Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Siyaset, hangi durumda mutlak butlanla batıl olur?
21.06.2025
92
Yargı bağımsız değil, hukuk devletinin asgari şartlarına uygun davranma konusunda yaygın ve sistematik bir sakatlık hali bulunuyor ve birlikte barış içinde yaşamak için en çok ihtiyaç duyduğumuz adalet duygusu zedeleniyor. Her ikisi ve yaygın diğer mutlak butlan ve nisbî butlan halleri için tek çözüm var: Erken seçim.

Mahkemenin, 30 Haziran’da Özgür Özel’in genel başkan seçildiği ilk kurultayın hukuken geçerli olup olmadığına karar verecek olması “mutlak butlan” deyimini siyasetin ana başlıklarından biri haline getirdi.

Böylesine önemli kavramların gündeme gelmesi hukuk adına bir kazanç; zira ister istemez hukuk devletinin evrensel olarak durmuş-oturmuş sağlam duvarları arasında emniyet içinde yaşamanın size nasıl bir şey olduğunu hatırlatıyor. Hukuk öncelikle zekâ işidir, kuvvetli bir matematiğe, hatta geometriye dayanır. Sağlam bir hayat tecrübesinden, felsefî olarak tutarlı soyutlamalar çıkarmayı gerektirir. Mutlak butlan kavramı da bu anlamda hukukun tam merkezinde, özellikle Özel Hukukun konu edindiği sizin özel alanınız ile kamu düzeni arasındaki bağlantıyı sağlayan kritik bir köprü olarak yer alır.

Hukukçular pösteki saydırmayı severler. Biz basitleştirelim:

Borç-alacak, ticaret, aile, miras gibi doğrudan sizin özgür iradenizle, hayatınızın bir parçası olarak giriştiğiniz işlemlerin kamu düzeni nezdinde geçerli kabul edilmesi ve hukuki sonuç doğurması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Mutlak butlan, işlemin esaslı bir sakatlık sebebiyle hukuken geçersiz kılınmasını anlatır. Butlan, “sakatlık” demek. “Batıl inanç” tabirinde aynı kelimeyi kullanıyoruz: Sakat inanç. İşlem yapılmış, sonuçlarını doğurmaktadır, ancak esaslı sakatlık tespit edildiği zaman bu işlem hukuk nezdinde, yani kamu düzeni içinde geçersiz kabul edilir. Evli birinin ikinci evliliğinin geçersiz kabul edilmesi gibi. Hukuki sonuçları itibarıyla müracaat edilen birbiriyle ilişkili üç farklı kavram var: Yokluk, Mutlak Butlan ve Nisbî Butlan. Bu üç kavramı, medenî hukuk hocaları talebelerine bebek metaforu üzerinden anlatırlar. Yokluk halinde ortada bir bebek falan yoktur, mutlak butlan halinde bebek ölü doğmuştur, nisbî butlan halinde ise bebek sakat dünyaya gelmiştir. Mutlak butlan kararı bu ölü doğumu tespit eden karardır. Bu karara kadar özneye dair bütün işlemler geçerli sayılır, kararla birlikte işlem yeteneği de sona erer.

Hukuk devletinde mutlak butlan halleri: “Ahmak” davası.

Başlangıç düzeyinde hukuk bilgisine sahip olanların, basit bir kavram bilgisi ve muhakemesi ile kolayca tespit edebileceği mutlak butlanla batıl (mutlak sakatlıkla sakat) kamu tasarrufları ve kararları var. Özellikle hukuk devletinin asgari şartlarına dair.

Devletin, sebeplerin sebebi diyebileceğimiz bir varlık sebebi var. “Bir insan kendi davasının yargıcı olamaz.” Çünkü insaflı ve ölçülü karar veremez. Bu yüzden kamu adına iki tarafın dışında, tarafsız bir otoritenin araya girmesi, durumu incelemesi ve karar vermesi gerekir. Devlet dediğimiz varlık, öncelikli olarak bu ihtiyaçtan doğmuştur ve meşruiyeti yargının tarafsız ve bağımsız karar verme yeteneğine bağlıdır. Bu prensip, herhangi bir yargılamada, taraflardan birinin yargıyı etkileyecek güce ve etkiye sahip olmaması gerektiği şeklinde yorumlanır ve uygulanır.

Şu “ahmak” davası diye bilinen davada, Ekrem İmamoğlu’nun yargılanması, bu temel prensibe aykırı mutlak butlan haliyle karşı karşıya.

İstanbul başsavcısının taraf olduğu bir davanın İstanbul adliyesinde görülmesi, “hiç kimse kendi davasının yargıcı olamaz” prensibine aykırı değil mi? Başsavcılar adli düzenin başındaki adamdır. Bütün idari kadro özlük hakları ve disiplin açısından ona bağlıdır. Yargıçlar ise tek tek yapayalnız adamlardır. Çok güçlü bir konumda bulunan başsavcının işlettiği sistemde tek başlarına tarafsızlıklarını muhafaza etmeleri çok zor. Başsavcının hem etkin hem de taraf olduğu bir davanın yargıcını bu kadar ağır bir yükün altına sokmak doğru mu?

Bu davanın, yargıcın görevsizlik kararı ile başka bir adliye biriminde, meselâ Ankara’da görülmesi gerekmez miydi? Mutlak butlan kavramı bize bu yargılamanın daha başında hukuk devletinin en temel prensibine aykırılık yüzünden sakatlık haliyle karşılaştığını göstermiyor mu?

Siyasetin mutlak butlan hali:

Halk desteği yetersiz hale gelince iktidarlar nisbî butlanla batıl hale gelir. Bu durum siyasî iktidarlar için esaslı bir meşruiyet sorunudur.

Sandık yegâne meşruiyet kaynağıdır. Ancak modern demokrasilerin iletişim araçları, mutlak anlamda bir iktidarın arkasında yeterli halk desteği olup olmadığını göstermeye yetiyor. Aynı sonucu veren farklı kamuoyu araştırmaları, halk desteğinin azalmasını gün gün gösteriyor.

Bugün iktidar nisbî butlan haliyle hükmediyor.

İktidar koltuğunun önce bir ayağı, sonra iki ayağı kırılıyor ve karşımızda sakatlanmış bir iktidar mimarisi beliriyor. Bu mimarî ülkeyi ve sorunlarını taşıyamıyor, çözmek bir kenara kendisi başlı başına bir soruna dönüşüyor.

Size iki ölçü:

Çözüm Süreci, sandıktan yeni çıkmış bir iktidar marifetiyle mi, yoksa çoğunluk desteğini kaybetmiş bir iktidarın ayakta kalma çabalarıyla mı daha sağlıklı yürür?

Ekonomik krizden çıkış için, güçlü ve güven veren bir iktidar daha kolay rıza ve destek üretmez mi?

Kısaca Özgür Özel’in genel başkanlığa seçildiği kurultayla ilgili “mutlak butlanla batıl” iddiası, sadece 30 Haziran’daki duruşmada CHP’nin yüzyüze kaldığı bir vesayet teşebbüsü değil. İktidar, hüküm sürerken bu sakatlığı canyakıcı bir biçimde hissettiği için bu teşebbüslerde bulunuyor.

Yargı bağımsız değil, hukuk devletinin asgari şartlarına uygun davranma konusunda yaygın ve sistematik bir sakatlık hali bulunuyor ve birlikte barış içinde yaşamak için en çok ihtiyaç duyduğumuz adalet duygusu zedeleniyor.

Her ikisi ve yaygın diğer mutlak butlan ve nisbî butlan halleri için tek çözüm var: Erken seçim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar