Münir AKTOLGA
GEZİ’YE DOĞRU..
Şimdi anlıyor musunuz Vehbi’nin kerrakesini!! Bütün o, “herşey seçim değildir”, “demokrasi sadece seçimle iktidara gelmek demek değildir” ifadelerinin altında yatan budur işte!.Ve Türkiye gerçeği dikkate alınınca bu doğrudur da!. Bir yanda, eski Türkiye’den yeniye aktarılan bütün o TÜSİAD cı burjuvaları, bunlarla ontolojik-varoluşsal-bir zeminde ittifak halinde olan “liberal”, “solcu” kesimleri silip atmayı programına alan jakoben ideologlar ortalıkta cirit atarken, ötekilerin susarak kendi kaderlerine razı olmaları beklenemezdi! Burada kritik eşik Erdoğan’ın tavrı oldu. Ne zaman ki Erdoğan da açık açık o jakoben kanada hak vermeye başladı, konuşmalarında onlardan yana tavır koyma yoluna girdi, işte o andan itibaren işlerin çığırından çıktığını görüyoruz!. Tabi o “faiz lobisi” çığlıkları, “başdanışmanlık” olayı falan bu işin üstüne tüy dikti. “Erdoğan diktatörlüğe gidiyor, bunlar bize hayat hakkı tanımayacaklar” psikolojisi bu ortamda süreci patlama noktasına doğru götürmeye başladı. Ne İstanbul burjuvazisi, ne de “liberaller”, veya “solcular” aptal değildiler!. Bunlar öyle CHP ile, ya da CHP- MHP koalisyonu ile Türkiye’nin ve kendilerinin problemlerinin çözülemeyeceğini biliyorlardı aslında!. Böyle birşey ancak son çare olabilirdi onlar için!. Darbe olayı ise zaten artık tarihe karışmıştı. AK Partiyi dize getirmek için bir araç olarak kullanılan Kürt kartı da elden çıkmak üzereydi. Bu durumda, eğer acele edilmezse, buna bir de AK Parti- BDP ittifakıyla mevcut durumu kayıt altına alan yeni bir anayasa da ekleniverirse süreç artık o zaman iyice kalıcı hale gelecek, tam anlamıyla “demokratik bir diktatörlük” durumu ortaya çıkacaktı!! Dikkat edin, onlar “demokratik diktatörlük” falan derken biz hep “böyle şey olur mu” diyoruz, hatta bu türden kavramlarla dalga geçiyoruz, ama, onların derdi teorik tutarlılık falan değil ki, koyun can derdinde o kesimde!!.Ne yapsalar etseler de, o “göbeğini kaşıyan adamların” seçimlerde hiçbir şekilde onlara oy vermeyeceğini biliyorlar onlar!. E, o zaman, darbe de artık söz konusu olmadığına göre ne olacaktı? İşte, GEZİ PARKI olayını yaratan psikolojik birikimin perde arkası budur. Kendilerini yok olma sınırında hisseden insanların duygusal başkaldırışıdır-isyanıdır Gezi. “Uluslararası komplo”, ya da, “tahrirdeki gibi, darbeye yönelik baştan itibaren planlı bir kalkışma” iddiaları işin doğasını biraz aşıyor!. Ama, o duygusal patlama ve belirli bir eşiğin aşılması hali ortaya çıktığı andan itibaren işin renginin değiştiğini görüyoruz. Bu andan itibaren, “fırsat bu fırsattır” denilerek bütün o girişimlerin hepsinin de hayat hakkı bulduğu bir ortamın meydana geldiğini görüyoruz.
Vay canına, demek böyleydi ha! Demek o “sonradan görme” Anadolu burjuvaları artık adam olmuşlardı da kendilerine kafa tutmaya-onları yok etmeye- çalışıyorlardı ha! Hadi bakalım o zaman, madem öyleydi , işte böyle olacaktı! Zaten fırsat gözeten bütün o ulusalcı-Kemalist-bilumum “solcu” ve de Devletçi kesimler bir anda Gezi çerçevesi içinde birleşiverdiler!.
İşin ideolojik sözcülüğü de gene o “liberallere” düşüyordu tabi: Aldılar sazı ellerine ve başladılar: “Vay efendim, AK Parti diktatörlüğe gidiyordu” da, “Erdoğan tek adam oluyordu” da!..Bir süre önce Devlet sınıfına-darbecilere karşı desteklenilen Erdoğan birden “sivil diktatör” ilan ediliveriyordu artık, ipler kopmuştu!. Hani onlar “liberaldiler” ya, “diktanın her türlüsüne karşıydı” onlar!. “Ha askeri dikta olmuştu, ha sivil”, ne farkederdi ki! Bu arada “no Passaran” lafı bile çıktı üstadın ağzından!!
AK Parti de Erdoğan da bu işe çok şaşırdılar önce!. Nasıl olurdu da bir CNN sekiz saat canlı yayın yapabiliyordu, nasıl olurdu da ABD den AB ülkelerine kadar bütün o batılı ülkeler bir anda hepsi ağız birliği etmişcesine kendilerine karşı dönüvermişlerdi!. Bu bir komploydu, kökü dışarda bir komploydu! “Savaşsa savaş” psikolojisine giriverdiler onlar da!..Tabi daha sonra Mısır olayı da bütün bu gelişmelerin üzerine tuz biber ekince iş iyice çığrından çıktı; o savaş ortamının izleri şu an bile halâ devam ediyor!..
YA HİZMET HAREKETİ, ONLARA NE OLUYOR
Bitmedi, bir de işin “Hizmet Hareketi’ne” yönelik yanı var!
Hep kafamda bir soru işaretiydi bu, neden bu Kemalistler-Devletçi cephe- Gülen Hocayla- “Gülen Cemaatiyle” bu kadar uğraşıyorlardı? Artık bir refleks haline gelmişti bende, bunlar eğer birine-bir şeye kafayı takmışlarsa mutlaka onda olumlu bir yan vardır diye düşünür hale gelmiştim! Sonra dünyanın dört bir yanında açılan o okullar olayı, Türkçe Olimpiyatları..Bütün bunlar çok olumlu şeylerdi aslında, niye bunlarla uğraşıyorlardı ki; en azından, nedir bunların Gülen’den ve Gülen Cemaatinden alıp veremedikleri diye hep merak etmişimdir. Neyse, daha sonra Gülen’in kitaplarını getirttim ve okumaya başladım; bu arada, Hizmet Hareketiyle bağlantılı olduğu söylenilen basını ve yazarları da daha bir dikkatle izlemeye çalışıyordum.
Doğrusunu söylemek gerekirse ilk bakışta öyle ayırdedici bir çizgi falan görünmüyordu ortada. Ama sonra, yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı işin rengi. Benim anlayabildiğim kadarıyla olayın özü şöyle: Aslında AK Parti’nin de çıkıp geldiği İslamcı-geleneksel ana gövdenin bir parçası idi bu hareket de. Yani, o da gene Anadolu burjuvalarının ortaya çıktıkları o ana gövdeden kaynaklanıyordu. Ama burada-bunların- eski yapıyla, yani Devletle-geleneksel Devlet anlayışıyla olan bağları AK Parti’ye göre biraz daha güçlü idi. Ne de olsa AK Parti siyasi bir hareketti, iktidarı hedef alıyordu-almak zorunda idi. İktidarda olan ise o Devletti-Devlet sınıfıydı. Bu nedenle, AK Parti ile Devlet-Devlet sınıfı daha işin başında karşı karşıya bulunuyorlardı. Hizmet Grubu-yani Gülen Hareketi ise, Devletle öyle cepheden karşı karşıya gelmemeye çalışan-kaleyi içerden fethetme stratejisini benimsemiş kendine özgü bir “sivil toplum hareketi” idi! Daha tedrici, saman altından su yürütme yöntemine bağlı kalarak-barışçı bir yoldan giderek- Devletle karşı karşıya gelmeden, eski yapıyı temsil eden Devletle-çatışmadan, onu içerden fethederek amaca ulaşılabileceğine inanıyordu onlar. İlginç bir yöntemdi bu; içini boşaltıp onun yerine kendi dinsel-ideolojik İslami özü oturtacaktın, ama diğer yandan, bu işi yaparken de onu zedelemeyecek ona-Devlete- sahip çıkacaktın! Evet, onlar da gene yeni Türkiye’yi, burjuva devrimini destekliyorlardı, ama, devrimin jakoben kanadını oluşturan AK Parti-Erdoğan kanadıyla da aralarında yöntem konusunda böyle bir farklılıkları bulunuyordu. Toplumsal gelişme sürecini ve doğum olayını-yeninin eskinin içinden çıkışını- eskiyle yeni arasında niteliksel anlamda bir değişim-sıçrama olmaksızın, daha çok eskiden beri varolanın uzantısı anlamında bir gelişme olarak anlıyorlardı onlar. Yani, civcivin yumurtanın içinde gelişmesine bir itirazları yoktu, hatta onu destekliyorlardı da, ama iş yumurtadan civcivin çıkması olayına gelince orada biraz duraksıyorlar, eskiyle yeni arasındaki geçiş sürecini-niteliksel dönüşümü anlamakta zorluk çekiyorlardı. Onlara göre, hem civciv gelişsindi, hem de eskiden beri varolan korunmalıydı! Bu iki süreç biribirini tamamlayan, birinin diğerinin devamı olduğu süreçlerdi!. Öyle ki, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde olduğu gibi, “aman çatışma olmasın”, “gerekirse biraz daha eskinin içinde kalınarak biraz daha gelişilsin” diye düşünerek Devletle uzlaşma havasına bile girebiliyorlardı. Bir tür sürekli evrim anlayışı gibi bir şeydi bu!...”Eskinin içindeki gelişme ne kadar fazla olursa geçiş de o kadar pürüzsüz olur” diye düşünüyorlar diyeceğim ama, pratikte iş bunu da aşıyor! Çünkü pratikte eskiyle yeni arasındaki niteliksel sınırlar kayboluyor. Herşeyi birden kucaklama anlayışı eskiyle yeni arasındaki sınırların kaybolmasına neden olabiliyor. İnkârın inkârı yasası pratikte kendini tek boyutlu bir evrim anlayışına bırakıyor..
İşte tam bu noktada, onlar her ne kadar kendilerinin sadece bir “sivil toplum hareketi” olduklarını iddia etseler de, sürekli evrimi esas alan bu çizgileri onların sürecin diğer unsurlarıyla olan ilişkileri üzerinde de etkili oluyor . Devletçi-Kemalist elitin öteden beri Gülen Grubuyla yıldızının barışmadığını söylemiştik!. Çünkü onlara, Kemalist rejim bekçilerine göre bunlar da İslamcıydılar, bunların da amacı son tahlilde Kemalist düzeni yıkarak onun yerine şeriatçı bir düzeni getirmekti. Ama bunlar, ötekilere göre sureti haktan görünerek daha sinsi gidiyorlardı!. Öyle barışçı, Devletten yana falan görünerek, kimse farketmeden Kemalist düzenin altını oyuyordu bunlar. Üstelik, tamamen legal, barışçı yöntemler kullandıkları için bunlara karşı bir şey de yapılamıyordu! İşin tehlikeli yanı da zaten buradan kaynaklanıyordu!..
Hizmet Hareketi’nin AK Parti ile olan ilişkilerine gelince, bu ilişkilerin yakın zamana kadar sorunsuz bir şekilde geliştiğini görüyoruz. Çünkü, bunların her ikisi de eskinin içinden çıkıp gelen o Anadolu kapitalizmi zemininde hayat buluyorlardı. Zaten AK Parti’nin son on yıldır izlediği evrimci dönüşüm stratejisi de tamamen Hizmet Hareketi’nin genel yapısına uygundu. Tedrici-küçük adımlarla, kimseyi ürkütmeden, herkesi kucaklayarak ilerlemek.. Ama, ne zaman ki AK Parti-Erdoğan kanadı daha jakoben bir havaya girmeye başladı (özellikle 2013 başlarından itibaren), ne zaman ki, iki Türkiye arasındaki ilişkilerde bir gerilme eğilimi ortaya çıktı, işte o andan itibaren Hizmet Grubu’nun da “liberallerle” beraber AK Partiye karşı eleştirel bir pozisyona yöneldiğini söyleyebiliriz.
Burada ilginç olan, farklı noktalardan yola çıkan bu iki eleştirel yaklaşımın (“liberallerin” ve Hizmet Grubunun) günümüz koşullarında ortak bir noktada buluşabilmeleridir!. Bunun da nedeni aslında, her iki kesimin de eskiyle-Devletçi zeminle olan bağlarıdır. Gülen Hareketiyle “liberaller” arasındaki senkronizasyondan bahsediyorum! Bunlardan birisi, yani “liberaller”, Devletçi yapının batı kültürüyle şekillenmiş uzantısı olan jöntürklerin yeni Türkiye içindeki metamorfoza uğramış şekli iken, ve bu halleriyle de bunlar yeni Türkiye içinde kendilerine İstanbul burjuvazisi + işçi aristokrasisi zemininde bir kitle temeli-rezonans zemini- bulabilirlerken, diğeri, yani Hizmet Hareketi, içinden AK Parti’nin de çıkıp geldiği eski Türkiye’nin İslamcı-Yönetilenler ana gövdesinin eskiyle bağlantısı daha fazla olan bir kesimini temsil ediyordu. Anne çocuk ilişkisini düşünürsek, AK parti daha çok o çocuğu temsil ederken, Hizmet Grubu’nda daha çok anne + çocuk bütünlüğü yanının ağır bastığını görüyoruz.
DAHA ÜST DÜZEYDE YENİ BİR İTTİFAKA DOĞRU..
2002 Türkiye’sinde konjönktürel koşulların kendiliğinden biraraya getirdiği yeni Türkiye’ye ait bütün bu kanatların-eğilimlerin son zamanlarda arasına kara kedi girmiş durumda! “İstanbul-Anadolu savaşları”, Gezi falan derken önce İstanbul sermayesi ve “liberaller” koptular ittifaktan, sonra da Hizmet Grubundan sesler yükselmeye başladı! Peki nereye varacak bu işin sonu; ya da, şu an nerede bulunuyoruz, bütün bu gelişmeler sürecin-burjuva devrimi sürecinin-doğasına uygun, olması gereken şeyler midir? Bundan sonra ne olacak? AK Parti, “liberaller”, Hizmet Grubu arasındaki makas açılmaya devam mı edecek, ya da tersine, yeni duruma uygun yeni bir ittifaka doğru mu yönelinecek?
Bu soruya cevap ararken isterseniz başka bir örnekten yola çıkalım: Toprağa tohumu ekiyorsunuz, ne oluyor? O an meydana gelen toprak + tohum ilişkisini bir sistem, A-B sistemi olarak gösterirsek (toprağı A, tohumu da B olarak ifade ediyoruz), bir süre sonra çatlayan tohumun içinden çıkan filiz, aynen ana rahmine düşen çocuğun gelişmesi, ya da işçilerin fabrikada bir ürün elde etmek üzere üretim faaliyetine başlamaları gibi varolan sistemin inkârını temsil eder. Meydana gelen bitkinin en sonunda meyvaya durması ise inkârın inkârı olarak ifade ettiğimiz doğum olayına tekabül eder. Bu örneği neden mi verdik?
Şimdi, tekrar 2002 Türkiye’sine dönerek yukardaki örneğe göre bir durum değerlendirmesi yaparsak sonucu şöyle özetleyebiliriz: 2002 de de facto olarak ortaya çıkan ittifak bir tesadüf olmayıp daha önceki sürecin bir sonucuydu. Bunu bir tohum gibi düşünerek, o zaman onu toprağa bıraktığımızı düşünürsek, arada geçen on yıllık sürenin sonunda bugün ortaya çıkan sonuç bir gerileme, ya da bozgun değil, aslında o tohumun inkârı olarak bir filizlenme olayıdır. Tohumun çatlayarak bitkinin ortaya çıkmasını biz eski ittifakın bozulması olarak görüyoruz. Ama şunu unutmayalım ki, bu süreç aynı zamanda kendi içinde kendi inkârını (yani, bir üst düzeydeki meyva-ürün olarak yeni bir ittifakı) yaratmak için oluşuyor.
Daha açık mı konuşalım! Yeni Türkiye diyoruz, bu yeni Türkiye bir TÜSİAD’dan- İstanbul sermayesinden vazgeçebilir mi? Bakmayın siz o Anadolu burjuvazisine ideologluk yapmak isteyenlerin uç çıkışlarına; neymiş efendim, “İstanbul sermayesi intihara sürüklenmeliymiş”! Eğer bunu, daha iyisini üreterek rekabet ortamı içinde yapabiliyorsanız ne ala, ama yok öyle, “ben seçimle geldim, çoğunluğum, siyasi erki kullanarak seni yok edeceğim”! Bunun adı başka bir şey olur o zaman ki, içinde yaşadığımız dünyada bu türden hezeyanlara kimsenin gücü yetmez artık! “İşçi aristokrasisi” diyoruz, “liberaller” diyoruz, modern jöntürklerden bahsediyoruz. Nedir bunlar son tahlilde, o batıcı kültür ihtilalinin ürünü olan insanlar değil midir bunlar? E, bunların yeri olmayacak mıdır yeni Türkiye’de! Gezi Parkını dolduran o insanları düşünelim; hepsi de iyi eğitim görmüş, yüzü Batı’ya dönük insanlar bunlar, ne yapacaksınız bu insanları, bunlar batıcı, komploya alet oluyorlar falan diye yok mu edeceksiniz onları!! Geçelim! Madem, “bu insanları kullanıyorlar, onlar bir komploya kurban gidiyorlar” diyorsunuz, o zaman siz de buna fırsat vermeyin! Bakın, “yerel yönetimler güçlendirilsin” diye bas bas bağırıyor insanlar, ama daha halâ bir adım bile atılamadı!. Bir ülkenin başbakanı neden bir parkta neyin nasıl yapılacağıyla uğraşıyor ki, bırakın efendim, oranın yerel yöneticileri halletsinler bu türden sorunları!. Gerekirse çevrede oturanlarla da diyaloglar kurarak kendi problemlerini kendileri çözsünler insanların!.
Kim kaldı geriye? “Hizmet grubu”mu, ne diyor bu insanlar, yeni olan eskinin içinde iyice gelişene kadar eskiyle uğraşmayın mı diyorlar, şuna bakacaksın, bunun ucu nereye kadar gidiyor; eğer darbecilerin-darbeci zihniyetin, daha açıkçası Devlet sınıfının tasfiyesi sürecinde önüne çıkmıyorlarsa bırakın efendim onlar da öyle kursunlar paradigmalarını. Hem sonra neden bardağin illaki boş tarafına bakıyoruz ki kötü bir şey midir gelişme ilerleme? Onları da jakoben devrimciler için bir tür fren-itidal unsurları olarak kabul edelim. Neymiş, “liberalleri” doldurmuşlar gazetelerine, hükümete karşı sinsi bir politika izlemeye başlamışlar! Biraz geniş olmanın zamanıdır artık. Bakın açık söylüyorum, ben sayın Barlas’ı okuduğum zaman “helal olsun çok güzel yazmış” diyorum içimden, “liberallere” de kızıyorum; ama bu, benim olayın bütünlüğünü görmemi de engellemiyor!. Sen tutar da “faiz lobisi” çığırtkanlığı yapanların peşine takılarak alıp başını gitmeye kalkarsan, kerameti kendinden menkul yeni ideolojik önderlerin dümen suyuna girmeye kalkarsan, o zaman başkaları da çıkar “dur bakalım nereye gidiyorsun” demeye başlarlar!. Tamam, “çoğunluk bizde iktidar biziz” diyorsunuz, bu doğru, ama bunu söylerken o iktidarın belirli bir istikrar-denge ortamının ürünü olduğunu da unutuyorsunuz!..
Bakın, bir an için toplumu bir bilgisayar, bir informasyon işleme sistemi olarak düşünürseniz demokrasi de bu bilgisayarın işletme sistemi gibidir. Yani ancak varolan bir bilgisayarın işletme sisteminden bahsedebilirsiniz. Toplumlar belirli bir üretim ilişkileri zemini üzerinde, belirli bir dengeye-istikrara- dayanarak varolurlar. Kendini üretme sürecinin bu temel zemini-bilgi temeli olmadan onun işletme sistemi diye birşey de olmaz. Seçimlerde çoğunluk bize oy veriyor, o halde biz istediğimizi yaparız mantığı hem doğrudur, hem de değil! Doğrudur açık, eğer öyle olmasaydı seçime ne gerek vardı! Ama yanlıştır, çünkü toplum belirli bir denge üzerine oturuyor. Eski Türkiye’yi, onun egemenlerini, Devlet sınıfını, darbecileri sen belirli bir ittifaka dayanarak altedebilmişsin. Ve de henüz daha yeni Türkiye kendi üst yapısıyla tam olarak yerine oturmamış. Ne Kürt sorununu çözebilmişsin ne birşey, daha yeni bir anayasa bile yok ortada. Hal böyle iken sen nasıl tutar da kendini o ittifaklar zemininden ayırarak “oy bana verilmiştir o halde benim dediğim olur” havasına girersin! Oy, yeni Türkiye’ye verilmiştir. Anadolu burjuvaları bu trenin sadece lokomotifi konumundadır. Ama unutmayalım, tren sadece lokomotif demek değildir. Onu at, bunu at, ne kaldı geriye, üç tane “faiz lobisi” çığırtkanlığı yapan ideolog, bir de “başdanışman”, bu mudur varılacak nokta?
Açık söylüyorum, eğer yeni bir Türkiye inşa ediyorsak, o “liberaller” de olacaktır bu yeni Türkiye’nin içinde, “Hizmet” grubu da, TÜSİAD cılar da olacaktır Anadolucular da. Bütün bu güçlerin hepsi de yeni Türkiye’ye ait unsurlardır. Yeni Türkiye bütün bunların hepsini bir üst düzeyde yeni bir sentezin içinde kucaklayarak oluşacaktır. Bunun başka alternatifi yoktur. Hiç öyle Mısır’a ya da Suriye’ye falan özenmeyelim! Tamam, sonuna kadar Mursi’nin yanındayız, sonuna kadar Suriye muhalefetini destekliyoruz, ama unutmayalım ki bu ülkeler şu an bizim sahip olduğumuz şeylere sahip olabilmek için savaşıyorlar, insanlar bunun için ölüyorlar.. Yani, neye sahip olduğumuzu hiç unutmayalım.
“DEĞERLİ YALNIZLIK” MI?..
Türkiye’nin “yalnız kaldığını” “dostlarının” onu terkettiğini söylüyor “liberaller”! Yazıklar olsun!..Kimmiş o “dostlar”? Ne yapacaktı Türkiye, Suriye’de insanlar ölürken sessiz mi kalacaktı? Sığınmacı olarak ülkesine gelen insanlara kapılarını mı kapatacaktı? Mısır da darbe oluyor, darbeciler barışçı gösteriler yaparak kendi oylarına sahip çıkan insanların üzerine ateş açıyorlar, ne yapacaktı Türkiye, kafasını kuma mı gömecekti? Birleşmiş Milletleri eleştirmeyecek miydi Erdoğan?.Darbeyi destekleyen Amerikayı, AB ülkelerini eleştirmeyecek miydi..20.yy kalıntısı bütün o kirli ittifakın karşısına çıkarak gümbür gümbür 21.yy paradigmasının sözcülüğünü yapmayacak mıydı..”Değerli yalnızlık” diye dalga geçiyorlar utanmadan! Evet, çok değerli bir “yalnızlıktır” bu. 20.yy kalıntısı ulus devlet ayak oyunlarına itibar etmeyen, asıl önemli olanın halklarla, sıradan insanlarla dayanışma içinde olmak olduğunu gören çok ama çok değerli bir “yalnızlıktır”. Öyle ki, Türkiye’yi 21.yy paradigmasının sözcüsü-önderi yapan da budur zaten. Onun elindeki yumuşak gücün nelere kadir olduğunu göremeyenler varsın “yalnızlıktak” bahsetsinler, biz buna rağmen onları da kucaklayarak ilerleyeceğiz bu yollarda!..Kim ne derse desin biz kendi işimize bakalım yeter!
1-“Komplo teorilerini”, “dış düşmanları”, “faiz lobisi” avcılığını falan bir yana bırakalım da hemen, hiç vakit kaybetmeden şu DEMOKRASİ PAKETİ neyse onu bir açmaya-çıkarmaya bakalım biz!. Yetti artık, her kafadan bir ses çıkıyor ve bu da bir BELİRSİZLİK ortamı yaratıyor. Madem ki karşımızdaki cephe son tahlilde 20.yy kalıntısı bir ulus devletler cephesidir, ve madem ki biz 21.yy’ın küreselleşme paradigmasını temsil ediyoruz, o halde, hiç vakit kaybetmeden, o “ulusalcılar falan ne der” bunları umursamadan açalım şu demokrasi paketini. Kürt sorunu, Alevi sorunu diye bir problemi kalmasın bu ülkenin. Bitirin artık kardeşim şu işi, alın Kürtleri, Alevileri yanınıza bakın o zaman neler oluyor!..Ve bu o kadar zor bir şey değildir, bunu yapabilirsiniz de!. Tek engel kafalarınızdaki eski Türkiye’den kalma o örümcek ağlarının artıklarıdır, o bölünme korkularıdır. Ben sizin yerinizde olsam hemen yarın bitiririm bu işi!. Bakın göreceksiniz Mısır’da, Suriye’de ölen insanların derdine de deva olacaktır böyle bir girişim.
2-“Yeni bir ittifak”, “bir yeniden oluşum” derken, Erdoğan gitsin de yarın bir H.Cemal’i, ya da TÜSİAD başkanını yanına alsın, “tamam artık aramızdaki problemleri çözdük” desin falan demek istemiyorum!!..Problemler gerçek hayatın içinden çıkıyorsa eğer, bunlar üstü örtülerek çözülmüş sayılamaz!. Tam tersine, önce, Türkiye’de adeta iki Türkiye bulunduğu gerçeğini hepimiz bir kabul edelim diyorum ben. İki yüz yıldır devam eden bir kültür ihtilali süreci yaşamış bu ülkenin insanları. Bu nedenle, bunun sonuçlarını bir günde silip atamayız. Atmamıza da gerek yoktur aslında. Bunu bir zenginlik kaynağı haline dönüştürmenin yolu, kültürel alt kimliklerimizi olduğu gibi muhafaza ederek bilişsel bir üst kimlikte buluşmaktır. Türk, Kürt, Alevi,Sünni..İstanbul burjuvaları, Anadolu burjuvaları..Hizmet grubu, H.Cemal, C.Candar..bunlar olduğu gibi kalsınlar..bakın ne güzel, şimdi artık bir M.Esayan’ımız, bir K.Tayiz’imiz de var..bunlar bizim zenginliğimiz..neyi paylaşamıyoruz ki..Bunların hiç biri darbeyi, darbeciliği savunmuyorlar..Niye illaki bazılarını o eski mevzilerine doğru itmeye çalışıyoruz ki! Ortak noktaları tesbit edelim ve bunları öne çıkaralım yeter..Türkiye ne Erdoğan’dan vazgeçebilir, ne Gül’den, ne Fethullah hocadan, ne de o “liberallerden”!! Madem ki Batı’nın içimizdeki uzantılarıdır o “liberaller”, iyi ya işte, biz de bunu bilerek onlarla olan ilişkileri buna göre ayarlayalım!!
Bütün bu bileşenlerin hepsi birbirini tamamlayan unsurlardır. Erdoğansız bir burjuva devrimi süreci, radikalizmi-jakoben yanı olmayan pısırık, korkak bir sürüngen haline dönüşür; ama sadece jakoben devrimcilikle de olmuyor görüyorsunuz!. O gün Erdoganla birlikte ben de ağladım, ama sadece duygusal tepkiyle olmuyor bu iş..cesaretse, şu an bize lazım olan duygusal cesaret değil (o zaten var yeterince) onun yanı sıra bilişsel bir cesarettir de..
3-Hemen yarın, 2015 te yapılacak genel seçimlere kadar nasıl bir sürecin yaşanılacağını ilan edelim. Erdoğan cumhurbaşkanı mı olacak, tamam, otursunlar Gül’le konuşsunlar, bu iş bitsin!. Ben Gül’ün yeni dönem başbakan olmasını daha uygun buluyorum aslında. Ya da şöyle, Babacan falan tipinde daha rasyonel biri de olabilir (ama Erdoğansız olmaz ha!)!. Oturup hemen bu işi çözsünler ve de ilan etsinler. Bu neden mi önemli? Kardeşim görmüyor musunuz, dolar oldu iki lira!.Hepimiz bir Bernanke hikayesidir tutturmuşuz gidiyor!. Yok Bernanke şöyle derseymiş ne olurmuşta, böyle derseymiş ne olurmuş!! Böyle mi önderlik yapacağız 21.yy’a!!..Ben, Bernanke kadar Babacan’ın ne dediğinin de önemli olacağı bir ortamı istiyorum, ve diyorum ki, bu mümkündür, bu sizin-bizim elimizdedir. Atalım bakalım şu adımları, bakın o zaman neler oluyor!..Yoksa böyle olmaz; Merkez Bankası hergün gıdım gıdım dolar sürüyor piyasaya, ama gık demiyor piyasa! Niye desin ki, bir kere teslim almış seni o “Bernanke” sendromu!.
Bir de diyor ki sermaye, “bunların ne yapacağı belli olmaz, baksana daha bir Kürt sorununu bile çözemediler, ortada yeni bir anayasa bile yok!..Hem sonra, yok başkanlık sistemiymiş, yok Erdoğan-Gül-Hizmet çatışmasıymış, bu işler bir sonuca ulaşmadan ne işimiz var Türkiye’de” diyorlar. Üç tane “faiz lobisi” teorisyeni çıkıyor ortaya, bunların peşine takılarak, sanki hiç cari açık sorununuz yokmuş, sanki yeni petrol kuyuları bulmuşuz gibi, tutuyorsunuz hiç düşünmeden faizleri negatife çekmeye falan kalkıyorsunuz, güvenir mi adamlar size artık! Görmüyor musunuz, sermaye girişi falan kalmadı, kurudu ortalık!. Peki, haksızlar mı bunda? Sen olsan paranı getirir de ne yapacağı belli olmayan bir ülkeye yatırır mısın!
Sayın Erdoğan, tamam, en azından ben yürekten inanıyorum sizin kefeni giyerek bu yollara düştüğünüze..ve yapılanları da takdir ediyorum; ama yetmez bunlar..bir adım daha ileri atmanın zamanıdır şimdi..Kimden korkuyorsunuz ki, neyimiz var şurda alınacak, haydi cesaret!..
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023