Ömer F. Gergerlioğlu
“Askerlerin imdadına koştuğu sırada gözünün hiçbir şeyi görmediğini belirten acılı anne, evden kaza bölgesine gidip bütün yaralı ve şehitleri dere yatağından çıkardıktan sonra ayakkabısının olmadığını fark ettiğini kaydediyor. O sırada aklında askerlerin eşleri ve annelerinin olduğunu aktaran Ürek, "Evladımı kaybettim, bari başka annelerin ciğeri yanmasın. Hâlâ kucağımda ölen asker için ağlıyorum. Biz de insanız, yüreğimiz dayanmıyor. Biz birlikten beraberlikten yanayız. Sadece kötüler ortaya çıksın istiyoruz." diye konuşuyor. Minibüsün uçtuğu dere yatağından yaralı olarak çıkardıkları bir askerin 'Geçen yıl annemi kaybettim, ona kavuşacağım. Beni bir teyzenin yanına götürün' ifadeleri üzerine askerin başını dizine koyduğunu ve teselli etmeye çalıştığını anlatan anne Ürek yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Onun elinden tuttum, gözlerime baktı. Elimi sıktı, 'Anne ölmek istemiyorum.' dedi. Ben o sırada onun gözlerine bakıyordum ama sanki oğlumu görüyordum. Ona dua ettim ve 'Sen de dua et.' dedim. Askerin de bir oğlu varmış. O da 'Allah beni oğluma bağışlasın.' dedi. Sürekli konuşturmaya çalıştım. Köyden gelen akrabalarımın sivil aracına bindirdik. Arabada başını dizime koydu. Alaydaki revire kadar elimi bırakmadı. O an ölüp ölüp diriliyordum. Allah'a dua ediyordum yaşasın diye. Revirde askerler hemen müdahale etti; ama maalesef vefat etti. Biz tekrar olay yerine geldik, diğer yaralılarla ilgilenmeye devam ettik."
Roboski’de yaşanan bu olay haftaya damgasını vurdu.
Gaziantep’te katliam sonrası gerilen sinirler, çözüm konusunda karamsarlaşan düşünceler bu çok duygusal olayla sarsıldı. Fecaatin en büyüğünün yaşandığı anlarda konunun çözümünün nasıl olabileceği konusunda bir ipucu değdi kulağımıza. Bozulan barış süreci ve ardından nasıl sağlanabileceği konusundaki tartışmaların masum siviller üzerinden yapılması çözümün bağrına sokulan bir hançer gibidir. Zira Gaziantep’te yaşanan vahşetin pamuk ipliği ile sağlanmaya çalışılan çözüm umutlarını berhava ettiğini görmemek mümkün değil.
Maalesef iki ayrı dünya oluşmuş. Bu vahşi katliamdan bir müddet geçtikten sonra bölgede katliamı yapanların desteğinde bir eksilme yine olmayacak maalesef. Zira ortada kaldırılmamış bir cenaze var. Halledilmemiş bir sorun var. Hükümetin Kürtlerin en temel insani haklarının verilmesi konusundaki isteksizliği, anayasa konusunun adeta rafa kaldırılması ve açılım sürecinin ruhuna fatiha okunması halklar arasındaki yarığı derinleştiriyor. PKK’nın sözüne güvenilmez, ne zaman ne yapacağı bilinmez, uluslar arası güç odaklarıyla iş tutan pragmatist yapısıyla sorunun çözümünü ne derece baltaladığı ortadadır.Ancak önemli olan bölgedeki onca sivil ölümüne rağmen desteğinin artmasıdır.
Hatırlanacağı üzere Diyarbakır dershane önü patlamasından sonra da büyük bir infial olmuştu ancak seçimlerde BDP’nin oyları artmıştı.
Bundan dolayı çözümün nefret temelli olayların artması ile değil sevgi temelli olaylar sayesinde olacağı anlaşılmaktadır.
Roboski’yi gündeme getirenlere yönelik önemli bir tepki oluşturmaya çalışıyorlardı. Roboski diyen “Kürtçü” damgası yiyordu. Ancak Roboski’li anneler bu tezviratın ne kadar haksız ve zalim olduğunu gözler önüne serdi. Tahmin edilmeyen bir kaza imtihan idi onu Roboski’li anneler temiz yürekli Anadolu çocukları kazandı. Sormak lazım alay, hakareti kendisine iş edinenlere, MAZLUMDER İstanbul şubesinin yapmış olduğu Fatih camii önündeki etkinliğin ne kadar değerli olduğu anlaşıldı mı acaba? Roboski’li mazlum , yaralı, öfkeli ama yüreği katılaşmamış anaları anlayamayanların yüzü kızardı mı şimdi acaba? Anaların acısını canlı tutmanın, bir asker iniltisi karşısında yüreği parçalanan ana yüreği ile dayanışma olduğunu anladınız mı acaba? Roboski deyince hakaret , küfür ve alaydan başkasını bilmeyenler, başınız öne eğildi mi acaba? İki halkın da çözümden yana olduğunu ama onları temsil edenlerin ruhsuzlaştığını gördünüz mü? Sizler için hala hükümeti, partiyi veya diğerleri için örgütü korumak en üstün değer mi? Bu olay, sorunları görmezden gelen sun’i bir yakınlaşmayı değil, yaratılıştan gelen adalet ve hakkaniyet duygularıyla diğerinin hakkını anlamayı, teslim etmeyi sağlamalıdır.
Bu katliam üzerine bu yürek parçalayan olayın olması hepimizi derinden düşündürmeli. Gerçekten çözümün sırrı burada. Bir Kürt anasına başını yaslayan ona baktıkça anasını hatırlayan o güzel askerde saklı bu sır. Askeri, hesabı verilmemiş zalim bir bombardıman sonucu çocuğunu kaybetmiş bir intikamcı anne gibi değil, ona baktıkça analık duyguları kabaran biri gibi kucaklayan o asil ruhta saklı bu sır. Hangi katı yürek bu manzara karşısında eriyip gözyaşlarına boğulmaz ki? Acılarının hesabını soranları ve onları sahiplenen erdemli insanları, insan hakları savunucularını terörist ilan edenler artık katı kalpleriniz yumuşasın. Şiddetin, zalimce kin duygularının, belden alta vurmaların kazandıracağı hiçbir şey yok.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. İki tarafın da ölenlerin ardından döktüğü öfkeli gözyaşları çözüme hizmet etmiyor. Bu anlayışa dokunulmasıyla şiddet, öfke zalimlik dili oluşuyor. Kürt sorunu üzerinde düşünen ve çözümler arayan aydınları, PKK’lı ilan edenler, ne derece sorumsuz olduğunuzu anlayın. Önemli olan ölenin ağıtını yakmak değil, yeni ölümleri önlemektir. Bu ülkede fay hatları her geçen gün daha kırılgan hale gelirken hedef göstericiliğin, derin devlet servisçiliğinin normalleştirilmesi tüyler ürperticidir. Medya attığı manşetlerle artan tirajını değil kendisi yüzünden oluşabilecek ölümlerin endişesini yaşamalıdır.
Sevgi ve merhamet kazanacak, eminim. Analar kazanacak, tüm kalbimle inanıyorum. Nefretin değil Anadolu’nun bağrından koparamayacağınız merhametin dili kazanacak, eminim. Bir diğerinin talep ettiği kimlik haklarını bu yürekler anlayacak çünkü. Diğerinin acısını, derdini bu yufka yürekler anlayacak. Hep en ücra köylerde, fakir ana babaların gözyaşları arasında toprağa verilecek o merhamet dolu yürekler kazanacak, buna eminim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018