Mehmet YILDIZ
Barışın buradaki anlamı PKK ile devlet kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmaların son bulması ve PKK’nın silah bırakmasından ibarettir. Siyasi zombilerle, muhakeme yürütürken, yazarken, konuşurken, tercih yaparken tarih bilincinden, süreklilik, tutarlılık arz eden belli ahlakive entelektüel kriterlere sahip olmaktan uzak şahısları kastediyorum. Siyasi kriminallerle işkence, toplu cinayet, yargısız infaz, tecavüz, soykırım gibi insanlığa karşı işlenen ağır suçların faillerini kastediyorum. Türkçe “suçlu” kelimesi buna denk düşmüyor.
Siyasi zombilik hukuktan ve hürriyetten yoksun toplumlarda her zaman görülür. Rejimin dürüst ve açık bir değerlendirilmesinin mümkün olmadığı yahut bu işin çok riskli olduğu ülkelerde zombilik rejimle uzlaşmak ve ayakta kalmak için kullanılan bir stratejidir. Zombilik en asgarisinden yahut en masum haliyle hayatta kalmanın stratejisi olur.
Abdülhamit, İttihat Terakki ve Tek Parti Yönetimi dönemlerinde zombiler çok fazlaydı. Örneğin 1915’te ülkede bir soykırım suçunun işlendiğini bilen bir gazeteci, idareci, politikacı vb. yok muydu? Vardı şüphesiz, ancak kimse bunu dile getirmedi. Herkes zombiler gibi davranmayı tercih etti. Vicdanını, sağduyusunu, şuurunu yitirmiş bir toplum çıktı ortaya.
M. Kemal döneminin en ilginç zombisi M. Kemal tarafından Serbest Fırka’yı kurmakla görevlendirilen Fethi Okyar’dır. Bir muhalefet partisi kurmakla görevlendirilen Fethi Okyar büyük bir şaşkınlık içerisindeydi; müstakbel ikinci parti başkanıne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü şuur sahibi bir insan olarak böyle bir rol üstlenmenin imkansız olduğunu biliyordu. Mantık bunu emrediyordu. Fethi Okyar sonuçta mantığı, bilimi, şuuru, şahsiyeti bir tarafa bırakarak mükemmel bir zombi oldu ve yalnızca M. Kemal tarafından kendisine söylenenleri yaptı. Geçmişi unuttu, şimdiki zamanı unuttu, geleceği unuttu. Mantığı unuttu, bilimi unuttu, kendisini unuttu. Kendini M.Kemal’in emirlerine harfiyen uymaya adadı. Günü gelince partisini kapattı. Hiçbir entelektüel, ideolojik, duygusal, ahlaki bunalım yaşamadı. Bu nedenlerle tarihin en ilginç politik zombileri içinde yer alır.
1930’lu yıllarda Türkiye’nin en büyük zombisi Fethi Okyar ise SSCB’nin de Nikolay Buharin idi. Uzun yılların zombiliği ne yazık ki onuKoba’nın (Stalin) çelik pençesinden kurtaramadı. Zombi Buharin Moskova yargılamaları sırasında hiç işlemediği suçları itiraf etti ve Stalinist diktatörlüğün dünyanın en demokratik rejimi olduğunu savundu.[1]Masum yoldaşları Zinovyev ve Kamanev asıldıklarında Buharin hücresinde histerik bir sevinç gösterisi yapıyordu. Yatağının üstünde durmadan sıçrayıp dururken “Köpeklerin öldürülmesinden dolayı çok mutluyum!”[2] diyordu. Gardiyanlar Buharin’in bu histeriksevincini ve sözlerini Stalin’e bildirdiler mi? Bilmiyorum, mamafih bu zombiliğin Buharin’e bir yararı olmadı. Bir buçuk yıl sonra sıra ona geldi. 1938 yılının Mart ayında Stalin onu da öldürdü. Stalin 1953’te ölünce çekmecesinde Buharin’in bir mektubunu buldular. “Beni öldürme gereğini neden duyuyorsun Koba?” diye soruyordu.
Tekrar memlekete dönersek, Menderes döneminde de zombiler vardı. Darbelerle birlikte ise zombilik çok yönlü ve çok yaygın bir biçimde kurumlaştı. Örneğin basının ve üniversitelerin tamamen zombilerden ve cunta destekçilerinden oluştuğunu, cuntanın işlediği en insanlık dışı suçlar hakkında hiç kimsenin ağzını açmadığını gördük.
Daha sonraki yıllarda zombilerin bir kısmı komadan çıkmış, şuurunu tekrar kazanmış gibi bazı konularda sersemce (disoriented), mantıki sonuçlarına ulaştırılmamış demokratik (sic) açıklamalar yaptılar. Susurluk hadisesi de buna vesile oldu. Hatta TBMM’de olayı ve dönemi araştıran bir komisyon kurularak ciddi bir rapor hazırlandı. Devlet örgütünün korkunç bir suç işleme şebekesine dönüştüğü saptandı. Sonra hiçbir şey yapılmadı. Göstermelik bir yargılamanın ardından en önemsiz kriminallerden birkaçına çok hafif cezalar verilerek dosya kapatıldı.
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla birlikte zombilik yeni bir çehre kazandı. Aynı insanlık dışı suçları işleyenlerden bazıları tam bir dokunulmazlık kazanırken, hatta mesleklerinde yükselirken bazıları hakkında en ağır cezalar isteniyor. Örneğin, Tansu Çiller, Mehmet Ağar (komik hapis cezasını hesaba katmazsak), Doğan Güreş ve binlerce diğer üst düzey devlet görevlisine kimse dokunmazken, Veli Küçük hakkında birkaç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor veya sadece Yeşil aranıyor.
Adalet bu yolla sağlanamaz. Bir suç örgütüne dönüşmüş devlet örgütü bu yolla temizlenemez. Hukuk devleti böyle kurulmaz. Keyfilik, seçicilik daha doğrusu zombilik yargılama ve açılım sisteminin temelini oluşturuyor.
Zombilik yeni zombiler üretiyor. Yargılanmadan önce “Cennet kapısının Müslüman olmayanlara da açık olduğunu” ima eden Fetullah Hoca’yı çok ağır bir biçimde eleştiren Cüppeli Ahmet Hoca kısa bir tutukluluktan sonra tahliye olunca, hiçbir konuda fikir beyan etmeyerek yalnızca lüks jipine binerek boğazda yemek yemekle ve hayatın tadını çıkarmakla meşgul oluyor. Filistin-İsrail sorunu hakkında dahi sorulan sorulara “bilmiyorum” diye cevap veriyor. Cüppeli Ahmet Hoca’nın gözü öyle korkmuş ki zombi rolü oynuyor. Halbuki her konuda fikri olan ve fikirlerini kamuouyu ile paylaşmaktan çekinmeyen neşeli bir insandı.
Zombilik her zaman fiili bir tehdide, bireysel bir korkuya dayanmıyor. Uzun yıllar istibdat rejimleri altında yaşayan insanlar en net ideolojik tercihlerine ve hatta iyi niyetlerine rağmen şaşkın, yönünü şaşırmış, hangi yöne gideceğini bilmeyen, neyi atıp neyi muhafaza etmesi gerektiğine karar veremeyen, sepetindekilerin uyumlu mu, yoksa birbiriyle çelişen şeyler mi olduğu konusunda bir fikri olmayan şahıslardır.
Mevcut ortamda zombileşmemek için ihlali asla meşru görülemeyecek olan günlük bir siyasi, ahlaki prensipler kılavuz listesi oluşturmakta herhangi bir zorluk yoktur. Kılavuz listemizin tüm kapsamı şundan ibarettir:
1. İnsan haklarını, hukuk devletini, demokrasiyi, hümanizmi savunuyorum. Bu değerleri ihlal eden herkesi eleştiriyor ve onlardan uzak duruyorum. Devleti olmayanların ihlalleriyle devleti olanların ihlalleri arasında herhangi bir ayırım da yapmıyorum.
2. Bu nedenledir ki işkencenin, tecavüzün, katliamların, terörün yarısına değil, yüzde yüzüne karşıyım. Terör terördür, küçüğü büyüğü, devletlisi devletsizi olmaz.
Medyadaki ve üniversitelerdeki bir dizi liberal insan devlet terörü karşısında yıllarca sustuğu halde 2000’li yıllarda bu çevrelerde göreceli bir canlanma, hayalet gibi dolaşmaktan vazgeçme, ülkenin ağır sorunlarını masaya yatırmak gibi bir istek belirdi. Bu sefer de liberaller PKK’yı “özgürlük mücadelesi veren bir gerilla hareketi” olarak tanımlayarak yine siyasi zombilere özgü bir tutum sergilediler.
Mainstream medyanın sosyetik hanımları bile bu yılki Diyarbakır Newroz kutlamalarına katılarak Öcalan’ın İmralı mesajı okunurken gözyaşlarına boğuldular. Halbuki Apo’yu bu denli yüceltmek, masum göstermek, romantize etmek yukarıdaki kılavuz listemizin prensiplerine uymuyor. Örneğin, kendi kendimize sormamız gerekir:“PolPot’un, Saddam Hüseyin’in, İdi Amin’in, Abdullah Çatlı’nın, Alpaslan Türkeş’in barış isteyen mektubuna insanlar ağlar mıydı?”
Öcalan’ın barışı sağlayacak tutumunu tıpkı MHP’nin yaptığı gibi dikkate almayalım yahut onu barışçı çabalarında teşvik etmeyelim demek istemiyorum. Aksine, bir an önce barışın yapılmasını sağlamak için her şeyi yapalım. Ancak hukuku, adaleti, tarihi, vicdanı bütünüyle unutup insanlığa karşı ağır suçlar işlemiş şahısların mektuplarını okurken duygusallaşarak kendimizi kaybetmeyelim. Apo, Mehmet Ağar, Tansu Çiller, Doğan Güreş, Alpaslan Türkeş, Yeşil, Veli Küçük, gibi şahısların barışsever olmaya karar verdikleri mektupları elimize geçer geçmez kılavuz listemizi elimizden fırlatmayalım. Aksi halde ne tür insanlar olduğumuz belli olmaz. Kimse bize güvenmez. Kirleniriz, zombi olarak kalırız.
MİT’in Apo’ya dikte ettirdiği mektup (MİT bunu zorbalıktan değil, zorunluluktan yapıyor. Çünkü Apo’ya bıraksalar ne olduğu belli olmayan gibberish bir şey yazar) içeriğinden ayrı olarak fonksiyoneldir ve bu fonksiyonu görmezlikten gelemeyiz. Bırakın bir an önce silahlı çatışmalar son bulsun ve fakir fukaranın çocukları karşılıklı olarak artık daha fazla kurban edilmesinler. Ancak fırsattan istifade ederek bizi Öcalan’ın Mandela olduğuna ikna etmeye çalışan siyasi zombilere asla kanmamalıyız.
Abdullah Öcalan 1978-1999 yılları arasında çok ağır insanlık dışı, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giren suçlar işledi. Apo’nun insanlık dışı suçlarını silahların kesin olarak sustuğu tarihten sonra tüm ayrıntılarıyla ortaya dökmek daha uygun olacaktır. Devlete karşı zombileşmekahlakî değilse, Apo’ya karşı zombileşmek de ahlakî değildir. Ayrıca bu bir çözüm de değildir. Sakine Cansız’ın trajik yaşamı ve ölümü bunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Sakine Cansız Diyarbakır zindanındaki direnişiyle tanınır. Apo işkence karşısında direnen ve cesurca savaşan herkesten nefret eder. Nitekim PKK Zindan Konferansı’nı yaparak Diyarbakır Zindanı’nda direnen PKK’lıları dünyanın en aşağılık en pespaye insanları olduğunu ilan etti. Sonra 1990’ların başında elde silah savaşan gerillaların kontrgerillanın adamları olarak kabul edilmeleri gerektiğini buyurdu. Mehmet Cahit Şener buna itiraz edince onu, Suriye istihbarat elemanlarıyla birlikte, öldürdü.
Anadolu tarihinin en cesur kadını olarak kabul edilen Dersimli Sakine Cansız, bir başka Dersimli kadın arkadaşını (Aysel Çürükkaya) omuzlarından silkeleyerek “Biz Diyarbakır zindanı direnişçileriyiz. Sana ne oldu? Neden Apo’nun zulmüne boyun eğiyorsun? Esat Oktay Yıldıran’a karşı direndin, Apo’ya karşı niye direnmiyorsun?” diye sorunca arkadaşı siyasi zombilere özgü tipik bir tutumla sustu. Sonraki günlerde Sakine Cansız da anlaşılmayan sebeplerle Apo’ya boyun eğmeyi tercih etti. Sakine Cansız PKK içinde “unspeakable” bir zulme maruz kaldı. Ömrünün sonuna kadar hiç konuşmadı.
Solcu, sosyalist olarak bilinen bütün grup ve kişilerin Abdullah Öcalan karşısında sergiledikleri zombilik utanç vericidir. Sözde ilerici açıklamalarında bir mana yoktur. Kuzey Amerika Kızılderilileri’ne sempati gösteren beyaz kadınlar gibi Kürt halkına acıyan bu insanlarda bir samimiyet yoktur. Biz Dersimliler Sertellerin Tan gazetesine yapılan faşist saldırıyı organize eden zombi Necip Fazıl Kısakürek’in Dersim Soykırımı’nı 1950’li yılların başında ifade eden pasajlarına hiçbir kıymet vermedik. Siz de barış yanlısı sözde sosyalist zombilerin Apocu sözlerine bir kıymet vermeyiniz. Papa Lazarou gibi anlamsız sesler çıkararak bizi normal bir konuşma yaptığına inandırmaya çalışan ve 1978-1999 yılları arasında binlerce “unspeakable” suç işlemiş olan Abdullah Öcalan’a karşı vicdanınıza sesleniyorum: Zombileşmeyi reddedelim!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014