Mehmet TIRAŞ
Gezi Olayları bundan tam bir yıl önce 31 Mayıs 2013 yılında ortaya çıktı ve kısa süre içerisinde yeryüzüne ışık gibi saçılan küresel bir eyleme dönüştü..
Ama Bizim nobran Başbakanımız bu eylemi anlayacağı yerde eylemcileri ‘üç beş çapulcu’ diye Gezi eylemine katılanları ve destek verenleri aşağılayan bir dil kullandı ,hatta eyleme destek verenleri tehdit edip sıfatına yakışmayan ama kişiliğiyle örtüşen söylemler içinde oldu.
Başbakan Gezi olaylarını anlamak yerine bu direnişin ve eylemin bir askeri darbe provası olarak ,faiz lobileri var diye çevresine lanse etti ve bu eylemlerin arkasında dış güçlerin olduğunu üstü kapalı Amerika’ya gönderme yaparak, bu eylemleri ABD ve AB’liği ülkelerinin yönlendirip destek verdiğini ima etmeye çalıştı özellikle de ABD’ye göndermeler yaptı.
Başbakan Geziyi itibarsızlaştırmaya kalktıkça,eyleme insanlar daha fazla ilgi gösterip katılmaya ve adeta yağmur sağanağı gibi sel olup akmaya başladı, meydanları ve caddeleri doldurdular.
İstanbul’un Anadolu yakasında oturanlar gece yarısı binlerce insan boğaz köprüsünü geçerek bütün engelleri ve polis barikatlarını aşarak eylemin yapıldığı Taksime girdiler.
Gezinin ruhu kısa sürede ülkenin 7 bölgesine ve tam 81 ilin 79’na sıçradı ama ne sıçrama sokaklar bir anda üç ay boyunca insanlar evlerine gitmez oldular, eylem yaptıkları yerde yatıp kalkmaya evlerinden sefer taslarıyla yemekler taşıdılar ortak bir komin oluşturdular..81 ilin 79 ilinde her akşam saat 19 da başlayıp Başta İstanbul,İzmir ve Ankara’da gece yarılarına kadar bazen ise şafak sökene kadar sürdü eylemler, tam bu üç ay boyunca ortalama 5 milyon insan sokaklara dökülerek eylemler bir isyana dönüşürken, Erdoğan rüyasında görse inanmayacağı bir yığınsal tepkiyle karşılaştı ve o gün bugündür Geziyle yatıp Geziyle kalkmaya başladı.
Gezi direnişine katılanların ortak sloganı eylemin başladığı yerle özdeşleşir oldu,“Her Yer Taksim Her Yer Direniş” diye bu slogan tüm gezi eylemlerine katılanların ortak aklı olarak çıkarken, futbol müsabakalarının türbinlerinde de on binlerce taraftar toplulukları, özellikle Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları maçların 34.dakikasında koro halinde tempo tutarak her yer taksim her yer direniş diye stadyumları inlettiler.
Eskişehir’de Gezi eylemlerine katılan polislerin sopayla öldürdüğü Fenerbahçe taraftarı olan üniversite öğrencisi İsmail Korkmaz bir anda Gezinin sembol isimlerinden biri oldu ve özellikle Fener taraftarı Fenerbahçe’nin her maçında Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz sloganıyla, gezi direnişine tarihte rastlanmayan farklı bir eylem yarattı.
Gezi olayları içeride ve yeryüzüne toplumsal bir küresel eylem olarak yansırken,Gezi direnişi başta ABD ve AB üyesi ülkelerinden tam destek gördü ve demokratik bir hak olarak uluslar arası üne sahip yayın kuruluşları,CNN ve BBC gibi televizyon kanalları Taksimden saatlerce canlı yayın yaptı tüm dünyaya.
Gezi eylemlerini bizim merkez medya,CNN ve BBC ‘nin Taksimden canlı yayınla dünyaya duyurduktan sonra gördü, hem de medyanın merkezinde burnunun dibinde eylem olurken; Başbakanın karşı çıktığı için mesleklerine ihanet etiler adeta.
Gezi olaylarını üç gün sonra gören ana akım medya, canlı yayınlara başladı,Başbakanda kendi medyasını yanına alarak tetikçi takımıyla Geziyi itibarsılaştırmak için yalan ve iftiralara başvurmaya başladı.Bu yalanlarını belgeleyemedi ama yalancı şahitleri de az değildi haklarını teslim edelim.
Polis şiddetinden kaçarak Dolmabahçe de bir camiye sığınan direnişçiler için Erdoğan,” camide içki içtiler, ayaykkabılarıyla girdiler kutsal mekanlarımızı hiçe saydılar” gibi ipe sapa gelmez,iftiralara baş vururken,caminin müezzinin böyle bir şey olmadı ben görmedim demesine bile inanmayıp,görmedim diyen müezzin bir yerde Erdoğan’ı yalanlıyordu..Müezzin saatlerce polis sorgusundan geçirildi ,polis ifadesinde de caminin müezzini “ben din adamıyım yalan söyleyemem” demesinin bedelini başka bir ilçeye sürgüne gönderilerek ödedi.
Başbakanın bu yalanı tutmadı her mikrofon uzatılınca ve kamera görünce elimizde belgeleri var hem de görüntülü demsine rağmen ama yalanın belgesi olur mu?
Yalandan kim ölmüş misali, yalanı başka bir yalanla desteklemeye kalktı başbakan o da: ”yüz kişilik bir grup başörtülü bacımıza saldırdılar bebeğini darp ettiler” yalanına baş vurarak toplumun dini ve değerleriyle Gezicileri dindar kesimle karşı karşıya getirmeye çalıştı ama tutmadı.
Yalana başlarsanız sınır koyamazsınız ,Erdoğan Geziciler o çadırlarda neler yapıyorlar bilen var mı diyerek belden aşağı vurmasıyla kalmadı,geziciler bira şişeleriyle TC yazmaya başladılar meydanlara ve yollara demeye kadar indirdi.
Başbakan geziyi hiç anlamadı veya kabullenmedi ama Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç mesaj alınmıştır diyerek toplumsala tepkiyi yatıştırmak, olayları çatışmalara dönüştürmemek için uğraşırken, Erdoğan siyasi kader arkadaşlarıyla da zaman zaman medya üzerinden karşı karşıya geldi.
Gezi olaylarını sosyolojik ve siyasi olarak özetleyen AKP’nin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı rasyonel bir yorum getirdi:”biz hayatlarında bir araya gelemeyecek insanları bir araya nasıl getirdik, bunun üzerinde düşünmeliyiz” diyordu.
Gezi Olayının başlangıcı Taksimdeki ağaçların kesilmesine ,taksim meydanının AVM yapılmasına çevre duyarlılığıyla orta çıkmış bir tepkinin sonucu olarak doğdu ama Başbakanın dini yönden otoriterleşmesine ve özel hayata müdahalesi,medyaya ayar vermesine,düşünce, ifade ve gösteri özgürlüklerini,çoğulculuğu yok saymasına karşı, bir kent direnişi olarak patlak verdi.
Gezi olayları başka ülkelere küresel bir eylem olarak örnek oldu,duran adam eylemiyle devam etmesi, Brezilya’da halk sokaklara dökülürken, Gezi olaylarından etkilendiklerini de söylüyorlardı çıkış nedenleri farklı olsa da.
Yalnız Brezilya’da devlet yetkilileri sokaklara çıkan halkın üzerine ateş açmıyor,gaz sıkmıyor tomalarla ilaçlı su püskürtmüyordu..
Hatta Brezilya da polis şefleri geziyi takip eden basın mensuplarıyla resimler çektirirken,Cumhurbaşkanı Dilma,”göstericilerle gurur duyuyorum.Brezilya artık onların sayesinde daha büyük bir ülke” diye tarihi bir konuşma yaparken, bizim iftiracı-müfteri başbakanımıza demokrasi dersi verir gibiydi.
Gezi olayları Başbakana daha ilk rauntta kafadan yumruk yemiş boksör gibi saydırdı ve Erdoğan hala da kendine gelemedi, her ortamda üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Geziye itibarsızlaştırmak, kara propaganda malzemesi yapmak için, bütün devlet ve iktidar imkanlarını kullanarak iftiralar atıyor ama ne yaparsa yapsın, gezi bir halk hareketidir,8 tane genci hayatından kopartan,12 kişinin bir gözünü kaybederek sakat kalmasına, binlerce kişinin işkence görmesinin baş sorumlusu Erdoğan’dır.
Polisin orantısız şiddet kullanmasının talimatını ben verdim diyerek açıklama yapmış ve polisimiz destan yazdı gurur duyuyorum diyordu (gerçi sonra paralele devletin polisi oldu gurur duyan kişi tarafından hatırlatalım) duyduğu gururdan çıkan sonuç, 8 gencin ölmesi ve Gezi de polisin plastik mermisiyle komalık olan ve 239 gün sonra ölen 16 yaşındaki Berkin Elvan’ın cenazesinde tam bir milyon insan bu cenazeye katılıp tabutuna omuz verip, İstanbul’da hayatı durdurup ,Gezinin masum son kurbanına destek veriyor,mezarına misketler atıp çiçekler bırakıyorlardı. Berkin Elvan’ın annesi oğlumun katili Başbakan Erdoğan demesi manidar olsa gerek..Erdoğan’da Berkin Elvan’ın annesini meydanlarda yuhalattı hatırlanacağı gibi.
Geziyi herkes anladı da bir Başbakan anlamadı.. Erdoğan kabul etmeyince onun dalkavuk tetikçi yazar geçinen, esnaf takımı sözde medya mensupları da bu geziyi itibarsılaştırmak için bu bir darbe provası demeye başlayıp, komplo teorileriyle köşelerini doldurup,ekranlarda Gezicileri ve taraftarlarını o gün bugündür yaftalamaya devam ediyorlar hala.
Allah kimseyi tetikçi yapmasın.
Gezi olayları Başbakanın demokrat olmadığını,diktatörlüğe giden yolun önünü kesmenin, demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlerin belgeseli olarak tarihe geçmiştir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025