serfler karın tokluğuna çalışanlardı. Onların yarattığı ürüne ise büyük toprak sahipleri el koymakta idi..
Feodal toplumu kapitalist toplum izledi. Bu, buharlı geminin icadı, sömürgecilik ve sanayileşme dönemine denk geldi. Bu kez iki temel sınıf burjuvazi ve işçi sınıf idi. Burjuvazi büyük üretim araçlarının -fabrikalar, kapitalist çiftlikler ve ticarethaneler- sahipleri idi. İşçiler ise onların işyerlerinde emek karşılığı ücret alan mülksüzler… İşçilerin yarattıkları, ücretlerini aşan artı değer tümüyle burjuvaların, yani kapitalistlerindi.
Kapitalist toplumda bu iki temel sınıfa ek olarak bir de küçük burjuvazi denen sınıf var: Feodal sistemden miras kalan esnaf ve zanaatkârlar ile küçük toprak sahibi köylüler ve serbest meslek sahipleri..
.
Kapitalist dönemde gelişkin sanayi ülkeleri dünyamızın diğer bölgelerini sömürgeleştirdiler ve kapitalizm emperyalist bir aşamaya ulaştı. Emperyalist ülkeler dünyayı yeniden bölüşmek için kendi aralarında savaşa tutuştular ve gelişen silahlarla birlikte uluslararası düzeyde çok daha büyük ve kanlı savaşlar yaşandı. 1. ve 2. Dünya Savaşlarında dünyamız bir uçtan diğer uca yanıp yıkıldı ve on milyonlarca insan hayatını yitirdi.
Devam edecek…
12 Mayıs 2020
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020