Mehmet Ocaktan
Cemil Meriç aydın olmanın vasıflarını şöyle tanımlıyor: “Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi, aydını yapan: uyanık şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.”
Bu tecessüs, aydınların konjonktürel değil, sürekli bir tutarlılık çizgisi içinde olması gerektiğine işaret ediyor. Hiç kuşkusuz aydın olmanın en temel vasfı, gelecek kaygısından çok, nasıl bir dünya istediklerini, nasıl bir sistem tasavvurlarının olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktır. Ancak itiraf etmek gerekiyor ki, günümüz Müslüman aydınlarının günübirlik siyasetin dışında, herkesin kendini iyi hissedeceği adil bir dünya tasavvuru kurma konusunda ne mecalleri var, ne de hayalleri...
Oysa Müslüman aydınlar, bu topraklarda yaşanan derin travmalara rağmen adaleti, özgürlükleri, insan haklarını önemseyen bir dünya tasavvuru konusunda önemli bir mesafe almışlardı. Ancak bugün aynı duyarlık içinde olduklarını söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
***
Peki, Müslüman aydınlar bugün hukukun üstünlüğüne dayalı adil bir dünya hedefinden vaz mı geçtiler? Elbette hayır, ‘Aydınlar artık adalet istemiyorlar’ gibi bir yaklaşım içinde olamayız, bu haksızlık olur. Belki doğru ifade şu; Müslüman aydınların geçmişte güçlü bir şekilde dillendirdikleri ‘adil dünya’ tasavvurları fululaştı, şimdilerde bu kavramları konuşmaktan çok mırıldanıyorlar...
Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana iktidar erkinin uzağında kalan dindar kesimlerin, özellikle son 25-30 yıllık süreçte çevreden merkeze giden bir fotoğrafı tamamladıklarını söylemek mümkün. Ve
15 yıllık AK Parti iktidarıyla birlikte kendini dindar olarak tanımlayan bu kesimler, kelimenin tam anlamıyla artık iktidar nimetleriyle buluşmuş oldular. Bugüne kadar yönetimde bulunan bütün iktidarlar döneminde olduğu gibi, bu iktidar da ne yazık ki pek çok insanın dengesini bozdu, ama en çok da Müslüman entelektüellerin dengesini bozdu. Bu vesileyle gördük ki, iktidara kolayca eklemlenen Müslüman aydınların heybesinde aslında sandığımız kadar fikri bir derinlik de yokmuş. Oysa iktidarla sınanmanın en zorlu tarafı, asla suçlayıcı bir dile itibar etmeden insanları ve iktidarları yanlışlardan koruyan eleştirel bir bakış açısı ortaya koymaktır.
Unutmayalım, aydınlar toplumun da, siyasetin de bir adım önünde olmak durumundadır. Dolayısıyla siyasetin daha insan yüzlü bir dünya kurmaya dönük hedefleri olması gerektiğini hatırlatmak, gerektiğinde iktidarları eleştirmek aydınların asli görevleri arasında yer almaktadır.
Doğrusu bugün Müslüman aydınların eleştirel anlamda çok da iyi bir sınav verdiklerini söyleyemeyiz. Çünkü adaleti konuşmuyorlar, hukukun üstünlüğünü savunmuyorlar, özgürlükler konusunda hassasiyetlerini kaybetmiş durumdalar, ehliyet ve liyakatin önemini yeterince yüksek sesle söyleyemiyorlar.
Eğer Müslümanların küresel ölçekte bir iddiaları olacaksa, Müslüman aydınların adalet kavramından hukukun üstünlüğüne, insan haklarından bilimsel özgürlüğe, toplumsal refahtan teknolojik gelişmelere kadar her alanda söyleyecek sözleri olmak zorundadır.
***
Maalesef entelektüellerimiz yorgundur, bırakın siyasete yeni hedefler göstermeyi, yüksek sesle konuşmaya bile mecalleri bulunmamaktadır. Geçmişte büyük iddialarla ortaya çıkan Müslüman aydınların bugün, neredeyse kahir ekseriyetinin kültür-sanat, bilim, siyaset, felsefe alanlarında İslam’ı ve insanlık değerlerini içselleştirerek topluma nefes aldıracak yeni yaklaşımlar ortaya koymak gibi bir dertleri yoktur. Çok vahim bir tablo ama, aydınlarımızın önemli bir bölümü, tıpkı Uhud savaşındaki okçular gibi mevzilerini terkedip ganimet peşine düşmüş durumdadırlar.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025