Şahin ALPAY
Geçen hafta gazetemizin yazı işleri çalışanlarına ve yazarlarına yaptığı iftar davetine katıldım.
Davet, çalışanlar arasında görüş teatisi açısından iyi bir vesile oldu. Genel yayın müdürümüz Ekrem Dumanlı, iftar sonrası bir konuşma yaptı. Bu konuşmada, olağanüstü sıkıntılı bir dönemden geçildiğinin altını çizdi. Erdoğan hükümetinin özel olarak Zaman’a yönelik tehdit ve baskılarından örnekler verdi. Başbakan’ın hemen bütün yazarların işlerine son verilmesi talebiyle karşılaştığını aktardı. Bu baskılara rağmen Zaman’ın dimdik ayakta olduğunu, tirajında ciddi bir kayıp yaşanmadığını anlattı; gazetenin temel hakları, özgürlükleri ve demokrasiyi daha büyük bir kararlılıkla savunmaya devam edeceğini vurguladı.
Ben de söz aldım ve şunları söyledim: Türkiye demokrasisinin olağanüstü sıkıntılı bir dönemden geçtiği doğru. Zira bugüne kadar Türkiye’de temel hak ve özgürlükler için mücadele esas olarak askeri vesayete, orduya dayanan yönetimlere karşı verildi. Bu mücadele şimdi ilk kez seçimle gelmiş, halka dayanan bir yönetimin keyfileşmesi ve otoriterleşmesine karşı veriliyor. Evet, 1950’lerin sonlarına doğru Demokrat Parti yönetimi de keyfiliğe ve otoriterleşmeye, toplumu kutuplaştırmaya yönelmişti. Ama toplum bu gidişin büyük sakıncalarının bilincine varmadan DP yönetimi, askeri-bürokratik vesayeti anayasaya sokan bir askeri darbeyle devrildi. Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmeleri vicdanları sızlattı; biraz da bu yüzden DP’nin yanlışları toplum tarafından anlaşılamadı.
Olağanüstü sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. AKP yönetiminin ülkeyi giderek kutuplaştırmasına, hukuk devletini tahrip etmesine, hakkında ortaya dökülen ciddi yolsuzluk iddialarına rağmen, ilk iki iktidar döneminde ülkenin zenginleşmesine ve toplumun özgürleşmesine yaptığı katkılardan dolayı, halk nezdindeki desteğini (giderek eriyor olmasına rağmen) önemli ölçüde koruyor. Yaşananları “hükümetle Cemaat arasında iktidar kavgası” olarak niteleyenler, bilerek veya bilmeyerek, Türkiye’deki temel mücadelenin demokrasiyi tepelemeye girişenler ile demokrasiyi savunanlar arasında cereyan ettiğini gözlerden gizliyorlar.
Otoriterleşen AKP iktidarının hedefinde, genel olarak sivil toplum ve esas olarak da esin kaynağı Fethullah Gülen Hocaefendi olan Hizmet Hareketi var. Bunun için demokrasi mücadelesinde Hizmet’e, bu arada Hizmet’in en eski medya kuruluşu Zaman gazetesine önemli görevler düşüyor. Zaman’ın bu dönemdeki misyonu, tek tek bireylerin ve hiçbir ayrım yapmaksızın otoriterleşmenin, ayrımcılığın mağduru olan tüm toplum kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerini, insan haklarını, hukuk devletini, demokrasiyi savunmak olmalı. Gülen’in “herkesi olduğu gibi kabul etmek” özdeyişinde ifadesini bulan çoğulculuk anlayışı bu mücadelenin rehberi olmalı.
Bu mücadele Zaman gazetesini geliştirecek, önüne koyduğu bütün toplumun güvenle okuyacağı bir referans gazetesi olma hedefine ulaşmasına da yardımcı olacaktır. Bu mücadele, geçmişte herkesi olduğu gibi kabul etme açısından, herkesin temel hak ve özgürlüklerini savunmak açısından yapılmış yanlışlar, eksikler var mıdır sorgulamasına ve hatalardan ders çıkarılmasına da ışık tutabilecektir.
Türkiye’nin özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi yerleştirebilmek için, vesayetçiliğin askerisinden sonra siviline karşı mücadeleyi de kazanması gerekeceği anlaşılıyor. Ve mutlaka demokratik çerçevede, verilmesi gereken bu mücadele er veya geç, ama mutlaka kazanılacak. Çünkü Türkiye, Erdoğan ve kliğinin sandığı kadar geri, ilkel bir toplum değildir. Bugün orta sınıfın güçlendiği, yüksek öğrenimin, sosyal medyanın görülmemiş ölçüde yayıldığı, toplumun hiç olmadığı ölçüde dışa açıldığı, dünyaya entegre olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bu Türkiye’nin ortaya çıkmasında bizzat AKP hükümetinin ilk iki iktidar döneminde yaptığı hizmetlerin büyük payı olduğuna kuşku yok. Onun içindir ki Erdoğan’ın keyfiliğe ve otoriterliğe saparak, kendi başarılarının kurbanı olma yolunu seçtiği söylenebilir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Fark, karizma olabilir mi?
14.06.2023 - Harikalar diyarında
21.12.2020 - Kaçık Radyo'ya uzun ömürler
6.02.2020 - Kemalizmin amaçlanmayan sonuçları
18.11.2020 - Darbecilikle boğuşurken popülizme yakalanmak
30.09.2020 - Assar Lindbeck ve liberal sosyal demokrasi
24.09.2020 - Yeni dünya görüşüm
20.07.2020 - Kadri bilinmemiş bir şah-eser
8.05.2020 - Trump'ın dünyaya verdiği dersler
29.04.2020 - Ne umduk, ne bulduk
21.04.2020
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Kadir Şener Yalçın
S evgili Kardeşim, O toplantıda kaçan bir şey var.Levent Kırcanın yediği halt kendi terbiyesi sınırları içindedir. Asıl öne çıkması gereken MELİKE DEMİRAĞa söyletilmeyen AHMET KAYA şarkısıdır.Biliyorsun aynı kumpanya AHMET KAYAnın Kürtçe kaset yaptım dediğinde de çatal kaşık atma şovu yapmışlardı.Orada şarkısını bile söyletmediler.Aynı kumpanya birkaç gün önce de Silivri de barikattaydı.(!)
Kadir Şener Yalçın
S evgili Kardeşim, O toplantıda kaçan bir şey var.Levent Kırcanın yediği halt kendi terbiyesi sınırları içindedir. Asıl öne çıkması gereken MELİKE DEMİRAĞa söyletilmeyen AHMET KAYA şarkısıdır.Biliyorsun aynı kumpanya AHMET KAYAnın Kürtçe kaset yaptım dediğinde de çatal kaşık atma şovu yapmışlardı.Orada şarkısını bile söyletmediler.Aynı kumpanya birkaç gün önce de Silivri de barikattaydı.(!)