Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Kasaplar Deresi’nde otopsi
1.04.2011
3281

2010 yılındaki muhteşem büyüme rakamından, TBMM’deki “hadım etme” yasa tasarısına...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ergenekon Davası’ndaki savcı değişimi konusundaki yorumundan, Başbakan Erdoğan’ın seçim sonrasında büyük bir siyasal çalkantıyı da beraberinde getirme riskleri taşıyan ısrarlı “başkanlık” vurgusuna, tüm günü içerde ve dışarıda detaylarıyla izledim.

Ama en çok “Kasaplar Deresi’nde yeni soruşturma” haberinden etkilendim.

Siirt’teki Kasaplar Deresi olayı ilk olarak yaklaşık 20 yıl önce gündeme gelmişti.

Bölgede yaşanan çatışmalarda ölen PKK’lılardan aileleri tarafından teslim alınmayan ya da aileleri tespit edilemeyenler, asker gözetiminde Siirt Belediyesi’nin kepçeleriyle Kasaplar Deresi mevkiinde açılan toplu mezarlara gömülüyordu. Mart 1989 yerel seçimleri ardından ölenlerin yakınları savcılığa başvurarak cesetleri istediler. Savcılık hemen harekete geçti ve 22 Nisan 1989 günü belediye çalışanlarının yer göstermesi sonucunda Kasaplar Deresi kazıldı. Kazıda bulunan cesetler ve kemikler savcılık, polis ve istihbarat yetkililerinin gözetiminde belediye tarafından kent mezarlığına gömüldü.

O gün bölgeye kimse yaklaştırılmadı, gazetecilere de izin verilmedi...

***

Kasaplar Deresi Bölgesi en son 28 Mart’ta 40 bin kişinin katıldığı bir yürüyüşle gündeme geldi. Sivil itaatsizlik kapsamında toplu mezarlara dikkat çeken BDP ve DTK’lılar, eylemde “200 PKK’lının gömüldüğü” Kasaplar Deresi ve diğer tüm toplu mezarların açılmasını talep ettiler.

Siirt’in çöplüğüyken toplu mezar haline gelen Kasaplar Deresi ile ilgili olarak Siirt Barosu avukatlarının başvurusu üzerine sürdürülen incelemede; henüz delillerin toplanma aşamasında olduğu ve bazı resmi kurumlardan birtakım belgelerin istendiği, bu belgelerin gelmesiyle birlikte sürecin hızlanacağı belirtiliyor.

Haberde, savcılığın Kasaplar Deresi’nde yapılması planlanan yeni kazının “Minnesota Protokolü” olarak da bilinen Birleşmiş Milletler Otopsi Protokolü çerçevesinde gerçekleştirilmesi yönünde çalışmalar yürütüldüğünü de okudum.

Tanımlama beni yüreğimden yakaladı:

“Otopsi Protokolü”...

***

Minnesota Protokolü 1990 yılında ABD’nin Minnesota eyaletinde kaçak göçmen ve işçilere yönelik yargısız infazlar nedeniyle hazırlanmış ve BM tarafından kabul edilerek uluslararası bir belgeye dönüştürülmüş. Protokol, insan hakları ihlallerinde ölüm olgularının, ayrıntılı bir şekilde incelenmesini sağlayan yöntem ve otopsi kurallarını içeriyor. Toplu mezarların açılmasında hukuki ve tıbbi birtakım kuralların karara bağlandığı protokolde, şüpheli ölüm ve toplu mezarlarda bulunan cesetlere otopsinin nasıl yapılacağı ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

***

“Siirt’in eski çöplüğü olan Kasaplar Deresi, 1989 yılında gazeteci Günay Aslan’ın Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı tarif üzerine kazıldı.

Eski çöplüğe 73 kişinin gömüldüğünü söyleyen Aslan, bu konuda bir de kitap yazdı.

Kazılarda insan kalıntıları ve kemikler bulunurken Aslan’a kitabından ötürü iki yıl hapis cezası verildi. Kasaplar Deresi’ne atılan cesetler hakkında geçen ay içinde Abdülkadir Aygan da açıklamalar yaptı ve beş PKK’lının cesedinin bu bölgeye atıldığını anlattı.”

Doğu ve Güneydoğu’da böyle nice ölüm tarlası bulunuyor... Batman, Bitlis, Erzurum, Ardahan, Tunceli, Hakkâri, Elazığ, Mardin, Diyarbakır, Bingöl, Kars ve Siirt’te bugüne kadar tam 24 toplu mezar ihbarı yapıldı. Kazılarda 87 kişiye ait iskelet kalıntısı bulundu. 494 kişiye ait kalıntılar ise gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.

***

Ne var ki ölüm çukurlarını araştıran kazılar olayları aydınlatmaya yardımcı olacak bir özenle yapılmıyor...

Minnesota Protokolü olarak da bilinen Birleşmiş Milletler Otopsi Protokolü bu nedenle gündemde...

Kasaplar Deresi’nde gerçekleştirilecek bir otopsi aslında içinde bulunduğumuz rejimin de ayrıntılı bir detayını verecek...

Bu “ölüm çukurlarından” sorumlu rejim ortadan kalkmadıkça Türkiye maalesef aydınlığa çıkamaz, tüm siyasal propagandaların aksine tökezleyip durur... Otopsiyi sadece Kasaplar Deresi’ne değil, buranın geçmişine yönelik yapmalı... Hem de biran önce...

Çünkü kendi devlet realitesinin tüm çirkinliğini görerek yaşamaktan ve bir türlü düzeltememekten bıkıp usandık...
'Herkes Bu Eğitimlerin Peşinde!'

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (3)
  • ..

    ..

    20.01.2012 00:39

    Alıntı; David isminde, Çek Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye yüksek lisans yapmak için gelmiş Hıristiyan bir öğrencim vardı Bir gün konu karikatür krizine ve Müslüman-gayrı Müslim ilişkilerine geldi David, benim bu konudaki görüşümün ne olduğunu sordu Ben de ona: “Aç Tevbe suresinin 5 ayetini, oku” dedimAçtı ve okudu 9 Tevbe 5: Haram aylar çıkınca o müşrikleri nerde bulursanız öldürün Onları yakalayın, çevrelerini kuşatın, her gözetleme yerinde onlar için oturun Tevbe eder namazı kılar ve zekâtı verirlerse yollarını açın David ayeti okuyunca dedi ki: “Müşrik kime denir?” Dedim ki: “Sen de onlara dahilsin” Çocuk tedirgin olmaya ve sağa-sola bakınmaya başladı Ben de David’e; “Bak, Avrupalılar ayeti bu kadarıyla okuyorlar ve ‘Müslümanlar bize böyle davranacak’ diyorlar” dedim ve konuyu burada size anlatacağım gibi anlattım Sorun, ayeti Avrupalıların/insanların yanlış anlamaları değildir Asıl sorun bizim bazı âlimlerimizin konuyu yanlış anlamaları ve onları taklit eden günümüz bazı meal yazanlarının aynı yanlışa düşmeleridir Çünkü tarihte Müslüman gayrı Müslim ilişkilerinin merkezine bu ayet konmuş ve bu ayete dayanarak Kur’ân’daki Müslüman-gayrı Müslim ilişkilerini düzenleyen pek çok ayetin hükmü geçersiz kılınmıştır (nesh) Peki, bu ayet nasıl anlaşılmalıdır? Bu ayet gerçekten Müslüman-gayrı Müslim ilişkilerini mi belirliyor yoksa burada anlatılan başka bir şey mi var? Bunu anlamak için bu ayeti öncesiyle beraber okuyalım Tevbe suresini 1 ayetten itibaren okursak 5 ayette öldürülmeleri istenen müşriklerin “bütün müşrikler” olmadığını, “antlaşma yapıp da antlaşmayı bozan savaş suçlusu müşrikler” olduğunu görürüz 1) Antlaşma yaptığınız müşriklere, Allah ve Elçisi tarafından yapılan ilişkiyi kesme duyurusudur 2) Bu topraklarda dört ay daha dolaşın Bilin ki, Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Ama Allah, görmezlikten gelenleri (kâfirleri) rezil eder 3) Bu büyük hac gününde Allah ve Elçisi tarafından bütün insanlara bildirilen şudur: Allah’ın o müşriklere desteği yoktur; Elçisinin de öyle Ey müşrikler, tevbe ederseniz hayrınıza olur Sırt çevirirseniz bilin ki, siz Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Görmezlikten gelenlere (kâfirlere) acıklı bir azabı müjdele 4) Bu duyuru, sizinle antlaşma yapmış ve daha sonra bir kusur işlememiş, size karşı kimseye destek vermemiş müşrikleri kapsamaz Onlara karşı olan andınızı süresinin sonuna kadar tam yerine getirin Allah korunanları sever 5) (Dört) yasak ayı çıkınca o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün Onları yakalayın, onları kuşatın, onlar için her gözetleme yerinde oturun Ama tevbe ederler, namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarını açın Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur” 5 ayette anlatılan müşrikler; savaş suçlusu olan, antlaşmayı bozan müşriklerdir Ayetleri dikkatle okursak bunu çok kolay anlarız Çünkü birinci ayette “anlaşma yaptığınız müşriklere ilişkiyi kesme duyurusudur” dendiğine göre ayetler tüm müşrikleri/gayrı müslimleri kapsamaz 4 ayette de “antlaşmayı bozmayanların ve Müslümanların aleyhine çalışmayan müşriklerin hariç tutulduğu” söyleniyor Demek ki bu ayetteki ilişkiyi kesme duyurusu, anlaşma yapılan her müşrikle ilgili değildir 5 ayette de “o müşrikler” deniyor 4 ayette antlaşmayı bozmayanlar hariç tutulduğuna göre geriye sadece “antlaşma yapıldığı halde antlaşmayı bozan müşrikler” kalıyor Ayetteki ilk muhataplar Mekkeli müşriklerdir Onca suçlarına rağmen yine de bunlara dört ay süre tanınıyor ve yanlıştan dönenlere (tevbe edenlere) ve çekip gidenlere dokunulmayacağı bildiriliyor Ayet böyle olduğu halde ayeti bağlamından koparıp burada “o müşrikler” diye anlatılan müşrikleri, “tüm müşrikler” olarak anlamak ve bu ayeti Müslüman-gayrı Müslim ilişkilerinin merkezine oturtmak tam bir cinnet olsa gerektir Zaten dikkat edilirse ayette; “el-müşrikîn” kelimesi geçiyor “el- müşrikîn” “o müşrikler” demektir Arapça kurallara göre bir kelimenin başına belirlilik takısı (el) gelirse bilinen bir şeyden bahsediliyor demektir Dolayısıyla 5 ayette bahsedilen müşrikler tüm müşrikler değil, antlaşmayı bozan müşriklerdir Ama maalesef tarihte, bu özel olayı anlatan ayetler tüm müşriklere genellenmiş ve buna göre hukuk oluşturulmuştur.. Kaldı ki uluderede ölenlerin müşriklikle ne alakası vardır ayrıca?

  • dert

    dert

    19.01.2012 13:31

    Maide 32 İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.

  • hayrullah

    hayrullah

    19.01.2012 12:12

    Tevbe 5 varken başka ayet hadis aramaya ne hacet... "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah bağışlayan, esirgeyendir."

Yazarlar