Şahin ALPAY

Sosyal demokrat gözüyle siyaset
5.02.2015
2457

 Haluk Özdalga, eski ve yakın bir arkadaşımdır. Tanışmamız şöyle olmuştu: 1984 senesiydi ve ben Cumhuriyet’te kitap sayfası hazırlıyordum.

Bir gün Hil (şimdi Pandora) yayınlarının sahibi Hüseyin Sönmez aradı: “Abi, bana getirilen sosyal demokrasi üzerine bir kitap metni var. Lütfen bir göz atıp, yayınlanmaya değer mi söyleyebilir misin?” Kitabı okuyunca Hüseyin’i aradım: “Mükemmel bir kitap. Lütfen Haluk Özdalga’yla beni tanıştır...” dedim. “Çağdaş Sosyal Demokrasinin Oluşumu: İsveç ve Alman Sosyal Demokratları” başlıklı kitap o yıl basıldı. Yaklaşık otuz yıldır, Özdalga ile Türkiye’de siyasete bakışımız ortak bir liberal sosyal demokrat anlayışa dayandı. Temel farkımız, onun hep aktif siyasetin içinde olması, benim ise siyasete akademisyen ve gazete yorumcusu olarak bakmayı tercih etmem oldu.

Türkiye’de mühendislerin siyasete merakı bilinen bir eğilimdir. Özdalga da ODTÜ mezunu bir yüksek inşaat mühendisidir. Siyasete 1970’lerde Ankara’da sosyal demokratların toplandığı Toplumcu Düşün ve Sosyal Demokrat Ufuk adlı dergilerin editörlüğünü yaparak adım attı. Bülent Ecevit’in davetiyle 1981’den itibaren Demokratik Sol Parti’nin kuruluş çalışmalarına katıldı, 1985’ten 1989’a kadar genel başkan yardımcılığı yaptı. Ecevit, onu kendinden sonra partiyi teslim edeceği kişi olarak görüyordu. Ne var ki Özdalga, DSP’nin ne demokrat, ne sol ne de parti olabildiğini görünce Ecevit’i eleştirmeye başladı ve genel başkan yardımcılığından ayrıldı. 1990’da ihraç istemiyle disiplin kuruluna verilince de partiden istifa etti.

1992’de yeniden açılan CHP’ye katıldı. 1993–2003 arasında ilçe ve il yöneticiliği, Parti Meclisi ve MYK üyeliği yaptı. 1993’te yollarımız, kısa bir süre genel başkan ve parti grubu danışmanlığı yaptığım CHP’de kesişti. Ben 8 ay sonra medyaya döndüm. Özdalga ise Deniz Baykal’ın öncelikle askeri vesayeti teşviki, Kürt sorununda inkârcılığı ve başörtü yasağını desteklemesi nedenleriyle on yıl dayandıktan sonra umudunu keserek partiden istifa etti. DSP ve CHP’de geçirdiği yılların değerlendirmesini “Kötü Yönetilen Türkiye: Örnek Vaka DSP” (2005) adlı kitapta yaptı.

2007’de bizzat Tayyip Erdoğan’dan aldığı davetle ve sosyal demokrat kimliğiyle AKP’ye katıldı, Ankara milletvekili seçildi. 2011’de tekrar seçildi. İktidarda işlerin sarpa sardığını ilk görenlerden biri oldu. İşler 17 / 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının örtbas edilmesine kadar varınca eleştirilerini yüksek sesle dile getirdi. Tıpkı DSP’de olduğu gibi, ihraç istemiyle disiplin kuruluna verilince istifa etti.

Özdalga, geçen ay, sosyal demokrat gözüyle Türkiye’de siyasete bakışını içeren, çoğu ilk kez yayımlanan makalelerini “Çoğulcu Toplum ve Demokrasi” (Bencekitap, 2015) adlı üçüncü kitabında topladı. AKP milletvekili olarak geçirdiği 8 yıldan sonra AKP iktidarı hakkında vardığı sonuçları ifade eden kimi satırlarını buraya aktarıyorum:

“Şimdi tek adam egemenliğine dayalı ve demokratik laik hukuk devletiyle bağdaşmayan bir ‘inşa dönemi’ içindeyiz. Bir başka ifadeyle, rejimin serbest düşüşü henüz dibe vurmuş değil… Kürt sorunu artık kalmadı diyen ve yeni inkârcılık siyaseti izleyen AKP, reform sürecini yıllar önce dondurdu… AB üyeliği Türkiye’nin 50 – 60 yıllık bir hedefi olmaktan çok, yüzyıllardır süren bir yürüyüşün yönünü ifade eder. Şimdi o istikamete, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ideolojik dünyasında yer olmadığı ortaya çıktı… Suriye’de askeri müdahaleyle rejim değişikliği politikası izlendi. Bu akıl dışı siyaset, Türkiye’yi bölgedeki hesaplaşmaların önemli hedeflerinden biri haline getirdi. Üst üste yapılan yanlışlar nedeniyle bölgede dost ülke kalmadı…”

Özdalga’nın DSP, CHP’den AKP’ye uzanan siyaset serüveni, Türkiye’de sosyal demokrasinin niçin olamadığının bence en açık göstergelerinden biri.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar