Şahin ALPAY

Cumhuriyet’in en büyük başarısızlığı
16.05.2015
2872

 Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu AKP iktidarının, 17/25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını örtbas amacıyla hukuku katletmek, yargıyı tümüyle kendine bağlamak için yaptıklarına her gün bir yenisi ekleniyor.

HSYK, Yargıtay, Danıştay çeşitli yollardan iktidara bağımlı hale getirildi. Sıra yargı mensuplarını tutuklamaya geldi. Hukuksuz bir şekilde hapiste tutulan Samanyolu Yayın Grubu genel müdürü Hidayet Karaca ve 62 polisin tahliyesine karar veren hakimler tutuklandı. Suriye’deki radikal İslamcı örgütlere götürüldüğü iddia edilen silahlar ve mühimmatla yüklü MİT TIR’larını durduran savcılar tutuklandı. 17/25 Aralık soruşturmasını yürüten 4 savcı ve 1 hakim meslekten ihraç edildi. Yargıtay’da yargılanacaklar. Hukuk devletini katletme projesinin müellifi olan Erdoğan, “savcı ve hakim tutuklamaları devam edebilir…” diye talimat veriyor.

Görevi idarenin hukuka aykırı tasarruflarını denetlemek olan Danıştay’ın başkanı, 147. kuruluş yıldönümüne sadece TRT ve Anadolu Ajansı’nı davet etti. Konuşmasında, kuvvetler ayrılığı ilkesini, “işbirliği ve uyum” şeklinde tanımladı. Yani yargının görevi yürütmeye uyum imiş… Korkarım çok yakında bir hukuk faciasına daha tanık olacağız: Anayasa Mahkemesi (AYM), bütün saygın anayasa hukukçularının hukuk devletinin temel ilkelerinden olan doğal yargıç ilkesine aykırı buldukları Sulh Ceza hakimliklerini anayasaya uygun bulduğunu açıklayacak… AYM eski başkanı Haşim Kılıç 13 Mart’ta yaptığı, karara kendisi dahil sadece beş üyenin muhalif kaldığını belirttiği açıklamada bunun işaretini vermişti.

Bütün bu olup bitenler hakkında söylenebilecek sözü anayasa hukuku hocalarının hocası, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun anayasa hukuku konularındaki danışma organı Venedik Komisyonu’nun Türk üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, 17/25 Aralık savcıları ve yargıcının meslekten ihracı üzerine verdiği demeçte dile getirdi: “Her gün aklın almayacağı şeyler oluyor. Hukukun sonudur… bu kadar diyorum. Hukukun bittiği yerde ‘falanca kanunun filanca fıkrasını’ demek komik oluyor. HSYK’nın yaptığını kesinlikle yanlış buluyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha iki yıl kadar öncesine kadar “Tüm bu sanal, bu suni tehditleri ortadan kaldırdık. Onların kırmızı kitaplarını vesairelerini ortadan kaldırdık…” diyordu. Şimdi bağrına bastığı Kırmızı Kitap’ı cadı avına alet etmek peşinde. MGK kararı “Kırmızı Kitap’a da girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlikle ilgili bir durum…” diyor. Bunun ne anlama geldiğini en veciz şekilde Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz ifade etti: “Anayasa ve kanun üstü, gizli idari metinler yargının dikkate alacağı bir şey oluyorsa, orada diktatörlük vardır.” (13.05.2015)

AKP iktidarının “paralel yapı” safsatasıyla yürüttüğü cadı avını TSK’ya da yayma çabasında olduğu anlaşılıyor. Milli Savunma Bakanı “binin üzerinde ihbar” geldiğini, hem idari hem de Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturmalar başlatıldığını söylemiş. Balyoz ve Ergenekon askeri darbe girişimleri davalarında yargılanan 73 subayın göreve döndüğünü, bunlardan 46’sının Yüksek Askerî Şûra’da terfi edeceği “müjdesi”ni eklemeyi de ihmal etmemiş…

Bütün bu yaşananların düşündürdüğü çok, çok acı bir gerçek var: Türkiye Cumhuriyeti’nin belki en büyük başarısızlığı, insan haklarına, evrensel değerlere ve hukuk devletine gönülden bağlı elitler yetişememiş olması. Bu kavram ve ilkeleri savunanlar, ne yazık ki, ya çok dar bir çevreyle sınırlı ya da suskun kalmayı tercih etmekte. Sesi çıkan büyük çoğunluk, hukuka ve ahlaka değil iktidar kimdeyse ona bağlılığı yeğliyor… Askeri vesayet döneminde bunu görmüştük, seçimle gelen iktidarın hukuku katletmesi döneminde de buna tanık oluyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar