Zülfü DİCLELİ
EVRİMİNİ DEVAM ETTİREBİLMEK İÇİN KAPİTALİZM BUGÜNKÜ HALİNDEN UZAKLAŞIP SOSYAL KAPİTALİZME DÖNÜŞMEK DURUMUNDADIR
Şu günlerde neredeyse tüm gelişmiş batılı ülkeler kriz girdabında boğuşuyor. Öte yandan Arap Baharı dünyanın dört bir yanına yayılan “Wall Street işgallerine” sıçramış bulunuyor. Ne oluyor?
Bugün tüm dünyada yaşanan krizin sadece Eylül 2008’de Wall Street’ten başlayıp yayılan ve hâlâ içinden çıkılamayan, şimdi de Avrupa’yı kasıp kavuran ekonomik/finansal krizden ibaret olmadığını çok açık görüyoruz. Uluslararası ilişkiler sisteminden politik yapılara ve zihniyetlere kadar her alanda bir kriz durumu yaşıyoruz. Öte yandan küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliği tüm faaliyetlerin ve yaşam tarzlarının krizini getirecek önkoşulları hazırlıyor.
Aslında bugün tüm dünyada tam bir eşikte olma hali yaşanıyor. Evet, eşikteyiz. İki arada bir deredeyiz.
Her alanda yerleşik yapılar büyük ölçüde iflas etmiş, hiyerarşiler altüst olmuş, geleneklerin ve gelecek beklentilerinin sürdürülebilirliği belirsiz hale gelmiş bulunuyor. Eski düzen dağılıyor, yeni bir düzen henüz ufukta görünmüyor.
O nedenle şimdi hiçbir zaman olmadığı kadar radikal sorular gündeme geliyor. Düne kadar daha çok Marksistlerle sınırlı kalan sistem sorgulayıcılar hızla genişliyor.
Sistem sorgulayıcılar genişliyor
Eleştirel yaklaşımlar ve yeni öneriler, son birkaç yıldır giderek artan ölçüde, toplumun fikir dünyasının çeperlerinden ana akım düşünce içine taşınıyor. Serbest piyasa ekonomisinin en temel varsayımları art arda onulmaz darbeler alıyor: “Kendi özçıkarını azamileştirmek için akılcı davranan ekonomik insan” efsanesi sayısız bilimsel bulguyla yerle bir edilmiş bulunuyor. İnsanın akıldışı davranışlarının çoğu durumdaki etkinliği, insanın ve (doğal hayatın) evriminde bireyin yanı sıra grubun, rekabetin yanı sıra işbirliğinin belirleyiciliği kanıtlanıyor.
Bakış paradigması değişiyor: Şeyleri (evreni, ekosistemleri, insan beynini, medyayı, interneti…) şimdiye kadar olduğu gibi merkezi, hiyerarşik, duvar sınırlı sistemler olarak değil, ilişki ve bağlantı ağları, yatay, merkezsiz, kendi kendine örgütlenen ve geçirgen zar sınırlı ağ sistemleri olarak gören, algılayan ve düşünen bir bakış öne çıkıyor.
İş dünyasında şu fikirler yankı buluyor: Doğa ve insan tüketilecek kaynaklar değil beslenmesi gereken varlıklardır. İnsandan ve doğadan alma temelli bir iş anlayışından (alışılmış iş anlayışı) insanı ve doğayı koruyan ve onlara veren bir iş anlayışına (yeşil iş ve sosyal sermayeyi temel alan iş) geçmek gerekir.
Ne üretiyoruz (insanın fiziksel ve manevi sağlığına ve doğanın sağlığına zarar veren, salt tüketim amaçlı ürün ve hizmetler mi, yoksa yaşamı iyileştiren, doğayı koruyan ürünler mi?).
Nasıl üretiyoruz (sosyal ve doğal varlığı tahrip ederek mi, koruyup besleyerek mi?)
Buna paralel olarak müşteri ve yurttaş yaklaşımları birbirine yakınlaşıyor. İnsanlar politik yurttaşlar olarak insan haklarını, çevreyi vb. savunuyorlarsa, müşteri olarak da bunlara saygılı ve uygun üretilmiş ürünler satın almayı tercih ediyor.
Açık kaynak hareketi üretim araçlarında özel mülkiyetin yerine paylaşılan varlıkları geçiriyor. Şirketlerin sosyal paydaşlarıyla birlikte değer yaratmayı öğrenmesi gerektiği savunuluyor. Büyümenin, ilerleme ve başarının, hatta kârın bu yeni gerçeklikte yeniden tanımlanması gerektiği ileri sürülüyor. Şirketlerin iş dışı bir ek faaliyet olarak “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” fikrini terk edip, tüm toplumun bugünkü ve gelecekteki kuşaklarının ihtiyaçlarını dengeleyen bir sürdürülebilirlik anlayışını bütün varlıklarının DNA’sı haline getirmeleri gerektiği belirtiliyor.
Dolayısıyla toplumsal gelişim sisteminin temel unsurlarının yeniden tanımlanması gündeme geliyor. Ve sosyallik tüm bu gelişmelerin ortak paydasını oluşturuyor.
Yatay medyanın artan rolü
Öte yandan, uzunca bir aradan sonra, insanlığın tüm cephelerde, yeni bilgi çağının sorunlarına uygun yeni talepler için—ve eskiler için de—ve yeni yollarla sesini yeniden yükseltmeye başladığını görüyoruz. Arap Baharı, İspanya’da demokrasiyi derinleşme eylemleri, Şili’de öğrencilerin hak arayışları ve şimdi de “%1’e karşı %99’un” Amerika’dan tüm dünyaya yayılan direnişi art arda birbirlerini izledi. Kendileri de bizzat sosyal ağlar şeklinde örgütlenen bu insanlar özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde etkileşimli yatay (sosyal) medyayı kullanmaya başlıyor.
Gözlemciler bu gösterilerin yeni bir tür oluşturduğunun altını çiziyor. Protestocuların kolay kolay gerilemeyeceğini ve bu eylemlerin alternatif politikalarıntartışılmaya başlaması için önemli bir platform oluşturduğunu belirtiyorlar.
Mevcut kapitalizm sınırlarına dayandı
Tüm bunların ışığında diyebiliriz ki, kapitalizm, evrimini sürdürmek için yeni bir aşamaya geçmek, bugünkü halinden uzaklaşıp sosyal kapitalizme dönüşmek durumundadır. Bugünkü haliyle kapitalizm tarihsel gelişiminin sınırlarına dayanmış bulunuyor. Bu sınırları daha fazla zorlaması sadece küresel çaptaki sorunları daha içinden çıkılmaz hale getirebilir.
En başta, kapitalizm artık coğrafi, demografik ve sosyokültürel sınırların en sonuna kadar yayılmış, küresel ve evrensel bir sistem haline gelmiş bulunuyor. Bugün yerkürede kapitalizmin ulaşamadığı tek bir coğrafi nokta, tek bir insan ve tek bir yaşam ve faaliyet alanını hemen hemen kalmamıştır. Kapitalizm artık her şeyi kapsamaktadır.
Kapitalizm bu sınırlara, mümkün olduğu kadar çok sayıda insana, herhangi bir mal veya hizmeti, mümkün olduğu kadar çok miktarda ve mümkün olduğu kadar yüksek kârla satmaya çalışarak ulaştı. Aynı yolda, yani tüketimciliği daha da derinleştirerek devam edebilir mi?
Edemez, çünkü bu mevcut haliyle kapitalizm her şeyi kapsarken, sosyal varlığı ve doğal varlığı dışlıyor, yıkıma uğratıyor. Bireycilik, hissedar değerini (kârı) en fazlaya çıkarmak, rekabetçilik gibi sanayi çağında ekonomik büyümenin motoru olmuş olan sistemin temel unsurları, bugün varılan yerde süreğen bir krizin temel nedenleri haline gelmiş bulunuyor. Kapitalizm mevcut haliyle insanlığı ve dünyayı taşıyamaz/sürdüremez hale geliyor. Kapitalizmin kendisi sürdürülemez hale gelmiş bulunuyor.
Üç nedenden: Birincisi, şimdi bilgi ekonomisinde sosyal varlık dışlanarak, tahrip edilerek yol alınamaz. Çünkü yaratıcılığın kaynağında şimdi sosyal varlık (sosyal sermaye) ya da iş hayatında ve genel olarak her alanda ağlar şeklinde örgütlenmiş, işbirliği içindeki gruplar yatıyor. İkincisi, doğanın, doğal dengenin, doğal ekosistemlerin yıkımının devam etmesi kaçınılmaz olarak sosyoekonomik ekosistemlerin yıkımını getirecektir. Üçüncüsü, her alanda artan ve daha da artacak olan karmaşıklık (karşılıklı bağlantılılık) yüzünden her hangi bir sistemin herhangi bir noktasındaki rasgele bir tekleme devasa bir küresel felaketle sonuçlanabilir.
Tek gerçekçi seçenek
Bütün bunlar evrimini devam ettirebilmesi için kapitalizmin önünde tek bir gerçekçi seçenek bırakıyor: tüm dünyada tüm insanların daha iyi yaşamasına katkıda bulunmak.
Ekonomik gelişmenin tarihi eşzamanlı bir evrimden oluşur; insanların ve yiyeceklerin, bilimin ve teknolojinin, sosyal, politik ve ekonomik kurumların, çok aktörlü, çok biçimli bir gelişimidir; tek bir faktörle, tek bir büyük fikirle açıklanamaz. O nedenle burada bugünkü haliyle kapitalizm derken, tüm faaliyet alanlarının, siyaset ve devlet kurumlarından iş dünyasının kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına kadar hepsinin evrimi, hepsinin bugün vardığı—dolayısıyla tıkandığı nokta—kastediliyor.
21. yüzyılın en büyük güç kaynağı, finans, enerji, hatta bilgi değil, asıl işbirliği olacaktır.
En geç Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana sınıf savaşının da sona ermiş olduğu, dünyaya çatışan sınıfların merceğin değil de onu daha iyi bir yer yapmak için işbirliği yapmak zorunda olan farklı farklı çoğul kesimler olarak bakmak gerektiği giderek daha iyi görülecektir. Hangi kesimden olursak olalım işbirliğini kendimize karşı bir tehdit olarak görmekten vazgeçip, ilerlemenin yegâne yolu olarak kucaklamak, hep birlikte işbirliği grupları, platformları, örgütlenmeleri, toplulukları oluşturmaya çalışmak gerekiyor.
İyi haber şu ki, eskiden şirket, fabrika, parti, sendika vb. emir komuta ile işleyen merkeziyetçi, hiyerarşik kuruluşlarda örgütlenirdi herkes – bizzat bu yapılar işbirliğini önleyen, kendi içine kapalı mutlak hakikat sistemleriydi. Bugün her kesimden giderek artan sayıda insan işbirliğini mümkün kılan, hayır zorunlu kılan, yatay, merkezsiz, lidersiz açık ağ sistemlerinde (kimisinin adı şirket, dernek vb. olmaya devam edebiliyor elbette) örgütlenmeye başladı.
İnsanlığın, ülkemizin ve tek tek hepimizin içinde bulunduğu eşikte olma hali, herkes için dünyayı daha iyi bir yer, yaşamı daha iyi bir yaşam haline getirmek üzere işbirliklerinin, dolayısıyla yenilikler getirecek önemli bir sosyal dönüşümün önünü açabilir.
Ama tersi de doğrudur. Süreğen ekonomik, ekolojik, sosyal ve düşünsel kriz her alandaki artan karmaşıklık koşullarında büyük felaketlere de yol açabilir.Dünya çapındaki elektrik şebekesinde ya da internet ağında uzun süreli bir çöküşün, yeni bir salgın hastalığın ya da nükleer santral teklemesinin, gıda teminindeki bir krizin yol açabileceklerini bir düşünün.
Diğer bir olasılık olarak, bu yıpratıcı eşikte çok uzun süreler kalabiliriz. Hep iki arada bir derede, umarsız.
Yeni bir yaklaşım
Yeni bir yaklaşım gerçekten çok acil. Çözüm için, insanlığı ayrı ayrı ulus devletler, dinler, sosyal sınıflar vb. gibi kompartımanlara ayırmaya olduğu kadar, devlet –özel sektör – sivil toplum şeklinde ayırarak bakmaya da son vermemiz gerekiyor. Evet herkesin ulusu, dini, sınıfı farklı ve öyle de kalacak ve hepsinin de rolü ve işlevi farklı; ve aynı şekilde devletin, iş dünyasının ve sivil toplumun da yeri, anlamı, rolü ve işlevi farklı.
Ama şimdi tarihte ilk kez olarak—ve eski sosyalist ülkelerde olduğu gibi düzmece değil, gerçek anlamda—devlet, özel sektör ve sivil toplum, her üçü de tek ve aynı hedefi önlerine koyabilir (ve buna mecburlar da): Her anlamda daha iyi bir dünya için işbirliği yapmak. Biri ötekinin önüne geçmeden, bir diğerini dışlamadan yapılacak eşit haklı, yapıcı bir işbirliği. Değişen koşullara sürekli uyarlanabilen, birlikte çözmeye çalışılan sorunlar değiştikçe değişecek ve her sefer daha üst düzeylere çıkabilecek esnek ve elastik bir işbirliği. Küresel perspektifleri olan bir işbirliği.
Kaldı ki herkesin barutu tükenmiş bulunuyor: 1980’lerde sosyalizmin “toplumcu“ modeli iflas etmişti, şimdi 2008’de başlayan krizde önce kapitalizmin “bireyci”modeli iflas etti, ardından çare diye üzerine atlanan “devletçi” Keynesçi model boş çıktı. Devletin piyasaya dolar akıtması hiçbir şeye yaramadı. Deniz bitti.
Bu işbirliğinin zorunluluğu şuradan da kaynaklanıyor. Yukarıda şöyle demiştik: “Ekonomik gelişmenin tarihi eşzamanlı bir evrimden oluşur… tek bir faktörle, tek bir büyük fikirle açıklanamaz. O nedenle burada bugünkü haliyle kapitalizm derken, tüm faaliyet alanlarının, siyaset ve devlet kurumlarından iş dünyasının kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına kadar hepsinin evrimi, hepsinin bugün vardığı—dolayısıyla tıkandığı nokta— kastediliyor.” Onun için kapitalizmin bugünkü halinden uzaklaşıpsosyal kapitalizme dönüşmesi için, tüm faaliyet alanlarının, siyaset ve devlet kurumlarından iş dünyasının kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına kadar hepsinin bu sosyal değişimi yaşaması gerekiyor.
Sosyal kapitalizm
Böyle bir dönüşüm hiç de kolay, acısız, sıkıntısız olacak değildir ve Türkiye’de de dünyada da ne bir ustası vardır, ne de bir lideri veya yöneticisi olabilir. Dünya hakkında kimse böyle bir dönüşüm için tüm gerekenleri bilemez. Bu ancak işbirliğinin, karşılıklı konuşmanın ve birlikte eylemin yaratıcı süreçlerinden çıkabilir.
“Sosyal kapitalizm” 20. yüzyılın sosyalizmi gibi “büyük bir anlatıya” sahip değil, “bilimsel görünen” bir temeli de yok; onun gelişim yolunu geçmişin mücadelelerinde değil, bugünün gerçekliğinde aramak gerekiyor.
İnsani gelişimi temel alan taşınabilir bir ekonomik büyüme ve sosyal, kültürel ve doğal varlığın korunması ve beslenmesi olarak sosyal kapitalizm—sürdürülebilir yeni bir kapitalizm—önümüzdeki on yılların başlıca dönüşüm hedefi olacak gibi görünüyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Fanatik düşünce, dış gruplara karşı bir kızgınlık anlatısına dayanır. Buna iki yoldan karşı çıkılabilir.
25.12.2023 - Eşiğe gitmeliyiz
21.08.2020 - İtiraz gene yükseliyor
5.06.2020 - Tarihin Büyük Sırrı
5.04.2020 - Günümüzde ilericiliğin ölçütü
21.01.2020 - Bildiğimiz Dünyanın Sonuna Yaklaşıyoruz
2.02.2019 - İsyanı Yeniden Düşünmek
21.11.2019 - “Güzellik benim için insanların onurudur”
19.10.2019 - İnsanlığın Dizleri Artık Tutmuyor
13.10.2019 - Eşrefi hakikat
10.10.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Sayin Ogur! Bu surecin tek bir eksigi var. O da, butun tarihsel anlamiyla birlikte, " yetmez ama evet". Mutlaka yiyeceklerdir.