Mithat SANCAR
DUBLIN- Masanın başında üç adam oturuyor. Üçü de İrlanda’nın kuzeyinden, Katolik ve cumhuriyetçi. Hepsi de siyaseten aktif. Ama her birinin siyasî hikâyesi ve tecrübesi çok farklı.
İlk konuşmacı Ryan Feeney! Silahlı çatışmanın yoğun olduğu yılları bir çocuk olarak yaşamış. Şimdi toplumsal bölünmeyi kültür ve spor faaliyetleri aracılığıyla aşmayı, en azından hafifletmeyi hedefleyen kurumlarda çalışıyor. Çocukluğu ve gençliği boyunca Protestanlarla hiç ilişkisi olmamış. Ancak üniversiteyi bitirdikten sonra tanışmış “somut, canlı Protestanlarla”. K. İrlanda’daki keskin bölünmüşlüğün olağan bir örneği sayılır bu hikâye. Feeney, iki toplum arasındaki bu buzul ilişkinin dönüştürülmesi için uğraşanlardan biri. Anlattıkları; barış sonrası dönemin ne kadar karmaşık ve zorlu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
İkinci konuşmacı Tim Bartlett! Bir din adamı. İrlanda Katolik Kilisesi’nin başında yer alıyor. Barış sürecinde önemli rol oynamış. Bartlett’e göre; çatışmaların çözümü konusunda din adamlarının rolü genel olarak ihmal ediliyor. Oysa hem çatışmaların sonlandırılması hem de barışın yerleştirilmesi bakımından hayati katkılarda bulunabilirler. Mesela barış görüşmeleri devam ederken intikam duygularının dönüştürülmesinde din adamlarının çok önemli etkisi olduğunu özellikle vurguluyor. Bunu da mağdurlara ve yakınlarına bağışlama yolunu telkin ederek yapmışlar.
Üçüncü konuşmacı Michael Culbert! Eski IRA militanlarından. Yakalanmış, yargılanmış ve müebbet hapse mahkûm edilmiş. On altı yıl yattıktan sonra salıverilmiş. Çıktıktan sonra, eski cumhuriyetçi mahkûmlarla ilgili çalışmalar yapmaya başlamış. Şimdi bu alandaki en önemli organizasyonun yöneticisi.
IRA’nın silah bırakmasına giden yolun sıkıntılarını anlatırken; farklı ülkelerden benzer deneyimleri yaşamış aktörlerle yaptıkları görüşmelerin yapıcı bir etkisi olduğunu vurguluyor Culbert. Mesela Güney Afrikalılarla konuşurken şöyle bir söz söylenmiş kendilerine: “Diyalog kurmak, savaşmaktan daha zor!..”
IRA’yı silah bırakmaya yönelten en önemli faktörün “halktaki savaş yorgunluğu” olduğunu belirtiyor Culbert. Kendilerine destek veren geniş bir kitle vardı; bu kitle sayesinde var olabiliyorlardı. Şimdi bu kitle savaşın artık bitmesini istiyordu. IRA yenilmemişti; ama askerî bir zaferin mümkün olmadığını da biliyordu. Britanya hükümetinde barış ve çözüm niyeti belirince, buna olumlu karşılık vermek artık kaçınılmazdı.
Culbert de, çatışmayı sona erdirmenin ve barışa ulaşmanın hiç kolay olmadığını söylüyor. Bunu biliyoruz, barış sürecinde yer alan diğer aktörlerden de tekrar tekrar dinledik. Ancak Culbert’in dikkat çektiği bir başka nokta var ki, genellikle üzerinde durulmuyor: “Barış sonrası”nın sorunları!
“Otuz yıl savaştık, yirmi yıldır da barışı kurmaya çalışıyoruz ve henüz almamız gereken çok yol var” diyor Culbert!
Silahlı çatışmanın tamamen sona ermesi anlamında barış çok önemli, ama onu kalıcı hale getirmek en az bunun kadar, hatta daha da önemli! Silahlar susunca, negatif barış gelir. Pozitif barış ise, ancak çatışmayı yaratan sebepler dönüştürülür ve silahlı çatışmanın açtığı yaralar, yaptığın tahribat tamir edilirse gelebilir.
Culbert’in ve Bartlett’in konuşmalarından, İrlanda’da “barış sonrası”nın sorunlarına dair iki çarpıcı örnek çıkarabiliriz. Bunlardan biri, çatışmaların mağdurlarının ve kurbanlarının durumu! Çatışmalar sona erince, geride çok sayıda ölü kalır, biliyoruz. Onların anıları ve yakınlarının durumu, barış sonrası dönemin önemli konularındandır.
Çatışmanın mağdurları arasında, eski mahkûmları da saymak gerektiğini belirtiyor Culbert! Kendi çalışmaları sonucunda, çatışmalar boyunca yaklaşık 25 bin kişinin içeri girip çıktığını; bunların dört bin kadarının hiç mahkeme yüzü görmeden aylarca içeride tutulduğunu; çok sayıda kişinin de uzun yıllar hapis yattığını anlatıyor. Bu 25 bin kişinin çok büyük bir kısmının IRA’ya yakın durduğunu kabul ediyor Culbert; ama bunların büyük bir kısmının IRA’yla örgütsel bir bağı olmadığını ve uyduruk gerekçelerle/delillerle tutuklandıklarını ve/veya mahkûm edildiklerini söylüyor. Aileleriyle geniş bir kitle oluşturan bu insanların durumu, barış sonrasının zahmetli konularından biri, öyle olmaya da devam ediyor.
Barış sonrası dönemin ikinci önemli sorunu, şiddet kültürünü dönüştürmek! Silahlı çatışma dönemi, günlük hayatın olağan ilişkilerine de sinen bir şiddet kültürü yaratmış. Buna, IRA’nın silahlı mücadelesinin Katolik toplumda kendine has bir efsane olduğu gerçeğini de eklemek gerekir. O efsanenin etkisiyle, silahlı mücadele yöntemini benimseyen ufak tefek örgütler türüyor. Culbert, özellikle gençleri tersinden eğitme işinin bu açıdan çok önem taşıdığını belirtiyor. Açıkçası şu: Eski IRA militanları, şimdi anti-şiddet kültürünün yerleşmesi için yoğun çalışma yürütüyorlar.
Velhasıl, belki şu an barışa yakın durmuyoruz. Ancak silahlı çatışma altında geçirdiğimiz her günün, ileride ne gibi yükler ve bedeller getireceğini bilmek, belki barış için daha çok çaba harcamamız gerektiğini bir kez daha hatırlatır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014