Mehmet YILDIZ
Seçmen kitlesinin %52’sinin oyunu alarak Çankaya Köşkü’ne çıkan Erdoğan’ın hikayesi birçok yönden kendisi için La Catedral Hapishanesi’ni inşa eden ve gönüllü olarak gidip içine giren Kolombiyalı Pablo Escobar’ın hikayesini akla getiriyor.
Söz konusu kıyaslama vesilesiyle yanlış intibalara yol açmamak için her iki aktör arasındaki önemli farklılıkları ve benzerlikleri daha yazının başında net bir biçimde belirtmemiz gerekir:
1. Pablo Escobar dünyanın en zengin ve en büyük uyuşturucu baronuydu. Tayyip Erdoğan Türkiye’nin en büyük partisinin lideridir. Her ne kadar ikisinin de hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarına hiçbir saygıları yoksa da kriminal bir örgütle legal bir parti arasında önemli bir fark vardır. Pablo Escobar 1992-1993 yıllarında Kolombiya hükümetinin kendisine karşı açtığı savaşta zor duruma düşünce hükümeti “insan haklarını çiğnemek”le suçladı. Tayyip Erdoğan İslamcı bir partinin lideri olarak Kemalist orduyu etkisiz hale getirmek için demokrasi ve hukuk devleti kavramlarını bir numaralı silah olarak kullandı. Ordunun etkisizleştiği andan itibaren demokrasi ve hukuk düşmanı gerçek yüzünü göstermekten hiç çekinmedi.
2. Pablo Escobar kendisine karşı çıkan tüm kamu görevlilerini ya rüşvet vererek satın aldı ya da öldürdü. Tayyip Erdoğan aynı durumda rüşveti bir araç olarak kullanmasına rağmen, kendisine karşı çıkan kamu görevlilerini tutuklamakla ya da işten atmakla yetiniyor.
3. Dünyanın en zengin kriminaliyle dünyanın en zengin başbakanı rüşvet vermek suretiyle halkın yoksul kesiminin desteğini almaya büyük bir önem veriyorlar. Demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları gibi kavramları kesinlikle olmayan yoksul kitlelerin ağzına bir parmak bal çalarak desteğini ve sempatisini kazanıyorlar. Hukukun ayaklar altına alınması, demokrasinin hiçe sayılması, ahlaksızlığın, vicdansızlığın ve zorbalığın ayyuka çıkması destekçi yoksul kalabalıkları hiç ilgilendirmiyor. Pablo Escobar Kolombiya’da, Tayyip Erdoğan Türkiye’de halk kahramanları ya da modern Robin Hood olmaya devam ediyorlar.
4. Her iki aktör de güçlerinin zirvesindeyken yargılanmaktan, adalet önünde hesap vermekten ve mahkum edilmekten korkuyorlar. En temel benzerlik budur. ABD’ye iade edilmek ve ABD’de yargılanmak Pablo Escobar’ın en büyük korkusuydu. Kolombiya hükümetinden ABD’ye iade edilmeme garantisini aldıktan sonra kendisi için Medellin’de Le Catedral Hapishanesi’ni yaptı ve gönüllü olarak içine girdi. Tayyip Erdoğan’ın en büyük korkusu rüşvetçiliği, ihalelere hile karıştırması, kamu arazisini parselleyerek kendisi için satması, IŞİD gibi terör örgütlerine destek vermesi nedeniyle yargılanmaktır. Bu korkusunu bir türlü yenemiyor. Bunun için devleti bir kanun devleti olmaktan tamamıyla çıkardı ve yargı sistemini tamamen işlevsiz hale getirdi. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra Tayyip Erdoğan’ın kafasında hiçbir siyasi proje kalmamıştır. Biricik kaygısı yargılanma tehlikesi karşısında kendisi için güçlü yasal bir zırh yaratmaktır. 30 Mart yerel seçimleri kampanyası sırasındaki motivasyonu tamamen buydu. Aynı kişisel motivasyon cumhurbaşkanlığı seçiminde de temel bir rol oynadı. Le Catedral Pablo Escobar için ne ise Çankaya Köşkü de Tayyip Erdoğan için o olacaktır. Intuitive olarak bunu söyleyebiliriz.
5. Pablo Escobar’ın gücü elindeki paraya ve yönetmekte olduğu uyuşturucu kartelinin gücüne dayanıyordu. Yasal bir statüsü yoktu. Tamamen fiziki ve mali bir güç sayılırdı. Tayyip Erdoğan’ın gücü yasaldır, politik statüsüyle ilgilidir. Dolayısıyla daha büyük veya sağlam gözükse bile aslında daha kırılgandır. Deontik gücün tabiatı aktörde sürekli bir tedirginlik yaratıyor. Belki de kendi kendine sürekli bir biçimde “Bu devlet benim babamın malı değil ya! Tüm siyasi iktidarlar fanidir” diyor. Deontik gücün feci şekilde suiistimal ediliyor olması suiistimalciyi daimi biçimde huzursuz olmaktan kurtarmaz.
Seçmen kitlesinin çoğunluğu ahlaki ve entelektüel gelişmişlik düzeyinin bir sonucu olarak bu suiistimali sorgulamıyor. Tayyip Erdoğan cahil seçmen kitlesinin desteğini işlediği her türlü suçu aklayan bir mekanizma olarak sunuyor. Bu desteğin zayıflamaması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Seçmenden sürekli moral destek istiyor.
Türk toplumunun genel gelişmişlik düzeyiyle Erdoğan’ı destekleyen seçmenin mantalitesi arasında causal bir bağ vardır. Tüm aktörler (muhalefet partileri, aydınlar, seçmen kitlesi, insan hakları kurumları, gazeteciler, televizyoncular, akademisyenler vb.) consequent olmaktan uzaktırlar. Örneğin AKP hükümetinin feci yolsuzlukları ve hukuksuzluğu karşısında ilk günlerde infiale kapıldığı görüntüsünü veren aktörler bile birkaç gün sonra AKP hükümeti, “Sayın Tayyip Erdoğan”, “Sayın Abdullah Gül” hakkında son derece sterile konuşmalar yapıyorlar. Hükümetin feci yolsuzluklarını, hukuksuzluklarını, zorbalıklarını, kriminal faaliyetlerini bütünüyle unutuyorlar. Tıpkı Susurluk tartışmasında yaşananlar gibi. Türk toplumu en ilerici kesimleri ve aydınları dahil olmak üzere rasyonel ve dolayısıyla consequential davranmıyor. Devlet ve toplum katında işlenen en feci suçları konuşuyorlar ve unutuyorlar. Sanki herkes bir çeşit “mental deficiency”den muzdarip. İnanılmaz bir durum. İlkin feci suçları konuşuyorlar hemen ardından “Sayın Kenan Evren, Sayın Tansu Çiller, Sayın Mehmet Ağar, Sayın Tayyip Erdoğan, Sayın Abdullah Gül...” diyorlar.
Yüce milletin yüce irrasyonalizmine katkı yapmaktan başka bir çaremiz gözükmüyor: “Yüce kayıp milyarlar, Aziz Deniz Feneri Davası, Büyük Sivas Katliamı, Kutsal Bilal-Tayyip konuşması, eritilemeyen değerli Kısıklı dolarları...”
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Maggotlaşan İnsanoğlu ve Yerel Dar Kafalılık (2)
9.09.2014 - Maggotlaşan İnsanoğlu ve Yerel Dar Kafalılık (1)
26.08.2014 - La Catedral Hapishanesi veya Çankaya Köşkü
15.08.2014 - Kasımpaşalı Tayyip cumhurbaşkanı olurken
6.08.2014 - Dersim ve solculuk
15.07.2014 - Öcalan serbest bırakılmalıdır
22.06.2014 - Anadolu’da Bir Hümanizm Şavkı
12.06.2014 - Öcalan nasıl serbest kalır?
9.06.2014 - Öcalan'nın aşk mektubu ve barış
7.06.2014 - “Vura vura büktüler bizi, eğildikçene eğildik”
20.05.2014
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları








































































Ad Soyad Giriniz...
Cerebellum, cerebellum, nerdesin ey cerebellum? Hic dusundunuz mu acaba mesele belki de sadece buyuk devlet olma arzusundadir? Mesele belki de nasil buyuk olacagin degil, buyuk olmak istemenededir? belki de sagcisi, solcusu, libosu, kemalisti, topunuzun ulusal gurudur mesele!