Şeyhmus DİKEN
Geçen yılın (2013) Ocak ayının üzerinden nerdeyse bir buçuk yıl geçti. Çatışmasızlık hali “yol kazaları” dışında sürüyor. Kirli savaşın mağduru Kürtler olanca fedakârane davranışları ve vakarlarıyla zamanın bütün ağırdan alma dayanılmazlığına rağmen bekliyor.
Devlet ise zamana yayıyor barışı ve barış sürecini, çözümü ve artık adı her ne ise!
Kürdistan’ın dağlarına, ovalarına, yollarına, sarp doruklarına, vadilerine kalekollar yapılıyor. Aldığımız bilgilere göre 300 civarında dört başı muhkem güvenlik noktasının yüz’ü şimdiye kadar yapıldı bile. Geriye kalan ikiyüzünü ise ne pahasına olursa olsun devlet yapmaktan yana!
Halk ne pahasına olursa olsun Kalekollara karşı direniyor ve yaptırmamaktan yana. “Madem Barış sürecindeyiz diyorsunuz Müstahkem Kaleler benzeri Kakekollar da neyin nesi.” Deyip direniyor.
Kürt siyaseti halkın bu duyarlılığına cepheden sahip çıkarak destek oluyor.
Bu çok anlamlı…
Bir ayağı eksik yalnız!
Devlet sadece kırsalda kalekol benzeri Karakol yapmıyor.
Şehir merkezlerinde de duvarlar örüyor.
Çok değil bundan 10-15 yıl öncesine kadar Diyarbakır Dağkapı Meydanından eski Yıldız sinemasına (şimdiki Büyükşehir Belediyesi ve Diyar Galeria civarı) doğru yürüdüğünüzde sağlı sollu iki devlet binasının önünden geçerdiniz. Soldaki halk arasında Gökdelen diye tabir edilen Momozgilin (Tatlıcıların) oteli idi. Karşısındaki de Ordueviydi. Oteli de asker satın aldı ve subay orduevi yaptı.
İki binanın önünden geçtiğinizde bahçesini, avlusunu şeffaf bir şekilde görürdünüz. Önce cam bölümleri iptal edildi duvar yapıldı. Sonra yol boyu en az üç metrelik duvarla yükseltildi. Ardından duvarın üzerine tel örgü çekildi. Sonra güvenlik kameraları yerleştirildi. Duvarlara da askeri bölge girilmez ve fotoğraf çekilmez levhası çakıldı.
Sadece bu mu! Değil elbette. Seyrantepe yolu üzerindeki MİT binası ve diğerleri de öyle. Kale gibi mübarek.
Yani anlayacağınız Kürdistan coğrafyasında sadece kırsal coğrafya değil, şehirlerde de devlet, mekânları ile halk arasına duvar örüyor.
Devlet, adeta kendini korumak, güvenceye almak gibi bir arayış ve çaba içerisinde.
O duvarlar ve güvenlikli alanlar içerisinde kendilerine ait bir dünya örüyorlar. Ne oluyor ne bitiyor oralarda yerel halkın pek haberi yok, ilgisi de yok sanki. Doğunun doğusuna doğru gidildikçe bu kopuş daha bir belirginleşiyor. Kum torbaları, korunaklı kıyafetler, elleri her an tetikte güvenlik mensupları görüntüleri.
Sanki olası bir savaşın öncesindeki hazırlık evresi görüntüleri.
Hakkâri girişinde bir park dikkatimi çekmişti. Surma Hanım Parkı. Fotoğrafını çektim yolun öte yakasından. Parkın önünde duran sivil giyimli biri koşarak aracımızın yanına geldi ve sordu. Benim fotoğrafımı mı çektiniz diye. Hayır dedik, parkın fotoğrafını çektik, sizin fotoğrafınızı ne diye çekelim ki! Ben polisim de fotoğraf karesine girmemişsem mesele yok deyiverdi.
Bu gidişat hayra alamet değil.
Karakol, Kalekol, muhkem duvarlar, tel örgüler, kameralar, askeri güvenlik noktaları bir yere götürmez.
İnandırıcılığınızı yitirmiş durumdasınız.
Benim bu satırları yazdığım gün ve saatlerde; bir yandan çözüm süreci deyip medyada sürekli boygösteren şahsiyetlerinizi Diyarbakır’a toplayıp bilindik laf-ı güzaf-ı bir kez daha dillendireceksiniz. Öte yandan hızla güvenlik harcamalarına devam edeceksiniz.
Böyle Barış gelmez…
http://www.bianet.org/biamag/siyaset/156229-kalekol-ya-duvarlar
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Mesele”yi hayatın içinden çözmek
26.01.2025 - Geçmiş ve an ya da Yok’lar Zamanı
16.04.2024 - Dostun dosta ettiği
1.01.2024 - Zula’daki “Puşt”!
21.04.2020 - Dalgalanıp Durulmak, Ercan Kesal
27.10.2019 - Behice Boran Kitabı; Destansı Hayat
10.06.2018 - Siyasetten Edebiyata Terfinin Adı: Seher
16.09.2017 - Yeni Sürece Doğru (mu)...
21.05.2017 - Kürtlerin Sevgililer Günü; Sêva Mêxekrêj
15.02.2017 - Evet ile Hayır! Ya da İkisi de Değil!
5.02.2017
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
nusret şahin
balyoz ve ergenekon davaları çakmadır bir tertipdir.gericilerin.en korktugu kurum tsk.dir bu kurumu sindirmek ve ya konuşamaz hale getirmek için fıkra üretir gibi suş üretim merkezi tarafından suç isnat edilmiştir.bu konuyu prof yaşar nuri öztürk ALLAH İLE ALDATMAK kitabında derinlemesine yazmıştır.olan ülkemize vatanseverlere ailelerine oluyor.çok yazık bunuda yapanlar dindar geçinenler.