Yasemin ÇONGAR
Baas rejimine karşı ayaklanarak birliklerini terkeden muhalif subayların oluşturduğu Hür Suriye Ordusu’nun, Şam yakınındaki Hava Kuvvetleri İstihbarat Merkezi’ne düzenlediği saldırıyı “İç savaşın başladığının resmidir” diye değerlendirenlerden biri de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov oldu. Bu tarife itiraz etmek zor ama “iç savaş” halihazırda Suriye muhalefetinin benimsediği bir isimlendirme değil. Hür Suriye Ordusu’nun silahlı eylemine destek veren Suriye Geçiş Konseyi’nin liderleri, amaçlarını ısrarla “barışçı devrim” diye tanımlıyorlar ve bunun için de dünyanın artık bir an önce, daha etkin biçimde devreye girmesini istiyorlar. Tercihini başından beri Baas rejiminin devamından yana yapmışken, Suriye Geçiş Konseyi temsilcileriyle bizzat görüşme noktasına gelen Rus yönetiminin “iç savaş” ifadesi, esasen Baas’ın ülkeyi sürüklediği istikameti anlatıyor. Bu sürüklenmeyi önlemek, giderek zorlaşsa bile hala mümkün.
İşin sonu şimdiden belli; nihai resimde, Esad’dan eser olmayacak. Diktatör, “dönüşüm sürecinin bir yerinde bulunma” şansını yitirdi; Arap Baharı’nın “ruhu” sekiz ayda 3500’den fazla insanının ölümünden birinci derece sorumlu olan bir lidere siyasi istikbal tanımıyor. Esad sonrasına nasıl ulaşılacağının kararı ise bugünlerde, dünyanın da katılımıyla verilecek. Türkiye’nin bu süreçteki en belirleyici aktörlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Eldeki seçenekler belli. Bir yanda, “savaş” ya da “şiddet, daha fazla şiddet” diye özetlenebilecek en kötü senaryo var ki, şu anda gidişat bu yönde: Suriye’de sivil ölümlerinin katlanarak artması, ordudan kopan Sünni subayların Baas’ın “çelik çekirdeği”yle savaşmaya başlaması, rejim karşıtı mücadelenin yerini mezhepsel çatışmalara bırakması, ülkenin büsbütün bir yangın yerine dönmesi ve sonuçta, Libya’da yapılana benzer ama çok daha zor ve riskli bir uluslararası askeri müdahalenin kaçınılmaz olması… Suriye’nin hayatiyetini, altyapısını, toplumsal dokusunu tamiri çok zor olacak şekilde tahrip edeceği gibi, muhtemelen Lübnan’ı da ateşin içine çekip kavuracak bir seçenek bu.
Diğeri ise, başarı şansı zor ama gecikmeden, kararlı bir şekilde denenmesi halinde sonuç alması mümkün olan “uluslararası müdahele” seçeneğidir. Dikkat edin, “askeri müdahale” demiyorum, bombardımandan söz etmiyorum. “Uçuşa yasak bölge” ve “ tampon bölge” gibi uygulamalardan, kesin bir silah ve teçhizat ambargosundan, rejim liderlerinin hareket ve geçim imkanlarını sınırlandırmaktan, ülkeye gelir ve enerji akışını büyük ölçüde kesecek önlemlerden, kısacası pasif“askeri” yönü de olan ama aktif “saldırı” içermeyen bir müdahaleden bahsediyorum.
Rabat’ta önceki gün yapılan Arap Birliği toplantısından çıkan, Türkiye’nin telkinleriyle de birebir uyumlu olan “ültimatom” böyle bir müdahale öncesi son uyarı sayılmalı… Esad’a Arap Barış Planı’na uygulaması için üç gün tanıyan Birlik, çağrısının karşılığını alamazsa ne yapacağını söylemedi ama bu durumda “hiçbir şey yapmamak” yapılabilecek en kötü şeydir. Esad, ciddi bir geri adım atmaz ve halkına ateş açmayı derhal dudurmazsa, hem bölge ülkeleri ve Avrupa Birliği hem de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kapsamlı bir yaptırım/müdahale (sanction/intervention) rejimi başlatmak için artık daha fazla beklememeli.
Esasen, bu gereğin farkında olan bir çevre var. Fransa’nın eski başbakanlarından, şimdiki Dışişleri Bakanı Alain Juppe’nin dün Türkiye’de yaptığı, bugünden itibaren de Körfez ülkelerinde sürdüreceği temasların başlıca konusu Avrupa ve bölge ülkelerinin Şam’a eşgüdüm içinde yaptırım uygulaması. Türkiye’nin tercihi de bu: Suriye konusunda “tek taraflı” davranmak yerine, Avrupa Birliği ve Arap Birliği ile beraber ama “öncü” davranmak.
Sadece siyasi duruşu değil, coğrafi konumu da Türkiye’yi bu role zorluyor. Irak’a yıllarca uygulanana benzer bir uçuşa yasak bölge uygulamasının Suriye’nin kuzeyi için gündeme getirilmesi üzerinde durulan ihtimallerden biri. Bu bölgenin denetimi de, haliyle Türkiye tarafından yapılacak. Bu yönde bir adım atılması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden karar çıkartmak kolay değil ama Çin ve Rusya’nın 4 ekimdeki ilk yaptırım paketini veto etmeleri sonrasında, her iki ülkenin de Şam’a yönelik açıklamaları derece derece sertleşti. Almanya, Fransa ve Britanya’nın şu anda üzerinde çalıştıkları paketi, “topyekun bir müdahaleyi önleme amaçlı” olarak sunup, doğrudan silah kullanımını içermeyen önlemler için Rusya ve Çin’den destek almaları imkansız değil.
Akılda tutulması gereken gerçek, kasım başından bu yana Esad’ın askerlerinin öldürdüğü Suriyeli sivil sayısının 400’e ulaştığıdır. Çarşamba günü Rabat’taki Arap Birliği toplantısı sürerken, 23 sivil daha eklendi bu toplama. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi adlı kuruluş, ben bu yazıyı yazarken gelen son bülteninde, dün Der-Zor’da dokuz yaşında bir kız çocuğunun askerlerce öldürüldüğünü de yazmış… Bu tablo, Baas’la yaptığı utanç verici ittifakı ,dün haber sitesi ANF’deki “‘Dostlar’ tek tek satıyor Suriye’yi” başlığıyla da açık eden PKK’nın ve onun zihniyetindekilerin umrunda değil elbet. Ama her ne kadar Baas’a yatırım yapmış olsalar da, Moskova ve Pekin’in bu tablodan rahatsız olmaya başladıkları bir gerçek ve bu iki başkentin artık yavaş yavaş Suriye’nin istikbaline de yatırım yapmaya başlamalarını bekleyebiliriz. O istikbalde Esad’ın olmayacağı kesin. İş, oraya daha fazla kan akmadan varabilmekte.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012