Şeyhmus DİKEN
Selahattin Demirtaş’ın etkili bir siyasal aktör olarak Türkiye siyaset sahnesine çıkması henüz on yılı bile bulmadı. Ama popülaritesinin yükselişi doğrusu çok hızla gelişti. Türkiye siyaseti, hele hele parlamento üzerinden parti eksenli siyaset çok geleneksel kodlar üzerinden yürüyor. Sanki bir kalıba sokulmuş gibi birbirlerinin kötü kopyaları al birini vur öbürüne misali. Elbette bu durumun istisnai kimi örnekleri var. Kısmen Demirtaş’la kıyaslayacağımız belki de Bülent Ecevit olabilir. Ecevit de siyasetçi kimliğinin dışında şair ve gazeteci kimliklerini de her zaman önemseyen hatta yer yer öne çıkaran biriydi.
Selahattin Demirtaş’ın siyasal kimliği, parti genel başkanlığı üzerinden popülaritesinin artışı, açıkçası geniş kesimlerce sempatik bir siyasal lider olarak yaygın kabulü işini kısmen kolaylaştırdıysa da kısmen de zora soktu. İkili bir zorlanmaydı bu. Birincisi geleneksel kodlar üzerinden yürüyen Türkiye tarz-ı siyaseti Selahattin Demirtaş gibi yüzü sahiden halka dönük, içten ve açık konuşan siyasete pek sıcak bakmazdı. Bakmadığını da her muktedir siyaseti gibi “kustu” nitekim. İkincisi de Kürt cenahında ez cümle doğulu toplumlarda bu denli tez zamanda popülerleşen siyasal aktörlere yılların “kurt” siyasetçileri sıcak bakmazlar. Fırsatını bulunca “ipini çekmeye” fırsat kollarlar. Bu da bir başka handikap.
Bir başka açıdan da yazarlık ve siyasetçilik ilişkilenmesi çok tartışılır bir konu. Siyaset öyle bir “iş” kapısı gibi herkes açısından yapılabilir gözükür Türkiye’de. Bu açıdan düzeyi hayli düşük bir iş! Ama yazı işi öyle mi? Yazmaya soyunmak tek kelimeyle “çap” meselesi, herkesin harcı değil! Yazmak için bilgi ve birikim şart. Siyasetin tribünlere oynayan popüler bir yanının hayli baskın olmasına rağmen, yazarlığın böyle bir edayı asla kabullenmeyeceği bir gerçeklik.
Neyse konumuz bu değil! Bu üç paragraflık girizgaha “Siyasetçi Selahattin Demirtaş”ın taze kitabı “Seher*” ile “Edebiyatçı Selahattin Demirtaş” olarak sahneye çıkması vesile oldu.
Şimdi siyasetçi kimliği ile tanınıp bilinen Selahattin Demirtaş’ı popülaritesi nedeniyle hayli kişi “Seher” üzerinden alıp okuyacak. Umuyor ve diliyorum ki Demirtaş’ın siyasetçi kimliğinden bir miktar hatta hayli azade davranarak düşünerek hakkaniyetli bir edebiyat okuması ile kitaba yönelir okur. En azından ben böyle olmasını istemiş olmama rağmen biliyorum ki; yine de siyaseten sempati kitabın okurunu daha çok kucaklayacak.
Fakat şimdinin geçer akçe vurgusu üzerinden diyeyim ki “Ey Okur…” bil ki, Selahattin Demirtaş yeni yazar değildir. 4 Kasım 2016 tarihi itibariyle mahpus damına düştükten sonra “işte cezaevidir, iş-kâr yoktur, zaman da çoktur hobi olsun diye oturup yazayım” demiş biri değildir. Neden, dersen yazayım…
2000’li yılların başında Diyarbakır merkezli bir bölge gazetesi çıkıyordu adı da Gün Gazetesi idi. Kendisiyle ikinci sayfada yazar olarak köşe arkadaşı idik. Hatta şimdilerin çok ilgi görüp okunan gazeteci yazarı sevgili İrfan Aktan o günlerde yeni gazetecilik mektebini bitirmiş Diyarbakır’a gelmiş ve Gün Gazetesinde editör-muhabir olarak çalışıyordu, hatırlar…
İşte Demirtaş’ın yazarlık serüveni 16-17 yıl öncesinden başlar. Şimdilerde “görünür” olması tümüyle Türkiye’nin makus demokrasi tarihi ile ilintilidir. Malum bizim tuhaf ülkemizde siyasetçilerin zaman mefhumu nedeniyle okumaya pek vakitleri yoktur. Ama konuşmaya hep vardır. İşte bu sebeple siyasetçinin mahpus damına düşmesinin tersten böyle bir yararı da vardır. Okumaya hayli zamanları olur. Bu durum deneyimle sabittir. Kitaplarımı zaman zaman bile isteye imzalayıp verdiğim kimi siyasetçiler “en az birkaç yıldır bir tek kitabın kapağını açıp okuyamadım” demişlerdir şahsıma hem de defalarca…
İşte belki de bu vesileyle yaklaşık on aydır mahpusta olan Demirtaş’ın biriktirdiklerini 140 sayfalık ve 12 öykü ile okurla buluşturası mümkün oldu.
Seher anladığımız anlamda klasik bir öykü kitabı değil. Öyküdeki kurmaca ile hayatın bizatihi kendisindeki anı-anlatı meselesi sanki iç içe geçmiş gibi. Sıralama yaparsam “Tarih Kadar Yalnız” ve sırasıyla “Kara Gözlere selam olsun” ile “Ah Asuman” öykü damarını en sağlam yakalamış olanlar.
Kitaba adını veren Seher, Temizlikçi Nazo, Halep Ezmesi öyküleri kitabın ithaf bölümündeki “Katledilen ve Şiddet Mağduru Kadınlara” ifadesinin sahici edebiyatı olarak duruyor karşımızda.
Selahattin Demirtaş Seher’de tutturduğu ironik dille siyasetçi kimliğiyle kitlelere karşı konuştuğu dil arasında bir paralellik yakalamış. Hemen “İçimizdeki Erkek” adını verdiği ilk anlatıda cezaevi avlusunu tarif ederken “diktörgen şeklinde dört metreye sekiz metre avlu, akşama kadar yürü yürü bitmez” derken tam da o ironiye parmak basıyor. Tabi devamında bir çift serçenin yuva kurarken sistemle ve aile içi iktidar olma ile çatışma hâli sağlam bir dille kotarılmış…
Benim açımdan Demirtaş’ın Seher’inin 14 Eylül 2017 günü elime ulaşması ve aynı gün içinde okunup bitirilmesinin sonra da bu yazının yazılmasına vesile olmasının bir anlamı da şu. Aslında bir yönüyle de kitabın en sağlam öyküsü diyebileceğim Hasan Vefa Karadağlı adlı bir öykü kahramanının Murathan Mungan dizeleri üzerinden hikâyesi olan “Tarih Kadar Yalnız”daki sınıfsal analiz etkileyici. Hazır “Kentsel Dönüşüm” dediğimiz hilkat garibesi hâlin başta Diyarbakır Suriçi olmak üzere hayat içinde Kürt Siyasetini de şimdi kayyumlar üzerinden yeniden “vurmaya” yeltenilirken…
Malum Karl Marx’ın Kapitali’nin ilk cildi 14 Eylül 1867 yılında yayınlanmış! Günü ve yılı itibariyle 150. yılı. Aslında belki de hiç farkında olmadan Demirtaş’ın öyküsü Das Kapital’in hala pak bir gerçeklik olarak dünya sahnesinde durduğunu ey okura anlataduruyor…
Bir siyasetçinin edebiyatçı olarak sahneye çıkmasına çok mu anlam yükledik! Değil vallahi, hakkını verdik diye düşünüyorum. Malum bu tuhaf ülkede yaptığı “diğer işler” üzerinden siyasal kimliği nedeniyle değer verirler siyasetçilere. Mesela Selahattin Demirtaş’ın saz çalmasına, resim yapmasına ve yazmasına! Siz öyle yapmayın Demirtaş’ın siyasetçi kimliğini bir yana bırakın, şimdilik en azından! Edebiyatçı kimliği üzerinden bir okuma yapın bakalım kaç vereceksiniz. Ben, Demirtaş Edebiyata hoş geldi diyerek yetineceğim. (ŞD/EA)
* Demirtaş, Selahattin. Seher. Eylül 2017. Dipnot yayınları, Ankara
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.01.2025
16.04.2024
1.01.2024
21.04.2020
27.10.2019
10.06.2018
16.09.2017
21.05.2017
15.02.2017
5.02.2017