Mümtazer TÜRKÖNE
Kimi küçük, kimi büyük; ama neticede konuştuğu zaman dikkat kesildiğimiz herkes tarihe not düşüyor. Yıllar, yıllar sonra bugünleri merak eden birinin zihnini “Bülent Arınç kim?” sorusu meşgul ederse, Selçuk Gültaşlı’nın dünkü yazısını okuması yeterli olacak.
Gültaşlı’nın çizdiği portre eksiksiz ve dengeli. Siyasette hep aynı istikameti gösteren vicdan pusulası olarak saygı ve kabul gören bir politikacının dünden bugüne düştüğü yaman çelişkiyi özetliyor. Çelişki ayrıntıda değil, yaşadığımız hayatın anlamına kadar uzanan, yaptığımız işlerde bulunma sebebimize dair. Bu başarılı portre çalışmasının yine de bir eksiği var: “Neden?” sorusuna cevap vermiyor. Arınç’ın haşin ve kırıcı sözlerinin nedeni ne? Bir politikacı kendi kendini nakzederek, neden sevenlerini incitecek laflar eder?
Dikkat ederseniz Arınç polemiği kendisiyle yapıyor, kendi sözlerine kızıyor ve kendisini ikna etmeye çalışıyor. Bugün gazetemizde yer alan sözlerinin hacmi bile, aslında meseleyi ne kadar önemsediğini anlamak için yeterli. Bir politikacının imzasını önemsiz göstermesi, kendisini savunabileceği en son sığınaktır. Hiç kimse gözden kaçırmadı, ilk yalanlamasında “olmaz öyle şey, ‘yetkiyi niye verdin niye geri alıyorsun’ diye sorarlar” demişti. Kendi sorusunun cevabını hâlâ veren yok. Gerçekten verdiğiniz hak doğuran bir yetkiyi geri alıyorsanız, mutlaka yargı kararına dayanan bir gerekçeniz olmalı.
Bülent Arınç, yine de benim hâlâ saygı duyduğum bir isim. Politikada rol-model arayan gençlere örnek gösterilecek az sayıda kişiden biri. İnanıyorum ki ileride, havadaki fırtına bulutları dağıldığı zaman nedametini bizlerle paylaşacak ve söyledikleri için özür dileyecek cesareti de gösterecektir. Şu var ki, bizim aradığımız “neden?” sorusunun cevabı kişilerde veya kişiliklerde değil, siyasetin tabiatında saklı. Öyleyse eğilmemiz gereken siyasetin tabiatında yer alan çarpıklık.
Kimse Yok mu’ya verilen ceza, sivil toplum ile siyasal toplumun ezeli rekabetinin çarpıcı bir numunesi. Aslında 17 Aralık’tan beri derinlerde süren bir kapışmanın tezahürü. Erdoğan kendi otokrasisini, sivil toplumu parça parça yok ederek kurmaya girişti; çünkü güçlü sivil toplum yapıları, keyfi yönetimlere engel oluşturur. Kendine yeten, kendi arasında dayanışmaya girerek kendi sorunlarını çözebilen bir toplumu tiranlar hiçbir zaman sevmezler. 2011’den bu yana başlayan ve topluma uzanan tartışmaların tamamı, sivil toplumun nefes alıp verdiği alanlarda sürdü. Dershane tartışması neden durup dururken ve eğitime dair bir icap yokken çıktı? Daha veciz ifade edelim. Sivil toplumun güçlü olduğu bir ülkede devlet rantı o kadar kolay hiç edilemez, yeşile, tabiata sahip çıkanlar adamın midesine oturtturur. Devlet rantı bu kadar kolay paylaştırılamayınca, lideri tirana dönüştürerek sağa sola saldıran ve liderin etrafında koruma duvarı işlevi gören bir oligarşiyi besleyip büyütemezsiniz. Kendi kendine ayakta duran, yardımlaşma ve dayanışma duygusu ile sağlıklı bir şekilde kendi işini gören bir toplum, devlet rantını sülük gibi emen bir oligarşiyi neden sırtında taşısın?
Topluma sahip çıkmak mı? Ne gerek var? Devlet size yardım elini mutlaka uzatacaktır. Sivil yardım kuruluşu mu? Kaynakları ve doğal olarak talimatları oligarşiden alan hükümet emrindeki sivil örgütler bağış toplayıp yardım edecektir. Çocuklarınızın dindar yetişmesini mi istiyorsunuz? Kendi aranızda teşkilatlanıp eğitim kurumları oluşturmaya ne gerek var? Devlet din dersleri ile ve imam hatiplerle en iyisini yapacaktır. Sivil gücünüzü ayağa kaldırıp, her yere okul açıp küresel bir güce mi dönüşeceksiniz? İçeride aslan, dışarıda süt dökmüş kediye dönen Otokratınız’ı herkese rezil mi edeceksiniz? İlla gerekiyorsa TİKA’nız, Yunus Emre merkezleriniz neye yetmiyor?
Mesele basit bir mesele değil. Kimse Yok mu hadisesi, siyasal iktidarın geniş kapsamlı sivil toplumu imha çabasının bir merhalesi. Bir ülkenin altı, siyasetçisi eliyle işte böyle oyulur. Bülent Arınç’ın suçu, siyasetin günahından hissesine düşenden ibaret; çünkü o hükmeden bir politikacı.[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025