Yasemin ÇONGAR
Deliliğin, sinir uçlarımızda başladığını biliyoruz ikimiz de; insanın hissedebildiği ölçüde “delirdiğini” seziyoruz. Cioran’ın dediği gibi, acının dürtmesiyle uyanıyor tenimiz ve herkes tarafından terk edildiğimizde değil, herkesle birlikteyken acı çekmeye başladığımızda yalnız kalıyoruz asıl. “Delilik” dediğimiz şeyin, o yalnızlığı yaşayarak benimsemekle ilgili olduğunu düşünüyorum ben. Acıyla başetmeye çalışmaktan vazgeçmek belki de delirmek; gergin ipin tam orta yerinde bırakıvermek cambazlığı ve kendimiz olmaya başlamak... “Yaşadığı saatlerin ağırlığı altında iki büklüm olmaya hiç kimsenin hakkı yoktur” diyor Cioran, “her insan bir kıyamet imkânını barındırır ve her insan kendi uçurumlarını düzleştirmeye girişir.” Gerçi “delilik” kelimesini kullanmıyor hiç ama ben onun, delirmeyi de anlattığını sanıyorum. Kendi uçurumlarını düzleştirmekten vazgeçmek, “delilik” değil de nedir? Merhamet duygumuzla mücadele azmimizin adına kısaca “sorumluluk” dediğimiz gündelik tezahürleri, ipeksi bir yumuşaklıkla sinir uçlarımızı örterek, hayat kadar, kendimizden de koruyor bizi; bazen burada, huysuz taylar gibi karşılıklı eşinirken, günün birinde gerçekten silkinip şahlanacağımızı, bizi esirgeyen o şalı üzerimizden atıp, sorumluluklarımızdan boşanacağımızı düşünüyorum. Sanırım hakikaten çıplak kalacağız o zaman; eşkin bir yürüyüş tutturacağız ve er geç kendi kıyametimize varacağımızı bilerek, incecik bir yolda, tek başımıza, önce gözlerden, sonra belki hafızalardan da silinerek, yürüyüp gideceğiz.
Hayatta mı değil mi bilmiyorum
1911 Romanya doğumlu Emil Michel Cioran’ın otuz sekiz yaşındayken yazdığı, bizde de yarım asır sonra Çürümenin Kitabı (Metis, Haldun Bayrı’nın çevirisi) adıyla yayımlanan Précis de Composition’u, yıllar önce kendi kıyametine varmış bir genç adam hediye etmişti bana. Macarca ve Fransızca biliyordu. Onu takip ettiklerine inanıp, herkesten kaçmadığı zamanlarda, kafasında yazıp bitirdiği romanı anlatırdı neşe içinde. Karısını, çocuğunu, evini, üniversitedeki odasını, işini, okumayı, yazmayı, düzenli olarak yıkanmayı ve yemeyi bıraktıktan çok sonra, en son bir arabanın içinde yaşarken gördüm onu, sonra ben de kaybettim.
Hayatın bizi bir kez daha ölümle terbiye etmeyi denediği zor bir haftanın sonunda, düşüncelerimi içinde dönüp durdukları daireden Çürümenin Kitabı çıkardı; eski bir arkadaşın eprimiş sayfalara sinen kokusunu içime çekip, hayatta mı değil mi onu bile bilmemenin keskin azabını hissettim. Sonra bir meslektaşın, oğluyla birlikte yazdığı kitabı açtım; bir kâbusun içine girdim, bir kıyametin kenarından baktım.
Kendi savaşını yazan savaş muhabiri
Patrick Cockburn, Ortadoğu’yla ilgilenenlere, özellikle de bölgedeki gelişmeleri Britanya basınından takip edenlere tanıdık gelecek bir isim. 1950 doğumlu İrlandalı gazeteci, 1979’dan itibaren önce Financial Times, ardından Independent gazetelerine Irak’tan, Afganistan’dan, Mısır’dan, İsrail’den, Rusya’dan yazdığı haberlerle, Batı’nın bu diyarlara baktığında görmesine, gördüğünde anlamasına yardımcı olmuş bir adam. Cockburn’ün, kendisi de gazeteci olan kardeşi Andrew Cockburn’le birlikte, 11 Eylül saldırılarından iki yıl önce Saddam Hüseyin üzerine yazdığı kitap, Amerika’nın Irak diktatörüne olan marazi ilgisini benzersiz biçimde belgelemişti. Cockburn, daha sonra Irak Savaşı’nı en iyi izleyen savaş muhabirlerinden biri oldu ve yakın zamanda yayımlanan, The Occupation ( İşgal) ve Muqtada (Mukteda Al Sadr) adlı iki kitapla, Saddam sonrası Irak’ın resmini çizdi.
Cockburn’ün ABD ve Britanya’da geçen ay çıkan son kitabı ise, sürpriz oldu benim için. Henry’s Demons (Henry’nin İblisleri) adını taşıyor kitap; altbaşlığı her şeyi özetliyor: Living with Schizoprenia, A Father and Son’s Story (Şizofreniyle Yaşamak, Bir Baba ve Oğlunun Hikâyesi). Kitabı, 2002’de yirmi yaşındayken şizofreni teşhisi konan oğlu Henry ile birlikte kaleme almış Cockburn; yılların savaş muhabiri bu kez kendi evindeki savaşı yazmış. Baba ile oğul “hastalık”la değişen hayatlarını, tek kelimede çok şey ima etse de aslında hiçbir şey anlatmayan bir teşhis hakkındaki farklı görüşlerini, şizofreninin dışarıdan nasıl bir “maraz,” içeriden ise nasıl bir “nimet” gibi görünebildiğini birbirini izleyen bölümler halinde anlatıyorlar. Patrick Cockburn, bir babadan ziyade bir gazeteci gibi, belli bir mesafeyi hep koruyarak, gördüklerini tarif ederek, sorgulayarak, hatta belgeleyerek, adeta “soğuk” bir nefesle yazıyor. Henry Cockburn ise hayatının eşiğinden geçiriyor sizi; genç adamın için için yandığını hissetmediğinden değil, yanmayı yadırgamadığından, hatta sevdiğinden belki, ateşin içinde öylece durup, yavaş yavaş korlaştığını okuyorsunuz.
Önüme nehir çıktı, karşıya geçtim
Patrick Cockburn, sekiz yıl önce bir şubat gecesi, Taliban sonrası Afganistan’ı yazmak için gittiği Kabil’den uydu telefonuyla karısı Jan’i aradığında alıyor haberi. Brighton Sanat Koleji’nde öğrenci olan oğulları Henry, Ouse Nehri’ndeki Newhaven Halici’nin buz gibi sularında, üzerinde kıyafetleriyle, yarı donmuş bir halde balıkçılar tarafından bulunmuş ve akıl hastanesine kaldırılmıştır. Niye akıl hastanesi? Henry’nin ilk götürüldüğü sağlık merkezinde incelenen polis kayıtları, yirmi yaşındaki gencin, on gün önce de bir demiryolu üstgeçitinin yüksek duvarına tırmanırken yakalandığını göstermiştir çünkü; doktorlar “intihara eğilimli” demişlerdir. Henry ise, haliçte yüzmesini, “Yürüyordum, önüme nehir çıktı, karşıya geçmeliydim” diye açıklayıp, üstgeçide tırmanmasının tehlikeli bulunmasına gülüp geçmiştir: “Ben sadec Brighton şehrine yukarıdan bakmak istemiştim.”
Patrick Cockburn, hayatını tıbben tescilli bir “şizofren” olarak muhtelif hastanelerde geçirmeye başlamasına neden olan olaya kadar, zekâsıyla dikkat çeken bir çocuk olduğunu anlatıyor Henry’nin. Küçücükken, en sevdiği şey babasıyla Puccini’nin La Boheme operasını izlemekmiş; “bohem” ne demek bilmediği için, benzer sesli kelimeler kullanıp, İngilizce “mavi tavuk” anlamına gelen, “blue hen” adını takmış bu operaya. Anne babası ve küçük kardeşiyle dünyayı dolaşan bir çocuk o; çok okuyor, çok biliyor, çok gülüyor. On iki yaşında bir gü, “Olmuyor anne, olmuyor” diyor, “Babam entellektüel, sen entellektüelsin, kardeşim bile entellektüel. Bir tek ben olamıyorum.”
Babası Patrick sık sık haber peşinde uzak ülkelere gidiyor, annesi çalışıyor; Henry büyük ölçüde yalnız ama sorunsuz bir ergenlik yaşıyor; on dört yaşında esrar içmeye başladığında, annesiyle babası pek hoşlanmasalar da, nispeten zararsız gördükleri için engel olmuyorlar. Liseyi bitirip Brighton Sanat Koleji’ne gittiğinde, artık yüksek notlar alan, yaratıcılığıyla öne çıkan bir ressam adayı Henry; ailesi “normal olmayan” hiçbir yön görmüyor onda.
Dünyayı sizden farklı görüyorum
Henry’nin gündüz düşlerini bilmiyorlar çünkü. Onun ağaçlarla konuştuğundan habersizler. Ardıçkuşlarının gökyüzünde Henry için altın bir Buda resmi çizdiğini görmüyorlar. Oğullarının ormanda gecelemeye başladığını, saçlarını hiç yıkamadığını, apış arasına böceklerin yuva yapmasından rahatsızlık duymadığını, yol kenarlarındaki yangın söndürme cihazlarını, üzerlerindeki “H” harfi nedeniyle kendisine ait sandığını bilmiyorlar.
Henry’s Demons, Patrick Cockburn’ün yazdığı bölümlerde, bütün bunları, tıbbın gözüyle açıklayıp anlamaya çalışan bir kitap. Esrarın hammaddesi olan hintkenevirinin Henry’yi “hasta” etmiş olabileceği tezinden, oğlunun beyninin kimyasıyla oynayan farklı ilaçların farklı etkilerine kadar her ayrıntıyı, benzer vakâlara yardımcı olacağını umarak yazıyor Cockburn. “İlk başta Henry’nin şizofrenisine, tedavi olacak veya olmayacak bir hastalık gözüyle bakıyordum” diyor kitabın bir yerinde, “ama şimdi bu hastalıkla ilgili her şey çok daha akışkan ve daha az öngörülebilir geliyor bana. Artık bir akli dengesizlik olarak bakıyorum bu hastalığa ve onu, Henry’nin kafasının bir köşesine hapsetmeye, kişiliğini ve hareketlerini eskisi kadar belirlememesini sağlamaya çalışıyorum.”
Henry ise, kendi yazdığı bölümlerde, bir “hastalığı” ya da “dengesizliği” anlatmıyor. Farklılığın kıymetini bilmeye çağrı gibi ya da sinir uçlarını her zaman her türlü uyarıya açık tutmanın yararı üzerine bir ders gibi, bir yalnızlık güzellemesi olarak ya da bir tür “deliliğe övgü” niyetine okunabilir o bölümler. “Bende şizofreni mi var” diye sorup, kendisi cevaplıyor Henry: “Annem, babam ve kahrolası psikiyatr kesinlikle şizofren olduğumu düşünüyorlar. Beni bir keresinde çırılçıplak ve ormandaki ağaçlarla konuşurken bulmuş olmaları, böyle düşünmek için yeterli gerekçeyi veriyor onlara. Bense sadece dünyayı diğer insanlardan farklı gördüğümü düşünüyorum ve eğer psikiyatrlar bunu anlayabilselerdi, hastanede olmazdım şimdi...”
Kendi kendisinden esirgenmemek isteyen, kıyametine serbestçe yürüdüğü zamanları özleyen ve ancak ağaçlarla konuşabileceği kadar koyu bir yalnızlıkta gerçekten yaşadığını hisseden bu genç adamı, o hastaneden çekip almak istiyorsunuz okurken. İngilizcede “sapık” anlamına da gelen “psycho” (psiko) kelimesinden nefret etmesini anlıyabiliyorsunuz: “İçinde ‘psycho’ geçen her kelime şiddeti çağrıştırıyor insanlara. Şiddete eğilimli değilim ben. Hastaneyi sevmiyorum. Bu kadar uzun süre, bu kadar küçük bir dünyada hapsolmak ruhunuzu karartıyor. Kendinizi unutulmuş hissediyorsunuz.”
Unutulabilecek bir hikâye değil Henry’ninki. Bana Çürümenin Kitabı’nı hediye eden arkadaşım da unutulabilecek bir adam değildi... Hayatı boyunca gündüz düşleri gördüğü, kendi kendine konuştuğu ve cinsellikten dine kadar her konuda çağdaşlarına pek de “normal” gelmeyen şeyler düşünüp yazdığı için kendisi de “hasta” bellenmiş, İngilizcenin o muhteşem şairi, “deli dahi” William Blake’in Cehennem Meselleri’nde söylediği gibi, “sonsuzluğun insan gözüne sığmayan parçalarını” görebilen kulları, kim nasıl unutabilir ki?
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012