Mehmet Acet
uhalifler ile rejim birlikleri arasında silahsızlandırılmış bir tampon bölge oluşturulacak, Türk ve Rus askerleri bölgede devriye gezecek.
Önceki gün Soçi’de yapılan Putin/Erdoğan zirvesinden çıkan en önemli sonuç bu oldu.
Bir ay kadar önce İdlib masası kurulurken kartların açıldığı denklemi gözümüzün önüne getirecek olursak, zirveden çıkan bu kararın Türkiye açısından ciddi bir kazanım getirdiği ortada.
7 Eylül’de yapılan Tahran zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bastırmasıyla, İdlib özelinde oluşan kötümser senaryolar yerini ihtiyatlı bir iyimserlik atmosferine bırakmıştı.
Soçi zirvesi bittikten sonra Rusya Savunma Bakanlığı’nın yaptığı “İdlib’e askeri operasyon olmayacak” açıklamasıyla, Esad karşıtlarının son sığınma yeri olan bu kentte yaşayan 3,5 milyon insan rahat bir nefes aldı.
EN BAŞTA TÜRKİYE’YE 1000 KİLOMETREKARELİK BİR ALAN ÖNERİLDİ
İdlib anlaşmasının Türkiye açısından kıymetini anlamak için bir ay öncesine dönüp nereden hangi noktaya gelindiğini hatırlamak yeterli olabilir.
Şam rejimi kenti üç koldan ağır silahlarla kuşatmış, Rusya, operasyonu engelleyecek tek seçeneğin silahların bırakılması olduğunu ilan etmişti.
İdlib müzakerelerinin tam göbeğinde yer alan bir kaynaktan aldığımız bilgilere göre, o günlerde Türkiye’ye de şöyle bir şey önerilmişti:
“Türkiye sınırının hemen dibinde 1000 kilometrekarelik alanı sizin kontrolünüze bırakalım, gerisine karışmayın.”
Bu bilgiyi veren kaynağa Ankara’nın buna cevabının ne olduğunu sordum.
“Reddedildi” yanıtını aldım.
Bu önerinin reddedilmesinin gerekçelerini de anlayabiliyoruz.
İdlib’e yönelik havadan, karadan başlatılacak bir operasyonun, daha önce Halep ve Guta’da örneklerini gördüğümüz Grozni modelinden bir farkı olmayacaktı.
Yani İdlib taş devrine dönecekti.
Bunun bir başka sonucunun büyük bir katliam ve yüzbinlerin Türkiye sınırına doğru göç etmeye başlaması olduğunu da herkes biliyordu.
Erdoğan’ın ısrarı, Putin nezdindeki kredisini sonuna kadar kullanması her şeyden önce büyük bir insani kıyımın önüne geçmiş oldu.
İDLİB’DEN SONRA SIRA AFRİN VE FIRAT KALKANI BÖLGESİNE GELECEKTİ
Soçi uzlaşmasının kazanımları bu saydıklarımızdan ibaret değil.
Ankara’nın İdlib’de direniş sergilemesinin arka planında Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendiren önemli bir gerekçe daha var.
Ruslarla müzakereleri yürüten ekipte yer alan bir ismin ifadesiyle “İdlib düşseydi sıra Afrin ve Fırat Kalkanı Bölgesi’ne gelecekti.”
Nitekim Ruslar Türk muhataplarıyla önceki görüşmelerinde bu talebi de açıkça gündeme getirmişti.
İdlib uzlaşmasıyla Afrin ve Fırat Kalkanı kazanımları da koruma altına alınmış oldu.
Ayrıca, Putin’in Erdoğan’ın tekliflerine kulak vermesi, Şam rejiminin Suriye topraklarının kalan bölümünü ele geçirme hevesini de kursağında bırakmış oldu.
Rusya ile yürütülen müzakere trafiğinin içinde yer alan kaynağa “Türkiye’nin Suriye özelinde nihai çıkış stratejisi nedir” diye bir soru daha sordum.
Şöyle bir yanıt geldi:
“Anayasa çalışmaları bitecek, siyasi çözüm geliştirilecek, seçimler yapılacak. Bu süreçler tamamlanmadan Türkiye’nin Suriye topraklarındaki varlığından vazgeçmek söz konusu olmayacak.”
SOÇİ UZLAŞMASI KİMLERİ RAHATSIZ ETTİ?
Aslında sorunun yanıtını aynı günün akşamında görmüş olduk.
Erdoğan ve Putin’in basın karşısına geçip varılan mutabakatın çerçevesini açıklamasından hemen sonra neler olup bittiğini biliyoruz.
Hama, Humus, Lazkiye ve Banyas’ta rejime ait üslere yapılan İsrail saldırılarının Soçi uzlaşmasına bir cevap olduğu gayet açıktı.
Üstüne bir de bu saldırılara karşılık vermeye çalışan Suriye hava savunma sisteminin bir Rus uçağını yanlışlıkla vurup, 15 Rus askerinin ölümüne yol açması hadisesi geldi.
Bütün bunların çok açık bir okuması var:
ABD ve Batı bloku, Türkiye ile Rusya arasında Fırat Kalkanı günlerinden bugüne kadar gelişen süreçte oluşan işbirliği ortamının İdlib’de bozulacağını düşünmüştü.
Bu ittifakı bozmak için daha önce de bel altı vuruşlar yapıldığını biliyoruz.
Ama hem Rusya hem Türkiye tarafında oluşan ‘yüksek farkındalık’ sabotaj girişimlerini sonuçsuz bıraktı.
Soçi anlaşmasıyla umutlar bir başka bahara ertelenmiş oldu.
Farkına yeni vardığımız nokta, iki ülke arasında oluşan işbirliği ortamının bu rahatsızlığın dozajının hangi seviyelere geldiğini ortaya çıkarması oldu.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020