Vahap COŞKUN
Çankaya’nın üçüncü adayı Selahattin Demirtaş da “Tutum Belgesi”ni açıkladı. “Yeni Yaşam Çağrısı” ile Cumhurbaşkanlığı perspektifini ortaya koyan Demirtaş’ın adaylığı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu ne şekilde tecelli ederse etsin, iki bakımdan anlamlı:
İlki, Demirtaş’ın Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinin inkâr ettiği, yok addettiği bir kimliğin temsilcisi olarak yarışacak olması. Cumhuriyetçi jargonda “Kürtler bu ülkede her şey olabiliyor” sözü çok kullanılır. Bununla bireylerin etnik kimlikleri üzerinden bir ayrımcılığa tabi tutulmadıkları, devlet görevlerine getirilmede herkese eşit şans tanındığı anlatılmak istenir.
Oysa bu, gerçekliğe tekabül etmez. Gerçekte bir Kürdün devlet yönetiminde bir makama getirilmesinin ön şartı, çok yakın zamana kadar, kendi kimliğine ilişkin taleplerden vazgeçmesi, kimliğini baskılaması veya gizlemesiydi. Kimliğiyle birlikte kamusal alana çıkanlara karşı ise devlet çok acımasızdı. Mesela 1980’den önce cumhurbaşkanlığına aday olan Mardin Bağımsız Milletvekili Nurettin Yılmaz bunlardan biriydi. Yılmaz’a bu cüretinin (!) bedeli, 12 Eylül Darbesi’nden sonra Diyarbakır Cezaevi’nde acı bir şekilde ödetildi.
Bugün farklı bir durum var ama. Rejimi temsil eden ve 1960 sonrasında bir vesayet makamı olarak kurgulanan Çankaya’ya bir Kürt, kimliğine sahip çıkarak aday oluyor. Bahçeli’nin acınası karşı çıkışı hariç toplumda buna karşı herhangi bir tepki görülmüyor. Herkes adaylığı doğal olarak karşılıyor. Bu da Türkiye’nin normalleşmesine, yani herkesin kendisi olarak var olmasına ve kamusal görev ifa etmesine ivme kazandırıyor.
Birlikte yaşama iradesi
İkincisi, Türkiye ile birlikte yaşama iradesinin-bir kez daha- tescil edilmesidir. Yıllar yılı hep “ayrılıkçı”, ‘bölücü’ olarak damgalanmış bir siyasi hareket, ülkenin birliğini simgeleyen en üst mevkie talip oluyor. Tercihini bu yönde kullanan bir hareket ayrılıkçı olamaz. Nitekim Demirtaş da buna vurgu yapıyor:
“Benim cumhurbaşkanlığı adaylığım aslında birlikte yaşama isteğinin en somut göstergesidir. Eğer Kürtler de bana oy vererek desteklerlerse, demek ki Kürtler bu ülkeden ayrılalım, sınır çekelim, artık bir arada yaşamayalım duygusu içinde değiller. Çünkü Türkiye’nin cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanıdır. Buna aday olan kişi ülkeyi bölmek içim aday olmaz. Ülkede birliği daha da güçlendirmek için görev yapar.”
Yani ortada artık ayrılıkçı bir hedefin peşinde koşan bir siyasi hareket yok. Sistemi meşru mekanizmalarla değiştirmek, yeni bir düzen/yeni bir Türkiye kurmak ve bu kurulacak düzenin belirleyici aktörü olmak isteyen bir hareket var. Bu dönüşüm son derece hayırlı; çünkü hem memleketin -her daim köpürtülmeye çalışılan- bölünme fobisinden kurtulmasına hizmet ediyor, hem de Kürt siyasetini daha kapsayıcı ve ılımlı bir söylem geliştirmeye yöneltiyor.
Hem demokrasi hem barış
Seçim sürecinde Demirtaş’ın iki önemli avantajı var: İlk olarak, Demirtaş kendini “halkların adayı” olarak konumlandırıyor. Sesi kısılanların, sesi bastırılanların veya sesi yeterince duyulmayanların sesi olmayı amaç belleyen bir aday portresi çizmeye çalışıyor. Toplumda mağdur kılınmış tüm kesimlere seslenebilme; Kürtlerin, Alevilerin, gayrimüslimlerin, dezavantajlı cinsel grupların, başörtülülerin, vicdani retçilerin ve diğerlerinin taleplerini siyasetin merkezine oturtma iddiası taşıyor.
Bunun söylem düzeyinde Demirtaş’a geniş bir hareket serbestisi sağladığı aşikâr. Vizyon metninde -Türkiye’de birçok kesimin savunduğu- çoğulculuk, özgürlükçü laiklik, kadın hakları, ademimerkeziyetçilik, vb. kavramlar art arda sıralanıyor. Bu çok önemli; çünkü siyasi söylem bu kavramlar etrafında örüldüğü ölçüde, hem toplumsal farkındalık yaratılır ve hem de diğer iki aday bu konularda bir pozisyon almaya zorlanır. Türkiye siyaseti açısında bu da ciddi bir kazanım olur.
İkinci olarak, Demirtaş Çözüm Süreci’nin bir tarafı olarak seçimlere giriyor. Süreç hemen her kesiminden destek görüyor, toplumsal iklimi yumuşatıyor ve siyasi alanı genişletiyor. Süreci sahiplenmek ve sabote edici hareketlerden -Gezi ve 17 Aralık gibi- uzak durmak, Kürt siyasetinin toplumsal kredisini de yükseltiyor. Tüm bunlar Demirtaş için imkânlar yaratıyor. Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçimini, sürecin derinleşmesini sağlayacak bir kampanya gibi örgütleyebilir.“Demokrasi mi, yoksa barış mı?” gibi absürd bir tartışmaya girmeden Türkiye demokratikleşmesi ile barışın inşasını ortaklaştırabilir. Metinde zaten bunun işaretleri vardı:
“Kürt sorununun çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesiyle eş zamanlı yürüyecek bir süreçtir. Sorun çözüldükçe Türkiye demokratikleşecek, Türkiye demokratikleştikçe çözüm hız kazanacaktır. Bunu sağlayacak irade, yıllardır barış mücadelesini yürüten bizlerde, Türkiye’nin demokrasi güçlerinde vardır.”
Ana muhalefet potansiyeli
Gerek mağdur kesimlerin sözcülüğünü üstlenme ve gerek çözüm inisiyatifini sahiplenme, Kürt siyasetine ana muhalefet olma fırsatı tanıyor. Çünkü her iki konuda da CHP ve MHP özgürlükçü değerlerin savunuculuğunu yapmıyor ve hatta iktidardan çok daha geri bir noktada duruyorlar. Bu da bir muhalefet boşluğu yaratıyor. Kürt siyaseti, salt sadece Kürt kimliğine odaklanarak değil, bütün mağdur grupları temsil etmeye ve Türkiye’nin genel sorunlarına çözümler üreten bir siyasi anlayış geliştirmeye çalışarak bu boşluğu doldurmak istiyor. Sayısal olarak olmasa bile, ahlaki ve siyasi olarak ana-muhalefetin işlevini görmeye talip oluyor.
Ve handikaplar
Ancak Kürt siyasetinin bu noktada bazı handikapları var. Bunlar üç başlık altında toplanabilir: Birincisi, her şeyden önce aday belirleme sürecinde CHP ile flört etmeleri siyaseten hataydı. Rıza Türmen’i aday göstermesi halinde CHP’yi destekleyeceklerini açıklamaları, Kürt seçmen nezdinde not edilmiş durumda. Demirtaş, şimdiye kadar katıldığı programlarda, neden böyle bir ittifaka ihtiyaç duydukları konusunda tatmin edici cevaplar veremedi. Bu nedenle bundan sonraki dönemde AKP ve Erdoğan’ın, CHP ile işbirliği yapma çabasının yanlışlığı üzerinden Demirtaş’ı zorlamaya çalışacaklarını tahmin etmek mümkün.
CHP ile ittifakın gerçekleşmemesi Kürt siyaseti için hayırlı oldu. Eğer Erdoğan nefretiyle malul bazılarının tavsiyelerine uyularak Türmen desteklenmiş olsaydı, seçimler BDP/HDP için bir fiyaskoyla sonuçlanabilirdi. Çünkü Kürt seçmenlerini bugün itibariyle CHP’ye yöneltmek ve onun adayını destekler hale getirmek imkânsızdı. Dolayısıyla CHP ile yapılacak bir işbirliği, en güçlü olduğu yerlerde dahi Kürt siyasetinin ağır bir yenilgi almasına neden olabilirdi. Neyse ki CHP müttefik olarak Kürt siyasetini değil de MHP’yi tercih etti ve bu tehlike de ortadan kalktı. Ancak bu işbirliği çabasının kayda geçtiği ve sürekli bir sorgulamaya tabi tutulacağı da unutulmamalı.
Doz meselesi
İkincisi, farklı kesimleri bir arada tutmaya çalışacağı için Demirtaş’ın bir söylem birliği oluşturmakta zorlanacak olmasıdır. Demirtaş bir taraftan Kürt temsiliyetinin önemini vurgulayacak, bir taraftan HDP projesinin bir gereği olarak sol ve Gezi’den kaynaklı hassasiyetlerin altını çizecek ve bir taraftan da İhsanoğlu tercihinden rahatsız CHP’lileri -özellikle Alevileri ve ulusalcıları- çekmeye çalışacak. Bunun çok zor bir iş olduğunu söylemeye gerek yok. Birini memnun edecek bir söz, bir diğerini çok rahatsız edebilir. Misal Demirtaş; anadilde eğitimi, özerkliği, PKK’lilerin siyaset hakkını savunduğunda bugün onu savunur görünen bazı kesimlerin tüyleri diken diken olacaktır.
Üçüncüsü, Demirtaş’ın kampanyasının AKP karşıtı bir dile evrilme ihtimalinin yüksekliğidir. Demirtaş, en fazla oyu Kürt illerinden alacaktır. Bu, belli. Buradaki en büyük rakibi ise AKP’dir. Dolayısıyla oylarını artırması için AKP seçmenine de yönelmesi, onları ikna etmesi, onların duyarlılıklarını da gözetmesi gerekecek. Siyasi tablo bunu zorunlu kılıyor.
Fakat Demirtaş’ı asiste eden ve Kürt siyaseti üzerindeki etkilerinin hem fazla hem de olumsuz olduğuna ilişkin eleştirilerle gündeme gelen çevrelerin tavırlarına bakıldığında, AKP’li seçmeni de hesaba katan bir siyasi dilin kurulması oldukça güç görünüyor. Aksine doz rahatlıkla aşılabilir; Demirtaş’ın söylemi kolaylıkla Erdoğan nefretiyle buluşabilir, anti-AKP’ci bir çizgiye dönüşebilir. Sloganlar ve temalar Gezici (diktatör, otoriter, tek adam) ve 17 Aralıkçı (hırsız, yolsuz) bir üsluba yaslanabilir. Çünkü Demirtaş’ı destekleyen bazı çevrelerin asıl gayesi, Demirtaş’ın oylarını yükseltmek değil, ilk turda Kürtlerin oylarının Erdoğan’a gitmesini engellemektir. Demirtaş’a destekleri bunu becerebildiği ölçüde devam edecektir.
İkinci tur
Nitekim tutum belgesinin açıklandığı toplantıda -bir iki istisna dışında- bütün sorular ikinci turda nasıl bir tavır alınacağına ilişkindi. Demirtaş, eğer ikinci tura kalmazlarsa boykot seçeneğini de değerlendireceklerini belirtti ama ben Kürt siyasetinin bir boykot kararı alacağını düşünmüyorum. Zira ilk turuna katıldığınız ve taraftarlarınızı seferber ettiğiniz bir yarışın ikinci turuna katılmamayı seçmenlere anlatmak ve kabul ettirmek zor. Böyle bir karar alınsa bile seçmenler buna riayet etmeyebilirler, bu da Kürt siyaseti için bir ciddi bir sıkıntı olur. Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçiminin Kürt barışının da geleceğini belirleyecek bir tercihi ifade edeceği göz önüne alındığında.
Bundan ötürü Kürt siyaseti seçim ikinci tura kaldığında -çok büyük bir olasılıkla- seçmenini serbest bırakacaktır. Demirtaş, hiçbir adaya seçmenlerini yönlendirmemenin kendileri için “ilkesel bir tutum” olduğunu ifade etti. Ancak bu tutum, daha önce Kürt siyasetiyle hiçbir işi olmayan ama bugün Demirtaş etrafında kümelenmiş görünenleri tatmin etmiyor. Seçmenleri tercihleri noktasında serbest bırakmanın zımnen Erdoğan’ı desteklemek anlamına geldiğini belirtiyorlar. Bu nedenle de Demirtaş’tan Erdoğan’a oy verilmeyeceğini net bir şekilde açıklayan bir cümle duymak istiyorlar. Bu da Demirtaş’a gösterilen teveccühün altında, ona duyulan sevgiden ziyade Erdoğan’a veya daha temelde tam da Kürt barışına duyulan nefretin yattığını gösteriyor.
Yeni dönemde Kürt siyaseti
Önümüzdeki dönem, Kürt siyasetine daha önce hiç olmadığı kadar zengin bir potansiyel sunuyor. Ama yukarıda dile getirilen handikapları aşarak bu potansiyeli aktüel hale getirmek ona bağlı.
Bir yandan iktidarı daha ileri bir noktadan eleştirmek, diğer yandan ona dost görünen ama onun demokratik muhalefetini süreci sabote edecek bir rejim krizine dönüştürmeye çalışan unsurların dolduruşuna gelmemek gibi ince bir çizgide ilerlemeyi aynı anda başarması gerek.
Bir yandan bütün eleştirilerine karşın süreci birlikte yürüttüğü partnerini düşmanlaştırmadan yola devam etmek, diğer yandan kendi savaşını Kürtlere verdirmeye çalışanların ideolojik ve sınıfsal gündemlerine teslim olmamak; onları gereğinden fazla önemsememek…
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci bu çizginin sınaması olacak. Bu anlamda yeni bir ana muhalefetin siyasi ve moral zemininin inşa edilip edilemeyeceğinin de…
20-07-2014 / Star – Açık Görüş
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025