Murat Sevinç

Meslektaşlarımız bir KHK ile atılalı dokuz yıl oldu!
4.09.2025
76

1 Eylül Dünya Barış Günü’ydü. Pek çok kişi ve kurum mesaj yayınladı, günün önemine vurgu yapıldı. Aynı 1 Eylül günü, genel olarak KHK ile işinden atılanlar, özelde Barış Akademisyenleri için bambaşka şeyler çağrıştırıyor. 1 Eylül’de yayınlanan 672 sayılı KHK ile 50 binin üzerinde insan işinden ihraç edildi. Atılanlar arasında imzacı meslektaşlarımız ve kurumdaşlarımız da vardı.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ardından tüm ülkede OHAL ilan edildi ve iki yıl sürdü. Şimdi üniversiteye başlayan öğrenciler o yıl ilkokuldaydı ve muhtemelen hayal meyal hatırlıyorlar. Demek ki çok zaman geçmiş üzerinden.

Akıl almaz işler

Etkisi hâlâ canlı biçimde süren OHAL hukuku ülkeyi hallaç pamuğu gibi attı. Özellikle KHK düzeni (ve 2017 anayasa değişikliği). KHK’larla akıl almaz işler yapıldı, ihraçlar bunların yalnızca bir parçası. Neredeyse bir yıl boyunca sayısız kamu görevlisi anlatılması güç bir endişeyle bekledi ve 100 binin çok üzerinde çalışan ‘ihraç listeleri’ne girdi. Gece vakti, sabaha karşı yayınlanan ihraç listelerine… 10 bin kişi, 30 bin kişi, 50 bin kişi… 

‘Liste’ aylarında dalkavukluk, pervasızlık, yasa tanımazlık iyice geçer akçe haline geldi. Kamu kurumlarında itinayla tespit edilen birilerine insanları ‘ekmeksiz bırakma yetkisi’ verildi. Onlar da bu işbirlikçilik yetkisini çıtlata çıtlata kullandı.

Öncesinde Anıtkabir’den çıkmamasıyla ya da Cemaat övgüsüne doyamamasıyla bilinen kimi idareciler, günlerce şehir meydanlarında görünmek için ellerinden geleni yaptı. Kendini yeterince gösteremeyenler oldu. Buna mukabil, örneğin Cumhuriyet tarihinin en büyük akademik tasfiyesini yapan ve soyadıyla şöhret olan dönemin Ankara Üniversitesi rektörü, görev süresi bitince bir başka üniversitenin rektörlüğüne ve sahip olduğu yüksek etik değerler hasebiyle olsa gerek, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na atandı.

Bu dönemde OHAL KHK’larıyla yapılması mümkün olmayan çoğu düzenleme yapılabildi. Bunda, korkudan içtihat değiştiren ve KHK’ları inceleme yetkisi olmadığına ‘oybirliğiyle’ hükmeden Anayasa Mahkemesi üyelerinin büyük katkısı oldu. OHAL KHK’larıyla yalnızca imzacı akademisyenlere, sendikacılara, muhtelif sol derneklerin üyelerine vb. değil, KHK’larda adı yer alan herkese haksızlık yapıldı; bir aykırılığa aykırılık demek için, onun verdiği hasarın aynı safta olduğumuz insanların başına gelmiş olması şart değil.

Yaşananların önemli bir diğer sorumlusu, o koşullarda sesini çıkarabilecek cesarete ve şuura sahip olmayan muhalif siyaset esnafıydı. 2016 sonbaharında yuvarlanmaya başlayan sert ve irice kartopu, dokuz yılda büyüdü, büyüdü, büyüdü ve bu satırlar yazılırken CHP İstanbul il başkanını görevden alıp yerine bir malum eskimiş siyasetçiyi kayyım atadı.

KHK’lılar için birileri ‘sivil ölü’ tabirini tercih etti. Akılları, fikirleri, ahlakları bu kadarına yetti.

Çok yazdım, yinelemek isterim; KHK’lıların yaşadığının ağırlığını KHK’lılardan başka hiç kimse layıkıyla kavrayamadı. Malum, oy hakkımız dahi tartışma konusu olabildi ve oy vermememiz gerektiğini savunan yargı mensupları çıktı. Haksızlık olmasın, bedenimizin bir yerine KHK’lı olduğumuzu gösteren bir işaret koymadılar.

Akademi en iyi bildiği şeyi yaptı ve sustu

Bizim camia… Üniversite. Yoruma gerek var mı? Bu süreçte akademi en iyi bildiği şeyi yaptı ve sustu.

Öncesinde deve dişi gibi laflar eden muhtelif ‘politik’ akademi mensupları da meslektaşlarının atıldığı OHAL’li yıllarda daha ziyade ‘teori’ye ve ‘akademik üretim’e yöneldi ki böyle zamanlarda işlevseldir. Solcu nutuklar atmayı seven ve adam yokluğunda köşe kapmış bir kesim kürsü erbabının, ‘imzacı’ ya da ‘imzacı çevresi’nden meslektaşlarına yapıp ettiği kötülükler ise başka bir yazının konusu olsun.

Ezcümle, atılan akademisyenlerin bir umut beslemediği ve destek görme ihtimali olmayan başlıca kurum, akademi.

PKK silah yakarken…

Dokuz yıl geçti. Benim de dahil olduğum bir grup altıncı-yedinci yılda iade edildi. Davalar sürüyor, dolayısıyla biz iade edilenler çeyrek KHK’lıyız. Çoğu meslektaşımız hâlâ üniversite dışında. Önce olmadık bir ‘komisyon’ (gerçekte, oyalama organı) kuruldu, yıllar sonra idare mahkemeleri, istinaf, Danıştay… Bile isteye parçalı yürütüyorlar dava süreçlerini ve ‘belirsizlik’ duygusunu profesyonelce canlı tutuyorlar. Son aylarda Danıştay birkaç karar verdi, biri o yönde biri bu yönde.

Sonuç?

PKK ulusal ekranlarda yayınlanan bir törenle silah yakarken meslektaşlarımız ‘imzacılık’ gerekçesiyle hala üniversite dışında. Ve bu durum henüz ahaliye yeteri kadar ahmakça görünmüyor.

Mehmet Fatih Traş canına kıydı. Çok insan başka işler buldu, hayat, iş ve ülke değiştirenler oldu.

Yurt dışında üniversitede çalışan arkadaşlarımız vs. “Kim kaybetti?” sorusuna herkes kendi aklınca ve ahlakınca yanıt verecektir. Olan ülkeye ve topluma oldu ve olmakta, diyeceğim ama, alacağım yanıtlar belli. 

Yazı önerileri:

Baskın Oran’ın rahmetli Mete Tunçay hakkındaki güzel yazısı.

OHAL KHK’ları hakkında, meraklı okur ve genç anayasa-hukuk ilgilileri için birbirini takip eden üç yazarlı iki yazıyı buraya bırakıyorum. İlki ve ikincisi.

Bir de, zamanında Gazete Duvar için kaleme aldığım bir mavra yazısı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar