Yasemin ÇONGAR
* Yasemin Çongar’ın bu yazısı YA DA köşesinde değil, EX LIBRIS / DÜNYA BUNLARI OKUYORadlı köşede yayımlanmıştır.
***
Kaderin mesaisi hiç bitmiyor; “Nostalji Dükkânı” adlı bir eskicide geçmişi özleyenlere metruk eşyalar satan bir adamın romanını yazan genç Amerikalı, Paris’te şimdiki zamanı sevmeyi öğrenirken, bunu düşünüyordum. Hayatın hesaba gelmeyen muzip eli, Woody Allen’ın son filmini kendime rağmen epey bir gecikmeyle, tam da o akşam izletti bana. Midnight in Paris (Paris’te Geceyarısı), bütün iyimserliği ve mizahıyla insanı mutlu eden bir film. Ama gizli bir hüznü de var; zamanla aralarındaki ilişki, yaptıklarının ve yapamadıklarının bilgisiyle sancılanan huzursuz kullar o hüznü iyi bilir. Gil Pender –tıpkı Allen gibi mütereddit cümlelerle konuşan bir Owen Wilson– adlı genç yazarın, önce Fitzgeraldlarla, Hemingway’le, Getrude Stein’la, Picasso’yla buluşacağı 1920’lerin Paris’ine, sonra biraz daha öncesine, Montmartre’de cancan yapan kızları Toulouse-Lautrec’le birlikte seyredeceği Belle Epoque günlerine uzanan yolculuklarını hem gülüp hem hüzünlenerek izlerken, bir yandan da,“zamandan kopmuş” bir başka gezginin izini sürüyordum ben. Kucağımda Kurt Vonnegut vardı.
“Bu kitap ancak bir fiyasko olabilirdi”
Kur’an-ı Kerim, “kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaştıkları için” Allah tarafından cezalandırılan Lût kavminin helâkını anlatırken, “Onların üzerine azap sağanağı yağdırdık” der. Lût’u ve çocuklarını bu sağanaktan esirgeyen Allah, Lût’un karısını merhametinden müstesna tutmuştur: “Onu helâk olanlardan takdir ettik.” Sodom ve Gomora’nın sonunu anlatan hikâyeyiTevrat ’la İncil ’in başlangıç bölümü olan Tekvin’den okumak ise, Lût’un karısıyla ilgili hükmünKur’an’dakinin aksine “peşin” değil “anlık” olduğunu düşündürür insana. Rabbin iki kenti yok etme kararının haberini getiren melekler Lût’a, karısını ve çocuklarını yanına alarak “geriye hiç bakmadan” kaçmasını söylerler. Rab, Sodom ve Gomora’nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırıp, yaşayan her şeyi yok ederken, Soar’a kaçan Lût ve ailesi kurtulacak, meleklerin sözünü dinlemeyip, son bir kez geriye dönüp bakan karısı ise tuzdan bir direğe dönüşecektir.
Bu hikâyeyi bilen herkes, Vonnegut’ın (1922-2007) kendisini bir “kült yazara” dönüştürecek olan başyapıtı için koyduğu erken teşhis üzerinde düşünmüştür sanırım. “Yanlış” bir teşhistir bu ama teşhisin gerekçesi, insan olmanın laneti üzerine çok şey söyler. Slaughterhouse- Five’ın (Mezbaha No. 5) giriş bölümünde şöyle yazar Vonnegut: “Bu kitabım bir fiyasko ve tuzdan bir direk tarafından yazıldığına göre, başka türlü olması da beklenemezdi zaten.”
Yaşamak ve özel olarak da yazmak, sürekli bir geriye dönüp bakma eylemidir aslında. Zaman, sadece hayal kurmayanlara düz bir çizgi gibi görünür. Ve hayalleri yapanın hafıza olduğuna inananlar,“tuzdan bir direk” gibi kaskatı kesilmek pahasına, zamanın içinde gezinip duracaklardır elbet.
Vonnegut, mâlum, 1945 şubatında savaş esiri olarak çalıştırıldığı mezbahanın mahzeninde saklanarak sağ kurtulduğu Dresden bombardımanını, ancak çeyrek asır sonra ve “hâtırat” değil “kurmaca”şeklinde, fantastik unsurlarla yüklü bir nevi bilim-kurgu romanı olarak yazabilmişti. İşin tuhafı, Müttefik Kuvvetlerin kentin üzerine iki gün içinde 3900 ton bomba yağdırarak, Vonnegut’a göre 135 bin, sonradan kesinleşen rakamlara göre ise 25 bin insanı öldüren vahşeti, biraz da yazarın kurduğu bu fantazma sayesinde büsbütün çıplak ve büsbütün gerçek görünür kitapta. Başkarakter Billy Pilgrim, Trafalmador gezegeninden gelen bir uçandairenin onu kaçırması sayesinde zamanın lineer akışından kurtulur, “1955 yılında bir kapıdan girip, 1941’de bir başkasından çıkar,” ne zaman nerede olacağını hiç bilmeden dolaşır durur. Vonnegut ise, kitapta istediği kadar “geriye dönüp bakmayın”diye öğüt versin, en başta itiraf ettiği üzere sürekli geriye bakmaktadır aslında; 1969’da daktilosuna eğilerek bir kapıdan girmiş, 1945’te bir başka kapıdan, yine aynı mezbahanın içine çıkmıştır; çeyrek asır sonra Dresden’de, kul yapımı bir azap sağanağının altındadır hâlâ.
Fikirle lekelenmemiş bir nefret
Beni, Vonnegut’ın Dresden’ine geri döndüren Woody Allen değil, Charles J. Shields oldu. Daha önceMockingbird (Bülbül) adlı bir Harper Lee biyografisi de yazdığını öğrendiğim Shields’ı ilk kez okuyorum. 1951 doğumlu Amerikalı yazar, ölümünden bir yıl önce Vonnegut’la anlaşarak başladığı kitabı, ancak beş yıl sonra, geçtiğimiz hafta yayımladı: And So It Goes: Kurt Vonnegut: A Life (Bu İş Böyledir: Kurt Vonnegut: Bir Hayat).
Okuduğum en can acıtıcı biyografilerden biri bu; Vonnegut’ı sevenler ve kitaplarını nasıl bir hayatın içinden doğurduğunu merak edenler için okunması hem zorunlu hem zor bir kitap. Vonnegut’la ve biyografiye katkı sağlamayı reddeden ikinci karısı dışında Vonnegut’ın en yakınındakilerle yaptığı söyleşilerden yola çıkan Shields, mutsuz bir hayat hikâyesi anlatıyor. 1922’de Indianapolis’te, hali vakti gayet yerinde ama Büyük Buhran’ın da etkisiyle sonradan yoksullaşacak olan Alman kökenli bir burjuva ailesinin çocuğu olarak dünyaya geliyor Kurt Vonnegut, Jr. ve “mutsuzluğu,” dışarıdan bakanlara sebepsizmiş gibi görünen müphem bir ruhsal illet gibi değil, gayet somut nedenleri olan fizikî bir marazmışçasına içinde taşıyarak büyüyor. Babası iyi ve sakin bir adam, annesi ise başarısız bir yazar, aklı sürekli oyunlar oynayan, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan, dengesiz bir kadın. Shields 2006’da ilk söyleşileri için buluştuklarında, o zaman seksen dört yaşında olan Vonnegut’ın söze, ergenlik çağında bir çocuk misali, anne babasından şikâyet ederek girmesine şaşırmış. Oysa Vonnegut’a kulak verince, şaşıracak pek bir şey kalmıyor ortada: “Annemin, gece geç saatlerde büsbütün zıvanadan çıktığı anlarda, dünyadaki en munis, en masum erkeklerden biri olan babama yağdırdığı nefret ve hakaret sınırsız ve saftı; fikirle ya da bilgiyle lekelenmemiş bir nefretti bu.”
Vonnegut, 1942’de yirmi yaşındayken, kendisini İkinci Dünya Savaşı’nın en korkunç saldırılarından birinin göbeğine taşıyacak olan ordu görevine başladığında, aile evindeki manzara bu... 1944’te Anneler Günü’nde izinli olarak eve geldiğinde ise, bir şişe uyku ilacı alıp ölüme yatmış bir kadın karşılayacaktır onu. O ânın izleri, otuz yıl sonra yayımlayacağı Breakfast of Champions’da (Şampiyonların Kahvaltısı) daha fazla dayanamayıp, metne “kendisi” olarak müdahale ettiği bölümlerden birinde “tek özneli bir diyalog” halinde temayüz eder: “‘Bu yazdığın çok kötü bir kitap’, dedim kendime. ‘Biliyorum,’ dedim. ‘Sen de kendini annen gibi öldürmekten korkuyorsun’ dedim. ‘Biliyorum,’ dedim.”
Annesinin intiharından bir yıl sonraysa mezbahanın mahzeninden dışarı, ölüm kokan bir şehrin ışığına çıkar ve dört bir yana dağılmış cesetleri toplayıp, Nazilerin onları gömmek yerine, yakmasını seyretmek düşer ona. Sonra savaş biter, Vonnegut “yaraları artık asla iyileşmeyecek bir adam”olarak eve döner, lisedeki sevgilisiyle evlenir, üç çocuğu olur, bir süre Chicago’daki gazetelerde çalışır,“bildiğin her şeyi mümkün olan en hızlı biçimde yazmak” diye tarif ettiği yalın ve dolaysız üslûbunu burada olgunlaştırır. Edebiyat âlemi onun bu üslûbunu uzun süre hakir görecek, yazdığı ilk bilim-kurgu romanları, tıpkı kitap kitap gezdirdiği demirbaş kahramanlarından biri olan Kilgore Trout’unkiler gibi “saygın” çevrelerde önemsenmeyecektir. Sonradan en başarılı romanları arasında sayılacak olan Cat’s Cradle’ı (Kedi Beşiği) ise, Chicago Üniversitesi’ne antropoloji master tezi olarak sunar ama akademik heyet tarafından oybirliğiyle reddedilir.
“Biz oymuş gibi yaptığımız şeyiz”
And So It Goes, Vonnegut’ın kaybettiklerini anlatırken, onun kaybetmekle nasıl başa çıktığını da, yazarı kimi hayranlarını hayalkırıklığına uğratmak pahasına çıplak bırakarak tasvir ediyor. Mezhaba No. 5 ile Vietnam Savaşı’na karşı muhalefetin giderek yükseldiği bir Amerika’da gençliğin nabzına çok uygun bir kitap çıkaran, ilk kez bir romancı olarak saygı gören ve bir anda solun sevgilisi haline gelen Vonnegut, o sırada elli yaşına merdiven dayamış, mutsuz bir evliliği olan, saçını kısacık traş ettiren, hırkayla dolaşan, göbekli bir adamdır. Haliyle değişmeye karar verir. “Kitlenin beklentisini karşılaması çok önemliydi” diye yazıyor Shields, “hele de üniversite kampuslarında konuşma yapması için giderek daha sık davet aldığı bir sırada. Kilo verdi, kısacık saçını lüle lüle uzatıp karıştırdı, uçları aşağıya doğru uzayıp incelen büyük bir bıyık bıraktı. Artık avant-garde bir sanatçı ve bir toplum eleştirmeni gibi görünüyordu…”
Shields, buna benzer gözlemlerle, Vonnegut’ın General Electric’in halkla ilişkiler uzmanı olarak çalıştığı dönemde edindiği tecrübenin, Player Piano (Otomatik Piyano) gibi kitaplarına yansıdığı üzere, kapitalist şirket kültürüne yönelik sağlam bir eleştiri geliştirmesine yaradığı gibi, yazarı bir imaj mühendisine dönüştürdüğünü de anlatıyor. Ne de olsa, Vonnegut’ın Mother Night’ta (Gece Ana) cümlemize hatırlattığı üzere, “Biz oymuş gibi yaptığımız şeyiz, yani neymiş gibi yaptığımıza dikkat etmeliyiz.” Shields’ın dili ise hep sevecen, “Vonnegut, ikiyüzlü değildi, Amerika onu mutsuz ediyordu sadece” diyor; Vonnegut’ın bir yandan savaş karşıtlarının hayranlığına uygun bir imajı cilaladığı günlerde, bir yandan da Wall Street’te napalm ürettiği bilinen bir kimya şirketine yatırım yaptığını yazarken bile, “Bilinçli ya da bilinçsiz bazı tercihler yaptı ve bu tercihlerin sonucunda, kendine çoğul ve hatta çelişkili kimlikler yarattı” diye veriyor hükmünü.
Okurken, Shields’ın bu çoğulluğa da saygı duyduğunu düşündüm. Nitekim, Vonnegut’ı bir yazar olarak kimselere benzemez kılan şey, hayatı kartezyen sınırlardan tamamen kurtaran esnek aklıydı biraz da.“Çoğul ve hatta çelişkili” mantık silsileleriyle düşünülüp, öyle yazıldığı içindir ki, 1945 Dresden’ini anlatan bir dehşet hikâyesi, bu kadar “zamandan âzâde” olabiliyor.
Twain’le değil, Updike’la hatırlayalım
And So It Goes’un hâkim düşüncesi yazara saygı belki ama okura emanet ettiği duygunun“merhamet” olduğunu söylemeliyim. İçimi acıtan da bu sanırım, merhamet aynı zamanda bencil bir duygu zira; insan, kudreti önünde saygıyla eğildiği bir yazarın, zırhının içindeki gizli yaralarını görmekten, gördükçe ister istemez bencil ve tepeden bir acıma duygusuna kapılmaktan çok utanıyor.
Ama yaraları görmemek de imkânsız. Vonnegut’ın “Herkes bir tek kişi için yazar, ben onun için yazıyorum” dediği kızkardeşi, kocasının korkunç bir tren kazasında ölümünün ertesi günü kansere yeniliyor ve Vonnegut’la karısı, çiftin bir anda öksüz ve yetim kalan üç çocuğunu evlat edinerek, altı çocuklu bir aileye dönüşüyorlar. Bir baba olarak Vonnegut, çocukları için “gurur ve güven kaynağı” olan haliyle resmedilebilir pekâlâ ama Shields, onun zaman zaman kendi annesini hatırlatan öfke nöbetlerine kapıldığını, ilk karısından boşandıktan sonra, ikinci karısıyla tam bir cehennem hayatı yaşadığını ve oğullarından Mark’ın intiharın eşiğinden döndüğünü de katıyor bu aile portresine. Yaşlandıkça, bütün başarısına ve uluslararası ününe rağmen Amerikan edebiyatının ağır topları arasında sayılmamanın verdiği bir kızgınlık yerleşiyor Vonnegut’ın içine; kendisine dudak bükenlere dudak bükemediği zamanlar oluyor; 1984’te içki ve ilaçla intiharı deniyor; giderek daha az yazdığı yıllar mutsuzluğunu giderek çoğaltıyor. On dört roman ve onlarca hikâyeden sonra, çok benzetildiği Mark Twain için şöyle diyor: “Sonunda kendisinin ve çevresindekilerin azâbına gülmekten vazgeçti. Bu gezegendeki hayatın sakat olduğunu ilan etti ve öldü.”
Ama Twain’e yazılmış çelik gibi sert ve soğuk bir ağıttan ziyade, ona hayranlığını hiç gizlememiş olan John Updike’ın sözleriyle hatırlamak istiyorum ben Vonnegut’ı: “Onun sesi, acısını bir omuz silkişiyle gizler.” Shields de, kitabına “omuz silken” bir ad koyarken bunu düşünüyordu sanırım:And So It Goes. Ben “Bu iş böyledir” diye tercüme ettim ama Vonnegut’ın, Mezbaha No. 5’te verdiği her ölüm haberinin ardından bir mantra gibi tekrarladığı bu sözü, Türkçede türlü şekillerde söylemek mümkün. Piyasadaki “Dost Kitabevi” baskısı, “Hadi geçmiş olsun” diyor mesela. Artık sadece sahaflarda bulabileceğiniz “e yayınları” baskısı ise çok daha basit ama çok daha güçlü bir ifadeyle vermiş hükmünü: “Hayat bu!” Ve biz de ölüme omuz silkip, yaşamaya devam ediyoruz.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012