Vahap COŞKUN
Eskiden farklı olurdu. Çocukları PKK’ye katılan ailelerden bazıları, PKK içinde/üzerinde hatırlı bir ismi aracı kılar çocuklarını öyle getirmeye çalışırlardı. Ya da aile kendisi harekete geçer, mesela Kandil’e gider çocuklarının kendilerine teslim edilmesini isterlerdi. İş sessiz sedasız halledilmeye çalışılır, görüşmeler gizlilik içinde yürütülür, gürültü çıkmamasına azami ihtimam gösterilirdi.
İstisnalar dışında, bu yolları izlemekle pek sonuca varılamazdı. PKK’nin temel gerekçesi, çocuklarının kendi istekleriyle katıldıklarıydı. Çocuklara herhangi bir baskı söz konusu değildi, kendi arzularıyla PKK’ye dâhil olmuşlardı ve geri dönmek de istemiyorlardı. Dolayısıyla yapılacak bir şey yoktu, aileler çocuklarının kararlarına saygı göstermeliydi.
Şimdi ise yeni bir durum var. Hem Kürt toplumu, hem de Kürt siyaseti için. Bunu çözüm sürecinin bir sonucu olarak görmek mümkün. Süreç, insanlara bir güven sağladı, herhangi bir talep için demokratik mekanizmaları kullanmayı sağlayan bir vasat oluşturdu, politik aktörlerin tercihlerinin daha fazla sorgulanmasının önünü açtı. Bugün aileler “Madem barış yapılacak, o halde çocuklar neden dağa çıkıyor/çıkarılıyor?” diye soruyorlar. Sessiz kalmıyorlar, gizli kapaklı yöntemlere başvurmuyorlar, tepki ve istemlerini açık kanalları kullanarak dillendiriyorlar. Böylelikle kamuoyunu olaydan haberdar kılıyor, desteğini arkasına alıyor, PKK üzerinde demokratik bir baskı oluşturuyor ve bu yolla çocuklarının kendilerine verilmesini temin etmeye çalışıyorlar.
Sürecin başlangıcı
Bu yeni durumu başlatan olaylar, bir buçuk ay öncesine dayanıyor. Bir gençlik örgütlenmesiyle Diyarbakır-Lice’deki Birkleyn Mağarası civarındaki bahar şenliklerine gidenlerden bazıları PKK’ye katılıp geri dönmüyorlar. Çocuklarından haber alamayan bazı aileler, insan hakları örgütlerine başvurup yardım talep ediyorlar. Böçküm Ailesi ise tepkisini farklı bir şekilde ortaya koyuyor: Evinin önünde bir çadır açıyor ve çocuğu kendisine geri verilinceye kadar eyleme devam edeceğini belirtiyor. Bir süre sonra, aile muradına eriyor, çocuğuna kavuşuyor.
Böçküm Ailesinin başarısı, diğer ailelere umut ve cesaret veriyor. Önce üç aile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) önünde çadır kuruyor ve imza kampanyası başlatıyor. DBB’nin PKK ve BDP için sembolik anlamı malum; aileler Kürt siyasetinin kalbi olan bir mekânda eylem yapıp PKK ve BDP’ye doğrudan mesaj veriyorlar. Ailelerin kararlığı ve eylemi sürdürmedeki azimleri, daha önce düşünse de bu tür bir eyleme başvurmayan ailelerin de katılımını beraberinde getiriyor. Zamanla ailelerin sayısı artıyor ve sadece son dönemde değil daha önceki dönemlerde de PKK’ye katılan çocukların ailelerin dâhil olmasıyla eylem büyüyor. Bugün itibariyle ailelerin sayısının 70’e yaklaştığı belirtiliyor.
Ailelerin eylemi bir süre medyada ve siyasette yankı bulmuyor. Talep etmelerine rağmen aileler BDP’li yetkililerle de görüşemiyorlar. Hatta BDP Diyarbakır İl Örgütü’nde açıklama yapmak isteyen aileler ile partililer arasında bir tartışma çıkıyor, tartaklanmalar oluyor. Bunun üzerine bazı aileler de Diyarbakır-Dağkapı Meydanı’nda çadır açıyorlar.
Eylem büyüyünce, medya ve siyaset dünyasının görmezden gelme tavrı son buluyor. Medya olayın üzerine eğiliyor ve böylece ailelerin sesi tüm Türkiye’de duyuluyor. Siyaset meseleyi gündemine alıyor, partilerin grup toplantılarında bu konu konuşulmaya başlanıyor. Başbakan, BDP ve HDP’ye çocukların serbest bırakılması için harekete geçmelerini, aksi takdirde kendilerinin B ve C planlarının olduğunu söylüyor. PKK açıklama yapıyor, Demirtaş ailelerle buluşuyor ve çocuklar ilgili Kandil ile görüşeceğini belirtiyor. Aileler ise 1 Haziran’a kadar eylemlerine devam edeceklerini belirtiyorlar.
‘Kaçırılan çocuklar’
Yazılı ve görsel medyada bu hadise aktarılırken sürekli olarak “kaçırılan çocuklar” ifadesi kullanılıyor. Bu ifade, var olan sorunu doğru tarif etmiyor. Ortada “kaçırılan” değil PKK’ye “katılan” çocuklar var. Nitekim Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay, bu konuyla alakalı olarak “kendilerine başvuran 11 aileden sadece birinin çocuğunun kaçırıldığı iddiasında bulunduğunu, diğer ailelerin ise çocuklarının kendi istekleriyle PKK’ye katıldıklarını belirttiklerini” ifade ediyor. Çözüm süreci başladıktan sonra da katılım durmadı; sayı konusunda net bir rakam yok ama bir buçuk yıllık süreçte PKK’ye çok sayıda katılım olduğu biliniyor.
Bu itibarla “kaçırılma” üzerinden yapılacak bir okuma olayın anlaşılmasını imkânsız kılar. Kaçırılan değil, katılan çocuklar var. Öncelikle bu tespit edilmeli. (Çocukların neden dağ yolunu tuttuklarını bir başka yazıda tartışmayı umuyorum.) Ardından da, ister katılsın ister kaçırılsın, PKK’nin çocuklara karşı yükümlülüklerinin üzerinde durulmalı. PKK, 2013’te çalışmaları BM tarafından desteklenen Cenevre Çağrısı adlı sivil toplum kuruluşuyla, üç yıllık görüşmelerin ardından, “Çocukların Silahlı Çatışmaların Etkilerinden Korunmasına Dair Taahhütname”yi imzaladı ve kamplarını denetime açtı.
‘Savaşçı olmayanlar’
Taahhütname, 18 yaşın altındaki çocukların çatışmalarda yer almasını engelleme ve onları çatışmaların etkilerinden korumayı amaçlıyor. PKK, bu taahhütnameye bir şerh koydu. 16-18 yaş arasındaki çocuklar için “savaşçı olmayanlar” kategorisi oluşturacağını ve bu yaş aralığındaki çocukların sadece bu kategoriye katılmalarına izin vereceğini kayıt altına aldı.[1]
Bu durumda yapılması gereken iki şey var: İlkin, 16 yaşına kadar olan tüm çocukların, ister gönüllü ister gönülsüz olsun, PKK tarafından hemen ailelerine teslim edilmesi gerekiyor. Cenevre Çağrısı’nda PKK “Çocuklara silahlı güçlerimize ulaşma ya da saflarında kalma izni verilmeyecektir” ifadesinin altına imza attı. Bu taahhüt, herhangi bir koşul öne sürmeden 16 yaşına kadar olan çocukların ailelerine teslimini zorunlu kılıyor.
İkincisi, Mazlum-Der’in yaptığı bir çağrı var. Mazlum-Der, PKK’nin taahhütnameye koyduğu şerhi kaldırmasını ve 18 yaşına kadar olan tüm çocukların ailelerine iade edilmelerini istiyor. [2] Bu, yerinde ve haklı bir talep; ailelerin demokratik eylemi bu tür talepleri hem güçlendiriyor ve yaygınlaştırıyor, hem de PKK’nin yeni bir pozisyon almaya zorluyor.
‘Kandırılmış aileler’
Bazı kesimlerin, ailelerin koyduğu tavrı ele alma biçimleri son derece sorunlu. PKK’den çocukları geri göndermesini isteyenlere karşı devletin çocuklara yaptığı hukuk dışılıkları örnek göstermek, bu sorunlardan biri. Oysa devletin çocuklara yaptığı haksızlıklar PKK’nin çocuklara karşı sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. “Çocuk hassasiyeti olana Pozantı’yı hatırlatın” demek bir anlam ifade etmez. Hem Pozantı’da devletin çocuklara yaptığının peşine düşülür ve bunun hesabı sorulur, hem de PKK’den çocukları geri getirmesi talep edilir. İkisi birbirinin karşısına konulabilecek hususlar değil.
Ailelerin “kandırılmış” ve “kullanılmış” olarak vasıflandırılması bir diğer sorun. Mesela PKK yaptığı açıklamada “Türk Psikolojik Savaş Dairesi’nin bazı aileleri kendilerine karşı kullandığını” belirtti. Medyada bazı isimler de aynı hattı izlediler; ailelerin devlet politikaların bir aracı haline geldiklerini ve kandırıldıklarını yazdılar.
“Kullanılmış”, “kandırılmış” sıfatları, tipik bir devlet/otorite dilinin yansımaları. Yakından biliyoruz. Geçmişte (ve şimdi de) çoğunlukla devlet bu sıfatlara başvururdu, PKK’nin kandırdığı ve kullandığı insanları dağa çıkardığını söylerdi. Bugün ise PKK, çocuklarını talep eden ailelerin “kullanıldıklarını” ve “kandırıldıklarını” söylüyor. Geçmişte bazı asker eşleri ve anneleri, eşlerinin ve çocuklarının kirli bir savaşta ölümünü sorguladıklarında“PKK’nin propagandasının aleti olmakla ve onun ekmeğine yağ sürmekle” suçlanırlardı. Bugün çocuklarını ölümünü engellemeye çalışan Kürt anneler devlet politikasının aracı olarak suçlanıyor.
Oysa anneler en değerli varlıkları için saygıdeğer bir mücadele sergiliyorlar. Onların bu mücadelesini kandırıldıklarına ve kullanıldıklarına bağlayarak bastırmak veya taleplerinin üzerini örtmek mümkün değil. Bugün bu Kürt annelerin kandırıldıklarını veya kullanıldıklarını söyleyenler, yarın mesela Türk aileler çocuklarının savaşa gitmemesi için buna benzer bir sivil tepki ortaya koyduklarında ne diyecekler? Onların da kandırıldığına ve kullanıldığına mı hükmedecekler?
Evet, eskiden böyle şeyler olmazdı, artık oluyor. Ama kimsenin kandırıldığı yok. Art niyet aramak da yersiz; çünkü ardında bir şeyler aranan bu yeni durum, aslında hayatın olağan akışına evirilmesinin doğal bir sonucunu ifade ediyor. Silah hayatımızdan uzaklaştıkça demokratik talepler daha görünür hale geliyor, barış iklimi geliştikçe PKK de çoğulculuk gerçeğiyle daha fazla yüz yüze geliyor, hepsi bu.
Bu tartışmanın sonucunu kestirmek zor değil. Çünkü anneler her zaman devletten güçlüdür ve nihai hüküm de onlardadır. Demokratik müzakerenin derinleşmesi ve düzeyi adına umut verici bir sivil talep ve bir sivil girişim bu.
Dileyelim ailelerin hasreti çabuk bitsin.
[1] Ayrıntılı bilgi için: http://www.demokrathaber.net/guncel/pkkye-cenevre-cagrisi-hatirlatmasi-h33062.html
2 http://www.on5yirmi5.com/haber/guncel/olaylar/158456/ailelerin-eylemleri-1-haziranda-son-bulacak.html
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025