Mustafa ARMAGAN
Kadı efendi nikâhı kıymadan önce isimlerini sordu. Geline mehir olarak ne verileceğini öğrenmek istedi güveyden. Mihr-i müeccel olarak 12.5 dirhem gümüş verileceği söylendi. Süt hakkı olarak da 1,500 lira ödenecekti babasına (bkz. Çankaya hizmetlilerinden Ali Metin'in hatıraları, 1967).
Nikâh şahitleri arasında Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabekir de vardı. Karabekir Paşa günlüğüne şu satırları not düşmüştü:
“29 Ocak 1923 Pazartesi- 4.00 sonra Kemal Paşa'nın nikâhına gittik. Paşa Latife Hanım'la karşılıklı oturdular. Fevzi Paşa ve ben Paşa'nın şahidi olarak tarafeynine (iki tarafına). Vali Abdülhalik Bey'le, yaveri Salih Bey hanımın tarafeynine. Paşa imama dedi ki: Ben Latife Hanım'la evleneceğim, muamele-i lâzımesini (gerekli işlemi) yapınız. İmam da tarafeyne (iki tarafa) sordu. Mihr-i muaccel beynehümâda (gelin ile damat aralarında halledecek), mihr-i müeccel 10 dirhem gümüş olarak nikâh kıyıldı.” (Günlükler, 2, YKY: 2009, s. 843-844)
10 veya 12,5 dirhem yaklaşık 35-40 gram ediyor. Elbette mesele Mustafa Kemal'in Latife Hanım'a nikâh sırasında kaç gram gümüşü mehir olarak verdiği değil ama bir dinî nikâh ile evlendikleri ve bütün işlemlerin 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnamesi'ne göre yürütüldüğü açık. M. Kemal bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle eşini boşadığı zaman da henüz İsviçre Medeni Kanunu'nun kabul edilmesine 6 ay vardır, dolayısıyla boşanma işleminin da aynı Hukuk-i Aile Kararnamesi'ne göre yapılması gerekiyordu. Fakat yapılmadı.
Latife Hanım'ın kız kardeşinin torunu M. Sadık Öke'nin iddiasına göre bir Bakanlar Kurulu kararı boşanma için geçerli değildir, bir. O zaman geçerli olan Hukuk-i Aile Kararnamesi'ne göre M. Kemal eşini bu şekilde “Boş ol” diyerek boşayamaz, iki. Çünkü Osmanlı Devleti'nin 1917'de çıkardığı ve 1926 Ekim'inde yürürlüğe girecek olan Medeni Kanun'a kadar yürürlükte kalacak olan bu kararnameye göre boşanma işlemi bir yargı işlemidir. Bu durumda bir yürütme mercii olan Bakanlar Kurulu bir ailenin boşanmasına hangi yetkiyle karar verebilir?
Gerçi o dönemde böyle pek çok başka usulsüzlükler ve hukuksuzluklar da yaşandı, “kanun diye kanun diye kanun tepelendi”. Bir başka sözde Bakanlar Kurulu kararnamesiyle 1934 yılında bir Fatih Sultan Mehmed vakfı olan Ayasofya Camii hukuksuzluğun şahikası olarak müzeye çevrilebilmişti, 1950 yılı başında da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün annesi Cevriye Hanım Kâbe örtüsünden bir parça sipariş etmiş diye gazetede haber çıkınca koskoca Bakanlar Kurulu başka işi gücü yokmuş gibi toplanıp gazeteci Hikmet Feridun Es'in yazısını yalanlayabilmişti!
Demek ki hukukla bir oyuncak gibi oynanan dönemde Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vekile) her türlü işe alet edilebilen bir maşa kılığındaydı. Onun için Cumhuriyetin henüz 2. yılı dolmadan hiçbir yetkisi bulunmadığı halde Bakanlar Kurulu'nun bir karı kocayı boşama işine imza atmasına çok da fazla şaşırmıyoruz.
Hala evliler mi?
Lakin Sadık Öke'nin teyzesi Latife Hanım hakkında bir başka ilginç iddiası var. Diyor ki:
“Kimse farkında değil ama Mustafa Kemal ile Latife teyzem hala evliler. Neden biliyor musunuz? Çünkü Enver Paşa'nın çıkarılmasına ön ayak olduğu 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnamesi var. Bu aile kararnamesine göre o dönemde kadın boşanmayı kabul etmezse ve mücbir (zorunlu) bir sebep yoksa kadı bu boşanmayı onaylayamaz. O sıralar yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmasına rağmen yeni (Medeni) kanun henüz çıkmamıştır. Bununla ilgili bir başka kanun da olmadığına göre ve boşanma da bu kanuna göre yapılmadığı için evli sayılırlar. Bu boşanma şeklen bu kararnameye uygun ama özü itibariyle uygun değildir. Çünkü Latife Hanım boşanmak istememiştir.” (Teyzem Latife, Haz.: Fatih Bayhan, Pegasus: 2011, s. 346-347.)
Görüldüğü gibi Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliği ve boşanması hala tartışmalı ve karanlık noktalarla dolu.
Nikâh sırasında aralarında halledileceği söylenen “mihr-i müeccel” de boşanma sırasında ödenmiş miydi? Bu durumda Mustafa Kemal'in sadece üç kere “Boş ol” demesi yeterli miydi? Mahkemeye başvurmasının önü kesilsin için mi Bakanlar Kurulu kararını çıkarttırmıştı vs. vs.
Bütün bu sorulara Derin Tarih'in Mayıs sayısında Türkçesini ilk kez yayınlamaya cesaret ettiğimiz Latife Hanım'ın bilinmeyen mektubu yeni soru işaretleri ekleyecek. Zira Latife Hanım'ın Boston Advertiser adlı ABD gazetesinde 21 Şubat 1926'da, yani Medeni Kanun'un TBMM'de kabul edilişinden sadece dört gün sonra çıkan iddiasına göre yeni kabul ettiğimiz İsviçre Medeni Kanunu'na göre yargılanmayı beklemektedir (bu arada Latife Hanım'ın Medeni Kanun'u Fransızcasından tercüme edenler arasında olduğunu hatırlatalım).
Mektuba göre Latife Hanım mahkemeye kendisine boşayan kocasına inat çarşafıyla çıkıp tarihî bir savunma yapacak ve bir kısmını bu mektupta dile getirdiği kirli çamaşırlarını ortaya dökecektir. Dediklerine bakılırsa idamı dahi göze almıştır!
Tabii tabular yapışkan şeylerdir, kolay kolay temizlenmez ama işe de bir yerinden başlamak gerek. Türkçesini yayınladığımız mektuptan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve artık mesele, akması gereken vadiye yönelecektir.
Yayınımızın, bir tarafın ağzını tıkayan ve başının üzerinde kılıç gibi sallanan 5816 sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu'nun kaldırılması sürecini hızlandıracağını ümid ediyor ve tarihin özgürlüğüne kavuşturulması için elbirliği yaparak çalışmamız gerektiğine inanıyorum.
Bir yerde bir tarafın ağzı kapatılıyor ve üstelik başının üzerinde bir kılıç sallandırılıyor ama karşı tarafa sonsuz küfür ve medhetme özgürlüğü tanınıyorsa orada tarih tartışması yapılmasını bırakın, tartışma yapılabildiğini bile iddia edenin aklından zoru olması gerekir. Lakin Türkiye'de bu yasal “zor”un ne kadar etkili olduğunu ve sırf bunun için inkılap tarihinin bir türlü tarih katına yükselemeyeceğini biliyoruz. Bu şekilde tartışmak, monologdan öteye gidememekte, bu da farklı seslere muhtaç bulunan tarih sahasını tam bir 'çorak ülke'ye dönüştürmektedir.
Öyleyse yapılması gereken şey, tarihin ağzına takılmış susturucuları çıkarmak ve özgürce konuşmasına yardımcı olmaktır. En başta da 5816 sayılı sansür kanununu kaldırmak...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017