Mehmet YILDIZ
Solculuk her ne kadar son yarım yüzyılda daha çok Dersim'le özdeşleşmiş ise de, solcu 1800’ün ilk yarısında Fransız parlamentosunun sol tarafında oturan liberal görüşlü temsilcilere verilen bir addır. Politikada solculuk sosyal eşitsizliklere karşı çıkmak ve bu çerçevede liberal veya radikal düşüncelere sahip olmak anlamına gelir.
Radikalizm kökten veya büyük mikyasta değişiklik istemek anlamına gelir. Bir projenin radikal olup olmadığı, her zaman yorumlayan şahsın bakış açısına göre değişebilir. Radikal değişikliklerden yana olmak çoğu kez son derece gereklidir. Örneğin demokrasi ve insan haklarının realize edilmesi için Türkiye’de bir takım yasa değişikliklerini yapmak yetmez. Bunun için en azından orduyu yönetimden uzaklaştırmak, işkence ve cinayet şebekelerini dağıtmak, MHP’li yargıçların ve savcıların sultasına son vermek, işkencecilerin ve katillerin yargılanmasını sağlamak vb. gerekmektedir. Ama bir “devrimci”, Stalinci veya Maocu bütün bunları yeterince radikal bulmaz. Bunlara göre gerçek demokrasi politik iktidarın bir devrim aracılığıyla Maocu veya Stalinci partinin eline geçmesiyle mümkün olur. Liderin diktatörlüğü yani proletarya diktatörlüğü gerçek demokrasidir. Seçme ve seçilme hakkından yoksun olmak en demokratik rejime sahip olmak anlamına gelir. Tek parti diktatörlüğü demokrasinin optimal kurumlaşmasıdır. Lidere koşulsuz sadakat nihai özgürlüktür.
Radikal solculuk veya proleter devrimcilik adına gerçekleştirilen projelerin insanoğlu için ne büyük felaketlere yol açtığını biliyoruz. Ekim Devrimi Leninist-Stalinist barbarlıkla sonuçlandı. 17 temmuz 1918’de Çar II. Nicholas, karısı ve beş çocuğu Tobolsk’da sorgusuz sualsiz kurşuna dizildiler. Yapılan, bizim devrimcilerin karşı çıktıklarını söyledikleri o lanetli yargısız infazlardan biriydi. Her şey bir yana çocukların masumiyeti tartışmasızdı. Kızların en büyüğü Olga daha 23 yaşındaydı. Tatyana 21’inde, Maria 19’unda, Anastasia 17’sindeydi. Prens Alexis ise henüz 14’ündeydi. Üstelik ağır hastaydı. Çar ailesinin insanlık dışı yargısız infazı daha sonraları çok daha korkunç boyutlara varan Leninist-Stalinist barbarlığın ilk işaretiydi.
İnsan hakları, demokrasi, seçme ve seçilme hakkı, hukuk, ahlak ve vicdan yoktu. Milyonlar köleleştirildi ve sosyalizm adına tam bir cehennem kuruldu. Doğruyu, haklıyı, güzeli, bilimsel olanı bir tek Stalin biliyordu. Stalin’e uşak olmak bile zordu. En köpeksi uşaklık bile öldürülmeyeceğinin garantisi değildi. Çünkü Stalin’in ne yapacağını önceden kestirmek imkansızdı. Cellatların düşünme organının da beyin olduğu doğrudur, ancak cellatların beynini kafatasını açarak beyin uzmanlarının eline koysak bile, bu uzmanların bize bilimsel olarak yardımcı olmaları imkansız gözükmektedir.
Stalin’in insan onuruna ve insan zekasına yönelik tecavüzü çok ağırdı. Stalin eğitimsiz eski bir papaz okulu öğrencisiydi. Stalin Ekim Devrimi öncesinde parti kongrelerinde teorik konuşmalar yapmak istediğinde delegeler tarafından her seferinde alaya alındı. Ancak iktidarı ele geçirmekle beraber Stalin dünyanın en büyük sosyal bilimcisi, teorisyeni ve filozofu oldu. Stalin’in muarızlarını eleştirirken en çok kullandığı söz “taş kafalı” sözü idi. Stalin yalnızca toplu katliam, sürgün, işkence ve Moskova Yargılanmalarıyla ilgilenmedi. Stalin aynı zamanda çok önemli bilimsel açıklamalar yaptı. Bu bilimsel açıklamalar her seferince çılgınca alkışlarla karşılandı. Bu ayır edici bir ekoldür. Hitler’in Kavgam’ı, Mao’nun Kızıl Kitabı, Enver Hoca’nın Emperyalizm ve Devrim’i, Saddam Hüseyin’in toplu eserleri bu neviden eserlerdir. Bunlar rakipsiz ve solo eserlerdir. Birine sahip olmanız halinde diğerlerine, daha doğrusu başka hiç bir şeye ihtiyacınız yoktur. (Bu eserlerin topluca kağıt fabrikalarına gönderilmiş olması karşıdevrim güçlerinin geçici olan bir başarısıdır. Gerçek komünistlerin veya devrimcilerin zaferiyle birlikte her şey değişecektir. En azından Dersimliler arasında bu gibi hayallerle dolaşan pek çok insan vardır.)
İmha ve işkence kamplarının kurucusu Stalin aynı zamanda ayrıntıların adamıydı. En küçük bir adaletsizliğe izin vermediğini göstermek için şu hikayeyi aktarır: “Yaşlı bir köylü kadından tek keçisinin yerel yoldaşlar tarafından kolektifleştirildiğine dair bir mektup aldım. Olaya derhal müdahale ederek keçinin zavallı yaşlı kadına iade edilmesini sağladım.” Dolayısıyla bizden beklenen tüm terörü, katliamları ve işkenceleri unutup Stalin’i bir melek olarak kabul etmemizdir.
Stalin sayısız parti yöneticisini de ağır işkencelerden geçirdi, itirafa zorladı, onurlarıyla oynadı ve yıkılmış ve yalvaran bu insanları kurşuna dizdi. Bunlardan biri Lenin’in “partimizin parlayan yıldızı” olarak tanımladığı Buharin’di. Buharin sırf düşüncelerinden dolayı yani hiç bir örgütsel ilişkisi olmadan karşıdevrimin önderi ilan edildi. Sayısız itirafa zorlandı. Hatta öyle ki bu kadar çok itirafı savcı kalitatif olarak değil kantitatif olarak abartılı buldu ve bu yüzden Buharin’i azarladı. Savcıya göre insan yalnızca işlediği suçları itiraf etmeliymiş! (Bakınız, Mahkeme Tutanakları, Reports of court proceedings in the case of anti-soviet “bloc of rights and Trotskyities” People’s Commisariat of Justite of the USSR, s: 767-800, ). Yargılamanın en insanlık dışı özelliklerinden biri, Buharin’den içine düşürüldüğü durumun Stalinci rejimin övgüsüyle birleştirilmiş mantıki bir izahını yapmasını istemekti. Çünkü Stalin ve cellatları bu gibi bir izahatı yapacak kadar bir entelektüel kapasiteye sahip değillerdi. Buharin gerçekten tüm birikimini ve zekasını cellatlarını tatmin etmek için kullanmak mecburiyetinde bırakıldı. Moskova Yargılamalarının tutanaklarını okuduğumda İstanbul Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılanmanın bile ne kadar şanslı sayılabileceğini gördüm.
Türkiye’de sağcılar da demokrasi istemiyorlar. Türkiye’de demokrasi toplumsal-siyasal bir talep haline gelmedi. Türkiye’deki terör rejimiyle seçmenin büyük çoğunluğunun politik kültürü arasında bir uyum varmış gibi bir durum arz ediyor. AB baskısıyla gerçekleşen reformlar çok yüzeysel kalacak ve Türkiye demokrasi düşmanlarının egemenliğinden çıkmayacak. TÜSİAD Türkiye’nin Avrupalı bir devlet olmasını isteyen tek kuruluş oldu. Radikal Türk solcuları “Türkiye’yi AB’nin sömürgesi yapmayız” diyerek anti-AB gösteriler yaptılar. Türkiye’de şiddet ortamının bitmesini istemeyen sağcılar ve solcular bir noktada birleşiyorlar. Bir tarafın varlık nedeni diğer tarafın varlığıdır.
Sonuç olarak Türk solu demokrasiyi, hümanizmi ve insan haklarını savunmamaktadır. Normallikten son derece uzak politik koşulların reformcu tarzda ortadan kaldırılması kimseyi ilgilendirmemektedir. Herkes kanlı bir proje yapmakla meşguldür.
Mainstream Türk toplumundan ve Türk sağcısından bir şey beklemiyoruz. Ancak işin tuhaf yanı Dersimlilerin etnik-kültürel özgürlük istemeye çalışırken bile ilk etapta demokrasiye ve insan haklarına saygısı olmayan marjinal sol gruplarla muhatap olmak zorunda bırakılmasıdır. Bu düşüncedeki insanlar hangi ülkede politik olarak ciddiye alınıyorlar veya varlıklarıyla ciddi bir tehdit oluşturuyorlar? Bir-iki Latin Amerika ülkesi hariç hiç bir yerde... Bu çok acayip bir durumdur. Dersim nasıl proletarya diktatörlüğünün ve komünizmin son kalesi haline geldi? Dersim bir sanayi şehri olmadığı ve hatta artık gerçek kimliği ile var olmadığı halde, nasıl son devrimcilerin biricik ilgi odağı haline geldi? Dersim neden bu denli bir önem kazandı? Dersim’in devrimciliği askeri, siyasi, ekonomik ve politik olarak kaç para eder? Türk kolluk kuvvetleri bile Dersim seçmenleri arasında çoğunluğu elde etmiş. Dersim’in toplam nüfusu 80 bin civarında. Tümü bir kızıl öndere biat etse ne olacak? Bu insanlar öncelikle
neden projelerini ve felsefelerini bize kabul ettirmek istiyorlar? Bu insanlar neden diğer şehirlere hitap edemiyorlar? Bu insanlar bizden ne istiyorlar?
Not: Bu yazı12 Haziran 2005 tarihinde yazılmıştır.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014