Münir AKTOLGA
Evet, doğum olayı devam ediyor!. Yeni Türkiye’nin eskinin içinden onu yara yara çıkması olayı devam ediyor! Bu kez Pandoranın Kutusu tam açıldı ve sistem bütün o “Paralel” yapılarıyla birlikte gözler önüne serildi!.Zorlu bir doğum oluyor bu; anne yaşlı olunca işler o kadar kolay olmuyor!. Ama, kaşı gözü yarıla yarıla da olsa sonunda çocuk çıkıp geliyor işte, görüyorsunuz![1].
İşte “Devlet”, işte “paralel Devlet”, işte “sivil toplum”, ve işte Yeni Türkiye!. Aşağıdaki şekil bütün bunların hepsini bir arada gösteriyor. Bir tür siyasi pusula gibi!. Kim nerede duruyor, piyasadaki aktörleri yerine oturtarak burada açıkça görebilirsiniz!. Tabi bu arada siz kendinizi de bulacaksınız bu şekilde!. Nerede durduğunuzu belirleyin yeter!..
Türkiye’de iki yüz yıldır bir kültür ihtilali süreci yaşanıyor. Devlet, kendini ve toplumu “batılılaştırıp değiştirerek kurtarma” güdüsüyle bir toplum mühendisliği faaliyetine soyunmuş!. Yukardaki şekilde ortaya koymaya çalıştığımız tablo bunun ürünü. Birbiriyle içiçe iki toplum, iki Devlet “iki Türkiye” gerçeği bu sürecin sonunda ortaya çıkmış. Devlet de, “paralel Devlet” denilen o illegal potansiyel-hayalet Devlet de hepsi var bu tabloda! Ama bütün bunların yanı sıra, varolan o eski Türkiye’nin diyalektik anlamda inkarı olarak onun içinden-onun ana rahminden çıkıp gelen bir yeni Türkiye gerçeği de var!..Az önce “iki Türkiye” gerçeğinden bahsetmiştik galiba, alın işte size bir Türkiye daha!; aynen o matruşkalara benziyor durum!!..
SİVİL TOPLUM NEDİR
Yeni Şafak gazetesinden Yusuf Genç’e konuşan Prof. İsmail Kara, “Cemaatlerin ve tarikatların sivil toplum kuruluşu olmadıklarını ilk defa siz söylediniz değil mi” sorusuna şu cevabı veriyor: “Herhalde… Daha ileriye götürerek ‘Türkiye’de sivil toplum kuruluşu yoktur’ da dedim. (...) Cemaat ve tarikatların zihniyet dünyaları itibariyle devletçi ve merkeziyetçi olduklarını söyleyebiliriz. Türkiye’de bu, aynı zamanda askerlere yakın olmak demek.(...)Devlet bizimdir ama başkalarının, yabancıların elindedir, bizim elimize geçerse mesele hallolacak diye düşünürler. Derin bir sistem tasavvurları, devlet fikirleri ve tenkitleri yoktur. Bu, Türkiye’ye karşı müdahalede kullanılma ihtimallerini de artırır...”[2] “Ankara, irtica der, şeriat der, teokratik devlet der, bu sloganlar üzerinden onları mahkûm eder. (...) Ama diğer taraftan da toplumu ayakta tutacak, devleti meşrulaştıracak en köklü ve etkili varlık olarak dinin, yerli dindarlığın bunlar üzerinden, bunlar vasıtasıyla devamını ister, bunu teşvik eder.”
Bu satırları okuyunca bugün AK Parti’yle dalaşan Cemaat’in nasıl olupta geçmişte Ergenekon ve Balyoz Davalarında Devletin o öteki “derin” kanadına karşı AK Parti’yle ittifak yapabildiğini daha iyi anlıyor insan! Sonra, Taraf’da yapılan o operasyonları falan daha iyi anlıyor!. Bunların karşı olduğu şey, sadece Devletin o bilinen “batıcı” yanıymış meğer; yani özünde Devletle bir problemleri yokmuş bunların!. Kara’nın dediği gibi “Devlet bizim, ama başkalarının elinde, bizim elimize geçerse mesele hallolur diye düşünüyorlar”mış!. AK Parti ise, eski Devletin yerine Yeni Türkiye’nin yeni devletini (“Milletin devletini”) inşa etmek istiyor! Arada bir uçurum var!; ama bir süre, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerekten bu iki zıt unsur ittifak yapmışlar, olay bu kadar basit!
Evet, bu çatışma eninde sonunda olacakmış, bu açık bir şekilde görülüyor artık. Ha, denebilir ki, “erken oldu”; yani, “bir süre daha, tehlike (Ergenekoncu tehlike) ortadan kalkana kadar, yeni bir anayasayla demokratikleşme süreci perçinlenene kadar ittifakın devam etmesi iyi olurdu”.. Ben de böyle düşünüyordum açıkçası; bu yüzden de onları, Erdoğan’ı ve AK Partiyi eleştirdim de; üç tane “danışmanın” peşine takılarak bir yere varılamayacağının-dolayısıyla da tehlikenin- altını çizmek istedim hep, ama olmadı. Erdoğan’ı kuşattılar, ona gaz verdirdiler, o da, kendi gücünü abarttı ve acele etti!..Bir anda herkesi birden karşısına almakla doğru yapmadı!. Sonuç mu?! Biz “İstanbul burjuvazisiyle itttifaktan” falan bahsederken, şimdi bir de Cemaat meselesi çıktı ortaya! Neredeyse, alın size bir müttefik daha diyerek onu da Devletçi cephenin kucağına itmiş oldular!..
Ayrıca, şu noktanın da altını çizelim; bu Cemaat konusu o kadar basit bir konu değildir!.. Nedeni açık aslında; Cemaat olayı öyle sadece Cemaat olayı değildir de ondan!!. O Devletçi anlayışın ideolojik uzantıları AK Parti’nin kendi içinde de var!. Yani, ideolojik plandaki o Devletçilikle AK Parti’nin kendi içinde de hesaplaşması gerekiyor!.Yoksa, nedir o “ecdadımız” sahiplenmeleri falan! Bütün bu sorunları halletmeden, kendi içindeki o Devletçi ruhla hesaplaşmadan, “ya Allah” diyerek yola çıkıldı!
Ama şimdi artık bunları tekrarlamanın da bir anlamı yok, ok yaydan çıktı bir kere, ne yapalım, eleştirsek de, şu an bize düşen onu-Erdoğan’ı ve AK Parti’yi desteklemektir. Çünkü, hata da yapsalar şu an yeni Türkiye’yi onlar temsil ediyorlar halâ. Ayrıca, durun bakalım, belki de kervan yolda düzülecektir, kim bilir! Allah işimizi-işlerini kolay getirsin..
Gelelim sayın Kara’nın çizdiği tabloya! Bu tablo birçok doğruya işaret etmekle birlikte bence eksiktir; bu tabloda, tarikatlardan ve cemaatlardan-İslamcı ideolojiden bahsedilirken, sadece bunlaların Devletle olan bağlantısından, Devletçi yanından bahsediliyor. Ve de, Devletin, Devlet sınıfının Abdülhamid’den bu yana altta güreşen öteki yanı olarak İslamcı yanına işaret ediliyor. Ama Türkiye’de İslam, bugün Cemaatin falan temsil etmeye çalıştığı gibisadece bir Devlet Sınıfı ideolojisi değildir!. Bunun yanı sıra (yani Devletin İslamının yanı sıra) bir de halkın İslamı vardır Türkiye’de. Sivil toplum güçleri olarak bugün kendi içlerinden modern Türkiye’yi çıkaranlar da onlardır zaten..
Bu ne demek, kimdir bunlar, nedir bu “halk İslamı”, kim temsil ediyor “olmadığı” söylenilen o “sivil toplumu” mu diyorsunuz? Önce şunu söyleyelim; olmadığı söylenilen o “sivil toplumun” temsilcisi bizzat AK Parti’nin kendisidir!.Sivil toplum konusu bizde çok yanlış anlasılıyor. Bakın bu konuda ne diyor Ş.Mardin: “Anahatlarını anlattığımız dengede, böylece, a) Devlet dışındaki hayatın akışının garanti altına alınması ve b) İktisadi faaliyetlerin milli hayatın çerçevesi içinde bir özerkliğe sahip olması gibi unsurların belirdiğini görüyoruz”[3]. Yani, askeri olmayan sivildir, sivil toplum da askeri olmayan toplumdur anlayışı doğru değildir!.(biz ne üzerinde asker elbisesi olmayan askerler gördük!!). Sivil toplum, herşeyden önce, devlete bağlı olmayan, mevcut sistemin içinde onun diyalektik anlamda inkarı olarak gelişen yeni toplum potansiyelidir..
Bakın, son günlerde, Gülen Cemaati-AK Parti çatışmasında AK Partiyi destekleyen iki bildiri yayınlandı basında. Bir dikkat edin buradaki ifadelere ve imzalara!..Basında çıkan haberi olduğu gibi aktarıyorum:
“Aralarında İsmailağa, Menzil, Erenköy cemaatleri ile Akabe Vakfı ve Safa Vakfı gibi önemli referans merkezlerinin yanı sıra ASKON, ÖNDER ve İHH gibi sivil toplum kuruluşlarının da imza attığı bir bildiri gazetelerde ilan olarak yayınlandı.Türkiye'nin en önemli STK’ları, dershane gündemiyle başlayan tartışmalarda 11 yıllık AK Parti iktidarına haksızlık yapıldığını vurguladılar. ‘Anadolu Platformu’ adı altında birçok dini cemaat, vakıf ve derneğin imza koyduğu bildiride, bir grubun kaygı ve menfaatlerinin demokrasi mücadelesinin önüne geçmemesi istendi. 28 Şubat postmodern darbe sürecine işaret edilerek, 'Bin Yıl Sürecek Denmişti…' başlığının atıldığı bildiride şu ifadelere yer verildi: 'Milleti için başarıyla hak mücadelesi verenlere karşı haksızlık yapılmamalı, yeni vesayetler tesis edilmemeli; Şahsi, zümrevi kaygılar ve menfaatler milletin ülkenin ve demokrasi mücadelesinin önüne geçilmemelidir”.
Daha sonra, “Milletin beyanı” adıyla duyurulan ikinci bir bildiri daha yayınlandı. “Toplumun önde gelen bir çok sivil toplum kuruluşu manifestoya imza attılar. İnsan ve Medeniyet Hareketi, Mimar ve Mühendisler Grubu, Marmara Eğitim Gönüllüleri Derneği, Hicret Vakfı, Bekader, Enderun gibi önemli STK'lar imza attılar”. “Milletin meşru iradesini yıpratmayı hedefleyen kısır menfaat kaygılarının ibretle izlendiği” belirtilen bildiride “vesayetçi jakobenizme ve bürokratik oligarşiye geçmişte karşı olduğumuz gibi bugün de millete rağmen oluşturulmaya çalışılan zümrevi vesayete karşıyız” denilerek, “milletimizin son yılları vesayetçi zihniyeti tasfiye etmek ve meşru iradesini devlete hakim kılmak için verilen mücadelelere geçti. Nihayetinde, Devletin Milleti olmaktan kurtulup, Devleti olan Millet olduk” deniliyor..
Şimdi bakın, bir yanda İslamcı-Devletçi “Hizmet Cemaati” (bunlar şu an ellerinden gelse AK Parti’yi ve Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacaklar!.), diğer yanda ise, AK Parti’yi ve Erdoğan’ı destekleyen, gene “İslamcı” ama başka tarikatlar, gruplar!..Demek ki, öyle “İslamcı” demekle bitmiyor iş!. Bir, Devletin İslamı-Devletçi bir ideoloji olarak İslam var, bir de, “halkın” İslamı var! Yani öyle, sadece bir “Cemaate” ve onun duruşuna, Devletle içiçeliğine bakarak “Türkiye’de sivil toplum yoktur” gibi yanlış bir sonuca varmak doğru değildir. Türkiye’de sivil toplumun oluşumunun uzun bir tarihi vardır. Devletin-Osmanlı Devleti’nin varolduğu günden beri bir sivil toplum potansiyeli de hep var olmuştur. Ama ne var ki, her kafasını kaldırışında ezilen, “yok” farzedilen de gene odur..
[1]Son operasyonlar, yolsuzluk iddiaları falan bunlar bu yazının konusu değil. Elbette, yolsuzluk varsa sonuna kadar gidilmeli ve suç işleyenler cezalandırılmalı. Bu işin peşini kovalayan çok olduğu için zaten bu yapılacakta. Bizim sorunumuz perde arkasında gelişen asıl süreç..
[2]Oral Çalışlar, Düzce Yerel Haberler, 16.12.2013
[3]Şerif Mardin. (1999). “Din ve İdeoloji.” İletişim Yayınları, İstanbul.
Şerif Mardin. (1997). “Türkiye’de Toplum ve Siyaset.”, İletişim Yayınları, İstanbul.
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023