Tayfun Atay
Medya için hep söylene gelen, “Türkiye’de medyanın gücü yok, gücün medyası vardır” sözü artık tarikatlar için de geçerli.
Dün İskenderpaşa Nakşibendi Cemaati adına gündeme gelen bir açıklama vardı. Buna göre, “lider” Muharrem Nureddin Coşan, 31 Mart yerel seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ın arkasında olduğunu beyan ediyor.
Açıklama komik de bu açıklamanın ciddiye alınıp habere dönüştürülerek sayfalanması kanımca çok daha komik.
Türkiye’de “Parti-Tarikat-Cemaat” ilişkilerinde dünden bugüne gelinen noktayı görememeye bağlı bir gereksiz önem atfında bulunulmakta Nureddin Coşan’ın bu bildirimine…
Dikkat edilecek olursa yukarıda Coşan için İskenderpaşa Cemaati’nin lideri nitelemesini kullanmam gerektiğinde lider sözcüğünü tırnak içine aldım. Çünkü Nureddin Coşan’ın İskenderpaşa çevresi için liderliği de ciddi bir tartışma konusudur.
***
İskenderpaşa’yı “İskenderpaşa” yapan, Nureddin Coşan’ın dedesi Şeyh Mehmed Zahid Kotku’dur. O, 1960’lardan itibaren Türkiye’de sağ-muhafazakâr siyasete pek çok önemli ismi, başta Necmettin Erbakan olmak üzere “armağan eden” kişidir dense yeridir. Özal Kardeşler (Korkut, Turgut, Bozkurt) üzerinde de onun manevi ve elbette fikrî tesiri oldukça büyüktür.
Dolayısıyla tarihsel olarak da siyasal enerjisi en yüksek tarikat denilebilecek Nakşibendiliğin Cumhuriyet Türkiye’sinde Şeyh Kotku liderliğindeki İskenderpaşa kolu, İslamcı siyaset erbabına özellikle 1960-80 arası dönemde asli istinatgâh olmuştur demek çok yanlış olmaz. Bununla birlikte Kotku’nun ölümünden sonra durum değişmiş, köprülerin altından çok su akmıştır.
1980’de vefat eden Kotku’dan sonra yerine damadı ve Nureddin Coşan’ın da babası olan, Arap-Fars Filolojisi eğitimi görmüş ilahiyat profesörü Esat Coşan geçti. O, Erbakan’dan yaşça bayağı küçüktü ve Prof. Erbakan, Prof. Coşan’ı “şeyh” olarak benimsemedi; Şeyh Kotku’ya gösterdiği hürmet ve muhabbeti ona hiçbir zaman göstermedi. Aksine, aralarında “rabıta” (bağ) değil, rekabet oldu.
Özellikle 1990’larda Erbakan 12 Eylül sonrası yeniden, Türkiye’nin en iddialı kitle partisinin başında iyiden iyiye havasını bulup iktidarın kıyısına da gelmişken kendisinin hiçe sayılması karşısında rahatsızlığını sohbetlere-yazılara dökmüştür Esad Coşan… Ancak Kotku’ya gösterdiği hürmet ve bağlılığı kendisine göstermemesi karşısında Erbakan’ı böyle hedef tahtasına oturtmuş (hatta “partileşme” girişimlerinde bulunmuş) olsa da olmadı. Erbakan’ın yükselen yıldızı, Coşan’ın yıldızını söndürdüğü gibi, İskenderpaşa çevresini de sönümlendirmeye başladı.
Aynı süreçte, daha önce Şeyh Kotku karşısında mütevazı ve pasif konumda bulunan Mahmut Hoca (Ustaosmanoğlu) liderliğindeki İsmailağa Nakşibendi Cemaati ile Adıyaman-Menzil Nakşibendi çevresinin de daha aktif hale geldiği, yükselişe geçtiği söylenebilir.
***
Bu aktarılanlar doğrultusunda denilebilir ki Esad Coşan dönemi, İskenderpaşa Nakşibendi çevresi için bir duraklamadan gerilemeye gidiş dönemidir. 2001’de, aşağıda kısaca değinilecek bir “empoze” ile “post”a oturan oğul Nureddin Coşan ile de gerilemeden iyiden iyiye dibe vurmaya doğru seyreden bir dönem yaşanmıştır.
2000’ler dönümünde, Erbakan çizgisinden bir “mutasyon”la doğan AKP döneminde İskenderpaşa Dergâhı ile siyasi mahiyette organik bağ iyice koptu. AKP nezdinde olsa olsa “mazi” itibarıyla hatırı sayılır oldu bu çevrenin… Ayrıca araya bir de bazı mali suiistimal söylentileri girince İskenderpaşa adı iyice kredi kaybetti.
Bu akışın “içeriden” nabzını tutanlar, İskenderpaşa’yı bitirenin Korkut Özal olduğunu kaydederler; “Nureddin’i o getirdi” diyerek…
Cemaat üyelerinin gözünde “Bu daha çocuk” intibaından öte bir değerlendirmesi olmayan oğul Coşan döneminde aslında İskenderpaşa ikiye bölündü demek daha doğrudur. Bir yanda şeyh oğlu ve torunu Nureddin Coşan var. Diğer yanda ise Kotku’dan sonra Esad Coşan’ın şeyhliğini baştan itibaren kabul etmeyip ona bağlanmamış, Esad Hoca ile Necmettin Hoca rekabetinde de Erbakan’ın yanında yer almış Prof. Cevat Akşit var.
Ve yine aynı “içeriden” konuşan kaynaklar, Nureddin Coşan’la birlikte yaşanan çözülme ve dağılmadan sonra İskenderpaşa çevresini bir parça da olsa toparlayanın Cevat Akşit olduğunu söylüyorlar.
***
Peki biz Cevat Akşit’i en son kamuoyu gündemine nerede ve nasıl gelmiş gördük?..
Geçtiğimiz (2018) “15 Temmuz” anma etkinliğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yanında, Erbaş Kur’an kıraat ederken tabiri caize “büzüşmüş” vaziyette otururken gördük.
Yani böylesi bir organizasyonda, söz gelimi Şeyh Kotku’ya hiç mi hiç biçilemeyecek bir konumda… Ki bu, “Yeni Türkiye”de aslında tarikatlara biçilen yeri de gösteren ibretlik bir resimdir.
Bu çerçevede ister Nureddin Coşan olsun ister Cevat Akşit ister Cübbeli Ahmet, isterse bir başka tarikat önde geleni, bunların hiçbirinin destek mesajının Erdoğan iktidarı açısından bir kıymeti hakikisi yoktur.
Dönem, Nureddin Coşan’ın dedesi Şeyh Kotku’nun dönemi değil.
Kotku’nun siyaset erbabı üzerinde büyük bir etkisi vardı. Bugün tarikat erbabının dinbaz siyaset ve onun öznesi üzerinde bir etkisi yok.
***
Bir de arşiv bilgisi olarak şunu not etmeden geçmeyelim: 2011 genel seçimlerine sayılı günler kala Nureddin Coşan “online tebliğ” ile “müritleri”ne AKP’yi desteklememelerini söylemişti. İşaret ettiği parti, o dönem AKP’nin bugünkü gibi “can-ciğer kuzu sarması” olmak yerine kanlı-bıçaklı olduğu MHP idi.
Tabii o dönemde böyle bir AKP karşıtlığı sergilemede bu parti geleneğine Erbakan’dan itibaren “babadan oğula” birikmiş hıncın yanı sıra, şimdilerde FETÖ terör örgütü olarak lanetlenen “Cemaat” ile “Parti”nin o yıllarda etle tırnak gibi birlikte oluşundan kaynaklı bir hoşnutsuzluk (belki kıskançlık) da vardı.
Ama dedik ya, köprülerin altından çok su aktı. Bugün o “Cemaat”, FETÖ’lendi ve artık “tek tarikat-tek cemaat” var ki o da Erdoğan…
Cevat Akşit de Nureddin Coşan da kendi aralarında İskenderpaşa “pasta”sını paylaşma savaşı verseler de bu asal gerçeğin farkındalar. O yüzden uhdesine “Parti”yi de “Tarikat”ı da “Cemaat”i de almış makama; hem “Reislik” hem de “Meşihat”, yani "Şeyhlik" makamına hürmetle biat ediyorlar.
Medya için hep söylene gelen, “Türkiye’de medyanın gücü yok, gücün medyası vardır” sözü artık tarikatlar için de geçerli.
Bugün Türkiye’de hiçbir tarikatın gücü yoktur.
“Güç”ün tarikatı vardır.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019