Münir AKTOLGA
II.MAHMUT’TAN GÜNÜMÜZE...
„BATILILAŞMA“ ADI ALTINDA BİR OSMANLI DEVLET PROJESİOLARAK DOĞANYENİTİPTEN DEVŞİRME SİSTEMİ VE SONUÇLARI!...
Münir Aktolga
Haziran 2010
Yeniden gözden geçirilerek yayınlanma Haziran 2013
-“DEVŞİRME SİSTEMİ” NEDİR..
-OSMANLI’NIN “BATICILIĞI” NEDEN YENİ TİPTEN BİR DEVŞİRME SİSTEMİDİR..
-KÜLTÜR NEDİR..
-DEVŞİRME SİSTEMİNİN MEKANİZMASI BİR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ HARİKASIDIR..
-GELELİM OSMANLININ YENİ TİPTEN DEVŞİRMECİLİĞİNE..
-CUMHURİYET NEDEN KENDİNİ ÜRETEBİLDİ..
-CUMHURİYET VE SİVİL TOPLUMUN OLUŞUMU-TÜRKİYE’DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ..
-BÜTÜN BUNLAR SİZE HAYAL GİBİ Mİ GELİYOR..
-DEVŞİRME SİSTEMİ VE POZİTİVİZM..
-PEKİ O ZAMAN NE YAPMALI..
Şimdiye kadar bize hep, „ilerici Padişah” II.Mahmut’un, 1826’da, “ilerici-devrimci” bir hamleyle Yeniçeriliği nasıl ortadan kaldırdığına dair hikâyeler anlatıldı! Osmanlı’nın bu „ileri görüşlü“ Sultan’ı, artık köhnemiş, çağ dışı haline gelmiş olan yeniçerilik sistemini bir geçede ortadan kaldırıyor, bütün bunların yerine yeni, „çağdaş-batılı-modern” bir ordu-bürokrasi ve Devlet yaratmak için kolları sıvıyordu!.II.Mahmut’la ve Tanzimat Fermanı’yla açılan bu yeni “batılılaşma-modernleşme” süreci, daha sonra 1856’da İslahat Fermanı’nı, 1876’da Birinci Meşrutiyet’i, 1908’de de “Jöntürk Devrimi”ni yaratmış, Kemalist “Cumhuriyet Devrimi”ne giden yolu açmıştı..Bu anlamda, Cumhuriyet-ve yeni Devlet, II.Mahmut’la birlikte başlayıp gelişen burjuva devrimi sürecinin zaferini temsil eden bir yeniden doğuştu!..
Hal böyle olunca tabi, bu yeni “Devlet kurucu Jakoben” burjuvalara-Kemalist ideolojiye karşı ortaya çıkan her türlü muhalefet de daha yolun başında bir “karşı devrim hareketi”-“kıpırdanışı-başkaldırışı” olarak damgalanmaktan kutulamıyordu! 1920’lerin II.Grub’u bu mantıkla ezilmişti. 1925’de TCF bu mantıkla saf dışı bırakıldı. 1930’da Serbest Fırka deneyimi bu mantıkla ortadan kaldırıldı. Fakat, “halkın cahil” olmasından dolayı “karşı devrim” o kadar güçlü idi ki, gösterilen her türlü çabaya rağmen bunlar-“karşı devrimciler” 1950’de “Amerikan emperyalizminin de yardımıyla” iktidara geldiler!...Ama, II.Mahmut’ların-İttihatçılar’ın ve de Kemalizmin ilerici-devrimci ruhunu yok etmeye yetmedi güçleri!. 1960’da iktidarı ele alan “asker sivil aydın devrimciler” karşı devrimi geriletmeyi başardılar!...
Sonrası malum: Önce, “27 Mayıs’ın getirdiği demokratik özgürlükler ortamında” “cahil, gerici halka” karşı bir yedek güç olarak Kemalist kökenli-kendine özgü bir “sol hareket” geliştirildi ülkede..Açılan bu yolda, kendisine Bursa Nutkunu rehber edinen yeni tipten İttihatçı-“solcu” bir “gençlik hareketi” çıktı ortaya, sonra da yeni darbeler..Kısacası, bugünlere gelişimiz kolay olmadı..
Bugün Türkiye toplumu kendi tarihiyle bir hesaplaşma içinde. Tarihsel oluşum sürecinde kaybettiği-aslında zorla elinden alınan-kimliğini arıyor! Onun, bugünün içinden çıkıp geldiği dünü kavramaya çalışmasının nedeni bu. Bugün nerede durduğuna bakarak dünkü köklerini arıyor halklımız..
YALAN, YALAN HEPSİ YALAN!...
Evet, hepsi yalan, hepsi birer toplum mühendisliği harikası bunların! Ne II.Mahmut “Yeniçeriliği ortadan kaldırarak gericiliğe karşı savaş açmış”-Osmanlı’da kapitalizmin gelişme yollarının açılması için düğmeye basmış bir “devrimcidir”, ne de, İttihatçılardan Kemalizme uzanan yol “Jakoben bir burjuva devrimciliğinin” yoludur! Evet, II.Mahmut 1826’ da “yeniçerileri ortadan kaldırmıştır”, bu doğru; ama bunu yaparken onun amacı burjuva devriminin yolunu açmak falan değildir! O sadece, devletin yarattığı biyolojik robotların (devşirmelerin) belirli bir insanlaşma süreci sonucunda artık robot-insanlar olmaktan çıkarak Devletin varlığını tehdit eden bir “eşkiya örgütü” haline gelmesine tepki duyuyordu. Onun, eski tipten devşirmeciliğin ürünü olan yeniçeriliği ortadan kaldırmasının nedeni budur. Yeniçerilerin de içinden çıkıp geldiği “Devşirme Sistemi”, on altıncı yy’dan beri artık fetihçilik dönemi sona erdiği için zaten fiilen ortadan kalkmış, eskinin yeniçerileri artık sıradan Osmanlı insanları haline dönüşmeye başlamışlardı. II.Mahmut, “batılılaşma” konseptiyle, Müslüman çocuklardan oluşan yeni tipten bir devşirme sistemi yaratarak, “modern” devşirmeler yaratıp bunlarla Devleti ayakta tutmaya-onu “kurtarmaya” çalışıyordu! Olayın özü bundan ibarettir!..
“DEVŞİRME SİSTEMİ” NEDİR..
Önce şu “Devşirme Sistemi” nedir onu bir görelim:
Onyedinci yy’a kadar 300 sene boyunca, Osmanlı hükümeti Hristiyan teb’anın 10-15 yaş arası yetenekli çocuklarını ailelerinden alarak eğitiyor, her bir öğrencinin kapasitesine göre, onları en alt seviyeden en üst seviyeye kadar kamu hizmetine yerleştiriyordu. Buna, askere alma işi çeşitli vilayetler arasında sırayla gerçekleştirildiği için, ‘rotasyon’ anlamına gelen “devşirme” adı veriliyordu. Ailelerinden koparılan çocuklar, önce, kırsal bölgede tarımsal faaliyette bulunan Müslüman ailelerin yanına verilirdi. Bundan amaç, burada kaldıkları süre içinde çocukların yerli kültürle temasa gelmelerini sağlamaktı. Bunu, onların zihinlerini yeni yaşam bilgileriyle-kültür- donatarak onları tıpkı bir robot gibi yeniden programlamak şeklinde de ifade edebiliriz.
Osmanlı’nın Devlet olmaya başladığı daha o ilk dönemden itibaren uygulamaya koyduğu bu sistemin başlıca iki nedeni vardır. Bunlardan birincisini ünlü tarihçi Toynbee’den dinleyelim:
“Bozkırda bir kır adamı olarak yaşamak, hayli beceri ister.. Bu, düşman bir tabii çevre ile sürekli harp halidir ve tıpkı düşman bir insanla savaşırken gereken alışkanlıkları ve halet-i ruhiyeyi ister. Göçerler için sosyal birlik ve dayanışma, varolmanın vazgeçilmez bir şartıdır ve bu şart, bozkırların yetersiz ve çabucak bitiveren otlarından kendi yiyeceklerini temin ettikleri sürece, toplumun geçimini sağlayan ehli hayvanları da içine almaktadır. Lidere itaat, birbirine sadakat ve hayvanlarla ilgilenmek, çetin hayat şartlarının bir göçer topluluğundan istediği üç temel özelliktir.
Hayvan yetiştirmek ve onlarla ilgilenmek, göçer mesleği olmakla birlikte, onların asıl becerisi, bazı hayvanları, topluluk ve sürülerine göz kulak olma konusunda kendilerine yardımcı-askeri deyimle astsubay- olarak yetiştirmekte ortaya çıkar. Bineklerinin (at veya deve) ve köpeklerinin eğitimi, işlerinin önemli bir parçasıdır.
Göçerler bozkırlardan yerleşik bölgelere atıldıkları zaman, ya almak, ya da ölmek zorundadırlar. Buraları aldıkları zaman ise, insanlara sürü muamelesi yaparlar ve aralarından seçtikleri bir azınlığı çoban köpekleri niyetine eğitirler. Sürüler, değerli canlı emtiadır. Emtia oldukları için esir sınıfına sokulurlar; değerli oldukları için de kendilerine bebek gibi dikkatle bakılır. Bu yüzden çoban, çoban köpeğinin yardımına muhtaçtır. Fakat çoban köpeği, eğitilmediği taktirde çobanın işine yaramayacaktır. Çoban köpeğinin yardımı o kadar önemlidir ki, onu en etkili bir seviyede kullanılır hale getirmek için hiçbir emek esirgenmez.
Osmanlının insan “çoban köpekleri”, kamu hizmeti için eğitmek üzere devşirdikleri Hristiyan teb’anın çocuklarıydı. Eğitim çetin, yoğun rekabetçi ve seçici, daha ileri sınıflara hak kazanan çocuklar için ise kapsamlı idi. İleri sınıflardaki eğitim, Fars ve Arap edebiyatını da içine alıyordu.. Çocuklara Müslüman olmaları için baskı yapılmazdı; zaten buna lüzum da yoktu. Sonunda hepsi de Müslüman oluyordu. Aileleriyle irtibatları kesildikten sonra katıldıkları kamu kurumunun onlar üzerindeki etkisi karşı konulamaz seviyedeydi.
Devşirilen öğrencilerin en az zeki olanları saray bahçıvanı yahut denizci yapılıyor, bunların bir üst zekâ seviyesindekiler yeniçeri (üniformalı ve tüfekli, seçkin bir piyade sınıfı), daha yüksek seviyedekiler tımarlı sipahi oluyor; en zeki olanlar ise İmparatorluğun idari kademelerinde görev almak üzere ayrılıyor ve sonunda vilayetlere vali yahut Padişahın Divanına üye, ya da Divan Başkanı, yani Sadrazam olabiliyorlardı.
Böylece devşirmeler, bahçıvanlıktan Sadrazamlığa kadar değişen çok farklı mesleklere sahip olabiliyorlardı. Aldıkları ödüller de rütbe, güç ve para olarak, buna paralel şekilde birbirinden çok farklıydı. Başarının anahtarı yetenek ve gönüllülüktü; ailelerin sosyal durumu hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onlar devşirilirken aileleriyle bütün bağları kesilmiş ve hepsine tek bir hukuki statü verilmişti. Sadrazamdan bahçıvana kadar hepsi Sultanın kuluydu ve tam bir teslimiyetle ona itaat etmeleri bekleniyordu. İhmal, tıpkı bir bahçıvan gibi, Sadrazamın da kellesine mal olabilirdi”[1].
Burada söylenilmek istenilen şeyin özü şudur: İnsanların düşüncelerini-kafa yapılarını-bilinçlerini belirleyen onların dış dünyayla-çevreyle ilişkileridir-etkileşmeleridir-Bunun temeli ise üretim faaliyetidir. Çünkü, insan toplumsal bir varlıktır, yani, toplumsal olarak kendini üretirken varolur. Barbarlığın orta aşamasından sınıflı topluma geçen Osmanlı fetih yoluyla elde ettiği toprakları ve insanları yöneterek devlet haline gelme zorunluğuyla karşı karşıya geldiği zaman, o ana kadarki bilinci, bilgi temeli ne ise bunlardan yararlanarak yola devam edecektir. Önünde başka yol yoktur. Asırlardır çobanlık yaparak varolan, kendini üreten bu insanlar için, o zaman, Devlet de daha büyük bir aşiretten başka birşey değildir! Devletin yönetimi altındaki teb’a bir tür “sürü” (reaya), Devletin “asıl kurucu sahipleri” olarak kendileri de “çobandılar”. Nasıl ki bir sürüyü yönetmek için çobanın bir çoban köpeğine ihtiyacı oluyorsa, Devletin de bu yeni tipte sürüyü yönetmek için insan çoban köpeklerine ihtiyacı olacaktı. Peki kim olacaktı bu çoban köpekleri? Nerden bulacaktı Devlet bu özel tipte köpekleri? İşte, Osmanlı Devşirme Sistemi bu soruya verilecek cevabın ürünü oldu. Aslında Osmanlıdan çok daha önceleri, ta İspartalılar’dan bu yana uygulanan bir sistemdi bu. Çocukları ailelerinden koparıp onları yeniden eğiterek bir tür robot askerler elde etmekti bu sistemin özü..
“Devşirme Sistemi”nin, bilinç altında yatan ikinci gerekçesi ise, Devletleşme süreciyle birlikte, Devlet kurucu aşiret toplumunun sınıflara ayrışması oldu. Aşiret şefinin etrafında toplanan ve artık Yönetici Devlet Sınıfı olarak şekillenmeye başlayan egemen unsurun, eşit koşullara sahip oldukları diğer aşiret üyelerini saf dışı bırakabilmek için onların dışında bir bürokrasiye ve kolluk kuvvetine ihtiyacı vardı[2].
OSMANLININ “BATICILIĞI” NEDEN YENİ TİPTEN BİR DEVŞİRME SİSTEMİDİR..
Devşirme sisteminin, özünde, bir kültürün-yaşam bilgileri sisteminin-yerine başka bir kültürü yerleştirerek, toplum mühendisliği yoluyla, istenilen tipte insanlar yetiştirmek anlamına geldiğini gördük. Bu mantığa göre insanı biyolojik bir robot olarak düşünürseniz, yapılan iş, onun kafasındaki “kültür” adı verilen programı-“bilgi temelini” çıkarmak, sonra da bunun yerine başka bir programı koymaktan ibarettir!..Olay budur!. Bir informasyon işleme sistemi olan bu insan-robotun artık bundan sonra yapacağı iş, çevreden gelen informasyonları sahip olduğu bu yeni bilgilere göre değerlendirerek istenilen çıktıları-düşünce ve davranışları- üretmek olacaktır.
Madem ki, bu toplum mühendisliği harikasının özü program değiştirmeye-kültür değişimine-dayanıyor, o halde önce kültür nedir onu bir görelim:
KÜLTÜR NEDİR
Doğduğunuz andan itibaren en yakın çevrenizden, annenizden, babanızdan hiç farkında olmadan öğrendiğiniz yaşam bilgilerini bir düşünün..Yediğiniz içtiğiniz şeylerden, bunları nasıl yeyip içtiğinize kadar.. Günah diye domuz etini yemiyormusunuz, ya da inek sizin için kutsal olduğundan eti yenmez mi.. Çatal bıçak kullanarak mı yiyorsunuz yemekleri, yoksa elinizle mi..Bir sandalyeye oturarak masada mı yiyorsunuz, yoksa bağdaş kurarak yerde mi.. Yemek yerken dışı kalaylanmış bakır kaplar mı kullanıyorsunuz, yoksa porselen tabaklarda mı yiyorsunuz. Buna benzer şeyleri şöyle bir düşünün.. Örneğin, oturduğunuz evin nasıl bir ev olduğunu, evde kullandığınız möbleyi, evinizi nasıl dayayıp döşediğinizi, odun sobasıyla mı ısındığınızı, yoksa ısınma işini kalöriferle mi yaptığınızı, dinlediğiniz müziği, üzerinize giydiğiniz elbiseleri düşünün...Bütün bunların hepsi, hiç farkında olmadan öğrenerek sahip olduğunuz yaşam bilgilerini oluştururlar..Daha sayısız örnekler verebiliriz bunlara..Örneğin, neden elbiseleriniz şu an üzerinizde olduğu gibidir de başka türlü değildir, yani neden Arap ülkelerinde olduğu gibi giyinmiyorsunuz da şu an giyindiğiniz gibi giyiniyorsunuz! Neden bazı kadınlar başörtüsü takıyorlar da bazıları takmıyorlar.. Ya da, neden belirli tür müzikleri dinliyorsunuz.. Neden bazı şeylerden hoşlanıyorsunuz da bazılarından hoşlanmıyorsunuz? Zevklerin ve renklerin tartışılmaz olduğu söylenir, neyin güzel, ya da çirkin olduğunu belirleyen nedir o zaman? Ya peki neden başka bir dil değil de şu an konuştuğunuz dil sizin ana dilinizdir; ana dilinizi nasıl öğrendiğinizi hiç düşündünüz mü?
Bütün bunlara, yani farkında olmadan-bilinç dışı olarak sahip olduğumuz bu “yaşam bilgilerine” kültür diyoruz. Bizi toplumsal bir varlık haline getiren bu bilgileri, doğduğumuz andan itibaren, en yakın çevremizden başlayarak öğreniriz. Çünkü, bunlar içinde yaşadığımız toplumun bilgi temelidir-toplumsal DNA’larıdır. Nasıl ki annemizden ve babamızdan gelen DNA’ların kaynaşmasıyla biyolojik varlığımıza ilişkin o ilk DNA bilgi temelimiz ortaya çıkıyorsa, içinde yaşadığımız toplumdan aldığımız bu kültürel miras da bireyler olarak bizim toplumsal varlığımızın-kimliğimizin oluşmasına neden olurlar. Bunun dışında, yaşam süreci içinde bizim yaptığımız, bize miras kalan bu bilgilere dayanarak hayatı yaşarken, kendi yaşam tecrübelerimizle üreteceğimiz yeni bilgileri de bunların üzerine ekleyerek bilgi dağarcığımızı genişletmek, ve ortaya çıkan sonuçları çocuklarımıza miras olarak bırakmak oluyor. İşte insanı kültürel kimliğiyle-yaşam bilgileriyle tarihsel-toplumsal bir ürün yapan süreç budur. Toplumsal evrim sürecinin mantığı da budur aslında. Bu anlamda her insan, kendi bireysel ve toplumsal tarihinin yaşanılan anın içindeki ürünü oluyor. Şu anın içinde varolan, bir yanıyla geçmişin içinden çıkıp gelen olurken, diğer yanıyla da, geleceği yaratmaya çalışan olarak ortaya çıkıyor.
İnsanla hayvan arasındaki fark da burada ortaya çıkıyor. İnsan, bilişsel anlamda bilgi üretebilen bir hayvandır. Hayvan, hayatı sadece sahip olduğu kültürel mirasa-yaşam bilgilerine- dayanarak, duygusal reaksiyonlarla, belirli bir durumu muhafaza etmeye çalışarak yaşarken, insan, bilişsel bilgi üretme yeteneği sayesinde yeni bilgiler de üreterek, içinde bulunduğu durumu sürekli daha yukarı basamaklara doğru geliştirme süreci içinde varoluyor. İnsanın sahip olduğu bilgi üretme yeteneğini ve bu yeteneğe bağlı olarak gelişen bilişsel kimliğini bir binanın üst katlarına benzetirsek, duygusal-reaksiyoner bilgi üretimi ve bu zemin üzerinde gelişen kültürel-duygusal kimlik-benlik de binanın temelini-ve birinci katını oluşturur.
Tek bir elementin (insanın) yapısı böyle olunca, bu türden elementlerin (insanların) oluşturduğu insan toplumu adını verdiğimiz sistemin yapısı da buna uygun oluyor tabi. Yani, insan toplumları da gene öyle iki katlı bir bina gibi oluşuyorlar.
DEVŞİRME SİSTEMİNİN MEKANİZMASI BİR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ HARİKASIDIR..
Sistemin ilk işleyiş biçimini-mekanizmasını- gördük. Hristiyan çocuklarının, ailelerinden-içinde yaşadıkları toplumdan- koparılmalarına dayanıyordu burada işin özü. Henüz daha binanın üst katının-yani bilişsel kimliğin-oluşmamış durumda olduğu genç insanları alıyorsun, tıpkı bir bitkiyi bir yerden söküp başka bir yere diker gibi, bunları başka bir kültür-yaşam bilgileri ortamına bırakıyorsun! Yani önce, binanın alt katını restore ediyorsun, onu yeni yaşam bilgileriyle takviye ediyorsun, sonra da bunun üzerine ikinci katı inşa ediyorsun. Öyle ki, o birinci kat, istese de istemese de, bundan sonra artık üzerine inşa edilen diğer katları taşımak zorunda kalacaktır.
Burada süreci etkileyen iki nokta var. Birincisi zor faktörü şüphesiz. Başka türlü bir çocuğu ailesinden koparamazsınız! Ama bu, işin daha çok başlangıç kısmına ilişkin. Yani olay sadece zora bağlı değil. Bir de işin motivasyon sistemini yeniden programlamaya yönelik yanı var[3]. Ailesinden koparılan o çocuk-ve tabi aile-daha işin başından itibaren şunu biliyorlar ki, başlarına konan aslında bir Devlet kuşudur! Düşünsenize bir kere, eğer yetenekleri elverişli ise; önünde her türlü kapı açık olacaktır artık o çocuğun!..İlerde Sadrazam bile olabilirdi o!..Böyle bir şey, onlar için, sürünün basit bir ferdi olmaktan çoban köpeği olmaya terfi etmek gibi birşey oluyordu! Motivasyon sistemini yönlendirmek için müthiş bir yöntem doğrusu..Eline bir çıta veriliyor ve sana deniyor ki, al bu çıtayı bununla eğit kendini, onu ne kadar yükseğe koyarak üzerinden atlayabilirsen hayat yollarında o kadar yükseklere erişmiş olacaksın!
Ama tabi bütün bu mekanizmanın işleyebilmesinin olmazsa olmaz bir koşulu vardı: Fetihçilik! Fetihçilik dönemi bitince sistem de bitti! Önce devşirme sistemi bitti, sonra da adım adım Yeniçerilik..İşte, II.Mahmut’un ortadan kaldırdığı yeniçerilik bu sürecin sonunda ortada kalan enkazdı aslında..
GELELİM OSMANLININ YENİ TİPTEN DEVŞİRMECİLİĞİNE..
Osmanlı toplumu-ve onun devamı-kalıntısı olan Türkiye toplumu- II.Mahmutla birlikte başlayan ve günümüze kadar gelen süreç içinde devlet-asker gücüyle, “batılılaşma-modernleşme” adı altında kendi yaşam bilgilerini-kültürünü terkederek Batı kültürünü benimsemeye zorlanmış, bu yüzden de yaşadığı travmanın etkisi altında kişilik bunalımına düşmüş bir toplumdur[4]. Öyle ki, burjuva devrimi süreciyle içiçe geçen kimlik sorunları ve kültürel çatışmalar bugün bile hala zaman zaman toplumun iç dinamiklerini etkisiz hale getirmekte, toplumsal hayatı felç etmektedir.
Eskiden, reaya’yı-sürüyü- devşirdiği Hristiyan çocuklarından yarattığı bir bürokrasiyle-çoban köpekleriyle-yöneterek sistemi ayakta tutmaya çalışan Devlet, “batılılaşma” adı verilen bu yeni süreçle, devşirilen Müslüman çocuklarını kendisine göre eğiterek yeni tip bir bürokrasi sistemi yaratmaya çalışacaktır. Osmanlı’nın ve daha sonra da Cumhuriyet’in “modern eğitim sisteminin” tek amacı Devlete bu türden “eğitilmiş” kadrolar yetiştirmektir...Olay bundan ibarettir!..
Türkiye halkı okumayı sevmez derler! Doğrudur sevmez, bu yüzden de az kitap-gazete okur halkımız! Ama bunun nedeni, onun “cahil” olması ve cahil kalmak istemesi değildir, Devletin uyguladığı yeni tipten devşirme sistemini protesto yatar işin altında! Aynen daha önceki sistemde çocukları ellerinden alınan Hristiyan aileler gibi, bir yandan sevinir çocuğunu okula gönderdiği için, okusun da Devlete kapılansın, kendini kurtarsın-adam olsun- diye düşünür içinden, ama diğer yandan da, onun-yani çocuğunun-artık kendisine karşı yabancılaşacağını, kendinden koparılacağını düşünerek üzülür buna!.
İşte bu halk tam ikiyüz yıldır yaşıyor bu çelişkiyi..
DEVAM EDECEK...
" CUMHURİYET NEDEN KENDİNİ ÜRETEBİLDİ..
Burada, birincisinden-yani eski tip devşirme sisteminden- farklı olarak çok önemli bir nokta var altı çizilmesi gereken: Osmanlının, ve daha sonra da bir Osmanlı projesi olarak onun içinden çıkıp gelen Cumhuriyet’in içine girdiği bu yeni süreç-“batılılaşarak modernleşme” süreci-artık fetihçiliği değil, üretimi temel alan yeni bir kulvardı toplum için. İşte bu nedenledir ki, içine girilen bu yeni süreçte toplum kendi iç dinamikleriyle önüne konulan engelleri aşmayı başarmıştır...."
[1] Osmanlı İmparatorluğunun Dünya Tarihindeki Yeri, Arnold Toynbee. s.33 (Osmanlı ve Dünya, Kemal Karpad, Ufuk Kitap)
[2]Bu konuyu “Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimleri’nin Esasları”nda bütün ayrıntılarıyla ele aldık isteyen bakabilir. www.aktolga.de 5.Çalışma..
[3] Motivasyon Sistemi nedir, nasıl çalışır, bu konuda bak: 6. Çalışma www.aktolga.de
[4]Osmanlı’nın “batılılaşarak modernleşme” sürecinin Rus ve Japon örnekleriyle hiçbir ilişkisi yoktur! Onlar, kendi kültürlerini-kimliklerini-inkâr etmeden Batı’nın olumlu yanlarını alarak modernleşme yolu-na girmişlerdir..
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023