Mehmet Acet
İstanbul seçimlerinin son haftasına Binali Yıldırım/Ekrem İmamoğlu karşılaşması damga vuracak diyorduk ama her anı sürprizlerle dolu güzel memleketim kendisini bambaşka bir tartışmanın ortasında buldu.
Ortak yayının sunumunu yapan İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğüne gölge düşüren tartışmadan söz ediyorum.
Hafif tabiriyle ‘Özensizlik’ diyelim.
Doğru yöntem, ismi belirlendikten sonra, soruları kimseyle paylaşmayacağım dedikten sonra, yayın anına kadar bütün görüşmelerini iki tarafın da temsilcilerinin bulunduğu ortamlarda yapmasıydı.
Sorularla ilgili kararlılığını usul konusunda da sürdürmesiydi.
Ak Parti ve CHP adına yayın müzakerelerini yürüten Mahir Ünal ve Engin Altay’ın Küçükkaya’ya adaylarla ayrı ayrı görüşme izni verdiğini yapılan açıklamalardan öğrenmiş olduk.
Doğru yöntem böyle bir izin verilmiş olsa da, zan altında kalmamak adına tarafların aynı anda bulunduğu bir ortamda ısrar edilmesiydi.
Ak Parti cenahı, kendileri açısından iki sorun olduğunu dile getiriyor.
1-Moderatörün Yıldırım’la telefonda ve çok kısa bir görüşme yapmasına rağmen İmamoğlu ile yüz yüze ve çok daha uzun süre görüşmesi.
2-Perşembe günü İmamoğlu ile yüz yüze yaptığı görüşmeyi gizleyerek, Cumartesi günü “Böyle bir şey oldu mu” diye soran Mahir Ünal’a gerçek dışı beyanda bulunması.
“Özensizlik” ifadesi burada yerini “Etik/Ahlaki” soruna bırakıyor.
Her anlamda adil davranması beklenen sunucunun böyle bir trafik yürütmesi, böyle bir trafik yürütürken de bunu taraflardan birinden saklaması, zaten baştan beri var olan güvensizlik duygusunu tamir edilemez bir noktaya kendi elleriyle taşıması anlamına gelir.
TARAFLAR MEMNUN AMA AK PARTİ TARAFI DAHA MEMNUN
Pazar günü gerçekleşen ‘Düelloya’ dönelim.
Kendimiz oturduk, baştan sona izledik buna göre kendi kanaatlerimizi belirledik.
Önemli olan tarafların bu yayınla ilgili ne düşündükleri, yayın öncesi beklentilerin karşılanıp karşılanmadığı sorusu.
Böyle anlarda kimse “Ayranım ekşi” demez.
Her iki tarafın da “Biz adayımızın performansından memnunuz” demeleri beklenir.
Ama yayın sonrasına tekabül eden günlere baktığımızda, CHP yönetimi ve taraftarları arasındaki ‘Görece sessizliğe’ karşın, Ak Partililerin durumdan daha bir memnun olduğu fark edilebiliyor.
Kendi alanı dışında siyaseti okuma yeteneği de güçlü olan bir bakanla konuştum.
“Daha iyisi de olabilirdi ama bu karşılaşmanın galibi Binali Bey’dir” dedi.
“Galibiyet ölçüsü nedir” diye sorduğumda birkaç madde halinde sıraladı.
“CHP’nin, İstanbul seçimlerini alıp, bunu Tayyip Erdoğan’a karşı bir zafer olarak ilan edip, devamında da “İşte adayımızı da bulduk” diyerek 4 yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini öne çekmek” gibi bir stratejisinin olduğunu söyledi.
Sonra da şunu ekledi:
“Bu yayın, İmamoğlu’nun kapasitesinin sınırlarını gösterdi. Yıldırım’ın kalibresinin çok daha gerisinde olduğunu ortaya koydu. Erdoğan’ın rakibi olamaz duygusuna hizmet etti.”
DERİNLEMESİNE BİRE BİR TEMASLA YÜRÜTÜLEN KAMPANYA
Seçimlere şunun şurasında üç günlük bir vakit kaldı.
Bu tartışmaların İstanbul seçmeni üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu da ancak Pazar akşamı öğrenebileceğiz.
YSK’nın yenileme kararını aldığı 6 Mayıs sonrası yapılan kampanyaya baktığımızda, şöyle şeylere tanıklık ettik:
CHP, 31 Mart öncesi olduğu gibi sadece aday üzerinden ilerledi.
Ekrem İmamoğlu’nun tanınırlığı bu süreçte arttı.
Ama bu kendisi için iyi mi oldu kötü mü? Pazar günü göreceğiz.
Daha az tanınmanın daha fazla avantaj getirebileceği tezine yaslanırsak, daha fazla tanınmanın ‘Açıkları/zaafları da’beraberinde getirdiği/getireceği düşünülebilir.
Ak Parti ise, 31 Mart’tan farklı olarak daha sessiz ama daha derinlemesine bir kampanya yürüttü.
Kamuoyuna duyurulmadı ama en başta belirlenen strateji, Anadolu’daki teşkilatları, belediye başkanlarını, müzahir kanaat önderlerini İstanbul’a taşıyarak, akrabalar ya da tanıdıklar üzerinden birebir temas yöntemiyle hareket etmek olarak belirlenmişti.
Yoğun mitingler, afişler, pankartlar, televizyon reklamlarından ziyade bu türden doğrudan temasa dayalı derinlemesine bir çalışma yürütüldü.
Bunun sonuçlarının ne olacağını da kısmet olursa Pazar akşamı görebileceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020