Münir AKTOLGA
Ne oluyor?..
İsterseniz olayı bir kere daha özetlemeye çalışalım:
Daha önceki çalışmalarda, “Türkiye kendi tarihsel gelişme sürecine uygun- onun diyalektiğine uygun- bir burjuva devrimi sürecini yaşıyor” demiştik; evet, gerçekten de bugün yaşanılan sürecin-bütün o olup bitenlerin- özü budur!. Ama, bu coğrafyada, burjuva devrimi deyince bunu hemen Batı'dakilerle kıyaslayarak bir sonuca varmamak gerekiyor! Unutmayalım, “Tanrının yeryüzündeki gölgesi” sayılan Osmanlı artığı antika bir sisteme-Devlete- karşı atılıyor burada adımlar!. Bu nedenle, halkımız ilk aşamada işe, kendisine gene Tanrısal güç atfettiği bir mesih yaratıp ona biad ederek başladı!..10 Agustos'a kadar olan sürecin-devrimin birinci asaması olan Devletin ele geçirilmesi sürecinin- anlamı bu idi...
Bütün bunları daha önce şöyle açıklamışız:
“Açın bakın, tarihimiz boyunca Devlete karşı direnişlerin nasıl oluştuğuna ve geliştiğine bakın; eğer vaktiniz yoksa da, şu an yaşadığımız olaylara, sürece, etrafınıza bir bakın, sonra da biraz
düşünün tabi, nedir bütün bunların anlamı diye! Babai İsyanlarından şeyh Bedreddin olayına, Şah Kulu’ndan Erdoğan’a kadar bizde sisteme karşı bütün muhalefet hareketleri daima kendine MESİYANİK bir lider yaratarak, onun açtığı bayrağın altında gelişmişlerdir (“bizde” derken buna sadece Türkleri değil, Kürtleri de dahil ediyorum, anlaşılıyor her halde!!.)
NEDEN Mİ diyorsunuz? Çok açık aslında: Kendisini ‘Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi’, Tanrı adına bütün mülkün-„kul“ adı verilen insanlar da dahil-„sahibi“ olarak gören katı merkeziyetçi bir sisteme karşı ancak gene Tanrısal bir güce dayanarak mücadeleedilebilirdi. İşte, bu nedenledir ki, bizde Devlete karşı yürütülen bütün mücadelelerin hepsi de, daima, Tanrı tarafından gönderilen bir MESİH’in açtığı bayrağın altında gelişmişlerdir!..Bunun başka yolu yoktur!. Liderin egosuyla falan da alakası yoktur bunun (Erdoğan’ı ve Öcalan’ı kastettiğimi anlıyorsunuzdur her halde!.) Çünkü o lider istemese dahi birlikte hareket ettiği insanlar bir süre sonra onu-onun da iradesinin dışında-bir MESİH olarak algılamaya başlayacaklardır. Bu, onların varolan sistemin kutsallığına olan inançlarından kaynaklanan bir olaydır. Çünkü, kutsal-Tanrısal olarak varolan birşey, gene ancak Tanrı’nın emriyle, onun tarafından gönderilen bir„kurtarıcının“ etrafında toplanarak değiştirilebilirdi (eğer bir Erdoğan’ın, ya da Öcalan’ın gücünü, etki alanını anlamak istiyorsanız, bu satırları daha bir dikkatli okumanız gerekecektir!)..
Sistemin kendi içindeki muhalefetin nabzı böyle attığı için, sistemin içinde onunla etle tırnak usulü birlikte gelişmeye çalışan sivil toplum potansiyeli de bu kültürün etkisi altında büyür ve gelişir.. Çünkü, bir noktaya kadar bu onlar için de bir avantaj gibidiraslında!..Kendisini, „değiştirilmesi mümkün olmayan Tanrısal bir güç“ olarak gören bir sistemi, gene Tanrısal bir araçla değiştirmek fırsatına kim hayır diyebilirdi!..” (http://www.aktolga.de/m53.pdf)..
Evet, işte şu ana kadar yaşanılan sürecin diyalektiği bu olmuştur; ama artık bu sürecin sonuna geldik-geliyoruz. Çünkü, bundan sonra yaşanılacakları artık devrimin ikinci aşaması çerçevesi içinde ele almak gerekecektir..
Bütün bunları kendi inkârını gerçekleştirme sürecine bağlı olarak filizlenen bir tohum metaforuyla kıyaslarsak, 10 Ağustos'a kadar olan sürecin anlamı tohumun çatlayarak filizlenmesi olayına benziyordu!.Toplumsal diyalektikte bu, Kemalist Devlet sınıfının bütün kurumlarıyla birlikte iktidardan indirilmesine, geniş bir halk koalisyonu tarafından Devletin ele geçirilmesine denk düşüyordu!..
Bu andan itibaren yaşanılmaya başlayan süreç ise, artık devrimin ikinci aşamasının diyalektiğine tabi olarak gelişmektedir..Çünkü, bu durumda artık, meydana gelen bitki de -kendini inkâr sürecine bağlı olarak- meyvaya-tohuma durma sürecine girmektedir!.
Olayı Türkiye gerçeğinde somutlaştırmaya çalışırsak, şu an itibariyle yaşanılan sürecin özü aslında Erdoğan’ın temsil ettiği devrimci-millici-jakoben geçiş iktidarının, en tepe noktasına varma aşamasında iken kendi diyalektik inkârını yaratma çabasına denk düşüyor.
Eskiden bu süreçler on yıllara uzanan-bazan daha fazla-zaman dilimlerinde yaşanılırdı. Ama şimdi artık hızlandırılmış devrimci süreçler yaşanılıyor!..21.yüzyılda, dışa açılma sürecini tamamlamış, küresel dinamiklerle bütünleşmiş bir Türkiye’de artık başka türlüsü mümkün olamazdı!..
Devrim, hiçbir zaman, eskiden beri varolan sistemin içinde, gene ona ait olan güçlerin bir reaksiyonu, "yönetilenlerin" "yönetenleri" iktidardan indirerek onların yerine kendilerinin iktidarı ele geçirmeleri olayı değildir!!..
http://www.aktolga.de/m23.pdf
Böyle bir devrim anlayışı en fazla işçi sınıfının delikanlılık döneminin ideolojisine özgü birşeydi!..Devrim, "yönetilenlerin" ana rahminde gelişen yeniye ait güçlerin bir bütün olarak eski sistemin içinden çıkıp gelmesi olayıdır..Ki, bizim gibi toplumlarda bu ancak iki aşamada gelişebiliyor..Kendisine Tanrısal bir güç atfedilen mevcut yapı-birinci aşamada- gene Tanrısal bir güç yaratılarak altedilip ele geçirildikten sonradır ki -ikinci aşamayla birlikte- yeniyi inşa süreci hız kazanıyor..Türkiye şu ana kadarki süreçte ancak eski kabuğu kırmayı başardı (tabi bu, yeni Türkiye’yi inşa sürecinde hiç yol alınmadı anlamına gelmiyor. O, eskinin ana rahminde gelişen bebek olarak sürece damgasını vurandır zaten)..Şimdi, yeni Türkiye’ye ait bütün güçlerin-sınıf ve tabakaların “TARİHSEL BİR UZLAŞMA” ile (bunun ne anlama geldiğini daha önceki yazılarda ifade etmiştik) yeni Türkiye’yi inşa edecek zemini yaratmalarının zamanıdır..
İç dinamikler açısından bunun anlamı çoğulculaşma-demokratikleşme olup, küresel dış dinamiklerle sağlıklı ilişkiler kurabilmenin yolu da zaten bu türden ayakları yere basan kalıcı demokratik bir zeminin yaratılabilmesine bağlıdır..
Barış sürecinin geleceği de bu bütünden ayrı düşünülemez..Öyle Osmanlı usulü bir "Barış" anlayışıyla kalıcı bir barış yaratılamaz!..Özgür insanların demokratik birliğidir barışı kalıcı kılacak olan..Ki bu da ancak küresel dinamiklerle bütünleşen-onlarla zıtlaşmayan-çoğulcu, demokratik bir Türkiye zeminiyle birlikte yaratılabilir..
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023