Vahap COŞKUN
Bir önceki yazıda zamanın kullanılmasındaki hatalara değinmiştim. Bu yazıda ise muğlâklıktan bahsedeceğim.
Bir çözüm süreci genel hatlarıyla dört aşamadan oluşur: Temas, diyalog, müzakere ve çözüm. İçinin doldurulması için her bir aşamanın bir vakte gereksinimi vardır. Eşyanın doğası gereği içerik hemen ilk anda bütün hatlarıyla belirlenemez. Her bir husus mutlak bir şekilde kararlaştırılamaz. Önce temas eden ve ardından diyaloga geçen tarafların birbirlerini tanımaları gerekir. Tarafların karşılıklı olarak sınırlarını görmeleri, “olur” ile “olmaz”larını keşfetmeleri ve birbirlerini anlamaları icap eder.
“Yapıcı muğlâklık”
Bu, sürece intibak etme dönemidir ve bu dönem kaçınılmaz olarak “muğlâk” bir karakter taşır. Keskin çizgilere yer yoktur, talepler genelde her bir tarafın kendine göre yorumlayacağı bir tarzda kaleme alınır. Topluma bilgi verilirken herkesi yakalayan ve kimsenin kolaylıkla “hayır” diyemeyeceği yuvarlak sözler kullanılmasına ihtimam gösterilir. Net ve kesin sınırlar çizilmekten imtina edilir.
İyi organize edildiğinde söz konusu muğlâklık “yapıcı” bir işlev görür. Tarafların daha en baştan sıkıntıya girmelerini önler, bazı tıkanıkları aşar, sürecin kamusal kabul görmesini sağlar. Ancak muğlâklığın da bir kullanım süresi ve değeri vardır. Kısa vadede yardımcı olur ama uzun vadede iş görmez. Muğlâklığın haddinden fazla uzaması süreci tahrip eder. Bu nedenle tarafların süreç demini aldıktan sonra muğlâklığı gidermeleri, sürece belirlilik ve öngörülebilirlik kazandırmaları gerekir.
Sadre şifa
Türkiye’deki çözüm süreci de herkesin kabul edeceği genel bir söylem (“Analar ağlamasın”, “Kan dökülmesin”, “Sorun vurarak-kırarak çözülmez”) üzerinden başladı ve belli bir merhaleye geldi. 28 Şubat’ta ise süreçte önemli bir viraj dönüldü. İki taraf birlikte resim verdiler ve bundan sürecin izleyeceği güzergâhı açıkladılar. Toplantıda iki metin okundu: AKP adına Yalçın Akdoğan, genel bir demokratikleşme perspektifini seslendirdi. HDP adına ise Sırrı Süreyya Önder Öcalan’ın 10 maddesini deklere etti.
Sürecin bu aşamasında müphemiyetin asgariye indirilmesi ve belli bir yol haritasının oluşturulması gerekiyordu. Ancak her iki metinde de bunun izi yoktu. Hükümetin söylemi fazla geneldi. Özü itibariyle “Bir demokratikleşme yolundayız ve bu yolda ilerledikçe tüm sorunlar çare bulur” diyordu. Üzerinde çalışılan konuya ilişkin metnin herhangi bir özel düzenlemesi söz konusu değildi. Akdoğan aynı konuşmayı başka bir toplumsal sorun için de yapabilirdi ve muhtemelen kimse bunu yadırgamazdı. Ama fazlasıyla genel içerik, sadre şifa olmuyordu.
Öcalan’ın 10 maddesi
Keza Öcalan’ın 10 maddesi de acil ihtiyaca cevap verme niteliği taşımıyordu. Öcalan’ın yelpazesi çok genişti. Öcalan’ın 10 maddesi, demokratik siyasetin tanımından özgür vatandaşlığın gereklerine, kadın ve ekolojik sorunların çözümünden kimlik kavramına, demokratik cumhuriyet ve ortak vatanın ölçütlerinden özgürlükçü bir anayasaya kadar neredeyse her konuyu kapsıyordu. Bir müzakereye bu kadar ağır meselelerle yüklenmek iki açıdan hataydı:
İlki, bu on madde bir siyasi hareketin gelecek tasavvurunu yansıtabilirdi. Hatta zorlarsanız uzun –ama çok uzun- vadeli bir siyasi program olarak da düşünülebilirdi. Ama bu on madde somut bir çözüm sürecine bir çerçeve oluşturamazdı. Müzakereyi bu maddelere bağlamak, gerçekte müzakerenin geleceğini belirsiz kılmak ve olası bir anlaşmayı muhtemelen hiçbir zaman gelmeyecek bir tarihe atmak anlamına gelirdi. Zira demokratik siyaset, demokratik ulus, kadın ve ekolojik sorunların çözümü, vb. için çalışmak, belli bir zaman ile sınırlanamazdı. Bu başlıklarda her zaman daha iyisini yapmak imkân dâhilindeydi. Oysa ortada mümkün olduğunca çabuk sonuçlandırılması gereken bir süreç vardı. Böylesi bir süreci, daimi ve süresiz bir çabayı gerekli kılan maddelere bağımlı kılmak hataydı.
İkincisi, devlet ile müzakereye oturan bir grup tüm toplumsal sorunların kendisiyle konuşulmasını isteyebilirdi. Ancak, bu doğru değildi. Çünkü her bir sorunun farklı bir muhatabı vardı ve toplumun tümünü temsil etmeyen bir grupla toplumun tüm sorunları müzakere edilemezdi. Edilse de bundan bir fayda çıkmazdı.
Aynı grup, elindeki silahları bırakmak için geniş bir tarihsel arka plana sahip problemlerin çözülmesini de talep edebilirdi. Ancak bu da mümkün olmadığı görülmeliydi. Çünkü hükümetin tüm problemleri hal yoluna koyacak kadar uzun bir ömrü yoktu. Çatışmanın bitmesi için toplumsal sorunların tamamının bir koşul olarak ortaya sürülmesi tehlikeliydi. Zira sorunların önemli bir kısmının ancak silah bırakıldıktan ve sonra demokratik siyaset içinde çözülebilir nitelikteydi.
“IRA’sız bir gelecek”
Kısacası 28 Şubat’tan sonra sürecin etrafında dolaşmanın imkânı kalmamıştı. Eğer gerçekten bir çözüme ulaşılması arzu ediliyorsa, meselinin bam teline basılması gerekiyordu. Dünyada da böyle oluyordu. Mesela İrlanda’da Hayırlı Cuma Anlaşması muğlâk bir dille yazılmıştı. Diplomatik bir maharetle iki tarafı da hoşnut eden bir esneklik vardı anlaşma metninde. Ancak bir süre sonra muğlâklık taşınabilir olmaktan çıktı. Çünkü imzaların atılmasından sonra IRA’dan silahı tamamen bırakması bekleniyordu. Fakat IRA bunu yapmamış, düşük seviyede de olsa paramiliter ve yasadışı faaliyetlerine devam etmişti. Bu durum İrlanda’da rahatsızlığı yükseltmiş ve anlaşmanın bozulması an meselesi haline gelmişti. Gerisini Jonathan Powell’dan okuyalım:
“Muğlâklığı ele almamız gerektiğini, aksi halde anlaşmanın bozulabileceğini anladık. Bunun üzerine Tony Blair Belfast’ta bir konuşma yaparak Sin Féin’den silahla oy sandığı arasında bir seçim yapmasını istedi. Cevap konusunda tedirgindik, ama birkaç gün sonra Gerry Adams beni aradı ve içimi rahatlatan bir şekilde güzel bir konuşma olduğunu söyledi. Beni şaşırtarak cevabi konuşmasının taslağını yazıp yazamayacağımı sordu. Cumhuriyetçi ağzıyla bir taslak yazmaya çalıştım ve şöyle bitirdim. ‘Dolayısıyla bana IRA’sız bir gelecek tahayyül ediyor muyum diye soracak olursanız, cevabı bellidir. Cevabım evet olur.’ Birkaç gün sonra televizyonu açtım ve Adams’ın taslağı hiç değiştirmeden konuştuğunu gördüm. Bütün güçlüğüne rağmen süreci muğlâklıktan kurtarma suretiyle çok önemli bir ilerleme kaydetmiştik.”
Aslında 28 Şubat’ın ertesinde Türkiye’de de yapılması gereken buydu. Taraflar muğlâklığı gidermeli, sürece açıklık kazandırmalıydılar. Karşılıklı olarak birbirlerinden ne istediklerini net bir şekilde masaya koymalıydılar. Silahlar ne zaman ve nasıl bırakılacak? PKK üyelerinin hukuki durumunu ne olacak? Siyasi hayata geçiş nasıl düzenlenecek? Hangi yasalar değişecek? Hangi alanda yeni yasalar çıkarılacak? Bunlar ne zamana kadar bitirilecek? BU ve benzerleri cevabını herkesin merakla beklediği somut sorulardı. Ve bunlara üzerinde mutabık kalınan, gerçekçi ve somut cevaplar üretilmeliydi. Burada eksik kalındığı için süreç başarıya ulaşmadı ve açmaza girdi.
Gelecek yazıda taahhütlerin yerine getirilmemesinin yarattığı sorunlardan söz edeceğim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları














































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025