Mümtazer TÜRKÖNE
Bu kadar yüksek bir oy, bu kadar açık ara bir seçim zaferi birçok kişiyi ağırlığı altında ezer.
Şahsen payıma düşeni kabul ediyor ve anlamaya çalışıyorum. Bizimki bir politik duruştu, sonuçta toplumun ağırlıklı tercihine saygı göstermek ve kendimize çeki-düzen vermekle mükellefiz. Peki o kadar profesyonel kamuoyu araştırma şirketi bu seçim sonucunun altında nasıl böyle un ufak oldu? İşleri sadece seçmenlerin eğilimini doğru okumak olan, bu iş için yüzlerce adam çalıştıran ve tonlarca para harcayan araştırma şirketlerini neyle açıklayacağız? Muhalefet partileri mutlaka kendileri için mazeretler üretecek ve gelecek seçime kadar bir çıkış yolu bulacaklardır. Asıl bu sonucun altında kalan ana aktörün AK Parti olduğunu anlamak için galiba biraz zaman gerekecek. AK Parti böyle bir seçim sonucu beklemiyordu, en fazla tek başına iktidar getiren sınırlarda dolaşmayı umuyordu. Sebebi, Davutoğlu'nun balkon konuşmasına sıkıştırdığı bir cümlenin içinde bulabiliriz. "Güvenliği özgürlüğe, özgürlüğü güvenliğe asla feda etmeyeceğiz." sözü, 1 Kasım seçimlerinin en temel
parametresinin bu ikilem üzerine kurulduğunu ifşa ediyor. Halkın sessiz sedasız ve en ufak bir işaret vermeden AK Parti'nin peşine takılması bu ikilemin eseri olmalı. Korku, bütün saikler içinde en belirleyici olanıdır. Bir
şeyden korkan insan, bütün diğer önceliklerini iptal eder ve korkunun kaynağından uzaklaşmaya çalışır. Seçim sonucu, son beş ayda ortaya çıkan manzaranın yol açtığı korkunun sonucu olmalı. Bu manzara içinde sadece terör tehdidi yer almıyor, herhangi bir terör tehdidi ile baş edebilecek alternatif bir iktidar örüntüsüne dair hayal kırıklığı da bulunuyor. Koalisyon ihtimali, her ne kadar Saray'ın tahkimatı yüzünden gerçekleşmemiş olsa da, korkunun egemenliği için yeteri kadar tecrübe yaşatmış olmalı. Davutoğlu'nun beyaz Toros üzerinden hatırlattıkları, güvenlik-özgürlük ikileminin somutlaşmış ifadesi olarak hatırlanmalı.
Peki şimdi ne olacak?
Şayet AK Parti aldığı oyla, sınırlarda gezinen bir temsiliyet yakalasaydı, iktidar üretebilmek için eski tartışmaları ve kutuplaştırmaları sürdürmeye mecbur kalabilirdi. Bu kadar net bir seçim zaferi, ancak kendi başarı hikayesi ile sınırlanabilir. Bu başarı hikayesinin kalkış noktasında ise 7 Haziran fiyaskosu duruyor. Ne değişti ki AK Parti beş ayda 4,5 milyon yeni seçmen kazanabildi, oylarını sekiz puan artırabildi. Koalisyon ihtimalinin somutlaşan iticiliği ve güvenlik endişesinin birden her şeyin önüne geçmesi yanında Saray'ın iki kampanyada değişen rolünü dikkate almamız gerekiyor. 7 Haziran'daki yüzde 41 oy, "Türk tipi başkanlık"a hayır oyu idi; 1 Kasım'ın yüzde 49'u ise koalisyona hayır oyu anlamına geliyor.
Demek ki kişisel-fiilî saray iktidarı ile, yasal-rasyonel parlamenter sistem arasında toplum, iki farklı seçimde tercih yapmış oldu. Çıkartacağımız sonuç: Fiilî iktidarla yasal iktidar arasında bir ayrışma yaşanacak. Erdoğan'ın Eyüp Sultan'da sabah namazı vakti kullandığı dil ile, Davutoğlu'nun balkon konuşması bu farkı açığa çıkartıyor. Davutoğlu: "Herkesin hukuku güvence altındadır. 78 milyon vatandaşın hukuku mutlak surette korunacaktır" diyor. Bu sözler tıpkı 12 Haziran 2011 akşamı, aynı balkondan Erdoğan'ın yaptığı konuşmayı andırıyor. 2011'deki sözler gerçekleşmediğine göre, Davutoğlu'ndan nasıl emin olacağız?
İnsanların kişiliğine ve verdikleri sözlere güvenmek yerine içinde yer aldıkları iktidar mücadelesinin şartlarına bakacağız. Kavga ve kutuplaşma iktidara tutunmak ve sürdürmek içindi; muhalefetin üzerinden silindir gibi geçen bu seçimden sonra, iktidarı sürdürebilmenin yegane çaresi uzlaşma ve işbirliği üretmekten geçiyor. Yüzde 49 ile kavganın ve uzlaşmazlığın tarafı olmak, geri kalan toplumu baskı altına almak ve isyana teşvik etmek demek. İktidar uzlaşma üretmek zorunda ve Davutoğlu'nun mesajları bu ihtiyacın farkında olduğunu gösteriyor. Çok sık tekrarladığı "yeni bir başlangıç" için başka çaresi yok. Bakalım AK Parti yüzde 49'un altından kalkabilecek ve bu ağır sorumluluğu taşıyabilecek mi?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025