Süleyman Seyfi Öğün
Son zamanların gözde akademik alanı olan Uluslararası İlişkiler’in analizleri giderek iyice tuhaf bir hâle dönüştü. Doğrusu, daha başlangıçtan îtibâren bu alanın varlığına şüphe ile bakanlardanım. Bir kere başlık ne kadar tuhaf: Uluslararası İlişkiler… Sanki elimizde uluslar var ve bunlar arasındaki ilişkileri tartışıyoruz.
Ortalama bir ulus, en az bir kaç milyon insandan meydana gelen bir kütleyi ifâde ediyor. Bu büyük kütlenin, en az kendisi kadar büyük bir başka kütleyle; bir ilişki kurmasına maddeten imkân olmadığını, biraz dikkâtli düşünürsek görebiliriz. İlişkilerin ulustan ulusa değil; ulusal temelli olarak ilişkileri kuranlardan ibâret olduğunu söylemek daha manâlı olur. Meselâ; Türkiye’de Ege kıyılarında balıkçılık yapan Türk balıkçılarla; aşağı yukarı aynı sularda aynı işi yapan Yunanlı balıkçılar arasında bir “ilişki”; diyelim ki ekonomik bir ilişki varsa; Türkiye ve Yunanistan’ın iç kesimlerinde yaşayanlara bundan ne? “İyi ama bu ilişkilerin neticelerinden etkilenmek ne olacak?” diye sorulabilir. Etkilenmek, ilişkinin tarafı olmak manâsına gelmez ki… O zaman şu sorulsa iyi olur: ilişkileri kuranlarla, bu ilişkiden dolaylı olarak etkilenenler arasındaki ayırım nedir?
Dünyâda uluslar olarak örgütlenmek, tanınırlığı sağlıyor. Yâni ulus olmak ve bu sûretle tanınmak; ilişkileri başlatmak için “olmazsa olmaz” bir kâidedir. Ama bu sâdece bir kâidedir. Değilse ilişkileri kuranlar belki “birileri”dir ama uluslar değildir.
Uluslararası İlişkilere alternatif olarak Uluslararası Siyâset’i ileri sürmek ise daha manâlı bir kavramlaştırma olarak tezâhür ediyor. Hiç değilse ilişkinin ne tür bir ilişki olduğundan emin kılıyor bizi. Evet, artık anlıyoruz ki ilişki lâlettayin bir ilişki değil “siyâsal” bir ilişki olacaktır. Burada ilişkiyi kuran aktörler hiç değilse daha berrak seçilebilir. Devlet kurum ve kuruluşlarından onun dışında veya ona bitişik çok sayıdaki siyâsal kuruluşlara kadar uzanan bir yelpâze akla gelir. Ama sıkıntılardan birisi, yine ulus kavramının odaklanılan hususlarla birebir örtüşmemesidir. İlişkinin aktörü ulus; mâhiyeti ulusal mıdır, değilse meselâ onu temsil eden devletler midir? Meselâ Uluslararası İlişkiler yerine “Devletlerarası İlişkiler” denseydi ne olurdu? Gelebilecek îtirazları aşağı yukarı öngörebiliyorum. Kuvvetle muhtemeldir ki bana, başlığın çok darlaştırıcı olacağı söylenecektir. Buna benzer olarak, doğrultulabilecek îtirazlardan bir başkası da; devlet dışı siyâsal aktörlerin rolünün böylesi bir başlıkla dışarıda bırakılmış olmasıdır. Hoş, Uluslararası İlişkilerin yerine Devletlerarası İlişkiler başlığında ısrarlı olmasam da; doğrusu bu tarz değerlendirmelere mukâbil benim de buna söyleyeceklerim yok değil. Devlet dışı siyâsal aktörlerden kaçı bugüne kadar, bahsedilen ilişkilerde hakikâten de “devlet dışı” davranabilmiş; üstelik böyle davranarak, devletlere rağmen alternatif bir irâdeyi dayatarak hayâta geçirmiştir? Bu şeklilde sorarsak, akabinde nasıl bir cevap gelir acaba?… Dahası da var: Teorik olarak gelebilecek îtirazlara rağmen fiiliyatta uluslararası ilişkiler analizlerinde; merkezde aktör olarak vurgulanan kuvvetler devletlerden başkalarının olmadığını biraz da hayretle müşahade edebiliyoruz.
Kendi nam ve hesâbıma bu başlıklar beni çok fazla ilgilendirmiyor. “Devlet”, “ulus” ve “sermâye” üçlüsünün hâkim olduğu bir târihsel örüntü üzerinden düşünmeye çalışıyorum. Bu üç değişken hem kendi içinde hem de aralarında çok sorunlu bir ilişkiler dünyâsına sâhip olduğunu sık sık vurguluyorum. Ama bu gerilimler târihsel düzlemde rutindir. Onun için, a priori veri alınmalıdır. Ama a posteriori olarak; üstelik en tâzesinden öğrendiğimiz başka bir husus daha var. Astral fizikte kullanılan paralel evren gibi bir şey bu. Bahse konu ettiğimiz bu üç kavramın türevsel açılımlarının var ettiği târihsel baskı alanları da son derecede mühim. Ve bunlar Uluslararası İlişkiler başlığına karşı çıkmamın esastaki gerekçelerini ortaya koyuyor. Şöyle açalım. Eğer devletler varsa, devletlere rahat vermeyen devletlerüstü alanlar da var. Benzer olarak uluslar varsa, uluslara rahat vermeyen uluslarüstü alanlar da mevcut. Buraya kadar vurgulananlar, Uluslararası İlişkiler müfredatlarında; başlığa pek sığmaz. Meselâ uluslararası veyâ devletlerarası tanımlanan kuruluşları anlatabilirisniz de uluslar veyâ devletlerüstü alanları nasıl anlatacaksınız. Uluslararası olana uluslarüstünü nasıl sıkıştıracaksınız?
Hâlbuki pratikten biliyoruz ki, ulusal ve devletsel alanların; en saf hâliye siyâsal kalması kayd ü şartıyla uluslarüstü ve devletler üstü alanlardan baskı yemesi çok bir şeyi ifâde etmez. Egemenlik halâ ulus-devletlerde veyâ devlet-uluslardadır.. Esas mesele, iki noktada tezâhür ediyor. Evvelâ sermâye ulusal ve devletsel bağlamını kırıyor. İkinci olarak ise uluslarüstü ve devletler üstü alanlar siyâsal niteliklerini kaybediyor ve hızla ekonomikleşiyor. Yakın zamanlarda olup biten ve önümüzdeki senelerde olup bitecekleri bu bağlamlarda değerlendirmezsek, bâzı hesap hatâları yapabiliriz…
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019