Münir AKTOLGA
II.MAHMUT’TAN GÜNÜMÜZE...
„BATILILAŞMA“ ADI ALTINDA BİR OSMANLI DEVLET PROJESİOLARAK DOĞANYENİTİPTEN DEVŞİRME SİSTEMİ VE SONUÇLARI!... (1)
-“DEVŞİRME SİSTEMİ” NEDİR..
-OSMANLI’NIN “BATICILIĞI” NEDEN YENİ TİPTEN BİR DEVŞİRME SİSTEMİDİR..
-KÜLTÜR NEDİR..
-DEVŞİRME SİSTEMİNİN MEKANİZMASI BİR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ HARİKASIDIR..
-GELELİM OSMANLININ YENİ TİPTEN DEVŞİRMECİLİĞİNE..
-CUMHURİYET NEDEN KENDİNİ ÜRETEBİLDİ..
-CUMHURİYET VE SİVİL TOPLUMUN OLUŞUMU-TÜRKİYE’DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ..
-BÜTÜN BUNLAR SİZE HAYAL GİBİ Mİ GELİYOR..
-DEVŞİRME SİSTEMİ VE POZİTİVİZM..
-PEKİ O ZAMAN NE YAPMALI..
Bu çalışma 2010 da http://aktolga.de/ yayınlandı. Şimdi, Askeri Okulların lağvedilmesi, ordunun bütünüyle halkın oylarıyla seçilen sivil otoriteye bağlanarak yeniden inşası kararlarından sonra (sadece bu da değil, bütün devlet kademelerinde yeni tipten devşirme sisteminin fiilen sona erdirilmesinden sonra) onu tekrar yayınlıyorum... Bugün olup bitenlerin tarihsel köklerini daha iyi kavramak istiyorsanız mutlaka okuyun...
Yeniçerileri bir gecede kılıçtan geçirerek yok eden (http://www.aktolga.de/m41.pdf ) II.Mahmut’un temellerini attığı yeni tipten Devşirme Sistemiyle iki yüz yıldır ayakta kalmaya çalışıyor Türkiye... Nasıl ki daha önce Osmanlı Devleti Yeniçeri ve Devşirme sistemi sayesinde ayakta kalabildiyse, bu süreç, fetihçilik dönemi sona eripte artık ailelerinden zorla koparılan gayrımüslim çocuklarından oluşan Devşirme Sistemi işleyemez hale gelince II.Mahmut’tan itibaren Anadolu’dan devşirilen Müslüman çocuklarından oluşan yeni tipten devşirme sistemi sayesinde ayakta kalabildi. Genel olarak jöntürkler deniyordu onlara, sonra İttihatçılar, Kemalistler oldular, “asker-sivil aydın zümre” oldular; şimdilerde bir de bakıyoruz ki aynı sistemin bir de Fethullahçı kolu varmış!...
Türkiye, Osmanlı’dan bu yana kendi tarihsel gelişme diyalektiğine uygun bir şekilde zamana yayılarak gelişen bir burjuva devrimi sürecini yaşıyor demiştik... Biz, bu Devrimin Birinci Aşaması artık bitti, sıra yeni Türkiye’yi inşa aşamasına geldi falan derken bir de baktık antika Devlet yapısının sistemin derinlerine kök salmış bir kolu daha varmış, şimdi o da temizleniyor...
Osmanlı artığı eski Devlet yapısının tamamiyle parçalanarak yeni Türkiye’nin yeni devletini inşa sürecinde Devrimin İkinci Aşamasına girmeye çalıştığımız şu günlerde ne olup bittiğini daha iyi kavrayabilmek için iki yüz yıl öncesinden başlayarak bugüne nasıl geldik onu bir kere daha hatırlamakta yarar olacağını düşünüyorum...
NASIL UYUTULDUK, YA DA YENİ NÖRONAL AĞLAR NASIL DÖŞENDİ!...
Şimdiye kadar bize hep, „ilerici Padişah” II.Mahmut’un, 1826’da, “ilerici-devrimci” bir hamleyle Yeniçeriliği nasıl ortadan kaldırdığına dair hikâyeler anlatıldı! Osmanlı’nın bu „ileri görüşlü“ Sultan’ı, artık köhnemiş, çağ dışı haline gelmiş olan yeniçerilik sistemini bir gecede ortadan kaldırıyor, bütün bunların yerine yeni, „çağdaş-batılı-modern” bir ordu-bürokrasi ve Devlet yaratmak için kolları sıvıyordu!... II.Mahmut’la ve Tanzimat Fermanı’yla açılan bu yeni “batılılaşma-modernleşme” süreci, daha sonra 1856’da İslahat Fermanı’nı, 1876’da Birinci Meşrutiyet’i, 1908’de de “Jöntürk Devrimi”ni yaratmış, Kemalist “Cumhuriyet Devrimi”ne giden yolu açmıştı..Bu anlamda, Cumhuriyet-ve yeni Devlet, II.Mahmut’la birlikte başlayıp gelişen burjuva devrimi sürecinin zaferini temsil eden bir yeniden doğuştu!...
Hal böyle olunca tabi, bu yeni “Devlet kurucu Jakoben” burjuvalara-Kemalist ideolojiye karşı ortaya çıkan her türlü muhalefet de daha yolun başında bir “karşı devrim hareketi”-kıpırdanışı-başkaldırışı olarak damgalanmaktan kurtulamıyordu! 1920’lerin II.Grub’u bu mantıkla ezilmişti. 1925’de TCF bu mantıkla saf dışı bırakıldı. 1930’da Serbest Fırka deneyimi bu mantıkla ortadan kaldırıldı. Fakat, “halkın cahil” olmasından dolayı “karşı devrim” o kadar güçlü idi ki, gösterilen her türlü çabaya rağmen bunlar-“karşı devrimciler” 1950’de “Amerikan emperyalizminin de yardımıyla” iktidara geldiler!... Ama, II.Mahmut’ların-İttihatçılar’ın ve de Kemalizmin ilerici-devrimci ruhunu yok etmeye yetmedi güçleri!... 1960’da iktidarı ele alan “asker sivil aydın devrimciler” “karşı devrimi” geriletmeyi başardılar!...
Sonrası malum: Önce, “27 Mayıs’ın getirdiği demokratik özgürlükler ortamında” “cahil, gerici halka” karşı bir yedek güç olarak Kemalist kökenli-kendine özgü bir “sol hareket” geliştirildi ülkede... Açılan bu yolda, kendisine Bursa Nutkunu rehber edinen yeni tipten İttihatçı-“solcu” bir “gençlik hareketi” çıktı ortaya, sonra da yeni darbeler... Kısacası, bugünlere gelişimiz kolay olmadı...
Bugün Türkiye toplumu kendi tarihiyle bir hesaplaşma içinde. Tarihsel oluşum sürecinde kaybettiği-aslında zorla elinden alınan-kimliğini arıyor! Onun, bugünün içinden çıkıp geldiği dünü kavramaya çalışmasının nedeni bu. Bugün nerede durduğuna bakarak dünkü köklerini arıyor halklımız...
YALAN, YALAN HEPSİ YALAN!...
Evet, hepsi yalan, hepsi birer toplum mühendisliği harikası bunların! Ne II.Mahmut “gericiliğe karşı savaş açmış”-Osmanlı’da kapitalizmin gelişme yollarının açılması için düğmeye basmış bir “devrimcidir”, ne de, İttihatçılardan Kemalizme uzanan yol “Jakoben bir burjuva devrimciliğinin” yoludur! Evet, II.Mahmut 1826’ da “yeniçerileri ortadan kaldırmıştır”, bu doğru; ama bunu yaparken onun amacı burjuva devriminin yolunu açmak falan değildir! O sadece, devletin yarattığı biyolojik robotların (devşirmelerin) belirli bir insanlaşma süreci sonucunda artık robot-insanlar olmaktan çıkarak Devletin varlığını tehdit eden bir “eşkiya örgütü” haline gelmesine tepki duyuyordu. Onun, eski tipten devşirmeciliğin ürünü olan yeniçeriliği ortadan kaldırmasının nedeni budur. Yeniçerilerin de içinden çıkıp geldiği “Devşirme Sistemi”, on altıncı yy’dan beri artık fetihçilik dönemi sona erdiği için zaten fiilen ortadan kalkmış, eskinin yeniçerileri artık sıradan Osmanlı insanları haline dönüşmeye başlamışlardı. II.Mahmut, “batılılaşma” konseptiyle, Müslüman çocuklardan oluşan yeni tipten bir devşirme sistemi oluşturarak, “modern” devşirmeler yaratıp bunlarla Devleti ayakta tutmaya-onu “kurtarmaya” çalışıyordu! Olayın özü bundan ibarettir!..
“DEVŞİRME SİSTEMİ” NEDİR..
Önce şu “Devşirme Sistemi” nedir onu bir görelim:
Onyedinci yy’a kadar 300 sene boyunca, Osmanlı hükümeti Hristiyan teb’anın 10-15 yaş arası yetenekli çocuklarını ailelerinden alarak eğitiyor, her bir öğrencinin kapasitesine göre, onları en alt seviyeden en üst seviyeye kadar kamu hizmetine yerleştiriyordu. Buna, askere alma işi çeşitli vilayetler arasında sırayla gerçekleştirildiği için, ‘rotasyon’ anlamına gelen “devşirme” adı veriliyordu. Ailelerinden koparılan çocuklar, önce, kırsal bölgede tarımsal faaliyette bulunan Müslüman ailelerin yanına verilirdi. Bundan amaç, burada kaldıkları süre içinde çocukların yerli kültürle temasa gelmelerini sağlamaktı. Bunu, onların zihinlerini yeni yaşam bilgileriyle-kültür- donatarak onları tıpkı bir robot gibi yeniden programlamak şeklinde de ifade edebiliriz.
Osmanlı’nın Devlet olmaya başladığı daha o ilk dönemden itibaren uygulamaya koyduğu bu sistemin başlıca iki nedeni vardır. Bunlardan birincisini ünlü tarihçi Toynbee’den dinleyelim:
“Bozkırda bir kır adamı olarak yaşamak, hayli beceri ister.. Bu, düşman bir tabii çevre ile sürekli harp halidir ve tıpkı düşman bir insanla savaşırken gereken alışkanlıkları ve halet-i ruhiyeyi ister. Göçerler için sosyal birlik ve dayanışma, varolmanın vazgeçilmez bir şartıdır ve bu şart, bozkırların yetersiz ve çabucak bitiveren otlarından kendi yiyeceklerini temin ettikleri sürece, toplumun geçimini sağlayan ehli hayvanları da içine almaktadır. Lidere itaat, birbirine sadakat ve hayvanlarla ilgilenmek, çetin hayat şartlarının bir göçer topluluğundan istediği üç temel özelliktir.
Hayvan yetiştirmek ve onlarla ilgilenmek, göçer mesleği olmakla birlikte, onların asıl becerisi, bazı hayvanları, topluluk ve sürülerine göz kulak olma konusunda kendilerine yardımcı-askeri deyimle astsubay- olarak yetiştirmekte ortaya çıkar. Bineklerinin (at veya deve) ve köpeklerinin eğitimi, işlerinin önemli bir parçasıdır.
Göçerler bozkırlardan yerleşik bölgelere atıldıkları zaman, ya almak, ya da ölmek zorundadırlar. Buraları aldıkları zaman ise, insanlara sürü muamelesi yaparlar ve aralarından seçtikleri bir azınlığı çoban köpekleri niyetine eğitirler. Sürüler, değerli canlı emtiadır. Emtia oldukları için esir sınıfına sokulurlar; değerli oldukları için de kendilerine bebek gibi dikkatle bakılır. Bu yüzden çoban, çoban köpeğinin yardımına muhtaçtır. Fakat çoban köpeği, eğitilmediği taktirde çobanın işine yaramayacaktır. Çoban köpeğinin yardımı o kadar önemlidir ki, onu en etkili bir seviyede kullanılır hale getirmek için hiçbir emek esirgenmez.
Osmanlının insan “çoban köpekleri”, kamu hizmeti için eğitmek üzere devşirdikleri Hristiyan teb’anın çocuklarıydı. Eğitim çetin, yoğun rekabetçi ve seçici, daha ileri sınıflara hak kazanan çocuklar için ise kapsamlı idi. İleri sınıflardaki eğitim, Fars ve Arap edebiyatını da içine alıyordu.. Çocuklara Müslüman olmaları için baskı yapılmazdı; zaten buna lüzum da yoktu. Sonunda hepsi de Müslüman oluyordu. Aileleriyle irtibatları kesildikten sonra katıldıkları kamu kurumunun onlar üzerindeki etkisi karşı konulamaz seviyedeydi.
Devşirilen öğrencilerin en az zeki olanları saray bahçıvanı yahut denizci yapılıyor, bunların bir üst zekâ seviyesindekiler yeniçeri (üniformalı ve tüfekli, seçkin bir piyade sınıfı), daha yüksek seviyedekiler tımarlı sipahi oluyor; en zeki olanlar ise İmparatorluğun idari kademelerinde görev almak üzere ayrılıyor ve sonunda vilayetlere vali yahut Padişahın Divanına üye, ya da Divan Başkanı, yani Sadrazam olabiliyorlardı.
Böylece devşirmeler, bahçıvanlıktan Sadrazamlığa kadar değişen çok farklı mesleklere sahip olabiliyorlardı. Aldıkları ödüller de rütbe, güç ve para olarak, buna paralel şekilde birbirinden çok farklıydı. Başarının anahtarı yetenek ve gönüllülüktü; ailelerin sosyal durumu hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onlar devşirilirken aileleriyle bütün bağları kesilmiş ve hepsine tek bir hukuki statü verilmişti. Sadrazamdan bahçıvana kadar hepsi Sultanın kuluydu ve tam bir teslimiyetle ona itaat etmeleri bekleniyordu. İhmal, tıpkı bir bahçıvan gibi, Sadrazamın da kellesine mal olabilirdi”[1].
Burada söylenilmek istenilen şeyin özü şudur:İnsanların düşüncelerini-kafa yapılarını-bilinçlerini belirleyen onların dış dünyayla-çevreyle ilişkileridir-etkileşmeleridir-Bunun temeli ise üretim faaliyetidir. Çünkü, insan toplumsal bir varlıktır, yani, toplumsal olarak kendini üretirken varolur. Barbarlığın orta aşamasından sınıflı topluma geçen Osmanlı fetih yoluyla elde ettiği toprakları ve insanları yöneterek devlet haline gelme zorunluğuyla karşı karşıya geldiği zaman, o ana kadarki bilinci, bilgi temeli ne ise bunlardan yararlanarak yola devam edecektir. Önünde başka yol yoktur. Asırlardır çobanlık yaparak varolan, kendini üreten bu insanlar için, o zaman, Devlet de daha büyük bir aşiretten başka birşey değildir! Devletin yönetimi altındaki teb’a bir tür “sürü” (reaya), Devletin “asıl kurucu sahipleri” olarak kendileri de “çobandılar”. Nasıl ki bir sürüyü yönetmek için çobanın bir çoban köpeğine ihtiyacı oluyorsa, Devletin de bu yeni tipte sürüyü yönetmek için insan çoban köpeklerine ihtiyacı olacaktı. Peki kim olacaktı bu çoban köpekleri? Nerden bulacaktı Devlet bu özel tipte köpekleri? İşte, Osmanlı Devşirme Sistemi bu soruya verilecek cevabın ürünü oldu. Aslında Osmanlıdan çok daha önceleri, ta İspartalılar’dan bu yana uygulanan bir sistemdi bu. Çocukları ailelerinden koparıp onları yeniden eğiterek bir tür robot askerler elde etmekti bu sistemin özü..
“Devşirme Sistemi”nin, bilinç altında yatan ikinci gerekçesi ise, Devletleşme süreciyle birlikte, Devlet kurucu aşiret toplumunun sınıflara ayrışması oldu. Aşiret şefinin etrafında toplanan ve artık Yönetici Devlet Sınıfı olarak şekillenmeye başlayan egemen unsurun, eşit koşullara sahip oldukları diğer aşiret üyelerini saf dışı bırakabilmek için onların dışında bir bürokrasiye ve kolluk kuvvetine ihtiyacı vardı[2].
OSMANLININ “BATICILIĞI” NEDEN YENİ TİPTEN BİR DEVŞİRME SİSTEMİDİR... (2)
[1] Osmanlı İmparatorluğunun Dünya Tarihindeki Yeri, Arnold Toynbee. s.33 (Osmanlı ve Dünya, Kemal Karpad, Ufuk Kitap)
[2]Bu konuyu “Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimleri’nin Esasları”nda bütün ayrıntılarıyla ele aldık isteyen bakabilir. www.aktolga.de 5.Çalışma..
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023