Yalçın AKDOĞAN
Son zamanlarda dava adamlığının ne olduğu tartışılıyor, dava kavramının muğlaklığı üzerinden değerlendirmeler yapılıyor. Davaya ihanet, davaya sadakat, davaya adanmakgibi ifadeler özellikle siyasi/ideolojik alanda çok kullanılıyor. Haklı olarak ‘dava, neyin davası’ şeklinde sorular gündeme geliyor. Kavramın, millete hizmet davası, adalet ve hakkaniyet davası gibi birçok kullanımına şahit oluyoruz.
Kanaatimce, dava sahibi olmak, iddia sahibi olmaktır. Bu iddia dinden, ideolojiden veya dünya görüşünden kaynaklanıyor olabilir. Hayata, dünyaya, insana nizam vermeye yönelen davalar belli hedeflere ulaşma idealini yaşatırken, insanın hangi değer ve ilkeleri gözeterek, hangi yol ve yöntemleri izleyerek bu iddialarına ulaşabileceklerini söylerler.
Dava adamı olmak bu yüzden hem ulvi hedeflere sahip olmakla ilgilidir, hem o davanın değerlerini yaşatmakla ve onun gösterdiği yolun yolcusu olmakla ilgilidir.
İbrahim Peygamber’in (AS) ateşine su taşıyan karıncanın İbrahimî davasının neferi, o kutsal yolun yolcusu olduğu söylenebilir. Sonuca ulaşıp ulaşmamak ilahi takdirdir, önemli olan o yolda mücadele etmek ve o yolun ahlakını kuşanmaktır.
İnanç, aşk, sevda, yürekten bağlanma dava ehlinin olmazsa olmazıdır. Bir derdi, aşkı, tasası, sevdası olmayan, inandığı kutsalın hedef ve iddialarının peşinde koşmayan insan, dava adamı olamaz.
Peygamber Efendimizin de, atası İbrahim Peygamberin de davası İ’la-yı Kelimetullah’dı, yani Allah’ın kelamını yüceltmek… Hz. Adem’den itibaren ilahi mesajın adı İslam olmuş, tabi olanlara Müslim denmiştir.
Allah’ın kelamı/sözü, insandan kutsal adanmışlık ve kendisini yüceltmeye yönelik bir dava bilinci ister. Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz Müşriklerin yoğun baskıları ve kendisiyle anlaşma çabalarına karşı “Onlardan bir tek SÖZ’ü kabul edip, bunu söylemelerini istiyorum. Eğer onu kabul edip söylerlerse bütün Araplar onların yönetimine girer, Acemler de onlara vergi öder” demiş, buna karşı Ebu Cehil, “Bir tek söz mü? Tamam söyleriz onu, yeter ki bu davayı terk etsin” deyince, bunun ‘Lailahe illallah’ olduğunu belirtmiştir. Bu bir tek söz, var olan tüm yapıyı sarsan boyutlar taşıdığından Mekkeli müşriklerin tüylerini ürpertmiştir. Tüm baskılara, zulümlere, hakaretlere, işkencelere, boykotlara, sürgünlere, suikast girişimlerine rağmen Hz. Muhammed (ASM) davasından vazgeçmemiştir.
Siyasette, sosyal veya ekonomik alanda uğraş veren insanların dava adamı olması, böyle bir inanmışlığa ve hayata farklı zaviyeden bakmaya sebep olur.
Pazartesi sabahı kalp krizi geçirerek vefat eden İbrahim Çağlar da işte böyle davası olan adamlardandı.
Genç yaşta ticarete atıldı, para kazandı, zengin oldu, ama hep başka bir derdi vardı. Sivil topluma yöneldiğinde de, AK Parti’nin kurucusu olarak siyasete temas ettiğinde de dünya peşinde koşmaktan öte bir amacı olduğunu düşünüyordu. Haddizatında dünyevi meşguliyeti de bu amacın mütevazı bir parçasıydı. MÜSİAD’da, TOBB’da ve İTO’da belli bir efkarın temsilcisi olarak hizmet etti.
İbrahim Çağlar, hep güleryüzlü, hep pozitif, hep sağduyulu, hep mütevazı idi…
Babacan, şefkatli, koruyucuydu…
İstanbul Ticaret Odası başkanlığı gibi çok önemli bir görevi uzun zamandır yürütmesine rağmen bizim mahallenin bildik İbrahim’i olmaktan, ilk günkü aşk ve heyecanını korumaktan, yola çıktığı zamanki arkadaşlarını kucaklamaktan hiç uzaklaşmadı.
İbrahim Ağabeyle özellikle AK Parti’nin İstişare Kamplarında bir araya gelir hasret giderirdik. En son Sayın Cumhurbaşkanımızın Polonya ziyaretinde bir araya gelmiş, programın olduğu otelin kapısında temiz hava alırken hasbihal etmiştik. Ayaküstü de olsa, “ne olacak bu dünyanın hali, ne olacak bu İslam dünyasının hali” muhabbetlerinden birini yapmış, kendimizce dertlenmiştik. O günkü halet-i ruhiyesi de her zamanki gibi bir dava adamının vicdan sızısını yansıtıyordu.
İbrahim Çağlar’ın vefat ettiğini duyduğumda derinden sarsıldım. Bir güzel insanı daha ebedi âleme yolcu ettik. Allah rahmetiyle muamele etsin, mekânını Cennet eylesin.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019