Neşe Düzel
|
|||
![]() "Merkez Bankası’nın hedeflediği bir dolar kuru var. 1.70 dolayında bir kur bu. Doların fiyatı yükselmez, bundan sonra dolar düşer. Bir hafta içinde dolar 1.70 dolaylarına gelir 1.65 -1.70 arası bir kur makbuldür" "Türkiye’nin krizlik durumu yok. Ama kriz bekleyenler var tabii! Çünkü bu ülkede krizden para kazananlar var. Bunlar, AK Parti’nin iktidardan gitmesini istiyor. Kriz çıkarsa, gene paradan büyük paralar kazanacaklar" "Şu anda, ekonomide bir ısınmadan değil, Türkiye’de yaşanan bir zenginleşmeden söz edebiliriz ancak. Ekonomi, yeni orta sınıfın tüketimiyle büyüyor. Türkiye’de yaşanması gereken bir süreç bu. Sosyal dönüşümden kaçamazsınız" NEDEN ERDAL TANAS KARAGÖL Dünya ekonomisi zengin devletlerin yaşadığı borç kriziyle altüst oluyor. 1994 ve 2001’de bizim yaşadığımız borç krizlerinin aynısını şimdi gelişmiş ülkeler yaşıyor. Yalnız arada bir fark var. Bizim ekonomik krizimiz onları krize sürüklememişken, onların krizi şimdi bütün dünyayı küresel bir krizle tehdit ediyor. Döviz piyasaları, altın, hisse senedi ve mal borsaları sallanıyor. Zengin ülkelerin pazarları yaşadıkları krizle daralacağı için, bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri, “Ben ihracatımı nereye yapacağım? Nasıl döviz kazanacağım?” diye korkutuyor. Zengin ülkelerde yaşanan kriz, Türkiye’yi de bir ekonomik krize sürükler mi? Türkiye zengin ülkelerin krizinden etkilenmeden yol alabilecek mi? Vatandaş ne yapacak? Kendini dış şoklardan, dalgalanmalardan nasıl koruyacak? Dolar ne olacak? Enflasyonlu günlere geri mi dönülecek? Altın nereye gidecek? Emlak piyasası düşecek mi? Konut ucuzlayacak mı? Vatandaş parasını nereye yatırmalı? Türkiye’nin ciddi boyutlara varan cari açığı kriz yaratır mı? En büyük dış pazarımız olan Avrupa Birliği’nde yaşanan krizden Türkiye nasıl etkilenecek? En can acıtıcı sorun olan işsizlik ne olacak? Bütün bu soruları iktisat profesörü Erdal Tanas Karagöl‘e sorduk. Yüksek lisansını ABD’de University of Connecticut’da, “Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisi ve Dış Borç Öteleme Riski” üzerine doktorasını da İngiltere’de University of York’da yapan ve son seçimlerde AKP’den milletvekili adayı olan Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Karagöl, yeni dünya kriziyle ilgili olarak hükümeti özellikle işsizlik ve Avrupa’da yaşanan krizin yaratacağı sonuçlar konusunda uyardı. Türkiye’nin tek kurtuluşunun bir an önce yeni pazarlar bulmak olduğuna dikkat çekti. Amerikan devleti borçlarını ödemekte zorlanırken, Avrupa ülkelerinin bir kısmı borçları yüzünden batarken, geçmişte daima borçlarını ödemekte zorlanan ve bu yüzden krizlere giren biz, böyle büyük bir başarı göstermeyi nasıl sağladık da onlar gibi bir krizde değiliz? Biz krizde değiliz çünkü Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında büyük bir fark var. O da, Türkiye ekonomisinde yaşanan kamu bütçesi dengesi. İspanya, Portekiz, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Belçika gibi Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda, çok büyük bütçe açıkları var. Bu devletler yıllarca harcadılar, büyük kamu harcamaları yaptılar, AB’den aldıkları yardımları sorumsuzca dağıttılar. Türkiye ise aynı dönemde tam tersini yaptı. Ne yaptı? Bizde devlet, ayağını yorganına göre uzattı. Çünkü her devletin belli bir geliri ve gideri vardır. Hükümet, fazla borçlanmadan, topladığı gelirlerle yetindi ve kamu harcamalarını, bu gelirleri etkin kullanarak yaptı. Eğer kamu harcamaları, kamu gelirlerini çok aşsaydı ne yapacaktı? Borçlanacaktı. Her borçlandığınızda ise, size verilen kredilerin maliyeti artar yani faizler yükselir. Sonunda bir yüksek faiz döngüsüne girersiniz. 90’ların Türkiye’sinin problemi buydu. Devletin kaynağı olmadığı halde, siyasetçiler, sağdan soldan yüksek faizlerle borçlanıp harcama yaparlardı ve devletin gelirleri giderlerini karşılamazdı. Toplanan vergiler yüksek faiz ödemelerine giderdi. Ve sonunda Türkiye her defasında bu yüzden krize girerdi. Bugün devletin topladığı gelirler harcamalara yetiyor mu peki? Yetiyor. Son on yılda devletin harcamaları kısıldı. Kamu maliyesi çok iyi yönetildi. Bütçe açığı iyice küçüldü. Bakın, şu anda Türkiye’nin cari açığı çok yüksek. Eğer devletin bir de bütçe problemi olsaydı, yani bütçe açığı yüksek olsaydı... Bugün Türkiye krizlere çok açık hale gelirdi. Biz de Avrupa ülkeleri gibi krize girmiş olurduk. Onlar, devletin maliyesi kötü yönetildiği için krize girdiler. Türkiye, bugün Avrupa’nın yaşadığı krizi 1994 ve 2001’de yaşadı. Bütçe dengesini sağlamak için bizde hangi harcamalar kısıldı? Mesela savunma harcamaları kısıldı. GSMH içindeki payı yüzde 6-7 iken, yüzde 3- 4’e düşürüldü. Çünkü savunma harcamaları verimsizdir. Asker beslersiniz, silah satın alırsınız ama sonrası yok! Bu harcamalar ekonomiye fayda getirmez. Silah alımları 2000’den sonra düştü, sağlık ve eğitim harcamaları arttı. Tarihte ilk kez eğitimin bütçedeki payı, savunma harcamalarını aştı. Bu çok önemli. Çünkü eğitim ve sağlık harcamaları ekonomide verimliliği arttırır. Nitekim Türkiye’de verimlilik arttı. Kişi ve saat başına düşen üretim yükseldi. Üretim arttığı halde istihdamın sınırlı artıyor olmasının bir sebebi belki de bu. Verimlilik artınca çok kişi istihdam edilemiyor. Türkiye, bu yılın ilk üç ayında yüzde 11 oranında büyüdü. Dünyada en hızlı büyüyen ekonomi oldu. Çin’i bile geçti. Türkiye bu hızlı büyümeyi sürdürebilir mi? Sürdüremez tabii. Cari açık problemi olan Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyümeyi tutturması lazım. Türkiye’nin bu hızlı büyümeyi nasıl gerçekleştirdiğine gelince... Biz, geçmişe göre daha çok üretiyoruz ve daha çok ihraç ediyoruz ama... Şu da bir gerçek ki, iç talep de çok güçlü. Ekonomideki hızlı büyümenin bir nedeni de bu iç talep. Türkiye’de hem büyük bir nüfus var hem de geliri artan büyük bir orta sınıf var. Bu insanlar, daha önce satın alamayacakları malları şimdi talep ediyorlar. Zenginleşen orta sınıfın yaptığı bu tüketim, ekonomik büyümeyi destekliyor. Mesela eskiden on kişi bir evde otururken, zenginleşme sonucunda şimdi üç, dört evde oturuyorlar. Zaten demir, çelik, elektrik kullanımlarına da baktığınızda, büyük artış görüyorsunuz. İç talepteki artış bazılarını çok korkutuyor. Ekonominin çok ısındığını ve bu yüzden krize gireceğini söylüyorlar. Ekonomi böylesine ısınınca krize girmez mi? Türkiye ekonomisi ısınmadı... Şu anda ekonomide bir ısınmadan değil, Türkiye’de yaşanan zenginleşmeden bahsedebiliriz biz ancak. Türkiye’de yaşanması gereken bir süreçtir bu. Sosyal dönüşümden kaçamazsınız. Orta sınıf genişledi ve zenginleşiyor. Türkiye’de ekonomiye ve topluma eski kalıplarla bakamazsınız. Bakarsanız, yanılırsınız. Türkiye eski Türkiye değil. Yeni Türkiye ısınmıyor, zenginleşiyor bugün. Ama Türkiye ekonomisindeki bu hızlı büyüme, cari açığı arttırıyor. Türkiye’nin büyük bir cari açığı var. Bununla da ilgili çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Cari açık, ekonomik bir krize yol açar mı? Yüksek cari açık, kriz yaratmaz şu anda. Bir kere dünyada bugün yaşanan kriz, Türkiye’deki cari açık riskini azaltıyor. Türkiye’nin cari açığı dünyadaki krizle birlikte küçülecek. Çünkü Türkiye’de hem ekonomik büyüme yavaşladı, hem de sıcak para girişi azaldı. Bu arada yükselen döviz kurları da ihracatı arttırıyor. Daha da önemlisi, Türkiye’nin yüksek cari açığı finanse etmekte bir sorunu yok. Çünkü Türkiye’nin geçmişteki gibi bir borç problemi yok. Bizde devletin borcu az. Kamu borcunun GSMH içindeki payı yüzde 40’ın altında. AB ülkelerinde ise bu oran yüzde 100’ün üstünde. Bu çok önemli. Devlet çok tutumlu davrandı ve alınan borları çarçur etmedi. Özel sektör cari açığı nasıl arttırıyor? Yüksek faiz-düşük kur nedeniyle ucuzlayan ara malı ve girdileri, özel sektör, Türkiye’de üretmek yerine ithal ediyor. Pek çok malı Çin’de ürettiriyor. Türkiye’deki işçiyi kullanacağına dışarıdaki işçiyi kullanıyor. Tabii sonunda da cari açık ortaya çıkıyor. Bu arada, genişleyen ve zenginleşen orta sınıf da, yüksek faiz-düşük kur nedeniyle ucuz olan ithal malları bolca tüketiyor. Cari açık dediğiniz nedir? Ürettiğinizden daha fazla harcamanızdır. Ürettiğinizden daha çok tüketirseniz, tüketiminizin kalan kısmını ithalatla dışarıdan sağlarsınız. Cari açıkla gerçekleşen büyüme sağlıklı bir büyüme mi? Yoksa bedeli daha sonra ödenecek sorunlu bir büyüme mi? Böyle giderse sorunlu tabii... Türkiye’de cari açık rakamıyla büyüme rakamı paralel gidiyor. Yüksek büyüme, cari açıkla sağlanıyor. Ama bu yüksek cari açık ve büyüme rakamları böyle gitmeyecek zaten. Merkez Bankası politikasını değiştirdi. Türkiye’nin bundan kurtulması gerekiyordu ve nitekim Türkiye şimdi, döviz kurlarının yükselmesi ve faizlerin düşürülmesiyle bu paradokstan kurtuluyor. Piyasa riski gördü ve döviz kurları arttı. Merkez Bankası, “düşük kur-yüksek faiz” politikasından vazgeçti. Çünkü ihracatın artması lazım. İhracat-ithalat dengesi sağlanarak cari açığın dizginlenmesi lazım... Bu yıl IMF, Türkiye için yüzde 10.5 gibi çok yüksek bir cari açık tahmin ediyor. Cari açık bu yılın ilk altı ayında 45 milyar dolar olarak açıklandı. Dünyada kriz yaşanırken, Türkiye bu açığı sürdürebilir mi? Rahatlıkla sürdürebilir çünkü ikinci altı ayda cari açık gittikçe azalacak ve 20-25 milyar dolara inecek. Toplam cari açık rakamı 70 milyar dolar olacak. Bugünkü yüksek cari açığı, düşük kur politikası beslemişti. Artık kurun yükselmesi, ihracatı arttıracak, ithalatı da dizginleyecek. Yani cari açığı azaltacak ve büyüme yüzde 6-7’ye gerileyecek. Türkiye şu anda o süreçte... Yüzde 6-7’lik büyüme sağlam ve sağlıklıdır. O zaman da çok yüksek cari açık olmaz. Anlayacağınız Türkiye’nin bir krizlik durumu yok. Ama kriz bekleyenler var tabii! Onlar niye kriz bekliyorlar? Krizden hâlâ medet umanlar var. Çünkü krizden para kazananlar var. Bunlar, AK Parti’nin iktidardan gitmesini istiyorlar. Kriz çıkarsa, gene paradan büyük paralar kazanacaklar. Biz bu filmi 1990’larda gördük. Devlet gene gidip onlardan yüksek faizlerle para isteyecek. Bunlar, Türkiye’de büyük para kazanmaya alışmışlar. Bu yüzden de Türkiye’de hep kriz üzerine bir senaryo var. Gazetelerdeki yazılara, televizyonlara bakın, hep bir kriz beklentisi var. Aslında bir krizde, para satanlar dışında bütün toplum kaybediyor. Cari açığı göze almadan Türkiye büyüyebilir mi? Türkiye’de mutlaka cari açık olacak. Cari açığın çok düşük olmasına da gerek yok, 5-6 olabilir. Çünkü bizim büyümeye ihtiyacımız var. Türkiye cari açık olmadan büyüyemez. Bizim üretim yapabilmemiz için ithalat yapmamız gerekiyor. Düşünün ki, ithalatımızın yüzde 20’si petrol gibi enerji girdilerine gidiyor. Enerjide yüzde 75 oranında dışa bağımlıyız. Dolayısıyla ithalat olmadan büyüyemeyiz. Biz, cari açıkla büyümeye devam edeceğiz. Ama biz şu hatayı yaptık. “Düşük kur-yüksek faiz” politikasını abarttık. Uzun yıllar TL çok değerli oldu ve Türk mallarının ihracatta rekabet gücü çok düştü. İthalat ucuza geldiği için de içerde üretebileceklerimizi bile ithal ettik biz. Ama şimdi durum değişti. Yükselen kurlarla şimdi Türkiye’nin ihracatta rekabet gücü olacak ve içeride üretilebilecek mallar artık Türkiye’de üretilecek. Peki, işsizlik ne olacak? Türkiye’de işsizlik azalıyor, yüzde 9’a düştü ama işsizlikle ilgili çok büyük problemler var. Cari açık ve büyüme düşünce, öbür tarafta patlayan bence işsizlik olacak. Türkiye’de böyle bir problem var. Ekonomide birkaç değişken var. İkisini tercih ettiğinizde diğeri patlayabiliyor. İşsizlikle ilgili çok büyük bir sorunla karşılaşabilirsiniz. Siyasi iktidarların başarısını ölçmede en önemli rakam işsizliktir. Cari açığı düşürmek yerine işsizliği azaltmak tercih edilemez mi? Şu anda ikisi arasında bir tercih yapılamaz. Bu büyük bir lüks olur Türkiye için. Yapılacak olan tercih cari açığı düşürmektir. Türkiye, geçmişte hep cari açık ve devlet bütçesindeki dengesizlikler nedeniyle krizlere girdiği için en korkulan şey bizde cari açık ve ekonomik krizdir. Büyüme oranı yüzde 5-6’ya düşünce, işsizlik yükselecek. Dünya yeni bir krize girer mi? Amerika değil ama AB krizde şu anda. Fransa’nın da uzun dönemde sağlam duramayacağı ortaya çıktı. Yunanistan, İspanya, İrlanda gibi ülkeleri için alınan önlemlerin sonuçları olumlu olursa AB yoluna devam eder ama aksi olursa AB dört, beş yıl sonra hem ekonomik hem siyasi büyük bir krizle karşı karşıya kalabilir. AB’nin bir, iki yıl içinde borç konusunu halletmesi ve ciddi reformlar yapması lazım. Avrupa’nın ekonomik krizi Türkiye’ye nasıl yansır? Avrupa’daki büyük bir kriz bizi çok etkiler. İhracatımızın yüzde 50’den fazlasını oraya yapıyoruz. Dolayısıyla oradaki daralma sonucunda dış ticaret dengesinde oluşacak açığı düşünürseniz, inanılmaz rakamlara ulaşırız. Cari açığın büyük bir kısmı dış ticaret dengesinden kaynaklanıyor. Yeni pazarlar keşfetmemiz şart. Şu andaki konumu itibarıyla Türkiye bunu yapabilir. Türkiye’yi, Avrupa’nın krizinden yeni pazarlara yerleşmek kurtarır. 2008 krizinde de en büyük sorunumuz bu ülkelerdeki krizdi. İhracat daralınca içerde bir daralma oldu ve eksi büyüme oranlarıyla karşı karşıya kaldık. Hâlâ sanayide kapasite kullanımı 2008 düzeyine varamadı. İhracat da 2008 krizinden önceki rakamlara ulaşamadı. Bu yüzden hiç zaman kaybetmeden yeni pazarlar bulmalıyız. Başka çaremiz yok. Dolar yükseliyor. Bunun bizim için sonuçları ne olur? Dolardaki yükselme çok fazla sürmez. Merkez Bankası, dolar bazlı bir politika izlemese de, hedeflediği bir dolar kuru var. 1.70 dolayında bir kur bu. TL’nin daha fazla değer kaybetmemesi için gerekli önlemler alınıyor, döviz satışı yapılıyor. Bir hafta içinde 1.70 dolaylarına gelir dolar kuru. Dolardaki yükselmenin sonuçlarına gelince... İhracatı ve istihdamı arttırır bu. İthalat azalınca içerde üretim yapılır. Yalnız doların çok yüksek olması enflasyonist bir etki yapabilir. 1.75’in üzerine çıkan bir dolar kuru enflasyonu arttırır. Ama şu anda Türkiye’de bir enflasyon problemi yok. Zaten enflasyon sorunu olsaydı, Merkez Bankası faizleri indirmezdi. Yüzde 5-7 marjında devam eder enflasyon. Doların fiyatı nereye kadar yükselir? Yükselmez, bundan sonra düşer. 1.65 - 1.70 arası bir dolar fiyatı bence makbuldür. Altın neden yükseliyor? Yatırımcı, Amerika’ya ve Avrupa’ya bakıyor. Dünya ekonomisindeki olumsuz algı sonucunda da, “En sağlam yatırım aracı altın” diyor. Haklı da çıkıyor. Borç limitini arttırma konusunda Amerika’da 2012’nin sonuna kadar bir anlaşma yapıldı ama insanlar 2012’den sonrasına da güvenemiyor ve altına olan talep sürüyor. Daha yükselmeye devam eder mi? Altın doyma noktasına gelmeye başladı. Çok hızlı yükseldi ve bir dönem durabilir, artışını yavaş bir trendle sürdürebilir. Bizde konut sektörü çok hızlı büyüdü. Hâlâ da büyüyor. Amerika’nın başı bu konut sektöründen derde girdi. Bizde de konutlar elde kalır mı? Emlak piyasası çöker mi? Hayır. Halen büyük talep var. Belki belli yerlerde konut fiyatları aşırı doymuş olabilir ama genelde, üretenler, konutları hâlâ iyi fiyatlardan ve çok rahatlıkla satıyorlar. Türkiye’de yeni konuta ihtiyaç var. Çünkü konut problemi hâlâ çözülmedi. İnsanların hâlâ kaliteli eve ihtiyacı var. Zaten konut satın alan da içinde oturuyor. İnsanlar insani koşullara yaşamak istiyorlar. Konuta talep sürüyor ve konut hâlâ para ediyor. İnsanlar emlaki hâlâ bir yatırım aracı olarak görüyor. Bence emlak fiyatları düşmez. Neden düşsün ki? Düşmesi için çok konutun yapılması lazım. Çoğu yerde çok konut yok. Türkiye ekonomisinin en sorunlu alanı hangisi? En sorunlu alan enerji çünkü yüzde enerjide 75 dışa bağımlı bir ülke normal bir ülke olamaz. Doğalgaz akışı kesilse ne yapacağız? Türkiye güneş, rüzgâr, hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji çalışmalarını hızlandırmak zorunda. Yılda enerji ithalatına petrol, doğalgaz ve kömüre 40 milyar dolar para ödeniyor. Ekonominin en sağlam yanı hangisi? Kamu bütçe dengesi... Yani devletin bütçesi, en sağlam yanı ekonomimizin. Bizi geçmişte hep devletin bütçesindeki zayıflık krize sokmuştu, tarihte ilk defa 2,9 milyar lira fazla verdik. Bu büyük bir dönüşüm. Zaten Türkiye’yi kurtaracak bir kalem bu. Sadece “bütçe dengesi” deyip geçmeyelim. Bütçe dengesindeki sorun, başka kalemlerle birleşince Türkiye ekonomisi büyük bir belayla karşılaşabilirdi ama bugün böyle bir ihtimal yok çünkü devletin bütçesinde bir sorun yok. Başbakan doğru söylüyor. Ayağımızı gerçekten yere sağlam basıyoruz. Dünya sermayesi Türkiye’ye neden daha fazla yatırım yapmıyor? Üretim, işsizlik, teknoloji ve sermaye sorununu çözmek için Türkiye’nin dünya sermayesinin doğrudan yatırımlarına çok ihtiyacı var ama Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımlarla ilgili bir stratejisi, hedefi, planı yok. Hükümet, yabancı yatırımlarla ilgili mutlaka bir yol haritası çizmeli. Cari açığı finanse etmenin sağlam bir yoludur bu. Peki, yaşanan bu küresel kriz ortamında vatandaş olumsuz etkilerden korunmak için tasarruflarını nasıl değerlendirmeli? Altın, döviz, mevduat, gayrımenkul hangisini tercih etmeli? Bu tür durumlarda önemli olan vatandaşın borcunun olmamasıdır. Bir kere vatandaş gelirinden fazla borçlanmamalı. Krizin en fazla vurduğu kesimler, gelirinden fazla gideri olanlardır. Borcunuz yoksa, krizden çok fazla etkilenmezsiniz. Eğer dövizle borçlanmışsanız, bir krizde en fazla etkilenen siz olursunuz. Döviz cinsinden borçlanmamak lazım. Paranın nereye yatırılacağına gelince... Bence vatandaş TL’de kalsın. Altını varsa satmasın, ama şu anda satın da almasın! Biraz da gelecekten söz edelim. Dünya yepyeni bir teknolojiye geçti. Bu teknolojiye uygun üretim yapıyor. Türkiye ise henüz o üretim biçimine geçemedi. Bu, ileride sorun olur mu? Cari açığın kapatılmasıyla ilgili yapılması gerekenlerden biri de bu zaten. Türkiye’nin daha kaliteli ve katma değeri yüksek teknoloji ürünlerini mutlaka üretip ihraç etmesi gerekiyor. Türkiye’nin bir TIR dolusu tekstil ürünü satmasıyla, İsrail’in bir TIR dolusu ileri teknoloji ürünü satması arasında büyük bir fark var. Tekstilden vazgeçilmemeli ama kaynaklar da etkin dağıtılmalı. Sanayi Bakanlığı, Sanayi Strateji Belgesi yayınladı. Katma değeri yüksek ileri teknoloji ürünlerinin üretilmesinden bahsediyor. Araştırma ve geliştirmeye para harcamadan, yüksek katma değerli ürün üretmemiz mümkün mü? Mümkün değil. Gayrı Safi Yurtiçi Hâsıla’nın daha yüzde 1’ine bile ulaşmadı bizdeki araştırma geliştirme harcamaları. Bu rakam binde 75-80 oranında hâlâ. Madem bütçe ve kamu maliyesi bu kadar iyi yönetiliyor, devlet, gelirlerini geçmişe göre çok daha etkin kullanıyor, savunma harcamalarını kısıyor, niye araştırma ve geliştirmeye para harcamıyor? Türkiye’nin yapması gereken bir dönüşüm bu ama bizde hâlâ “çok basit yollarla üretimi arttırabiliriz” gibi bir düşünce var. Biz, uzun dönemli üretim artışının araştırma, geliştirme ve eğitimden geçtiğini pek anlayamadık. Araştırma, geliştirmeye para ayırmamak ileride Türkiye için bir sorun olacak. Yüzde birin altında bir harcamayla bir yere varılmaz çünkü. Ama siyaset yatırdığı paranın karşılığını hemen almak istediğinden, araştırma geliştirme çok tercih edilen bir harcama olmuyor. Bir sosyal yardımın karşılığını hemen alırsınız ama araştırma, geliştirme harcamasının karşılığını 10-20 sene sonra alırsınız. Neden biz hâlâ arabada ve buzdolabında kaldık? Neden biz de bilgisayar çağının mallarını üretemiyoruz? Biz arabada, buzdolabında kaldık çünkü strateji olarak bir şey belirlemedik. Sanayi Bakanlığı, Sanayi Strateji Belgesi’ni yeni açıkladı. Bu belge de ayrıntılı değil. Hangi malı, nereye üretmemiz ve satmamız gerekir diye bir strateji belirlememiz lazım bizim. Hindistan’da yazılım konusunda inanılmaz yatırımlar ve tasarımlar yapılırken, Türkiye’de böyle bir şey yok. Siyasetçi bu konuda hedef koymalı. Özel sektörün de yatırım yapması lazım tabii. Anadolu sermayesinin durumu ne? Anadolu sermayesi gelişiyor. Eskiden sermaye, üretim, ihracat, iş dünyası deyince akla sadece TÜSİAD gelirdi. Şu anda bu ülkede bir milyar doların üzerinde ihracat yapan 14 il var. Anadolu sermayesinin düzeyi ve gücü TÜSİAD kadar olmasa da, ülkeye yayılma açısından ileride. Bunlar, Anadolu’nun çoğu ilinde güç ve pay sahibi. TÜSİAD gibi sadece İstanbul ve Marmara’da değiller. Zaten AK Parti’nin aldığı oylarla da bu yaygınlığı ve gelişmeyi ölçebilirsiniz. Anadolu’da insanlar zenginleştikçe, bunun AK Parti’ye etkisi olumlu oluyor. Çünkü AK Parti’nin sınıfsal tabanıyla Anadolu sermayesi çok iç içe geçmiş durumda. Anadolu sermayesi geliştikçe AK Parti de güçleniyor mu? Evet. Bunları anlayan, cesaretlendiren, destek veren AK Parti oldu. Anadolu sermayesini engellemek için arkasından işler çevirmedi AK Parti. Anadolu sermayesi, İstanbul sermayesiyle rekabet edebilecek düzeye ulaştı mı? Hayır. Kısa sürede ulaşması kolay değil. Anadolu sermayesinin tarihi daha yeni. 1983’ten sonra Özal’la başladı. 28 Şubat’ta “yeşil sermaye” suçlamalarıyla büyük bir darbe yedi. 2000’den sonra yeniden gelişti. Diğer sermayeyi düşünün. Cumhuriyet’in kuruluşundan beri varlar ve devletin madde destekleri ve teşvikleriyle büyüdüler. Kısa sürede arayı kapatmaları zor. Ama şu da var. Anadolu’da insanların zenginleşmesi, orta sınıfın oluşması, o sınıfın çocuklarının özel okullara üniversitelere gitmesi, eski zenginlerle aynı mekânlarda oturmaları, aynı uçaklarda uçmaları çok önemli. Eskiden bu durumu kabullenmeme vardı. Şimdi bir kabullenme süreci yaşanıyor. Çünkü artık bu durumu reddedemezler!
|
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012