Mehmet TIRAŞ

“SEN YIK MAHKEME KARARI ARKADAN GELSİN”
24.10.2022
515

Sözü, bir grup muhtarlarla yaptığı bir toplantıda “Metruk evleri niye yıkmıyorsunuz” diye sitem eden; muhtarların da “mahkeme kararı yok” diye yanıt vermelerine öfkelenen; toplumun can ve mal güvenliğinden sorumlu  İçişleri Bakanı  Süleyman Soylu ’ya ait.

Soylu iktidarın küçük ortağının temsilcisi gibi de racon kesen bir bakan…

2018 yılında adına Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli denilen ucube sisteme geçildikten  sonra  “hukuksuzluk” devlet ve topluma  nüfus etmeye başladı.      

Mahkeme kararı arkamızdan gelsin demek, ne demek?

“Yargının bağımsız ve tarafsızlığının son bulduğunu, beğenmedikleri yargı kararlarını tanımayacaklarını ve uygulatmayacaklarını, yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanılmaya başladıklarının ilanı gibiydi.”

Devlet hukuktan uzaklaşan  bir sürece evirildi,devletin adı kaldı kendisi ise kayboldu.

İktidarın değişmez ortağı da mafya  oldu.

Mafya ağzı ile talimatlar verilmeye başlandı.

Polise “yakaladığınız uyuşturucuların ayaklarını kırın” denebilir oldu…

Meğer hedef gösterilen uyuşturucular değilmiş…

Parlamentonun üçüncü partisi HDP’li milletvekillerine ve parti yöneticilerine fiili saldırılar yapılmaya başlandı; polis Hakkari’de gün ortasında, kameralar karşısında HDP’e Ağrı milletvekili Habib Eksik’in ayağını kırıyordu.

Böylece mesaj adresine ulaşmış oldu.

Demokrasinin kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüşünce, devletin  kurumları anayasal  düzeni yok sayarak, “Saray  talimatlı” hareket etmeye başladı.

“Yargı,RTÜK,YSK,TÜİK,Merkez Bankası ve Anadolu Ajansı(AA) gibi topluma yön veren devlet kurumları; talimatla karar almaya, doğru olmayan  enflasyon rakamı açıklamaya, faiz indirmeye, muhalif basını susturmaya, para cezası vermeye veya ekran karartmaya, milli iradeyi yok saymaya,yalan haber yapmaya başladılar.”

Bu kurumların toplumda hiçbir inandırıcılığı ve güveni  kalmadı.

Saydamlık, denetim,hesap verme  gibi uygulamalar buharlaştı.

Devlet adına harcamaların denetimini yapan SAYIŞTAY raporları yok sayılınca.

Savrulmanın önü alınamadı.

14 Ekim 2022 Tarihinde meydana gelen Amasra maden ocağında 41 işçinin hayatına mal olan katliamın, adeta göz göre göre geldiğini uygulanmayan Sayıştay raporundan öğrendik.

İş cinayetlerinden ceza almasına rağmen  yönetici TTK’nın başında:

“Bugün Türkiye Taşkömürü Kurumu(TTK) Genel Müdürü Kazım EROĞLU 2013 yılında Zonguldak Kozlu’da  Maden Müessesi Müdürü olarak görev yaptığı dönemde, bu maden ocağında meydan gelen iş cinayetinde ölen 8 işçinin ölümünden, Tali kusurlu bulunup, 4 yıl hapis cezasına çarptırılmasına rağmen, bu ceza, para cezasına çevrilerek Kazım Eroğlu 2018 yılında TTK’nin tepesine getiriliyor.”

Bunun adı ödüllendirme değil de ney?

Suçlu bir insan ceza alacağı yerde,terfi edildiği bir ülkede iş cinayetleri nasıl önlenir?

Amasra maden cinayetinde 41 işçi değil de 1-2  işçi ölmüş olsa idi sadece belki  haberi 

yapılır, üzeninde bile durulmazdı.

Toplumsal vicdan tartısı çoktan arızalandı.

Türkiye’de İş cinayetleri toplu ölümler oluyorsa gündeme geliyor.

“ Ülkede en fazla iş cinayetlerinin olduğu sektör inşaat sektörüdür ama, bu sektörde toplu işçi ölümleri olmadığı için, inşaatlarda ölen işçilerin ölümü de gündeme gelmez.”  

Gerçekten de çok önemli bir uyarı…Talihsiz inşaat işçi ölümlerine kimse dönüp bakmıyor.

Ancak toplu iş katliamları dikkat çeker oldu.

” Avrupa,ABD’de ve Güney Amerika’da maden ocaklarında kazalı ölümlerinin önüne nasıl geçildi?

Sorunun cevabını merak ettik mi?

“Ocaklarda adına  yaşam  odaları veya kaçış odaları dedikleri; işçilerin havasız kalmayacakları, yiyecek ve içecekler stok edilen,su ve  gaz sızıntısını önleyen,ısıdan etkilenmeyen, binlerce ton toprak altında dayanıklı, yerüstü ile irtibatı kesilmesin diye  telefon hizmeti ile donatılan  kaçış odaları sayesinde önlenmiş.”

Bunun canlı örneğini yaşam odası sayesinde hayatta kalan 33 Şilili işçilerin hikâyesini hatırlatayım:

“5 Ağustos 2010 Tarihinde Şili’de San Jose bakır ve altın madeninde meydana gelen 700 metrenin altında mahsur kalan 33 işçiler  yaşam odaları sayesinde, 17 gün sonra kapsüllerle kurtarılırken, bu kurtarma operasyonlarını  televizyon ekranlarından, canlı yayınlarda izledik.”

Peki  bu “yaşam odaları” bizim maden ocaklarında niye yapılmıyor?

Kaçış odalarının maliyetinden kaçıyorlar...

Yaşam  odaları  metre karesine göre, 2,5 ile 5 milyon dolara mal olduğu için;ne devlet ne de Maden ocaklarını işleten özel sektör yapıyor.

Amasra maden katliamından sonra “Kaçış odaları” diye bir tartışma gündeme ne kadar geldi?

Amasra’daki katliamın olduğu maden ocağını kim işletiyor?

Kutsadığımız Devlet.

Devlet hukuka uymuyor ve vatandaşının can güvenliğini önemsemediği yerde, iş cinayetlerinin önünü alamazsınız.

Hukuk bir kurallar silsilesidir ve  ana görevi  ise “gücü  denetleyen” bir kavram olmasıdır.

Devletten hukuku çıkartırsanız “devlet mafya raconu” kesmeye başlar.

Muhalif olan herkesi terör örgütü üyesi olmakla suçlar ve 1 milyon 542 bin kişiyi de, terör örgütü üyesi olmakla yargılarsınız.

Hukuktan uzaklaşan devlet zıvanadan da çıkar.

Hukuktan uzaklaşmanın bedelin toplum olarak  sadece demokratik haklarda ödemiyoruz…

Ekonomideki yaşadığımız bunalımın arka planını irdelediğimizde, AB müzakerelerinden ve  hukuktan uzaklaşmamızdan kaynaklandığı ortaya çıkıyor.

2018 Haziran ayında Cumhurbaşkanlığı ucube hükümet sisteminden geçtikten  sonra ,ortaya çıkan ekonomik tablo da bunu ıspatlıyor:

*2018 yılında  yıllık tüketici enflasyon yüzde 19 iken,2022 Ekim ayı itibarı ile yıllık  tüketici enflasyonu yüzde 83’çıkarken… 2018 yılında üretici enflasyonu yüzde 33.64’den,2022 yılının Ekim ayında üretici enflasyonu  yüzde 158’e çıkmış durumda.

*2018 yılında bir litre motorin 5.55 kuruş iken,2022 yılının Ekim ayında motorinin litresi 27 lira seviyelerinde,benzinin litre fiyatı da motorinin seviyesinde işlem görüyor.

*2018 yılında bir dolar 4.Lira 69 kuruş iken,2022 Ekim ayında 18 lira 60 kuruş seviyelerinde alıcı bulurken…TL’nin kan kaybı sadece  dolar karşısında değil, TL bütün yabancı para birimleri karşısında güneş görmüş kar gibi eriyor.

*2018 yılında bir çeyrek altın 345 TL iken,2022 Ekim ayında bir çeyrek altın  bin 650 liradan işlem görüyor.

Eşit vatandaşlık hukuku uygulanmayınca; İşsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk,yolsuzluk, adam kayırma, ihaleye fesat karıştırmak,gelir dağılımında ki adaletsizlik, rüşvet ve iş cinayetleri  toplumun her kesimini sarıyor ve ağır bedeller ödetiyor.

 Başta Muktedir,ortakları  ve bazı bakanlar ne söylediklerinin farkında bile değiller.

Adeta toplumun aklı ile alay ediyorlar.

Şahsım devletin sahibi “madende olan toplu İş cinayetlerine bu işin fıtratında var bu bir kaderdir” diye adeta ciddiye bile almıyor.

Küçük ortağı ise yoksulluk karşısında askıda ekmek projesi başlatıp,arkasından patlıcan yemeseniz de olur, fiyatlar düşünce bol bol yersiniz diye,ne söylediğinin farkında mı,diye de insan kendine sormadan edemiyor.

İktidara kendini milletvekilliği karşılığında partisini pazarlayan Mustafa  Destici, hayat pahalılığı karşısında topluma tasarruf önerisin  de bulunuyor;ben eti ucuza getirmek için bir Toklu parçalatıyorum ve eti kilosunu yarı fiyatına getiriyorum diye, akıl vermeye kalkıyor.

Muhalefetin adını suç işler bakanı koyduğu şahıs: “katıldığı bir toplantı da bize yanlışı kim yaptırıyor biliyor musunuz, Allah yaptırıyor Allah” diye yeri göğü inletiyor.

Bu bakan muhalif olan toplumun her kesimini  teröristlikle suçlaması,hedef göstermesi ve hukuku yok sayması ise akıllara durgunluk veriyor.

Hukuk demokratik toplumların beynidir.

Bir ülkede mahkeme kararları arkadan geliyorsa, hiçbir sorunu çözemez, iş cinayetlerini  önleyemezsiniz;konomik, siyasal ve hukuki tablo da bunu fazlasıyla göstermiyor mu?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar