Ömer F. Gergerlioğlu
Toplum yakınlıkları olmasa da bir arada yaşayan insanların oluşturduğu bir topluluktur. Parmak izi farklılığı sayısında ayrı bireylerin bir arada adaletli yaşamı kolay değildir. İnsanların özelliği kendilerini merkeze koymalarıdır. En iyisini tatmak, en iyi yerde oturmak en güzel lezzetleri tatmak isterler. Bilmeleri gerekir ki birinin özgürlüğünün bittiği yer diğerinin hakkına tecavüz etme anıdır. Ancak bazen nefisleri ağır basar birbirlerinin hakkına tecavüz ederler. Anlaşmazlıkları çözme ile görevli hukuk insanlara müdahale eder, istedikleri gibi davranamayacaklarını belirtir. Ancak bir de mahalle kabadayılığı yapanlar, mafya babaları ve fedaileri vardır. Bunlar istedikleri gibi yaşamayı özler, hayata zorbalığın hakim olmasını isterler. Büyüklenirler, kendilerini müstağni görürler. Güç sahibi olmanın tüm kapıları açtığını vehmederler. Herkesi kendilerine boyun eğmeye zorlarlar. Güç sahibi olmak için her şeyi yapmaya hazırdırlar. İnsanları korkuturlar, ürkütürler, tehdit ederler ve iftira atarak geri adım attırmaya çalışırlar. Olduklarından fazla güçlü görünmek için her türlü korkutma, ürkütme, çekindirme yolunu kullanırlar. Kimse onlara bulaşmak istemez. Kenardan geçerler. Yoldan geçerken onun küfürlerini duymazdan gelirler. Olmadı, yollarını değiştirirler. Ancak böyle yaptıkça kabadayı daha da cesaret kazanır. Daha geniş bir çevreye hükmetmeye çalışır ve bunu yapar. Daha fazla adamı olur, güçlenir daha fazla kapısında nimetleneni olur. Ahlakı onun gibi olanlar ise onu gözlerinde büyütürler. Onun gibi olmak isterler. Onun metodlarının ne kadar kuvvetli, sonuç alıcı olduğunu konuşurlar. Ama ahlaki olup olmadığını sorgulamazlar.
Mahallenin onurlu insanları ise bu gidişatı görür ve rahatsız olurlar. Güçleri olmasa da kabadayıya boyun eğmemek gerektiğini bilirler. Onlar boyun eğmemeye çalışır. Ancak mahallenin çoğu tarafından bu tavır garip karşılanır. Onlar da dünyaya gücün egemen olduğunu düşündüklerinden ilkeli duruşları anlayamazlar. Kabadayı daha da pervasızlaşır, fütursuz fiiller işler. Kendisine karşı çıkanların kafasını kopartır. Alay, hakaret, iftira , şantaj, komplo kurmak sık kullandığı silahlarıdır. Hatta zaman zaman mahallenin muhtarı bile ona ses çıkarmamak gerektiğini düşünür. Kabadayıyı o da görmezden gelir hatta onu gideceği yere alıp götürür. Onun kendisine dokunmamasını, kendisinin tetikçisi olmasını önemser. Kendisinin yapamadığını, söyleyemediğini çıkarları doğrultusunda onun yapmasını sever. Onu hoş görür sırtını sıvazlar. Kabadayının hareketlerinden rahatsız olanlar bunu gördükçe “vardır bir hikmeti “der.
Kabadayıya derin kabadayılar da yardımcı olur zaman zaman. Kafaya taktığı kişileri itibarsızlaştırmaları için servisler yaparlar. Kabadayı bu servisleri memnuniyetle kabul eder ve gereğini yapar. Birisini hedefe oturtma ve canını alma ameliyesi başlar. Şok söylemlerle mahallede ahlaksızlık yapan birileri olduğunu, bunu bildiğini ve canına okuyacağını ilan eder. Kendisine servis edilen belgeleri bile anlamadan veya anlasa bile çarpıtmak için az akledenlere sunar. Tüm değerleri ayaklar altına almıştır. Rakibini kaba güç yolu ile alt etmek için her yol mübahtır. Belden aşağı vurmanın, ötekileştirmenin, hedef göstermenin en başarılı(!) örneklerini sergiler. Yalnız kalan kişi karşısında sözden anlayacağı bir kişi olduğunu sanır ama kabadayı ile her muhataplık daha kötü tezyif ve tahkir ile sonuçlanır. Bu sonucu gören diğerleri sıranın kendilerine geleceğini hiç düşünmez. Kabadayıya ilişmemek genel prensipdir.
Kabadayıya en çok karşı çıkması gerekenler ise onları ahlakın zirvesine çıkarmayı hedeflemiş bir dinin müntesipleridir. Bu dinin mensuplarının batıda yüzyıllardır yaşanan insan hakları mücadelesi ile gelinen erdemli nokta açısından avantajları vardır aslında. Zaten bu din zalime boyun eğmemeyi, mazlumdan yana olmayı öğütlemektedir. Ancak pratiğe baktığınız zaman “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”, “her koyun kendi bacağından asılır” gibi menfaat esaslı insani öğütlerin öncelendiğini görürsünüz. Mahallenin hocaları, kabadayının hakkından en çok gelme ihtimali olanlardır. Ancak en sessiz kalanlar yine onlar olur.
Kabadayılığa karşı bunca sessizliğin olduğu bir ortamda aslında yapılması gereken direkt olarak kabadayıya karşı ortak bir toplumsal tavırdır. Gelin kabadayılara da iyilik edelim. Onları normal bir birey haline getirelim. Ona onun metoduyla karşı koymayalım. Onlara bu yolun yol olmadığını hatırlatalım. Toplumun normal bir bireyi olmasının ona bir şey kaybettirmeyeceğini söyleyelim. Kin, nefret ve şiddet üzerinden giderse toplumda kendisi gibi insanların artacağını söyleyelim. Hangi kabadayılık hakkaniyet açısından olumlu bir iş yapmış, soralım. Ama güç kazancı açısından ona sormayalım. Kabadayılık yapan zalimler güçlü olabilmiştir, hükümran olabilmiştir. Ama onlar yine kaybetmiştir. Tarih ve insanlık vicdanı onları ortaya çıkartmış ve affetmemiştir.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018